Oluç: Muratpaşa Belediyesi'ne izin verip Ergani'ye izin vermemek bölücülüktür
Meclis'te basın toplantısı düzenleyen HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Elazığ'da meydana gelen depreme ilişkin konuştu. Ergani Belediyesi'nin yardımlarının kabul edilmemesine tepki gösteren Oluç, "Muratpaşa Belediyesi'nin kamyonuna izin var, ama Ergani Belediyesi'ne izin yok demek tam bir bölücü anlayıştır. Bu tutumun doğru olmadığını bir kez daha vurgulayalım" dedi.
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında Elazığ depremi ve sonrasında yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
41 kişinin yaşamını yitirdiği 1600'ün üzerinde kişinin yaralandığı depreme ilişkin konuşan Oluç, "Depremde sadece 87 binanın yıkıldığı bir tablonun sonucu ile karşı karşıya kalındı" dedi.
SÜLEYMAN SOYLU'YA TEPKİ
Depremlerden sonra dayanışmanın binçok insanın yaşamının kurtulmasına neden olduğunu ifade eden Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun talimatıyla dayanışma Ergani Belediyesi'nin dayanışma amacıyla gönderdiği yardımların geri gönderilmesine tepki gösterdi. Oluç, "Böyle acılı zamanlarda bile konunun siyasileştirilmesinden İçişleri Bakanlığı uzak kalmadı. Kendisi konuyu siyasileştirmeyelim derken, basbayağı siyasileştirdi. Bizim dayanışma duygularımızı ve yurttaşların ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarımızı engellemek için elinden geleni yaptı. Bunu çok ayıp bir davranış olarak görüyoruz. Bir kez daha şunu söyleyelim İçişleri Bakanı'na: Sizin kötü davranışlarınız bizim vicdanımızı, gönlümüzü asla karartamaz" diye konuştu.
Halkın bütün acılarını paylaşmayı önemli gördüklerini vurgulayan Oluç, "Bir talimat verdi İçişleri Bakanı Valiliğe ve Valilik bu talimat doğrultusunda Ergani Belediyesi'nden gelen içinde gıda, çocuk bezi, kadın pedi, el feneri, ekmek, su ve kuru gıdaların da bulunduğu iki kamyonu kente sokmadı. Ve Valiliğin talimatları doğrultusunda kamyonlar Ergani'ye polis eşliğinde geri gönderildi" dedi.
YARDIMIN GERİ GÖNDERİLMESİ GAYRI İNSANİ
"Valiliğin emriyle polis eşliğinde yardım getirmiş olan kamyonların geri gönderilmesi nedir? Böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar gayri insani, vicdanı kararmış bir tutum olabilir mi?" diye soran Oluç, "Olamaz. Ama bunu yaptılar" diye kaydetti.
MURATPAŞA BELEDİYESİNE İZİN VERİP ERGANİ'YE İZİN VERMEMEK BÖLÜCÜLÜKTÜR
Oluç konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Nitekim diğer belediyelerimizden gelen, Kars Belediyesi'nden gelen yardımlar AFAD'a aracılığıyla halka ulaştırılıyor. Fakat bugün ilginç bir şey tespit edildi. Heyetlerimiz 3 gündür bölgede köyleri geziyor. Malatya'nın Pötürge İlçesi'nde Bölükkaya Köyü'nde heyetimiz yurttaşların ihtiyaçları tespit etmeye çalışırken şöyle bir şey gördü. Üzerinde Antalya Muratpaşa Belediyesi'nin logosunun olduğu kamyonlar ihtiyaç sahiplerine getirdiği yardımları dağıtıyorlardı. Güzel bir şey bu. Antalya Muratpaşa Belediyesi'nin kamyonlarının yurttaşlara ulaşması güzel bir şey, bunu eleştirmiyoruz. Muratpaşa Belediyesi'nin kamyonuna izin var, ama Ergani Belediyesi'ne izin yok demek tam bir bölücü anlayıştır. Bu tutumun doğru olmadığını bir kez daha vurgulayalım."
Deprem ile ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımlardan dolayı soruşturma başlatılması ve insanların gözaltına alınmasına değinen Oluç, "Sosyal medya paylaşımları yapılıyor diye iktidarın bu paylaşımları yapanları suçlaması soruşturma, kovuşturma başlatması kabul edilebilir değildir" dedi.
DEPREMDE TOPLANAN PARALAR NEREDE?
Depremden sonra çok tartışılan deprem vergisine ilişkin de konuşan Oluç, şunları söyledi: "26 Kasım 1999 yılında, depremin yaralarını sarmak üzere 1 yıllığına Özel İletişim Vergisi toplanmaya başlandı. O zamandan beri de bu vergi toplanmaya devam etti. Bu dönemde toplanmış olan Özel İletişim Vergisine baktığımız zaman, bunun 61 milyar TL'den fazla olduğunu görüyoruz.
"Peki bu paralar nereye harcandı? Bu paralar gerçekten deprem için önlem alma konusunda mı kullanıldı? Bu konuda çok büyük şüpheler var. 2011 yılında, o dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e sorulduğunda 'duble yollar için harcandı' demişti. Böyle bir ifade herhangi birinden değil bir Bakandan geldi. Demek ki, deprem için toplanan Özel İletişim Vergilerinin depreme önlem almak için kullanılmadığı ortada.
"Zaten bunu görüyoruz, en büyük örneği İstanbul'dur. Dolayısıyla bu önlemlerin alınmamasını eleştirmekten daha doğru ve daha doğal bir şey yoktur. Evet, iktidar bu konuda yanlış yapmıştır ve bu yanlışı elbette ki eleştireceğiz, bunun insanların acıları ile alakası yoktur.
"İkinci değinmek istediğim konu: sık sık imar affı çıkardı bu iktidar. En son 2018'de kaçak yapılara af getirildi. Yani imar planı içinde yer almayan ve denetimi tam yapılmamış olan kaçak yapılara af tanındı. Ruhsat alma hakkı tanındı.
"Bu imar affıyla beraber de, 16 milyar TL civarı bir para toplandı. İmar planları yok sayıldı, bu konudaki denetim mekanizmaları yok sayıldı. Bu bir sorun değil mi?
"Deprem için önlem alması gereken iktidarın, para toplamak için imar affı çıkarması bir sorun değil mi? Belki ruhsat alamayacak olan, deprem yönetmeliğine uygun yapılmamış olan yapıların imar affı çıkarılarak affedilmesi sorun değil mi? Elbette sorun. Dolayısıyla bunları elbette konuşmaya devam edeceğiz."
İKTİDAR DEPREM İLE DEĞİL KANAL İSTANBUL İLE İLGİLENİYOR
Türkiye'nin birçok birçok yerinde deprem riskinin çok büyük olduğunu kaydeden Oluç, "İstanbul depremi gümbür gümbür geliyor, herkes bunu konuşuyor. Peki önlem alınıyor mu? Hayır. Ne yapıyor iktidar? Kanal İstanbul'la ilgileniyor. Kanal İstanbul'a harcanması gereken paranın çok ufak bir miktarıyla yerinde dönüşüm yapılması ve deprem riski olan binalarda yaşayan insanların bu riskten uzaklaştırılması mümkünken, iktidar bu konuda herhangi bir adım atmıyor. Çünkü iktidar orada bir rant görmüyor" dedi.
Oluç, "Bakın İstanbul depremi, tekrar tekrar uyarıyoruz. Yani çok ciddi rakamlar ve çok ciddi projeksiyonlar yapılmış vaziyette. 10 binlerce insanın yaşamını yitirmesi İstanbul depreminde bir ihtimal olarak önümüzde duruyor. Bu çok ağır bir vebaldir ve bu konuda önlem alınmaması asla kabul edilemez" diye belirtti.
İstanbul'da 1999 ile 2003 yılları arasında belirlenen toplanma alanlarının imara açıldığını ve AVM'ler yapıldığını kaydeden Oluç, "Torunların yükseldiği Ali Sami Yen Stadı, Zincirlikuyu'da Zorlu AVM'nin yer aldığı arazi, Kadıköy Meteoroloji alanı üzerinde yer alan gökdelenler, Akasya AVM, Acıbadem Bakırköy'deki Marmara ve İstanbul Forum AVMler, Zeytinburnu'ndaki 16:9 kulelerin olduğu alanlar…" dedi.
Elindeki fotoğrafı gösteren Oluç, "Burası Küçükçekmece. Bu küçük alan bir toplanma alanı. İktidar bu konuda biz çalışıyoruz diyor, ama görünen bir şey yok. Bunları eleştirince de rahatsız olup, suçlamaya başlıyorlar. Hiç rahatsız olmayacaksınız. AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın verdiği 10 bin toplanma alanı var rakamı doğru değildir. Bir kez daha bunun altını çizmek istiyoruz" diye konuştu.
Sağlık hizmetinin de, afet alanlarındaki hizmetlerin de Kürtçe verilmesi talebi de meşrudur
Oluç konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Göçük altında kalmış insanların kurtarılması için kurtarma görevlilerinden biri Kürtçe konuşarak derdini anlatmaya çalışıyor, kurtarılmalarını sağlamaya çalışıyor. Bu iyi bir şey.
"Peki, biz sağlık alanında, bu tür konularda 'Kürtçe de hizmet verilsin' dediğimizde neden bu suç oluyor? Bunu talep ettiği için yargılanan insanlar var. Ama şimdi görüyoruz ki, bu bir ihtiyaç. Yani sağlık alanında, bu tür afet alanlarında Kürtçe'nin kullanılması son derece önemlidir. Milyonlarca Kürt yaşıyor bu ülkede. Onların anadilinde kendilerine hitap edilmesi, bu tür acil durumlarda anadilinde sağlık hizmetinin sağlanması son derece önemlidir.
"Dolayısıyla anadilinde sağlık hizmetinin de, bu tür afet alanlarındaki hizmetlerin de Kürtçe verilmesi talebi, son derece meşru ve insani bir taleptir. Bunu bir kez daha herkesin görmüş olduğunu umuyoruz."