Militarist yükseliş
70. Yıl Zirvesi'yle NATO militarist silahlanmayı öne çekti. Dünyada 1990'lardan beri eşzamanlılığı ve yaygınlığı bakımından görülmemiş ayaklanmalar 40'ın üzerinde ülkede devam ederken ve bu ayaklanmalar emperyalist merkezleri de teyit geçmezken emperyalistler içte ve dışta militarizmi geliştirme, polis ve askeri silahlandırma, savaşı tırmandırma yolunda ilerleyeceklerini ortaya koydular.
Doğru, ABD ve AB dışında Rusya-Çin ve bölgesel çapta güçlü mali ekonomik sömürgeler de küresel güç haline geliyor, tek kutuplu dünya gerçeğini yarıyorlar. Ne var ki her yeni veri Batı'nın savaş tırmandırıcılığında ve silahlanma yarışında açık fark önde olduğunu göstermeye yetiyor. 70. yılı "beyin ölümü" gerçekleşmiş bir hasta olarak kutlayan NATO ve zirvesi de bu gerçeğin en yalın ifadesiydi. Zira her ne kadar farklı siyasal yönelimler ve taktikler belirginleşse de, militarizmi geliştirme ortaklığın mayası olmaya devam ediyor.
BATI AÇIK ARA ÖNDE
Stockholm merkezli SIPRI araştırma merkezinin son raporu[1] Batı'nın rolünü bütün yalınlığıyla masaya yatırıyor. Savaş mühimmatı sektörünün önde gelen 100 şirketini araştırma konusu yapan SIPRI, geçtiğimiz yılda söz konusu şirketlerin silah ve mühimmat satışlarının yüzde 4,6 artarak 420 milyar dolarlık bir toplam hacme ulaştığını belirtiyor. Araştırma, Çin'li şirketleri araştırmaya -yeterli veri eksikliğinden- dahil etmemiş olsa da, bunların 100 şirketin içindeki sayısının 10 olabileceğini tahmin ediyor. Bu şirketlerin 70'i ABD ve AB'li. Ve bu 70 şirketin savaş mühimmatı üretimi toplam 100 şirketin yüzde 83'üne tekabül ediyor. AB'li 27 şirket 102 milyar dolarlık mühimmat satışı yaparak yüzde 0,7'lik bir artışa imza atarken, 100 şirket içindeki 10 Rus şirketinin satışı yüzde 0,4 oranda düştü. Rus şirketlerin üretimi, yüzde 8,6'ya tekabül ederken, NATO ülkelerinden on kat daha azına denk düşüyor.
ABD'nin savaş bütçesi gerçekten 989 milyar dolar[2] iken Çin'in bütçesi 177,5 milyar, Rusya'nınki ise 62,4 milyar dolar. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg zirvede yaptığı konuşmasında bileşen ülkelerin ulusal askeri bütçeleri yükseltmeleri sonucu 2020 için planlanılan mobilizasyonun 130 milyar dolar üstünde bir oranla karşılayacaklarını belirtti. Bu bütçelerde yeniden ABD ve Almanya başta gelmek üzere savaş mühimmat üreticilerinin kasalarına geri dönüyor ve militarizmi korkunç boyutlarda yeniden ve yeniden üretiyor.
ABD yanı sıra özellikle de Almanya sektördeki etkisini geliştirdi. Mühimmat tekellerinin despotik ve faşist rejimlere silah ve mühimmat satışlarının yollarını açmasıyla Merkel liderliğindeki CDU-SPD Büyük Koalisyonu, Alman şirketlerinin üretim ve ihracatına itilim kazandırdı. İhracatın yanında ABD'den bağımsızlaşan bir stratejiye girişiyle, kendi militarist gücünü hem ulusal ordu yoluyla, hem de AB ordulaşmasıyla geliştirmeyi esas alıyor. AB Konsey Başkanlığı'na getirilen Almanya önceki dönem Savunma Bakanı Von der Leyen bu yönelimin sembolü oldu.
NATO ZİRVESİ: MİLİTARİZM ŞÖLENİ
Bütün iç çatışmalar en keskin biçimde devam ederken, 70. Yıl Zirvesi adeta bir militarizm şölenine dönüştü.
70 yıldır NATO'yu NATO yapan militarist mayasıdır. Sonuçta NATO özünde bir askeri ittifaktır. Ama yukarıda belirttiğimiz üzere NATO yöneticileri dahil hızlı militarist yükseliş ve silahlanma yarışı karşısındaki şaşkınlıklarını gizleyemediler.
Trump ABD'si NATO'nun askeri bütçesine katkıdaki "adaletsizliği" gündemleştirdi. Zirvenin sonuçları arasında diğer ülkelerin, özellikle de Almanya'nın payı yükseltildi, NATO'nun askeri maliyeti daha "eşit" dağıtıldı.
Fransa, çıkarları doğrultusunda AB Ordusu'nu öne çıkarıp NATO'nun anlam içeriğini tartıştırırken Trump ve Merkel NATO'nun savunucu şövalyeleri oluverdiler. Kendi iç çelişkilerini Rusya'dan sonra Çin'i de hedef tahtasına oturtup "Batı" ruhunu kuşanarak geçiştirebileceklerini düşünseler de, kuşku yok ki yanılıyorlar. Derin uçurumları şimdilik silah ve savaş mühimmatlarıyla doldurmaya çalışıyorlar. Merkel henüz NATO'ya muhtaç olsa da ulusal ordusunu ve AB ordusunu geliştirmeyi ihmal etmiyor.
Uzun lafın kısası, 70. Yıl Zirvesi'yle NATO militarist silahlanmayı öne çekti. Dünyada 1990'lardan beri eşzamanlılığı ve yaygınlığı bakımından görülmemiş ayaklanmalar 40'ın üzerinde ülkede devam ederken ve bu ayaklanmalar emperyalist merkezleri de teyit geçmezken emperyalistler içte ve dışta militarizmi geliştirme, polis ve askeri silahlandırma, savaşı tırmandırma yolunda ilerleyeceklerini ortaya koydular.
MİLİTARİZME KARŞI MÜCADELE
Emperyalist küreselleşmenin yapısal krizinin politik boyutu içte ve dışta yönetememe, stratejik ortaklıklar ve uzun vadeli planlar yerine taktik ve politik manevralar temelinde ilişkiler, diplomatik ve "barışçıl" çözümler yerine kaba şiddet ve savaşçı çözümlerin geçmesiyle de karakterize olur.
Trump'ın "ABD'yi yeniden büyüt"[3] stratejisi sadece dışta diğer emperyalist güçlere karşı militarist tehdit araçlarını geliştirerek, diğer emperyalist güçlerin de dünya pazarı ve gerçeği üzerindeki hakimiyetlerini geliştirmek üzere militarist savunma ve çıkar savaşçılıklarını arttırmaları ile mümkündür.
Dolayısıyla militarizm ve savaşçılık emperyalizmin genel bir görünümüdür ve emperyalist küreselleşmenin yapısal kriziyle misliyle artmıştır. Emperyalist merkezlerde "sosyal devlet" olgusu, sosyal yardım ve haklar saldırı konusu yapılırken savaş bütçeleri yükseltilir. Yeni faşist yükselişin de etkisiyle toplumun militarist duygu ve düşünceleri şovenizm temelinde geliştirilir.
Militarist bütçelerin büyük bir bölümü ordu ve küresel ölçekte savaş hazırlığına akarken içte polisin ve ordunun ayaklanmalara ve isyanlara "hazırlığı" da küçümsenmeyecek ölçektedir.
Savaş ve militarizme karşı mücadelenin öncelikli muhatabı "Batı" emperyalistler olmaya devam ediyorsa da Rusya ve Çin gibi emperyalist güçler başta gelmek üzere Erdoğan şefliğindeki sömürgeci rejim, Hindistan gibi mali ekonomik sömürgeler de savaşı ve işgali, dışta ve içte savaşçı militarizmi tırmandırma yolundan ilerliyorlar.
Militarizme karşı mücadele kapitalist sistemin yapısal krizinin devrimci çözümünü içermektedir. Akılda tutulmalıdır ki, emperyalistlerin savaşı tırmandırmaktan başka bir seçeneği yoktur. Militarizme karşı mücadele her zamankinden fazla sosyal içeriklidir, kapitalizme karşı mücadeleyi kapsar. Emperyalizm her zamankinden fazla ve yaygın militarizme başvurur ve savaşa hazırlanırken, işçi sınıfı ve ezilenlerin barışı ve dayanışması ayaklanma kardeşliğiyle örülüyor. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesi yükselen militarizme karşı II. Enternasyonal'in "iç barış" oportünizmi işçi sınıfını burjuvazinin savaş politikalarına yedeklerken, Karl Liebknecht ve komünistler "Esas düşman içtedir" sloganını yükseltmişlerdi. Bu belirleme geçtiğimiz bu militarist yükseliş döneminde de yol göstermektedir.
[1] SIPRI Top 100 Arms-Producing and Military Services Companies, 2018. SIPRI Fact Sheet. 9 Aralık 2019'da yayımlandı.
[2] Kimberley Amadeo: US Military Budget, Its Components, Challenges, and Growth. thebalance.com 22.04.2019.
[3] Make America Great Again