17 Mayıs 2024 Cuma

Nurcan Arslan davası: Mahkemenin aldığı karara direnmesini sağlayabiliriz

Nurcan Aslan'ı katleden Abdullah Melih Barış, Yargıtay'ın "tasarlayarak öldürmek" suçundan verilen kararı bozması üzerine 7 Ocak'ta yeniden görülecek. Davaya çağrı yapan Nurcan Aslan'ın ailesi ve avukatları, dayanışma çağrısı yaptı ve kadın dayanışmasının gücüyle bir kez daha başaracaklarını belirtti.

Nurcan Arslan bu topraklarda kendisiyle birlikte olmak isteyen erkeğin teklifini reddettiği için katledilen kadınlardan biri.

Abdullah Melih Barış, Nurcan'ı 2016 yılında Küçükçekmece'de 11 kurşunla katletti. Gerekçesi ise diğer kadın katilleriyle aynıydı. Nurcan, teklifini reddetmişti.

3 çocuk babası ve muhtar olan Abdullah Melih Barış, iki buçuk yıllık dava sürecinde gerek hakim karşısındaki rahatlığı gerekse de Nurcan'ın ailesine ve davayı takip eden kadınlara yönelik pervasız hareketleriyle, kadın katillerini koruyan erkek yargıya ne kadar güvendiğini sergilemişti.

Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Abdullah Melih Barış indirim almak için her türlü savunmayı yapmış, hatta Nurcan'ın "terörist" olduğunu dahi iddia etmişti.

Nurcan'ın ailesi, katliamın arından "Dün Özgecan bugün Nurcan yarın hangi can?" şiarıyla başlatığı adalet mücadelesine çok sayıda kadın dahil oldu. Aile ve kadınlar, tüm tehditlere rağmen duruşmaları takip etti, adalet talebini yükseltti.

Nurcan'ın katledilmesine ilişkin dava yeniden görülecek. Çünkü Yargıtay, yasal bir dayanağı olmayan kadın düşmanı ve kadın katillerini cesaretlendirecek bir karar vererek mahkemenin kararını bozdu. Yargıtaya göre, Abdullah Melih Barış, Nurcan'ı "tasarlayarak" katletmedi.

7 Ocak 2020'de (yarın) görülecek dava için Nurcan'ın ailesi, avukatları ve arkadaşları çalışmalara başladı. ETHA'ya konuşan Nurcan'ın kuzenleri Sinem Arslan ve Oya Erdoğdu, Nurcan nezdinde bütün kadınlar için davayı duyurmaya çalıştıklarını söyledi. Sinem Arslan, "Biz şuan mahkemenin kararında direnmesini istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz" dedi. Davanın avukatlarından Gülhan Kaya ise kadın dayanışmasıyla bir kere müebbet hapis cezasını aldırdıklarını yine dayanışmayla mahkemenin bu karara direnmesini sağlayabileceklerini kaydetti.

'YARGITAY'IN KARARI KATİLLERİ CEZBECEK BİR KARAR'
Nurcan'ın davasının kadın cinayetleri davasında emsal duruma dönüşebileceğinin altını çizen Sinem Arslan, "Hatta çok acı bir şekilde önümüzdeki katilleri cezbedecek bir karar. Yani müebbet yedikten bir yıl sonra Yargıtay benim kararımı bozabilir diyebilecek. Bu yüzden çalışmayı Yargıtay'ın kararının çok da adil olmadığı yönünde duyurmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Oya Erdoğdu ise şu ifadeleri kullandı: "Dava süresinden sonra bizim de katilin de itirazı olmuştu. Bizim itirazımız reddedildi. Katilin itirazı 'tasarlamadım, bir anlık öfkeyle işledim' olmuştu. Bu yüzden kabul gördü. Gerek sosyal medya, gerek televizyon kanallarında sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Herkese çağrı yapıyoruz."

KAYA: TASARLAYARAK ÖLDÜRMEDEN CEZA DAVANIN OLUMLU YANIYDI
Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Gülhan Kaya, davayı ilk günden bu yana takip ediyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının "iyi hal indirimi" yapılarak müebbete çevrildiğini hatırlatan Kaya, "Biz karar çıktığında da şunu söylemiştik, esasında mahkeme kararında 'iyi hal indirimi' yapma konusunda geri bir tutum almış olsa da bu tür davalarda çok sıklıkla karşımıza çıkan 'haksız tahrik indirimi’. Yani kasten öldürmeden değil tasarlayarak öldürmeden ceza vermiş olması, bizim bakımızdan bu davanın olumlu yanıydı" dedi.

Sanığın tüm yargılama süresince “haksız tahrik indiriminden” yararlanmak için çok çeşitli iftiralarda bulunduğunu ve hepsinin de tanık beyanlarıyla, dosyaya gelen evraklarla yalan olduğunun ortaya çıktığını kaydeden Kaya, "Yine akli dengesinin yerinde olmadığını bu nedenle bu suçu işlediğini beyan etmişti. Adli Tıp’a gitti, cezai ehliyetinin ortadan kaldıracak herhangi bir akıl sağlığı sorunun olmadığı ortaya çıkmıştı" diye konuştu.

Mahkemenin çok iyi bir karar verdiğinin altını çizen Kaya, şöyle devam etti: "Hatta mahkeme gerekçeli kararında bizim indirim yapılmaması, iyi hal indirimi yapılmaması beyanlarımıza karşılık da bir gerekçe oluşturmuştu. Mahkeme, avukatların iyi hal indirimlerinin sanıkları cesaretlendikleri yönündeki beyanları olsa da bunun yasal bir zorunluluk olduğunu, mahkemeye inisiyatif tanımadığını bu nedenle indirim yapmak zorunda oldukları yönünde de gerekçelendirmişti. İlk kez gördüğümüz bir gerekçe bu. Kadın örgütleri ve avukatlar olarak kadın cinayetleri davasında 'iyi hal indirimi' yapılmamasını mahkemelerin inisiyatifine bırakan değil aynı zamanda düzenleme yapılması gerektiği görüşündeyiz ve hep de bunu dillendiriyoruz."

Mahkemenin bu şekilde karar vermesine rağmen, Yargıtay'ın kararını oldukça geri bulduklarını söyleyen Kaya, "Sadece kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar ya da kadın cinayetleri davasına bakan bir avukat olarak söylemiyorum. Teknik ve hukuki bakımından çok geri ve asla yasal bir dayanağı olmayan bir karar" diye konuştu.

'ÖLDÜRMEYİ AKLINA KOYDUĞU BÜTÜN HAREKETLERİYLE ORTADA'
Sanığın katliamı tasarlayarak işlediğine vurgu yaptı Kaya. Abdullah Melih Barış'ın muhtar olduğunu ve kendi ruhsatlı silahını alabilecekken ruhsatsız bir silahla, Tokat'ın Almus ilçesinden 800 kilometre yol kat edip sırf Nurcan'ı katletmek için geldiğinin altını çizen Kaya, "Tasarlayarak öldürmede hem anı hem de öncesi davranışlarına bakılırsa, sanık defalarca zaten hem Nurcan'ı hem arkadaşlarını tehdit etti. Patronu erkek olduğu için sosyal medyadan sayısız tehdit mesajı attı. Zaten Nurcan onunla olmadığı takdirde öldürmeyi aklına koyduğu bütün hareketleriyle ortadayken Yargıtay böylesi bir karar verdi. Bizim bakımımızdan bu kabul edilemez! Kadın cinayetlerinin büyük bir çoğunluğu tasarlanmış cinayet. Bu karar da, cinayetlerin önünü daha çok açmak anlamına geliyor."

Davanın 7 Ocak'ta Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüleceğini hatırlatan Avukat Kaya, mahkemenin iki karar verebileceğini söyledi. Kaya, şöyle açıkladı: "Kendi gerekçesinde yazdığı biçimiyle 'tasarlayarak öldürmeden' verdiği karara direnebilir. Sonuçta Yargıtay'la aynı karara uymak zorunda değil, direnme kararı verirse bu kez Yargıtay Genel Kurulu'na gidecek dosya ve orada son karar verilecek. Oranın kararı belirleyici olacak. İkincisi ise bizim asla kabul edemeyeceğimiz ve 'yapma' diyeceğimiz Yargıtay’ın verdiği bu karara uymak olacak. Çünkü 13. ACM hukuki, yasal dayanaklarla gerekçelendirdiği kendi kararına direnmesini ve sanığın tutukluluğunun devamını bekliyoruz."

'BİR KERE BAŞARDIK YİNE BAŞARABİLİRİZ, UMUT VAR'
Nurcan Arslan davasının çok açık bir biçimde, kadın cinayetleri dosyası içinde en “şanslı” davalardan olduğunun altını çizen Kaya, hem avukatları hem ailesi hem de kadın örgütleri tarafından en başından itibaren davanın sahiplenildiğini söyledi. "Esasında çıkan kararın bu dayanışmanın, bu örgütlü sahiplenişin bir sonucu olduğunu söylemeliyiz" diyen Kaya, dayanışmanın güçlü olduğu davalarda alınan sonuçların diğer davalara nazaran çok farklı olduğunu dile getirdi. Kaya, "Aynı dayanışma devam ettiği durumda biz yine benzer bir karar alınabileceğine inanıyoruz. Umutsuz değiliz. Avukat ve bir kadın olarak söylüyorum, bu kararı bir kez aldırdık bir kez daha mahkemenin karara direnmesini sağlayabiliriz" dedi.