23 Kasım 2024 Cumartesi

McKinsey'nin Güney Afrika'da yolunu kaybetme hikayesi

2015'in sonlarında, McKinsey'in üç etkili ortağının itirazlarına rağmen, şirket riskin alınmaya değer olduğuna karar verdi ve Afrika'da o zamana kadar imzalanmış, potansiyel değeri 700 milyon dolar olan sözleşmeyi imzaladı. Bu, aynı zamanda McKinsey'nin 90 yıllık tarihindeki en büyük hata oldu.
Sık sık elektrikler kesiliyordu. Devlet işletmesi enerji şirketi Eskom ise iflasın eşiğindeydi. Bakım onarım işleriyse erteleniyordu. Ve ulusal dağıtım şebekesini etkileyen ana santrallerden birinde patlama olmuştu. Yönetim danışmanlığının ağa babası McKinsey&Company şirketinin yardım edebileceği düşünüldü, ancak görüşmelerde yer alan kişilere göre McKinsey yardım etmekte emin değildi. Ortada çok büyük bir risk vardı. Sorunları çözebilir miydi? Danışmanlığı karşılığında parasını alabilir miydi? Güney Afrika'nın dizginsiz politik yolsuzluk ortamında şirketin adı lekelenecek miydi?
 
2015'in sonlarında, McKinsey'in üç etkili ortağının itirazlarına rağmen, şirket riskin alınmaya değer olduğuna karar verdi ve Afrika'da o zamana kadar imzalanmış, potansiyel değeri 700 milyon dolar olan sözleşmeyi imzaladı. Bu, aynı zamanda McKinsey'nin 90 yıllık tarihindeki en büyük hata oldu.
 
Sözleşmenin yasadışı olduğu ortaya çıktı, Güney Afrika yasalarına aykırı düzenlenmişti. Bazı ödemeler yolsuzluk skandalı girdabının merkezinde duran Hindistan asıllı Guptas ailesinin aracılığıyla yapılıyordu, sonra cömertçe yapılan ödemeler vardı. Kamu bütçesinden bu kadar büyük miktarda parayı varlıklı bir Amerikan şirketinin yüklenip götürmesine dünyanın gelir adaletsizliği en yüksek olan ve genç nüfusun işsizlik oranlarının yüzde 50'yi aştığı bir ülkede yaşayan Güney Afrikalıların neden sinirlendiğini açıklamak için Harvard Ekonomi profesörü olmaya gerek yok.
 
Eskom ilişki ağı, şu an, Güney Afrikalı yetkililer tarafından dönemin başkanı Jacob Zuma ile olan dostluklarını kullanan Guptas'ların ve Zuma'nın oğlunun devlet kontrolündeki işletmeleri kişisel çıkar için nasıl manipüle ettikleriyle ilgili geniş çaplı bir araştırmaya tabi tutuluyor. Uluslararası yolsuzluk gözlem kuruluşları vakanın yolsuzluğa bulaşanlar için “devlet ganimeti” olduğunu dile getiriyor. Ülkedeki hukukçular ise durumu sessiz bir darbe olarak değerlendiriyor. Olan bitenler çoktan Zuma'nın koltuğunu kaybetmesine yol açarken apartheid sonrası Güney Afrika için bir hesaplaşma anı anlamına geliyordu.
 
Yerel medyanın skandalı geniş bir şekilde işlemesine rağmen, bir soru büyük oranda cevapsız bırakıldı: McKinsey nasıl oldu da, sınırsız etki gücüne, kusursuz araştırma güvenilirliğine ve hükümetlere ve şirketlere verdikleri tavsiyelerde en iyi uygulama başarılarına rağmen, böylesine yersiz bir ilişki ağına karıştı? McKinsey, değerlendirmelerinde hatalı olduklarını kabul ederken herhangi bir yasadışılığa bulaşma durumunu reddediyor. Şirketin iki kıdemli ortağı, yanlış giden meselelerle ilgili suçları üstlendiğini açıkladılar. Ancak mevcut ve eski 16 ortakla yapılan görüşmeleri de içeren McKinsey araştırmasında sorunun köklerinin daha derinde olduğu anlaşıldı. Buna göre şirketin son dönemdeki yapısı, hükümetlerle iş yapmaya, onlara danışmanlık yapmaya, aynı zamanda yeni tazminat yöntemlerine olanak veren daha agresif bir şirket kültürü yaratma yönünde değişmiş durumda. Bu değişim McKinsey'in ekonomik boyutunu son 10 yılda neredeyse ikiye katlasa da, itibar anlamında riskleri de beraberinde getirmiş oldu.
 
Şirket, Guptas'ların olası dahiliyetiyle ilgili uyarı işaretlerini görmezden geldi ve gecikerek de olsa devlet işletmeleri için risk yönetimi yetersizliklerini kabul etti. Sözleşmeyi imzalayan danışmanlar Güney Afrikalı değillerdi, belki de sözleşmeyi veto edebilir veya değiştirebilirlerdi ancak önlerindeki tehlikeyi sezecek bilgiden yoksunlardı. Sözleşme imzalayacağı şirketi yetersizce gözden geçirmiş McKinsey, ortaya çıkan skandaldaki rolü sorulunca da yardımcı olmaktan oldukça uzaktı. Yönetici direktörü Dominic Barton, verdiği bir röportajda: “Sorumluluğu alıyorum. Bu biz değiliz. Yaptığımız iş bu değil”, demişti. Eskom ifşaatlerinden beri McKinsey'in Güney Afrika'daki işlerinin büyük bir kısmı buharlaşmış oldu. Barton, zararı değerlendirmek ve düzenleme önerileri sunmak için altı defa ülkeyi ziyaret etti ve McKinsey, dünyadaki 2000'e yakın ortağına soruşturma altında olduğu Güney Afrika'ya geri ödeme yapmaları çağrısında bulundu.
 
Meseleye daha geniş bakılırsa, pek çok deniz aşırı şirketi de tuzağa düşüren Güney Afrika'daki skandal, hükümetlerin artan bir şekilde sorumluluklarını işlerini çoğunlukla gizli yürüten, kamusal denetlenebilirliği çok az olan veya hiç olmayan danışman şirketlere devretmesinden doğan risklerin ciddiyetini gösteriyor. McKinsey, büyük küçük her türlü işletmeye her yerde danışmanlık yapan bir marka inşa etti. Ancak son yıllarda, dünya çapında hükümetlere danışman olarak gücü giderek artan bir varlık sergiledi. Küresel etkisini hesaplamak zor çünkü şirket politikası gereği McKinsey müşterilerini ve onlara verdiği tavsiyeleri açıklamıyor. Gizlilikle ilgili durum böyle olmakla birlikte McKinsey yayınları ve diğer şirket dökümanlarıyla birlikte hükümet kayıtlarını da inceleyen Times dergisi McKinsey şirketinin eğitimden ulaşıma, enerjiden sağlığa, ekonominin yeniden yapılandırılmasından ülkelerin savaş kararlarına kadar her konuda ülkeleri yönlendirdiğini açığa çıkardı.
 
McKinsey'in müşterileri arasında değerleri 1 trilyon doları aşan egemen varlık fonlarıyla, şirketin bir pazarlama broşüründe yazdığı üzere “zırhlı personel taşıyıcıları, mayın temizleyicileri, destroyer ve denizaltılar, jetler ve kargo uçakları” bakım-onarım ve destekleme gibi konularda danışmanlık yaptığı “15 ülkeden savunma bakanlıkları, askeri güçler, polis güçleri ve adalet bakanlıkları” bulunmakta. “Gölge elit” diye tarif ettiği konu hakkında kapsamlı yazılar yazan George Mason Üniversitesi'nde profesör olan Janine R. Wedel, “prestijli bir yüze sahip gizli ve güvenilemez bir güç” diye tanımladığı McKinsey'i “hükümetlerin ve diğerlerinin nüfuzunu kullanması için yatırım yaptıkları, onların en gizli bilgilerine sahip bir depo” olarak görüyor.
 
McKinsey, 1990'ların ortasında “demokrasiye” geçene kadar Güney Afrika'da iş yapmayı reddetti, fakat kayıtlar aslında şirketin pek çok otoriter rejimle iş yaptığını gösteriyor. Yine, geçen yıl iki McKinsey ortağı, ÇKP direktiflerine göre hareket eden devlet kontrolündeki büyük bir işletme olan China Merchants Group'un bir toplantısında boy gösterdiler. Şirket aynı zamanda ekonomisini daha az petrole bağımlı hale getirmeye çalışan Suudi prens Muhammed bin Salman'a da danışmanlık hizmeti veriyor.
 
Özel ticarette gizlilik gerekli olsa da kamusal bütçe işin içine girince bu Güney Afrika'daki gibi sorunlu olabiliyor. FBI, CIA, Savunma Bakanlığı ve Gıda ve İlaç İdaresi gibi 40'tan fazla federal kuruma danışmanlık verdiği ABD için de durum aynı. Başkan Trump koltuğuna oturduğundan beri, McKinsey, ICE (Göçmen ve Gümrük İdaresi) için verdiği danışmanlık hizmetini “alıkoyma, itaat ve sınırdışı” merkezleri aracılığıyla büyük ölçüde arttırdı. ICE ile yaptıkları anlaşmanın bedeli 20 milyon doları aştı. Bu anlaşmalarla ilgili sorulan sorulara bir McKinsey sözcüsü şirketin faaliyetinin yönetim ve organizasyon üzerinde odaklandığını ve çocukların sınırda ebeveynlerinden ayrılmalarını da içeren göçmen politikalarıyla alakasız olduğunu söyledi.
 
1952'de Dwight Eisenhower'ın başkan seçilmesine yardım etmekten, NASA'nın kurulma sürecine, evrensel kodlama sistemi barkodun oluşturulmasından Merrill Lynch, Citigroup gibi sayısız finans şirketini yeni pazarlara uyarlayarak Wall Street'in ekonomide baskın bir güce dönüşmesine kadar kendi adına pek çok başarıya tarihinde imza atmış şirket, 80'lerin sonundaki ENRON şirketinin batma sürecindeki skandaldan, 2005'teki Irak anayasasının hazırlanmasına dahil oluşundan sonra bir kez daha bu kez Güney Afrika'da Eskom ile devletlerle sürdürdüğü ilişkilerde bir krize sürüklenmiş oldu.
 
ABD Adalet Bakanlığı olası ihlallerle ilgili şirkete yönelik bir soruşturma başlattı. Güney Afrika Savcılık İdaresi de ABD hükümetinin konuyla ilgili soruşturması tamamlanana kadar Eskom sözleşmesini askıya aldığını duyurdu. Pek çok banka ve aralarında Coca Cola'nın Güney Afrika kolunun da dahil olduğu şirketler de soruşturmalar tamamlanana kadar McKinsey ile iş yapmama kararı aldılar. Bu arada McKinsey ise, hata yaptığını kabul etse de milyonlarca sayfalık doküman ve yazışmaların incelendiğini söyleyerek şiddetle herhangi bir yasayı ihlal etmediğini savunuyor. Bu son gelişmelerin Çin'de enerji planlama sektörü de dahil olmak üzere en büyük devlet işletmelerinden en az 19'una danışmanlık yapan şirketin buradaki işlerine büyük bir etkide bulunması bekleniyor.
 
Makale, 26 Haziran 2018'de New York Times'ta (www.nytimes.com) yayınlanmıştır. Makaleyi kısaltarak Ivana Benario ETHA için çevirdi.