25 Kasım 2024 Pazartesi

Kürdistana Sor'dan Rojava'ya inkarcı Türk sömürgeciliğinin korkusu

Bölgesel yayılmacılık stratejisi olarak kristalleşen bu işgal ve ilhak savaşları serisinin iki temel hedefi bulunuyor: Kürt devriminin özgürlük alanları ve kazanımları olarak bayraklaşan Medya Savunma Alanları ve Rojava. Başûrê Kürdistan'da MSA'yı hedefleyen işgal ve ilhak savaşı, Kürt özgürlük hareketinin en ileri devrimci birikim ve kazanımlarını tasfiye etmeyi amaçlıyor. Bir sonraki adımın yeniden Rojava işgali olacağı açıktır.

İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının sömürgeci refleksleri ve pratiği hiç değişmiyor. Bu sömürgeci egemenlik çizgisini yüzyıl önce de bugün de köklü bir Kürt ulusu fobisi ve düşmanlığı olarak hayatın tüm alanlarında karşımıza çıkıyor. Yakın zaman diliminde tarihçi Dr. İsmet Konak, inkar ve ret üzerine kurulu TC devletinin Kürt ulusuna sömürgeci yaklaşımını somutlayan yeni bir belgeye ulaştı. Türk sömürgeciliğinin tarihsel sürekliliğini ve gerçeğini özetleyen belge, aynı zamanda parçalanmış Kürdistan'ın her bir parçasına karşı Türk sömürgeciliğinin yaklaşımının derin tarihsel arka planını ortaya seriyor. Türk burjuva devletinin Bakur, Başûr ve Rojava'ya dönük güncel sömürgeci işgal ve ilhak savaşlarının bilinen varlık gerekçesini bir kez daha anlamamızı sağlıyor.

Yüzyıllık gizlilik yasağının kalkmasıyla Dr. İsmet Konak'ın ulaştığı Kürdistana Sor (Kızıl Kürdistan) dair 19 Eylül 1929 telgraf belgesi, Türk burjuva devletinin değişmeyen inkarcı sömürgecilik karakterini tüm çarpıcılığıyla ortaya koyuyor. Dönemin kemalist iktidarının Dışişleri Bakanlığından Moskova Büyükelçiliğine çekilen telgraf, Kürdistana Sor endişesiyle yanıp tutuşuyor. Êzidî Kürt ulusal topluluğunun Kafkasya'da kültürel bölgesel özerklik statüsü kazanması inkarcı ve sömürgeci kemalist diktatörlüğü telaşla harekete geçiriyor. Söz konusu telgraf, Sovyetler Birliğinde özerk Kürdistan'ın inşa edileceği ve başkentinin Minked olacağını bildiriyor. O tarihte Kürdistana Sor, okrug statüsünde dar otonom bir idari birimdir. Sömürgeci kemalist rejim, Kürdistana Sor otonom biriminin Gence kentindeki Kürtleri kapsayarak sınırlarını genişleteceği korkusunu yaşıyor. Bu amaçla harekete geçiyor ve Kürdistana Sor'un varlığını ortadan kaldırma politikası güdüyor.

Sovyetler Birliğindeki Laçin bölgesi Kürtleri SSCB'nin ulusal sorunları çözme programının dolaysız bir sonucu olarak, 16 Temmuz 1923'te Dağlık Karabağ'ın batısında özerklik statüsü elde etti. Kürdistana Sor, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlıydı. Özerk bölgesinin başkenti Laçin rayonuydu. Lenin ve Nerimanov'un özel ilgi ve katkısıyla kurulmuş, Laçin rayonu dışında Kubatlı, Kelbecer ve Zengilan rayonlarını da kapsıyordu. 1926 yılında Sovyetler Birliğinde yapılan nüfus sayımındaki demografik verilere göre; Kürdistana Sor özerk bölgesinde 51 bin 442 kişi yaşıyordu. Bunun 37 bin 470'i Kürt, 13 bin 520'si Azeri ve geri kalanı ise Ermeni halkından oluşuyordu.

Kürdistana Sor yalnızca 6 yıl varlığını sürdürebildi. 8 Nisan 1929 tarihinde Azerbaycan Sovyetleri VI. Kongresi'nde alınan bir kararla 13 özerk bölgeyle birlikte Kürdistana Sor Uyezdi de lağvedildi. Kürdistana Sor, yeni bir idari ünite biçiminde, okrug olarak tanımlandı. Kürdistana Sor okrugu, 25 Mayıs 1930'da kuruldu. Ancak iki ay sonra 23 Temmuz 1930'da SSCB Halk Komiserleri Konseyi ve komünist Partisi MYK'sının ortak kararıyla ortadan kaldırıldı. Bu ortak kararla Azerbaycan Sovyet Cumhuriyetindeki tüm okruglar yönetim birimleri olmaktan çıkarıldı. Yerine rayonlar sistemi getirildi. Ancak yeni idari düzenlemede artık Kürdistan rayonu yoktu. Böylece Kürdistana Sor, bir otonom yapı olarak tarihsel varlık hakkını yitirdi.

Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme, ulusal bağımsızlık veya ulusal bir statü kazanma hali Türk sömürgeciliğinin en büyük korkusudur. Çünkü Türk sömürgeciliği, Kürt ulusunun ret ve inkarı üzerine varlığını inşa etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti için Kürt ulusunun kolektif haklarıyla somutlanacak olan her türlü "ulusal yasal statü", Türk sömürgeciliği için bir hayat memat meselesidir.

Kendi sömürgeci devlet sınırları dışında Sovyetler Birliğindeki Kürdistana Sor'a bir beka sorunu olarak yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti devleti, içeride Kürt isyanlarını soykırıma varan katliamlarla bastırma stratejisini uyguladı. Daha kemalist cumhuriyet rejimi ve 1924 anayasasından önce 1921'de Koçgiri isyanını katliamla bastıran kemalist burjuvazi, yüzyıl boyunca Kürt ulusunun varlığını inkar ve asimile yolunda şaşmaz biçimde yürüdü. Şeyh Sait, Ağrı, Dersim isyanlarının her biri ırkçı ve soykırımcı katliam pratikleriyle bastırıldı.

Kemalist diktatörlüğün Kürdistana Sor'a yaklaşımı ile bugünkü Türk burjuva devletinin Rojava'ya ya da Başûrê Kürdistan'a yaklaşımı aynıdır. İnkarcı sömürgecilik, Kürt ulusunun tarihsel vatanlarında veya bir ulusal topluluk olarak yaşadıkları herhangi bir toprak parçasında, kolektif kültürel, siyasal hak ve yasal bir statü kazanmasını asla ve kat'a istemiyor. Kürt ulusunun kolektif haklarıyla bir siyasal varlık haline gelmesini, kuruluşundan bugüne bir beka sorunu olarak görüyor ve kodluyor.

Kürt ulusu nerede varlığını özgürlük mücadelesinin kuvvetiyle ve kolektif ulusal statü ve kazanımlarla kendi tarihsel varlık hakkını koparıp aldıysa, orada kıyıcı bir Türk sömürgeciliği karşısına dikildi. Örneğin Başûrê Kürdistan'ın bölgesel özerklik statüsünün oluşmasının her sürecinde Kürt ulusunun kazanım elde etmesini tüm imkan ve kuvvetini kullanarak önlemeye çalıştı. Sömürgeci Türk burjuva ordusu, 1990 Körfez Savaşı sonrası oluşan fiili Kürt otonomisini işgalle ortadan kaldırma iradesini ortaya koydu. Çok çabaladı ve tırmaladı. Ama karşısına ABD ve batılı emperyalist koalisyon devletleri çıkınca bu muradını gerçekleştiremedi. Keza Barzani bağımsızlık referandumuna başvurduğunda sömürgeci Türk burjuva devleti aynı politikayla Kürt ulusunun devletleşmesinin karşısına dikildi.

Sömürgeci Türk burjuva devletinin bugün Başûrê Kürdistan'da MSA'ya yönelik süren işgal ve ilhak savaşı da aynı sömürgeci mantık ve stratejinin yeni bir uygulamasıdır. İnkarcı sömürgeci Türk burjuva devleti için bugün Kürt ulusunun en ileri statülerinin engellenip devrimci yapısının tasfiye edilmesi, Rojava devrimi, Şengal fiili otonomisi, PKK ve MSA'da somutlaşıyor. Sömürgeci mantık "en ileri ve devrimci olanı önle, önleyemediğini sınırla, sınırlayabildiğini güçsüzleştir, teslim al ve işbirlikçileştir" strateji setiyle işliyor. Tarihten güncele Türk sömürgeciliğine tutacağımız politik mercek, bütün bu strateji setinin yalın bir tablosunu bize sunacaktır.

İşte bugün, politik islamcı faşist şef Türk burjuva devleti adına Suriye devletine ve dün katil dediği düşmanı Esad'a durmadan görüşme çağrıları yapıyor. Bu ikiyüzlü burjuva yalvarmaların tek bir amacı var. Rojava devrimi ve en ileri Kürt siyasal kazanımlarını ortadan kaldırmak. Faşist şef Erdoğan, Şam rejimine sömürgeci işbirliği teklif ediyor. Birlikte Rojava devrimini ve Kürtlerin kazanımlarını tasfiye edelim diyor. Üstelik bunu verili işgal konumunu sürdürerek yapmayı öneriyor.

Bilindiği gibi işbirlikçi Türk sermaye oligarşisi gelişen sermaye birikimine yaslanarak bölgesel yayılmacı bir güç olma hevesine kapıldı. Yeni Osmanlıcı bölgesel yayılmacı politika izledi. Tam bir "konjonktür fırsatçısı" olarak pozisyon aldı. Arap devrimci sürecinin yarattığı koşullardan yararlanmaya girişti. Komşu Suriye halklarının Şam rejimiyle iç savaşında, politik islamcı El Nusra ve diğer ihvancı çeteleri, faşist ve soykırımcı DAİŞ'i, Kafkasya, Orta Asya, Çin-Türkistan ve Libya'dan transfer ettiği islamcı çeteleri yeni Osmanlıcı Türk sömürgeciliğinin kirli ve kanlı emellerinin hizmetine koştu.

Suriye'de Müslüman Kardeşleri iktidar yaparak Rojava'daki Kürt demokratik devrimci hareketini ve muhtemel bir Kürt statüsünü de daha baştan önleme stratejisi güttü. Çünkü Türk sömürgeciliği tarihsel olarak korktuğu yeni bir Kürt statüsü ile yüz yüzeydi. Türk burjuva devleti Rojava devriminin kendi varlık hakkını kazanmasının önüne geçemedi.

Nitekim Rojava devriminin askeri güçlerini ÖSO'ya siyasi güçlerini SUMDK'ye yamamak için elinden geleni yaptı. Rojava devrimini işbirliğiyle ortadan kaldırma sinsi tuzağı tutmayınca sömürgeci beka politikası en kirli Kürt düşmanlığı olarak açığa çıktı. Rojava devrimini ortadan kaldırmak için ABD ve Rusya ile DAİŞ'le işbirliği yaptı.

Şam'daki Esad iktidarını yıkmak ve yerine politik islamcı İhvan iktidarını kurmak isteyen sömürgeci Türk burjuva devleti, Suriye'nin önemli bir bölümünü vekalet savaşlarıyla işgal etti. Rojava'yı ise doğrudan sömürgeci Türk burjuva ordusunun gücü ve desteğiyle, yıllara yayılan bir işgal ve ilhak savaş serisi başlattı. Rojava'nın Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê kantonlarını işgal etti.

Sömürgeci Türk burjuva devleti, kuruluşuna kazılı olan Misak-ı Milli ülküsünü gerçekleştirmek için bugün yeni işgal ve ilhak savaşları sürdürüyor. Bölgesel yayılmacılık stratejisi olarak kristalleşen bu işgal ve ilhak savaşları serisinin iki temel hedefi bulunuyor: Kürt devriminin özgürlük alanları ve kazanımları olarak bayraklaşan Medya Savunma Alanları (MSA) ve Rojava. Başûrê Kürdistan'da MSA'yı hedefleyen işgal ve ilhak savaşı, Kürt özgürlük hareketinin en ileri devrimci birikim ve kazanımlarını tasfiye etmeyi amaçlıyor. Bir sonraki adımın yeniden Rojava işgali olacağı açıktır.

Sömürgeci Türk burjuva devletinin Başûrê Kürdistan'da MSA'ya yönelik sürdürdüğü haksız işgal ve ilhak savaşına karşı tüm emekçi sol hareketimiz cepheden karşı çıkmalıdır. Sosyalizm iddiasında olan emekçi sol güçler dönüp tarihe bakmalı, Kürdistana Sor'u var eden sosyalizmin ulusal sorunları çözüm programına yaslanarak antisömürgeci mücadeleyi geliştirmelidir. "Sömürgeci ordu Başûrê Kürdistan'dan defol", "Faşizme ölüm Kürt ulusuna özgürlük" şiarıyla, politik ajitasyon ve eylemini yükseltmelidir.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 26 Temmuz tarihli 177. sayı başyazısı.