2 Aralık 2024 Pazartesi

Mustafa Öner yazdı | İdeolojik mücadelede öncelikler: Düzeniçi-yasalcı eğilimler (2)

Bugünün somut koşullarında yasalcılığın, tasfiyeciliğin türlerine karşı devrimci görevlerini hakkıyla yerine getiren her yoldaş, bu süreçte, teorik-politik bakımdan kolektif yaşam ve mücadeleyle daha fazla bütünleşecek, daha fazla güçlenecektir. Bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyi başaran her devrimci şahsında partinin safları daha fazla sıklaşacaktır.

Devrimci çizgide yürütülmeyen mücadeleler düzen içidir, yasalcılıktır. Faşist düzenin belirlediği çizgiyi zorlamayan, aşma hattında yürümeyen reformcu, tasfiyeci bir çizgidir. Bu çizgi de kendisiyle uyumlu kadro şekillenmesi yaratır. Devrimci ya da reformcu her siyasi mücadele çizgisi, politika yapış tarzı ve devrim anlayışı doğal olarak kendi örgütlenme biçimlerini ve kadrolarını yetiştirir, şekillendirir. İki nitelik farka tekabül eden çizgi, kadro tipi ve örgütlenme biçimi arasındaki belirgin ayrım kendini pratik mücadele alanında gösterir.

Bu gerçeği en somut, gözle görünür çarpıcı ayrımıyla devletin yöneliminde görebiliriz. İki çizgi karşısında devletin aldığı pozisyon sır değil. Her gün mücadelenin değişik alanlarında, faşist iktidarın iki çizgiye saldırı biçimi ve tahammül derecesi ortada.

Coğrafyamızda olduğu gibi uluslararası alanda da karşıdevrim kampının devrimci parti, örgüt ve oluşumlara işbirliği halinde saldırması tesadüf değil. Her ülkede devrimci çizgiyi tasfiye edip düzen içi çizgiye çekme politikaları bilinmekte.

Genelden somuta gelindiğinde, faşist iktidarın devrimci çizgide mücadele yürüten devrimci yapılara yönelik tasfiye etme saldırısı iki bakımdan üzerinde durmaya değer. Karşıdevrimle, her türlü zorluklara, engellere takılmadan mücadelenin sürdürüldüğü bugünkü koşullara ayak uyduramayıp bir süre sonra devrim koşusunda yorulup yarı yolda kalanlar oldu, olmakta. İdeolojik sarsıntı, kararsızlık geçirip sendeleyerek yeniden kendini toparlamayı başaran devrimciler de var.

Bir de fiili meşru mücadele biçiminde, devrimci zor çizgisinde mücadele yürütmek zor gelmeye başladığında, umudunu yitirdiğinde, yüzünü düzen içi mücadeleye çevirenler olur. Bunlara, burjuva faşist yasaların izin verdiği çizgi ve sınırlar içinde mücadele etmek kolay gelir. Bunun için soluğu reformcu, yasalcı çizgide dizilmekte alırlar. Devrimci yapıların saflarında, gelişen bu düşünce ve eğilimlere karşı ideolojik tartışmalar ve mücadeleler yürütülürken, devletin tasfiye saldırıları, yani dış etkenin de muhakkak hesaba katılması gerekir. Dış etkenle iç eksiklikler, yetersiz kalışlar, yönetme yetmezliği gibi etkenlerle mücadele birlikte ele alındığında, saflarda yürütülen iç ideolojik mücadele daha fazla sonuç verir.

Bu gerçeğin bilincinde olan marksist leninist komünistler bu sorun üzerinde önemle durmakta. Bu nedenle de devrimci hareketin etkili bir bölüğü olarak kendilerine somut bazı görevler çıkartmaktalar. Başat görevlerden biri de dış etkiye, tasfiye amaçlı saldırılara ve devrimci saflarda esen yasal tasfiyeci rüzgara karşı duruş. Somutta devrimci saflardaki 'yasal devrimcilik' diye de adlandırılan düzen içi, reformcu düşünceyle ideolojik mücadeleyi daha etkin, daha yaygın şekilde sürdürme görevidir.

Bu görevle ilişkilendirerek politik çalışmaları, kitleselleşmeyi ve derlenip toparlanarak kolektif sürekliliği sağlamak dış etkenlere karşı en anlamlı politik, ideolojik yanıt olacaktır. 

O halde devrimci saflarda bazı devrimciler somutunda yaşanan ve tasfiyeciliğe nesnel olarak pirim de veren ideolojik gerilemelere ve kırılmalara zemin hazırlayan etkenler neler olabilir? İkinci bir konu ise yasalcılığa, reformculuğa meylederek doğrudan tasfiyeciliğe hizmet eden savunu veya düşünceler nelerdir? Bunların her ikisi de iç içe geçtiğinden ve birbirini geliştirdiğinden başlıklar halinde somutlaştırılırsa, tartışmalarda, ideolojik mücadelede daha fazla devrimci sonuçlar alınabilir.

Bunların en başında teoriye ilgisizlik gelir. Bu, marksist leninist teoriyi kavrayışta yüzeysellik, zihinsel, düşünsel bulanıklık, ideolojik netleşmede kargaşa ve donanımda zayıflığa yol açar. Parti programını, çizgisini, politika yapış tarzını öğrenme, bilince çıkarma ve hafıza yenileme çabasında yetersizliğe neden olur. Bu ögelerin devrimci şekillenmedeki yerini kavrayamamak hayati bir hatadır. Zira, devrimci rotada sendelemeden ve pusulayı şaşırmadan yürümede devrimci nitelik ve donanım belirleyici bir öneme haizdir.

Keza devrimci yaşam özelliklerinin aşınması, rahatına düşkünlük, kolaycılık, zorluklar karşısında pes etme vd. eğilim ve tavırlar tasfiyeciliğin boyutları olarak ortaya çıkmaya başlar. Görevleri, üstlenilen sorumlulukları zamanında yerine getirme söz konusu olduğunda şevksizliğin gelişmeye başlaması gibi. İşlerin ağır gelmesi, olası riskler, bedel kapılarından geçmede tereddüt, çeşitli kişisel kaygı ve korkuların nüksetmesi, devrimci çizgide yürümeden devrimci zor ve mücadele biçimleri savunusu ve uygulamasında ikircikli tutumların gelişmeye başlaması. Bunların gereklerine göre pozisyon almada zorlanma, geri durma, imtina etme eğilimlerinin uç vermesi bu anlamda vurgulanabilecek olgulardır.

Devam edecek olursak; küçükburjuva yaşam biçimlerinin, alışkanlıklarının yeniden çekici gelmeye başlaması. Bunlarla yeterince ideolojik mücadele yürütmeme, 'barışık' yaşama halleri. Aileyi, eş ve çocukları, sevgiliyi koruma, onlara sahip çıkma, "bir yere kadar eleştirilecek yanlar olsa da bazıları bakımından kimi devrimciler açısından anlaşılabilir" adı altında onların geri çekici, tutucu, kayırmacı davranışlarına taviz verme tutumunun başlaması.

Devrimci yaşam kıstaslarına dayalı sıkı disiplinli yaşamdan, kurallardan, işleyişten sıkılma, gevşek, şekilsiz, devrimci çizgiden uzak platformların, oluşumların, düzenin koyduğu yasal sınırları zorlamayan, aşmayı önüne koymayan düzen içi, reformist örgütlenme biçimlerinin ve mücadele çizgisinin cazip gelmeye başlaması ve son tahlilde reformcu çizginin devrimci çizgiye tercih edilmesi...

Sıralanan bu etkenlerin her birisi tek başına, ideolojik kırılmaya ya da gerilemeye yeterli veriler olduğu, olacağı anlamına gelmez. Bunların her biri devrimci yaşam açısından ve devrimci çizgide kalanlar bakımından eleştiri konusu yapılacak ögelerdir. Kendilerine etkin rol biçen, ideallerine sıkıca bağlı devrimciler, marksist leninist komünistler bunlarla uzlaşmaz, birlikte yaşamaz. Çünkü bilirler ki bu eğilim ve etkenlerin her birine karşı uzlaşıcı davranmak, ideolojik sendelemelere, yasal devrimciliğe ve reformist çizgiye de kapı aralar.

Bu risklerin, olasılıkların deneyimlerden öğrendikleriyle bilincine varan her devrimci özne, devrimci çizginin gereklerine göre kendisini geliştirmeyi ve şekil vermeyi her dönem esas alır. Faşist düşmanın devrimci çizgide ısrar eden ve mücadelesini bu eksende sürdüren devrimci yapılara ve öznelerine yönelik saldırganlaşmasının en önemli nedeni de budur.

Özgürlük, devrim ve sosyalizm savaşımını fiili meşru mücadele çizgisinde, devrimci zorun çeşitli biçimleriyle yürütenler, devrimci hareketin tarihinin tecrübelerinden bilirler. Marksizmden, marksist leninist devrim anlayışından ve leninist parti örgütlenmesinden sapanlar, hangi gerekçe ve argümanları kullanırlarsa kullansınlar ya tamamen savrulup burjuva liberal sol cenahta ya da yasalcı reformist durakta soluğu almışlardır.

Bu ve benzeri sapmalara ve ideolojik olarak kırılıp düzene karışanlara yönelik en anlamlı ve etkili ideolojik mücadele genelden somuta inerek yürütülebilir. Bu perspektiften hareketle, "bende bu sayılanların etkileri yok, olmaz" refleksiyle peşin hükümlü olmamakta sayısız fayda var. Bu tarz ön kesme yerine kendimize ve birbirimize eleştirel yaklaşıp "bende de var mı acaba?" sorgulaması her durumda devrimci bir davranış olacaktır.

Bu devrimci gelişmede, iç arınma ve sağlamlaşma da mücadelemizi kolaylaştırıcı olacaktır. Ayrıca bu konuda politik duyarlılığı artıracak, "yasal devrimcilik" adı altında düzen içi tasfiyeci düşüncelere karşı daha etkili ideolojik mücadele verilmesinin imkanını sağlayacaktır. Toplamında bu görevler gerektiği oranda yerine getirildiğinde faşist iktidarın devrimci önderler şahsında devrimci yapılara yönelik tasfiye politikasına karşı güçlü bir politik, ideolojik yanıt olacaktır.

Bugünün somut koşullarında yasalcılığın, tasfiyeciliğin türlerine karşı devrimci görevlerini hakkıyla yerine getiren her yoldaş, bu süreçte, teorik-politik bakımdan kolektif yaşam ve mücadeleyle daha fazla bütünleşecek, daha fazla güçlenecektir. Bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyi başaran her devrimci şahsında partinin safları daha fazla sıklaşacaktır.

Bu dönemde tasfiyeci, yasalcı rüzgara karşı görevlerini asgari düzeyde de olsa yerine getirmeyenler bugünü kaybedecekleri gibi geleceği kazanmakta da oldukça zorlanacaklardır.

Bugünü kaybetmemek ve geleceği de daha az zorlanarak kazanmak için nedenimiz çok. O zaman tüm zorluklara, karşıdevrimin saldırılarına inat iddiamızı, ısrarımızı kuşanarak varlık hakkımıza ve amacımıza sımsıkı tutunalım.