21 Kasım 2024 Perşembe

Mali-ekonomik kriz ve işçi sınıfının öncülük sorumluluğu

Bu bahiste tek başına kurtuluş yok. Tek tek fabrika ve irili ufaklı işletmelerdeki yalıtık eylemlerle sonuç almak, kriz öncesi koşullardan yüz kat daha güç olacaktır. İşçi sınıfı, ancak birleşik eylem temelinde, sıkı bir sınıf dayanışmasıyla yol alabilir. Ancak bu yoldan, yeni bir toplumsal ruh halinin gelişmesine, ezilenlerin mücadeleci birliğine, yeni bir 15-16 Haziran'a, yeni bir '89-'91 işçi kitle eylemleri dalgasına, yeni bir Gezi-Haziran ayaklanmasına, yeni bir Kobanê serhildanına önderlik edebilir. Faşist Erdoğan ve diktatörlüğün, mali ve ekonomik krizi, işçilerin ve emekçilerin kanını emerek yönetme plan ve saldırısını ancak bu yoldan püskürtebilir.
Atılım gazetesinin bu haftaki "Gündem" köşesinde Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz ve işçi sınıfının öncülük rolü işlendi.
 
Atılım Gazetesi'nin Gündem yazısı şöyle:
 
Erdoğan'ın, ailesinin, himayesi altında palazlanmayı sürdüren sermaye güçlerinin, burjuva ordunun yönetici kesimleriyle, polisle, MİT'le, silahsız yüksek bürokrasiyle bütünleşmesine dayalı faşist şeflik rejimi, mali ve ekonomik krizin kuşatması altında. Ekonomi içindeki payı yüzde 30'a çıkmış, 2 milyon 300 bin işçinin işgücünün yağmalandığı inşaat sektöründen başlayarak, değişik sektörlerde boy göstermeye başlayan iflas ve üretimi sınırlama örnekleri artmayı sürdürüyor. Gelişmenin yönünün bu doğrultuda olacağı egemenler cephesinden de yadsınamıyor.
 
Krizin yönetimi, işbirlikçi tekelci sermayeye, özel olarak faşist şefin himayesi altındaki tekellere yıkıcı bir fatura çıkarmaması, politik rejimi sarsacak, Saray'ı tepetaklak edecek sonuçlara yol açmaması için hazırlanan "yeni ekonomi programı" henüz uygulamaya girmeden aşınmaya başladı. "Yeni ekonomi programı"nın, uluslararası mali ve sınai tekellere güvence verme temelinde yükseldiği herkesin gözleri önünde. McKinsey'le yapılan anlaşma bu doğrultudaki öncü hamle oldu. Ne var ki, perde ardındaki diğer etkenler bir yana, bu anlaşmaya karşı bir toplumsal itiraz ve öfke oluşmaya başladığı, bunun Erdoğan diktatörlüğünün politik etkisi altındaki kesimleri de kendisine çekebileceği ortaya çıkınca, faşist şef, damat Berat'ın "ihanet" madalyasını alıp, kendi göğsüne takmak zorunda kaldı. Yeni ekonomi programının yediği bu ilk darbeyi, dibe vurmuş bir pazarlamacı ruhu ve demagogluğuyla "yedi düvele meydan okuyan adam" tavrı olarak propagandaya girişti. Bunun üzerine, burjuva medyayı ele geçirmiş olan faşist politik İslamcı tekellerin kalemşörleri, ihanet pankartını, kahramanlık pankartıyla değiştirmede olağanüstü bir kıvraklık sergilemek için birbirleriyle yarışa başladılar. McKinsey'le yapılan anlaşmanın bozulmasıyla, işçi ve emekçilerden vergi adı altında gasp edilen paralardan ne kadar ödendiği ise elbette bir "devlet sırrı" olarak kaldı.
 
Sınırsız devlet terörü, sınırsız demagoji ve sınırsız yalana dayalı Erdoğan diktatörlüğünün şimdi yeni bir McKinsey peşinde olduğuna şüphe yok. Bu kez, yalnızca kapsamını ve koşullarını değil, anlaşmanın kendisini de gizlemeye çalışacaklardır. Faşist şef, bu imkânı sonuna kadar zorlayacaktır. Anlaşmanın, örneğin, bir gece yarısı, başta himayesi altındaki tekeller olmak üzere, sermayeye yarı fiyatına döviz satılmasını engellememesi, işçilerin ve emekçilerin iliğine kadar sömürülmesinde sergilenecek katılıkla yetinilmesi için elinden geleni yapacağına ise kuşku yok.
 
Düşman düşmanlığını yapıyor. Mesele, işçi sınıfı ve ezilenler cephesinin ne yapacağı? Mali ve ekonomik krizin; işsizlik, yoksulluk, iş ve yaşam koşullarının kötüleşmesi, çekilen eziyetlerin borç ve yoksullaşma cendereleriyle tahkim olması, hayatla kurulan ilişkinin daha fazla darlaşması, ezilenlerin birbirine dönük bireysel şiddetinin, en başta da kadına şiddetin artması, lümpen proletaryanın çoğalması gibi toplumsal sonuçlarının faşizme, sömürgeciliğe ve kapitalizme karşı mücadelenin öfkesine, çıkış noktasına nasıl dönüştürüleceğidir. Tartışmaların, panellerin, mesleki, sosyal, politik örgütlülüklerin ve eylemin odaklanması gereken konu budur.
 
İşçi sınıfı, mali ve ekonomik krize karşı mücadelenin öncü, birleştirici gücü ve gövdesi olarak öne çıkmak zorundadır. Çünkü, mali ve ekonomik krizin en dolaysız sonuçlarının ilk muhatabı odur. İşten çıkarılmak, ücretsiz fabrika tatiline mecbur edilmek, eline geçecek parayla eskisinden daha yoksul yaşamak, iş cinayetleriyle veya engellilikle daha çok yüz yüze gelmek, sendikal örgütlülükten uzak kalması için yeni baskılara uğramak, hak mücadelesi ve dayanışma eylemleri nedeniyle faşist devlet terörüne maruz kalmak bu sonuçların başında gelir.
 
Bu bahiste tek başına kurtuluş yok. Tek tek fabrika ve irili ufaklı işletmelerdeki yalıtık eylemlerle sonuç almak, kriz öncesi koşullardan yüz kat daha güç olacaktır. İşçi sınıfı, ancak birleşik eylem temelinde, sıkı bir sınıf dayanışmasıyla yol alabilir. Ancak bu yoldan, yeni bir toplumsal ruh halinin gelişmesine, ezilenlerin mücadeleci birliğine, yeni bir 15-16 Haziran'a, yeni bir '89-'91 işçi kitle eylemleri dalgasına, yeni bir Gezi-Haziran ayaklanmasına, yeni bir Kobanê serhildanına önderlik edebilir. Faşist Erdoğan ve diktatörlüğün, mali ve ekonomik krizi, işçilerin ve emekçilerin kanını emerek yönetme plan ve saldırısını ancak bu yoldan püskürtebilir.
 
Mali ve ekonomik krizin şu ya da bu sonucuna karşı eylemlerin fabrikalara, işletmelere taşınması, bir başka ifadeyle fabrika ve işletmeleri işgal eylemlerin biçiminde gerçekleştirilmesi, kapitalist düzen krizi koşullarındaki en önemli imkândır. Talepler böyle bir zeminde daha güçlü biçimde savunulacak, işçilerle ezilenlerin dayanışma ve birleşik mücadele potansiyeli böyle bir zeminde daha hızlı, daha yaygın biçimde harekete geçirilecektir.
 
İlk adım için kurbanlık koyun gibi işten atılmayı beklemek, işçilerin kendini silahsızlandırması olacaktır. Hayır, şimdiden harekete geçilmeli, değişik zorunlu yaşam giderlerine yapılan zamlarla fiilen düşürülen ücretlerin yükseltilmesi, işçi ve emekçilerin kanını emme araçlarından biri olan KDV'nin ve mazotta ÖTV'nin kaldırılması talebi yükseltilmelidir. Grev, toplu sözleşme ve sendikal örgütlenmeyi düzenleyen tüm faşist yasaların iptali, işçilerin bu konulardaki demokratik hak ve özgürlüklerini kabul eden yeni yasalar çıkarılması talebi buna eşlik etmelidir. Kadınlar, öğrenciler, esnaflar, emekçi köylüler, işsizler, yoksullar, aydın ve sanatçılar dayanışmaya ve birleşik mücadeleye çağrılmalıdır.
 
Fabrika ve işletme eylemleri için, her fabrika ve işletmede bir işçi meclisi oluşturmak, başlangıçta bu yoldan ilerlenemiyorsa bir işçi komitesi kurmak, örgütlü, disiplinli, etkili bir mücadele olanağı yaratacaktır. İşçi meclisi ve işçi komitelerinin temsilcileri bir araya gelerek, işçi havzası meclisi veya işçi havzası komitesi gibi birleşik örgütlenmeler yaratabildiği ölçüde, krizin ekonomik, mali ve politik faturasının faşist şeflik rejimine ve düzenin tekelci kapitalist efendilerine ödetilmesi imkânı çok güçlenecektir. Fabrika ve işletme işçi meclislerinin, işçi komitelerinin, işçi havzası meclislerinin veya işçi havzası komitelerinin alacakları ve eylemleriyle haykıracakları kararlar, tüm emekçilerin, yoksulların, işsizlerin ve ezilenlerin ekonomik ve demokratik taleplerini gözettiği ölçüde, yürütülecek mücadelede işçi sınıfının önderliği somutlaşacaktır.
 
Fabrika ve işyeri işgallerinin yanısıra, havzalarda ve emekçi semtlerde yürüyüşler, açlık grevi eylemleri, barikat eylemleri, işçi kıyımı yapan tekellerin merkezleri önünde gösteriler ve bu tekellerin işgali, kent ve ilçe mitingleri gibi eylem biçimleri, işçi birliği, sendikalar platformu, il sendika şubeleri platformu gibi değişik örgütlenme biçimleri, bazen ateşi tutuşturmak, bazen birleşik mücadeleyi örgütlemek, bazen kitle gücünü harekete geçirmek, bazen emekçiler ve ezilenler arasında duygu ve yön birliği oluşturmak işlevlerini yerine getirecektir.
 
İşçi sınıfının mücadele tarihi, sıralananlar ve başkaca bir dizi mücadele, örgüt ve birleşik savaşım örnekleriyle örülüdür. Şimdi bunlara yeni bir onurlu sayfa ekleme, mali ve ekonomik krizin faturasını, yalan, faşist terör ve savaş şefine, saray hükümetine, kapitalistlere ödetme, süreci özgürlük, adalet ve halklara eşitlik doğrultusunda geliştirme zamanıdır.