Mustafa Öner yazdı | İhtiyaçlara göre kendini üretemeyen devrimcilik yenik düşer
Kendini üretememeye başlayan devrimcilik cepten biriktirilenlerden yemeye, tüketmeye başlayacağı gibi yoldaşlarının devrimcilik üretmelerine de yardımcı olamaz. Üreten devrimcilik kendine ve keza çalıştığı alana, kolektif ortamın yetkinleşmesine, var olan yeteneklerin gelişmesine, gizli yeteneklerin, potansiyelin açığa çıkmasını katkı sunar.
Yazının başlığında yüklem "kendini üretemeyen"dir. Devrimci yaşamda tükenme, yenik düşme koşula bağlanmıştır. Üretemeyen tükenir; kendini çok -ihtiyaçlara göre yeteri kadar- üreten devrimciliği de fazla geliştirir, üretir. Sınıf mücadelesi kendini üretemeyen özneyi geride bırakır. Devrim ve sosyalizm mücadelesi gelişenin, yeniye, değişime açık olanın, kendini üreten devrimciliğin önünü açar, destek olur. Her türlü devrimci çabasını güçlendirir.
Mücadelenin ihtiyaçları denilince genel olarak sanki hep yükselen koşullar kastediliyormuş gibi anlaşılabilir. Bu doğru değil. Eksik algılama olur, yanılsamaya yol açar. İhtiyaçlardan kastedilen, aynı zamanda gerileme-düşüş dönemlerini de kapsar. Yükseliş dönemleri gibi düşüş dönemlerinin ihtiyaçları da birebir aynı olmaz. Bu somut, nesnel gerçeklikten dolayı da devrimciliğin kendini üretme alanları farklı olur.
Çünkü geri düşüşlerin sorunlarıyla, ihtiyaçlarıyla yükselen mücadelenin sorunları, ihtiyaçları kendi koşullarının ürünüdür. Bu gerçeklik devrimci nefer için gerekli olduğu kadar partisi ve devrimci demokratik kitle hareketi içinde geçerlidir. Buradan çıkan sonuç, her dönemin dayattığı ihtiyaçlar dikkate alınarak kendinde devrimcilik üretmenin esas alınması gerektiğidir.
Devrimciliği kendinde tüketip yenik düşmenin birden fazla sac ayağı vardır. Bunların başında gelen ve devrimin sorunlarını çözmede, devrimcilik üretmede yegane anahtar olan diyalektik materyalist yöntemden saparak uzaklaşmaktır. Mücadelenin sorunlarının nereden, nasıl çıktığı ve nasıl çözüme kavuşturulacağını gösteren kolaylaştıran marksist diyalektik yöntemdir. Yöntemimiz diyalektik olmaktan uzaksa kendimizde devrimcilik üretemeyiz, olanı da tüketiriz.
Bu da demektir ki, mücadelenin sorunlarını devrimci yönde çözemeyeceğimiz gibi yeni sorunların çıkması da kaçınılmaz olur. Yöntemimizde dogmatizmin etkileri ne kadar varsa o kadar devrimci üretkenliğimiz azalır. Sorunların çözümünde de o oranda zorlanırız.
Devrimciliği aşındırarak tükenmesine neden olan diğer başlıca etkenler çokça yazılıp tartışıldığı gibi, bir türlü biz olmayı içselleştirememek, gerektiği kadar bu görevi yerine getirememek ya da bir süre sonra geri düşmek. Bu konuda geri düştükçe 'biz' gerilemeye başlar yerine 'ben'in versiyonları geçer. Teorik, ideolojik konularda gelişip sağlamlaşamama, var olan düzeyin gerisine düşüş, iddia, kararlılık, kendini tam ortaya koymada irade zayıflaması gibi temel göstergelerde tükenişi başlatıp hızlandırır.
Bir devrimci bilerek isteyerek, önceden hesaplayarak gerilemesini, yenik düşmesini, eskimesini, tükenişini örgütlemez. Tali şekilde de olsa kimi dış ve iç faktörlerin etkisi olsa da devrimciliğini tükenişin son durağında noktalamasında belirleyici olan kendisidir. Buradan hareketle bu olumsuz sonu hiçbir devrimci önceden düşünmediği, düşünemeyeceği gibi asla normal, olağanmış gibi de görmez, değerlendirmez. Aksine bu ve benzeri gidişlerin, kopuşların nedenlerine kafa yorup irdeleyerek ders çıkarır kendisine.
Kendini üretememeye başlayan devrimcilik cepten biriktirilenlerden yemeye, tüketmeye başlayacağı gibi yoldaşlarının devrimcilik üretmelerine de yardımcı olamaz. Üreten devrimcilik kendine ve keza çalıştığı alana, kolektif ortamın yetkinleşmesine, var olan yeteneklerin gelişmesine, gizli yeteneklerin, potansiyelin açığa çıkmasına katkı sunar.
"Kendinde devrimcilik üretmek" ise genel bir ifadelendirme olarak kalır. Genellemeci bir deyim olur, soyut kalır. Bundan da ne denilmek istendiği tam anlaşılamayacağı gibi somut devrimci hedefler de saptanamaz. Söylemden öte bir anlam ifade etmez. Kendini üreten, üretemeyen devrimcilik, kavramlarının neleri içerdiği somutlaştırılırsa devrimci bir anlam kazanır. Devrimciliğin kendini üretmesinin somut, gözle görülür tek ölçüsü mücadelenin geliştirilmesine, büyütülmesine duyulan ihtiyaçtır. Bir devrimci, parti örgütleri, kendi devrimciliklerinin üretmesini görev alanlarının ihtiyaçlarına bağlı ele alır. İhtiyaçlar teorinin, ideolojinin, politikanın ve örgütlenmenin alanlarına girer. Hangisinin ilgi-görev alanına giriyorsa o konuda devrimcilik üretilir. Böylece soyut, genel olmaktan da çıkmış olur.
İhtiyaç saptanınca, yapılacak karşılaştırmayla pratik çalışmada, yaşamda, ilişkilerde devrimci öznenin hangi özellikleri, yetenekleri, birikim ve deneyimleri çalışıp çalışmadığı açıklık kazanır. Buna göre de kendini hangi konularda geliştirip üreteceği ortaya çıkmış olur.
Daha önce de vurgulandığı gibi kendini üretmeyi sürdüren devrimci özelliklerin olduğu gibi, tersinden tüketenler de olmaktadır. Olumsuzlardan bazıları da şunlar olarak sayılabilir: Kapsayıcı, yapıcı, kazanıcı, sorun çözücü tarzda yönteme ters alınganlıklar, tepkisel, öfkeli, sekter, dar, kişiselleştirici tartışma biçimleri. Ya da özünde aynı damardan beslenseler de pratiğe, ilişkilere yansıma biçimi uzlaşıcı, oportünist, sağ, liberal davranışlar. Bunlar da devrimcilik üretmenin önünde doğrudan engel olur. Yoldaşlık ilişkilerini, kolektif yaşam ruhunu aşındırır, bozguncu rol oynar. Bu olumsuz örneklerin de -diğerleriyle birlikte- etkilemeleriyle çok yönlü devrimciliğin üretilmesinin yerini tüketme alır. İşte o zaman yenilgiye yenik düşme süreci başlamış demektir.
Şeyh Bedreddin, "Alınganlık, kişiselleştirme, öfke; almayı, anlamayı engeller, bilgiyi kısırlaştırır... Bilginin en büyük düşmanı öfkedir diyorum... Alınmamak, darılmamak, tartışanların usulüne düşen görevlerin başında gelir" demekte. Devrimcilerin kendilerini üretmeleriyle olgunlaşmaları gerçekleşir. Kendini ihtiyaçlara göre üreten devrimcilikle devrimci kişiliğin olgunlaşmasının arasındaki ilişki de buradan gelir.
Kendimizde çok yönlü devrimcilik üretmede, gelişkin sorumluluk bilinci ile görev aşkı ve emekçi özelliklerin yeterince olmasıyla, olabildiğince disiplinli, planlı çalışmanın rolü belirleyicidir. Bunların tersi tembelliktir. Sorumluluk bilincinin eksikliğidir. Görev aşkı zayıflığıdır.
İhtiyaçlara göre kendini üreten devrimcilik derken, darlaştırılmış anlamıyla tek başına yazınsal ürünler anlaşılmaz. Daha kapsamlıdır, çok yönlüdür. Devrimciler iyi bilir. Üretmenin bir de pratik ayağı var. Tüm yazınsal ürünler pratiğin, mücadelenin önünü açmak, gelişmesine dolaylı, dolaysız ivme kazandırmak amacıyla çıkartılır. Aynı şekilde çeşitli yazınsal üretimler, pratik ilişkisi derken devrimcilerin gelişip devrimcilik üretmesini de kapsar. Pratikle, sınıf mücadelesiyle birleştirilmezse çıkartılan ürünlerin tek başına devrimcilik üretmeye katkısı dolaylı ve az olur. İki ayak birleştirildiğinde devrimcilerin kendilerinde devrimcilik üretmesi kavramı gerçek karşılığını bulur, tamamlar.
İhtiyaçlara göre sürekli kendini üreten devrimcilik, ideolojik aşınmaya, çözülmeye, kendini üretememeye imkan ve alan açmaz. Bir şekilde ortama, yaşamımıza sızanlar da üretkenlik koşulları da fazla barınamaz. Her devrimci öznenin yaşamı, duruşu kolektif anlamlar devrimcilik ürettikçe, tükenmenin, yenik düşmenin ideolojik olarak verileri yaşama, barınma olanağı bulamaz. Bir şekilde sızmış olanları da ideolojik mücadeleyle etkisiz hale getirmek zor olmayacaktır. Yeter ki ihtiyaçlar baz alınarak inadına kendimizde ihtiyacımıza, ihtiyaçlara göre devrimcilik üretmeyi sürdürelim.