DÜNYA
Ludwigsburg'da yapılan panelde Maraş katliamı hatırlatıldı
Almanya'nın Ludwigsburg şehrinde düzenlenen, siyasi kurum, Alevi dernekleri ve göçmen örgütlerinin yer aldığı panelde yakın geçmişte Türkiye'de gerçekleşen katliamlar konusu ele alındı.
Ludwigsburg Alevi Kültür Merkezi'nde, Maraş, cezaevleri ve Roboski'de gerçekleştirilen katliamların konu alındığı bir panel yapıldı. Onüç kurumdan oluşan platformun düzenlediği panele 300'ün üzerinde kişi katıldı.
Moderatörlüğünü Aynur Karakaya'nın yaptığı panel, AABF BW Başkanı Ergün Özcan'ın açılış konuşması ile başladı. Özcan, her biri acı derslerle dolu ve unutulmaması gereken, toplumsal travmaya yol açan katliamlarla yüzleşilmesi ve unutturulmaması gerektiğine dikkat çekti.
Saygı duruşunun ardından Araştırmacı-Yazar Erdal Yıldırım, Maraş Girişimi Avrupa Eş Sözcüsü Safiye İşcen, HDK Avrupa Eş Sözcüsü Demir Çelik konuşma yapmak üzere yerini aldı. Panele Ozan Emekçi de katıldı.
İlk sözü alan Maraş Girişimi Eş Sözcüsü İşcen, Maraş'ta yaşananları tarihsel akışı ve yaşayanların anlatımlarına dayanarak aktardı. Maraş'ta ki katliamın salt hukuksal boyutu ile hesaplaşılmamış bir travma olarak görmenin yanlış olduğunu ve bunun için yeterli toplumsal sorumluluk ve örgütlülüğün gerçekleşmemesi üzerine, katliamın mağdurlarının, yıllarca bu travma başa çıkmak zorunda kaldıklarına vurgu yaptı. İşcen, bu toplumsal felaketin salt bir katliam olarak adlandırılmasının yeterli olmadığını, katliamın öncesi ve sonrası ile Maraş coğrafyasından Alevilerin, Kürt Alevilerin silinmesini hedeflediği ve bu sürecin özünde devam ettiğine dikkat çekti.
Erdal Yıldırım, Maraş katliamının anlaşılabilmesi için tarihsel sürecin geçmişinde ve Maraş katliamı yılları sonrasında ki yakın döneme bakmak gerektiğine işaret etti. Toplumsal karakterdeki felaketlerin analizinde neden sonuç ilişkisi aranmasına vurgu yaparak suç ve suçlunun izlerinden yola çıkıp "Ağacı değil ormanı görmek gerektiğini" belirtti. Burada katliamın olduğu süreçte ki, CHP iktidarının başında ki Bülent Ecevit'in bu yöndeki istihbaratları sümen altı yapmasına ilişkin anekdot önemliydi. Yıldırım, Katliam sırasında, İçişleri Bakanı dahil etkin konumundaki yetkililerin işlevsiz bırakılmaları, yine katliamda rol alan başta Ökkeş Şendiller gibi tetikçi isimlerin, yıllar sonra ödüllendirilmesi gibi konuları hatırlattı.
HDK-A: TEK TİP GELENEĞİ AKP İLE SÜRDÜRÜLÜYOR
HDK-Avrupa Eş Sözcüsü Çelik, Maraş'tan Roboski'ye ve hapishane katliamlarına uzanan sürecin, devletin karakteristik olarak tek tip toplum yaratma, dil, inanç ve etnik kimlik de tek tip geleneğini AKP'nin sürdürdüğünü kaydetti. "Buna uygun bürokratik, hukuksal zemini kah anayasa üzerinde değişiklik kah KHK'larla oluşturduktan sonra, demagoji, din etkisi ve rüşvetin genelleştirilmesi ile yedeklenen sorgusuz sualsiz itaatkar kitlenin faşizmin toplumsal tabanı haline getirildi" diyen Çelik, "Kitlenin önüne sunulan ırkçı, mezhepçi, cinsiyetçi gündemlerle fobileri kaşındı. İçte ve dışta ki askeri operasyonlara kamuoyu desteği olarak düğmelerine basıldıkça, Kürtlere, Alevilere, sosyalistlere, muhalefete saldırtıldığı, sokağı, devlet destekli gerici/faşist saldırganlarla, yetmedi özel tim ve askeri güçlerle işgal edildiği bir yaşama karşı bir yol ve çıkış bulmak zorundayız" diye belirtti.
ADHK temsilcisi, "Cezaevlerinde devlet hakimiyetinin tesisi ya da iktidar muhalefet çatışmasının en keskin yaşandığı alan olması sebebiyle, direnci kırmak için bir çok dönem saldırılar devrimci tutsaklara yöneltilse de Ulucanlar ve diğer cezaevlerinde uygulamaya sokulan, dönemin Ecevit Hükümeti ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk eliyle kararlaştırılmış ve planlanmış bir katliama imza attılar" diye konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün benzer bir süreçten geçiyoruz. Cezaevlerindeki devrimci politik tutsaklara artan oranda hak gaspları ve fiziksel psikolojik işkence ile sürdürülen saldırı kampanyasına karşı çoktan ölüm sınırlarına dayanan açlık grevleri gündemimize oturdu. Geçmiş cezaevleri süreci, tarihsel toplumsal yapısı ile bir çok soykırım ve katliama imza atan devletin yeni planlarının bozulması, birlikte mücadelenin yaratılması şarttır."
Ozan Emekçi ise panel gündemine denk düşen 70'li yıllarda ki eserleri ve günümüze ışık tutan eserlerini seslendirirken panelin ikinci kısmı soru cevap şeklinde sürdü.