GÜNCEL
Kurtulan: Leyla Güven tahliye edilsin
HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, yeni yasama yılında, Meclis'in bir üyesi olan Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in tutuklu olduğunu hatırlatarak, "Güven'in tutukluluk durumunun son bulması ve Meclis'in bu ayıptan kurtulmasını talep ediyoruz" dedi.
Bugün başlayacak olan 27. Dönem 2. Yasama Yılı öncesinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan Meclis'te basın toplantısı düzenleyerek, yeni yasama yılının açılışına dair değerlendirmelerde bulundu.
HDP olarak kuruldukları günden bu yana yoğun baskılara maruz kaldıklarını ifade eden Kurtulan, bu baskıların devam ettiğini ve geride kalan 26. Yasama Dönemi'nde bu baskıların eş genel başkanların ve milletvekillerinin tutuklanması ve milletvekilliklerinin düşürülmesine kadar ilerleyen anti demokratik uygulamalar olduğunu kaydetti.
'GÜVEN'İN TUTUKLULUĞU SON BULMALI'
HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in halen tutuklu olduğunu hatırlatan Güven, "Milletvekilimizin tutukluluk durumu, Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen halen yasama faaliyetlerine katılamamaktadır. Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven'in tutukluluk durumunun son bulmasını ve Meclis'in bu ayıptan kurtulmasını talep ediyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu bu durum partimizin içinde bulunduğu demokratik mücadelesini geliştirmek, Meclis'i ne tümüyle mücadelesinin merkezine oturtma ne de hiçleştirme tutumu önemli. Partimiz tüm baskılara rağmen 24 Haziran seçimlerini önemsemiş. Tüm Türkiye'nin dinamikleri içinden gelmiş bir grup ile Meclis'e gelmeyi önemsedi. Meclis'in şu anki durumu, Türkiye'nin minyatürü gibi. Grubumuz tüm Türkiye'nin çok farklı kesimlerinin sesi olma niteliğinde bir durum. Bunun Meclis'teki anayasa muhalefet partisi rolünü de bize yüklediğinin farkındayız" ifadelerini kullandı.
'KRİZ, AKP ELİYLE VATANDAŞA YÜKLENİYOR'
HDP'nin herkesin, kadınların ve emekçilerin yaşamına değen bir yerde durduğunu söyleyen Kurtulan, "Paramızın dolar karşısındaki değer kaybı, enflasyonun yüksekliği kira ve diğer alanlardaki yükselişler yaşamın her alanındaki hayat pahalılığı, ekonomik krizin, AKP eliyle vatandaşa yüklendiğini görüyoruz. Ülkeyi yönetememe durumu olarak ifade ettik, bir kez daha ifade ediyoruz. Osmanlı dönemindeki Düyun-u Umumiye, şimdi damadın eliyle sürdürülüyor. Geçmişte de günümüzde de damatların eliyle ülkenin sürüklendiği yeri gösteriyor. Bir taraftan ABD'yi düşman ilan etmek, ABD karşıtıymış gibi politikalar yürütmek, bir tarafta da sözleşmenin çerçevesi nedir süresi nedir, kapsamı nedir, maliyeti nedir, bunu kamuoyu paylaşmadan, Türkiye'yi bilinmezliğe soktuğunu söylemek mümkün" şeklinde konuştu.
'YÖNETEMEME SORUNU BARIŞ YOLUNUN TIKALI OLMASINDANDIR'
"Ülkemizin içinde bulunduğu yönetememe durumunun barış yolunun tıkalı olmasından kaynaklandığını hep söyledik" diyen Kurtulan, Meclis'in ilk işinin Çarşamba günü Irak ve Suriye'ye operasyon yetkisi verecek olan sınır ötesi operasyon tezkeresi olduğuna dikkat çekti. Kurtulan, devamla şöyle konuştu: "Türkiye'nin barışa, çözüme ve demokratikleşmeye dair Türkiye'nin barış projesinin olmadığını, oradan beklenmek istediğinin, ülkenin bekaa sorunu var diyerek kitlesini yanında tutma çabası ve baskıcı politikaları sürdürmek olarak görüyor. Savunma harcamaları ülkemizin belini kıran harcamalar olarak görülebilir. Bu harcamaları, krizin tetikleyici gücü olarak görme mümkün. Ülkemizde bir demokrasi krizi var. Kuvvetler ayrılığının olmaması, bunun bertaraf edilmesi, yarının iktidarın sopası haline getirilmesi, demokrasiyi darbeleyen bir durum olduğunu biliyoruz. Ağır aksak işleyen 12 Eylül Anayasası bile bugün ihlal ediliyor. Bir darbe girişimi oldu. OHAL oldu, onunla birlikte birçok alanda hak ihlalleri yaşandı. Ülkemiz, şu an cezaevine dönüştü. Bu gidişata itiraz eden, 'bu durumu kabullenmiyorum, geçit vermek istemiyorum' diyen herkesin cezaevine girdiği bir dönemi yaşıyoruz."
'ERDOĞAN'IN ANIT ZİYARETİ RİYAKARLIK'
Dış politikada da büyük bir krizin yaşandığına vurgu yapan Kurtulan, şöyle devam etti: "Özellikle Ortadoğu politikasında Türkiye'nin bir kanlı kumar olduğunu söylemek mümkün. DAİŞ ile girdiği ilişkiler, oradaki Kürt halkının bir sistem kurup, oradaki halklar ile yaşama talebini baskılamaya yönelik bir AKP politikası, ülkemizi Ortadoğu krizine sürüklüyor. Dış politika ve Ortadoğu'da bunları yaşarken, Avrupa Birliği görüyoruz, özellikle Almanya ile yapılan görüşmelerde her ne kadar Kopenhag Kriterleri'ne yaklaşım olarak görülüyorsa da Kürdü pazarlama, anti demokratik uygulamalara zemin sunma, içinde bulunulan krizi gölgeleme, bataklığa sürüklenerek ekonomik krizi aşma arayışı olarak görmek mümkün. Asla HDP olarak AB uyum yasaları ile yakınlaşma olarak görmüyoruz. Tam tersine ülkemizin içinde bulunduğu krizi büyütmeye yönelik olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın Almanya'daki anıtı ziyaret etme durumuyla kamuoyu ilgilendi. Çok tezat bir durum. Cumartesi Anneleri'nin pratiğini hep birlikte yaşadık. Evlatlarının kemiklerini yıllardır soluksuzca arayan annelerin bu insani vicdani talebinin AKP-MHP ortaklığı ile bastırılması, annelerin sürüklenmesi kabul edilecek bir durum değil. Bu riyakarlığın bilinmesi ve herkesin bunu haykırması gerekiyor. AKP döneminde de kayıpların olduğunu, insanların gömülme hakkının alındığını biliyoruz. Sur'da ve Cizre'de bodrumlarda hala evlatlarının kemiklerine ulaşmayan anneler var. Bunu ele aldığımızda Erdoğan'ın Berlin'deki anıt ziyareti riyakarlıktan öte bir şey değil" dedi.
'DEMOKRATİK ANAYASA EN ACİL İHTİYACIDIR'
Türkiye'nin güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme ihtiyacının olduğunun altını çizen Kurtulan, "Meclis'in işlevinin olmadığı argümanı olsa da orayı demokrasiyi geliştirme yeri olduğunu görmek ve mücadelemizi yükseltmek zorundayız. Demokrasi mücadelesini bütün grubumuzla birlikte güçlendirmek ile birlikte tüm mücadelemizin temeline oturtmadan, sokağın sesini yükseltme, bize oy veren halkın mücadelesini ve önceliklerini de buraya yansıtma arayışında olduğumuzu söylemek isterim. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokratik anayasa, bu ülkenin en acil ihtiyacıdır. Bu Meclis, demokratik anayasaya talip olmalıdır. Kuvvetler ayrılığını tesis etmeli ve yargıyı bağımlılıktan kurtarılmalı. Seçilmişlerimiz başta olmak üzere muhalif tutuklular serbest bırakılmalıdır. FETÖ savcıları kaçarken, 'biz kaçıyoruz iddianamelerimiz size emanet' diyorlar. Barış yolunun yeniden tesis edilmesi gerekiyor. İmralı görüşmelerinin kesilmesi ve tecrit ile birlikte bu baş aşağı gidişin başladığını görüyoruz. Bundan rahatsızlık duymaya gerek yok. Nasıl ki orada tecrit başladı, abluka ile birlikte avukat ve aile görüşleri engellendi; İmralı'nın sesi kısıldı ise herkesin sesi kısıldı. Savaş politikalarını terk etmek lazım. Barış ve demokrasiye dair adımları buradan tesis etmek için mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Ekonomik kriz, mülteci krizi insanlık krizi, demokrasi krizi, birçok krizin nedeni savaş politikalarıdır. Yeni dönemde savaş politikaları ile, demokrasi ile, insanların önüne çıkmamız lazım" değerlendirmesinde bulundu.
'DOĞRU ADAYLARLA SEÇİMLERE YÜKLENECEĞİZ'
Kurtulan, gazetecilerin yerel seçimlere dair stratejilerinin ne olacağı sorusuna, "Biz şunu söylemiştik; İlk hedefimiz kayyum atanan bütün belediyelerimizi ve az bir fark ile kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak perspektifi ile hazırlanacağız. Doğru ittifaklar ve güçlü adaylarla hazırlanacağımızı ifade etmiştik. Bir dizi toplantıda şunu söyledik ve şu sonuca vardık. Yerel halkımız, örgütlerimiz, kadın örgütleri ve demokrasi örgütleri, bizim doğal müttefiklerimiz ve ortaklarımızdır. Bunlarla yaptığımız tartışmalarla, doğru adaylarla, seçimlere yükleneceğimizi söyledik" yanıtını verdi.