Nehir Doğan yazdı | Faşist Erdoğan'ın 'faşist' dezenformasyonu

Kaynayan kurbağa misali böyle alt alta, yan yana yazınca kapsamlı bir saldırının varlığını kanıtlayan ama aşamalı veya zamana yayarak geliştiği için durumun aciliyetini ve vahametini anlamayan bizler, sanırım toplama kamplarında kitlesel halde katledilince öldüğümüzü, sadece LGBTİ+'ların değil insanlığımızın da katledildiğini anlayacağız. Ya da "Ermeni'yi dövdürmeyecektik" anekdotundaki gibi LGBTİ+ düşmanı, kadın düşmanı, işçi ve emekçi düşmanı, doğa düşmanı politikalar sırayla hiçbirimize yaşam hakkı tanımadığında "ah keşke" diyeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine "aile yılı" güzellemesi yaptığı bir konuşmada, LGBTİ+'ları hedef göstererek LGBTİ+'ların varlığının "faşizme dönüştüğünü" söyledi. Üstelik bunu ilk kez dile getirmiyor. 2024 yılında yine bir konuşmasında "LGBT dayatması faşizmi dahi aratır bir zorbalığa dönüştü" demişti. Birçoğumuza faşist bir ağızdan, ezilen bir kesimin faşist olmakla suçlanması ironik gelebilir. Ya da bu sözler Erdoğan'ın faşizm konusunda bilgisizliğine yorulabilir ama durum böyle değil. Bu, tam bir dezenformasyon ve algı yönetimi.
Bu topraklarda faşist olmanın sicili de toplumsal algısı da pek temiz değil. O yüzden Erdoğan, kendisine faşist denilmesinden pek hazzetmiyor. Birçok zaman "faşist Erdoğan" sözü gözaltı ve tutuklanma gerekçesi yapıldı. Hatta birçok hapishanede "faşist Erdoğan" tanımlamasının geçtiği yazılar ya sansürlenir ya da tutsağa verilmez. Erdoğan'ı sıradan kadın düşmanı bir hükümetten ayıran ve faşist bir iktidar yapan birçok ayırt edici nokta var elbette. Ama biz Erdoğan'ın neden faşist olduğuna LGBTİ+'lar bakımından kısaca bir göz atalım.
Erdoğan'ın sık sık benzetildiği ve faşizm denilince ilk akla gelen Hitler, geylerin etkinliklerini yasaklayarak başladığı LGBTİ+ düşmanı politikalarına eşcinsellik ve cinsellik hakkındaki kitapları yakarak, açık kimlikli eşcinselleri katlederek ve LGBTİ+'ların uymak zorunda olduğu "Alman normları"nın listesini dayatarak devam etmiştir. Ayrıca Nazi işgali altındaki yerlerde yaşayan yüzlerce gey erkek, mahkeme kararlarıyla kısırlaştırılmış ve toplama kamplarında zorla "tedavi" edilmeye çalışılmıştır.
21. yüzyıl Türkiye'sinde faşist Erdoğan'ın izlediği politika stratejik olarak Hitlerinkiyle aynıdır. Önce 15 Temmuz 2015'de OHAL bahane edilerek LGBTİ+ dernekleri kapatıldı, son yıllarda LGBTİ+ etkinlikleri ve gökkuşağı bayrağı fiilen yasaklandı, içinde LGBTİ+ geçen yazılar, haberler sansürlendi veya ağır bir saldırıya maruz kaldı. Hatta durum o kadar korkunç bir hal aldı ki, anasınıfında çocuklara renkleri öğretmek için gökkuşağı çizmek bile okul idaresiyle "sorun yaşama" nedeni sayıldı. Coğrafyamızda nefret cinayetleri, ötekileştirme ve yalnızlaştırma politikasıyla intihara sürükleme zaten hem iktidarın hem de tebaasının en mahir özelliği. Okyanus Efe, Hande Kader ve daha adını sayamayacağımız yüzlerce LGBTİ+ maalesef ya katledildi ya da intihara sürüklendi. LGBTİ+'ların toplumsal yaşamdan dışlanması, gettolara hapsedilmesi, görünürlüğünün engellenmesi ve elbette "makbul LGBTİ+'lar" yaratılması biçiminde özetleyebiliriz Erdoğan'ın şimdiye kadarki pratiklerini.
"Alman normları" gibi "Türk aile yapısı" denilen, birkaç haftada bir içine yeni maddeler eklenen, her geçen gün derinleşen bir LGBTİ+ düşmanlığı yasa tasarılarıyla karşılaşıyoruz. "Ahlaka aykırı davranış", "Türk aile yapısına aykırılık" gibi nedenlerle LGBTİ+'ların nerede yaşayacağı, nasıl gezeceği, ne giyip ne giymeyeceği, nasıl konuşacağı veya konuşmayacağı, kendini nasıl var edeceği dizayn edilmeye ve belirli kurallara bağlanmaya çalışılıyor.
Bunun yanında halihazırda sağlık hakkı sınırlandıran, cinsiyet uyum sürecini zorlaştıran, hormon ilaçlarına ulaşımı engelleyen, cinsiyet uyum sürecini gerçekleştirecek hastane sayısını azaltan ve kriterlerini artıran bir dizi tıbbı düzenlemenin de yer aldığı yasa taslağı hazırlığı haberi zaten basına yansıdı. LGBTİ+'lar dışında pek kimsenin ilgisini çekmese de durum giderek toplama kamplarında zorla tedavi etmenin 21. yüzyıl versiyonuna doğru gidiyor.
Kaynayan kurbağa misali böyle alt alta, yan yana yazınca kapsamlı bir saldırının varlığını kanıtlayan ama aşamalı veya zamana yayarak geliştiği için durumun aciliyetini ve vahametini anlamayan bizler, sanırım toplama kamplarında kitlesel halde katledilince öldüğümüzü, sadece LGBTİ+'ların değil insanlığımızın da katledildiğini anlayacağız. Ya da "Ermeni'yi dövdürmeyecektik" anekdotundaki gibi LGBTİ+ düşmanı, kadın düşmanı, işçi ve emekçi düşmanı, doğa düşmanı politikalar sırayla hiçbirimize yaşam hakkı tanımadığında "ah keşke" diyeceğiz.
Ama "ah keşke" demeyelim, vakit varken ve önümüzde de 11. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü varken, hep birlikte tüm gücümüzle sokaklara çıkıp, LGBTİ+'lara faşist diyen Erdoğan'a "Bizde faşiste, faşist denir" diyelim. Faşizmin nefret saldırılarına inat LGBTİ+ haklarının insan hakkı olduğunun bilinciyle, trans onur yürüyüşünde işçisi, emekçisi, kadını, LGBTİ+'sı, ekolojisti olarak insan haklarımızın da insan olma onurumuzun da mücadelesini birlikte büyütelim.