Kubilay: Kızılay Başkanı derhal istifa etmeli ve hesap vermeli
Adı vergi kaçırma olayına karışan Kızılay Başkanının bir dakika dahi koltuğunda kalamayacağını söyleyen HDP Sözcüsü Kubilay, "Deprem vergileri nereye gitti?" diye sormaya devam edeceklerini söyledi. Kubilay, grev kararı alan metal işçilerine her türlü desteği vermeye hazır olduklarını vurguladı.
Halkların Demokratik Partisi Sözcüsü Günay Kubilay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasını ağırlıklı olarak Elazığ merkezli meydana gelen depreme ve Kızılay üzerinden vergi kaçırma olayına ayıran Kubilay, Kızılay Başkanının derhal istifa etmesi ve hesap vermesi gerektiğini söyledi.
HDP Sözcüsü Kubilay'ın konuşmasının bazı bölümleri şöyle:
Öncelikle depremde yaşamını yitiren bütün yurttaşlara rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyoruz. Yaralılara acil şifalar diliyoruz. Deprem Türkiye'de iyileşmemiş, sadece üstü örtülmüş bir yaranın yeniden deşilmesine yol açtı. Türkiye birinci dereceden deprem bölgesinde yer alan bir ülke olmasına rağmen, bütün bilimsel veriler ve uyarılar dikkate alınmaksızın, ranta dayalı bir kentleşme, deprem realitesi göz ardı edilerek gerçekleştirilen yapılaşma devam ediyor. Böyle devam ettikçe de her depremde hepimizi büyük acılara boğan insanlık trajedileriyle yüz yüze geliyoruz.
HALK SORUYOR: DEPREM VERGİLERİNİ NEREYE HARCADINIZ?
Bunun kadar kötü olan bir başka olgu ise, halka hesap vermek yerine halkı tehdit ederek hikmetinden sual olunmaz bir despotik iktidar anlayışının hayatın her alanına sirayet etmiş olmasıdır. Halk soruyor; deprem vergilerini nereye harcadınız? Soylu soru soranları susturmak için tersliyor, tehdit ediyor, soruşturma açtırıyor ediyor. Erdoğan: 'Hesap verecek zamanımız yok. Harcanması gereken yere harcadık' diyor. İyi de nereye harcadınız?
YATIRIM YAPILSAYDI ELAZIĞ'DA BUNCA İNSAN ÖLÜR MÜYDÜ?
Anlaşılan o ki, 20 yılda toplanmış olan yaklaşık 73 milyar lira depreme harcanmamış. Bu paranın akıbeti de belli değil. Çünkü, ortada halka hesap veren, halkın parasını halka hizmet olarak döndüren bir iktidar yok. Depreme en küçük yatırım yapılsaydı, gece gündüz ballandıra ballandıra anlatır dururlardı. Yatırım yapılsaydı Elazığ'da bunca insan ölür müydü?
Bildiğiniz gibi HDP'li belediyelerin yardımları 'Kızılay ve AFAD ile işbirliği olmadığı' gerekçesiyle reddedildi. Basına yansıyan haberlere bakıldığı zaman Elazığ'da yüzlerce depremzedeye yardım ulaştırılmadığı görülüyor. Özellikle Fevzi Çakmak Mahallesi ile Yıldızbağlar Mahallesi'nde yaşayan Alevi yurttaşlara hala yardım ulaştırılmadığını, çadır temin edilmediğini, Alevilere yönelik ayrımcılığa depremde dahi devam edildiğini belirtmek istiyoruz.
DEPREM ÖNERGESİNE NEDEN KARŞI ÇIKILIR?
HDP olarak sadece yardımlar değil, deprem vergilerinin nereye harcandığının araştırılması için verdiğimiz önerge de yine AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Peki, halkın vergilerini ve kamu kaynaklarını halkın yararına kullanan, açık ve şeffaf bir iktidar hakikatin açığa çıkmasına neden karşı çıkar ki?
Bu gerçeği birkaç gün önce kamuoyuna yansıyan Kızılay'ın aracılık ettiği para transferiyle ortaya saçılan hakikat, halkın vergilerini ve kamu kaynaklarını çalmak, yandaş sermaye gruplarına, vakıflara, derneklere aktarmak için yasaların nasıl istismar edildiğini, etik değerlerin nasıl yok edildiğini ibretle görmüş olduk.
KIZILAY PAYANDA OLARAK KULLANILIP VERGİDEN KAÇILMIŞ
Hikâyeyi sadeleştirerek bir kez daha aktaralım: Başkentgaz adındaki özel şirket 2017'de Kızılay'a 8 milyon dolarlık bağış yapmış. Ancak şirket bu paranın 75 bin dolarını Kızılay'a, kalan 7 milyon 925 bin dolarını da Ensar Vakfı'na transfer edilmesi şartını koşmuş. Bu şirket AKP'ye yakın, adı pek çok kez çocuk istismarına karışmış, şaibeli bir vakfa neden doğrudan bağış yapmamış da Kızılay'ı payanda olarak kullanmış? Bu sorunun yanıtı çok önemli. Doğrudan yapmamış çünkü, vergiden muaf kamuya ait bir dernek statüsündeki Kızılay'a 75 bin dolarlık küçük bir rüşvet vererek 'yasal payanda' olarak kullanmış. Bağış Kızılay'a yapılmış gösterilmiş. Böylece hem şirket 1,5 milyon dolar vergiyi kaçırmaya yasal kılıf uydurmuş, hem de adı şaibeli bir vakfa Kızılay vasıtasıyla kamu maliyesinden para aktarmış. Peki parayı aktaran özel bir şirket olduğu halde neden kamu maliyesinden aktarılmış diyoruz?
Kamu maliyesi diyoruz çünkü, bu şirket kamudan bolca ihale alan bir şirket ve bu kadar cömert olmasının nedeni de bağış yaptığı kendi parası değil. Yine kamuoyundan gizli olarak, fahiş fiyatlarla, milyarlarca dolara aldıkları kamu ihalelerinden 8 milyon dolar gibi "küçük" bir miktar parayı AKP yanlısı vakıf veya derneklere aktarıyorlar. Anlaşılan o ki, aktarılacak miktarlar bile verilen kamu ihalelerine daha baştan dahil ediliyor.
Bildiklerimiz veya kamuoyuna yansıyanlar devede kulak bile değil. Kamu ihaleleri, imar rantları, servet transferi ve yasalara uydurulmuş ihalelerle sınırlı kalmıyor. Eşeledikçe daha hangi türden kirli işlerin ve ilişkilerin açığa çıkacağını göreceğiz.
KIZILAY BAŞKANI O KOLTUKTA BİR DAKİKA DAHİ OTURAMAZ
Küçük bir rüşvete bütün etik değerleri ayaklar altına alarak topluma zor zamanlarda yardım amacıyla kurulmuş bir derneği payanda olarak kullanmakta bir beis görmeyen ve deprem gecesi SMS ile halktan 10 lira yardım isteyen Kızılay'ın başkanı Kerem Kınık'ın açıklaması büyük bir yozlaşma ve çürüme halini ortaya koyuyor. Kızılay Başkanına göre 'Bu vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmakmış… Ne kadar utanç verici… Bırakınız demokrasiyi demokrasinin D'sinin olduğu bir ülkede dahi kamu hizmeti gören bir dernek böyle bir kirli işe payanda yapılamaz, başkanı böyle konuşamaz ve o koltukta bir dakika dahi kalamaz.
Bağımsız ve tarafsız bir yargının olduğu bir ülkede dahi böyle bir durumda savcıların harekete geçmesi, kapsamlı bir soruşturma başlatması, doğrudan ya da dolaylı bu kirli işe alet olmuş kim varsa, yargı önüne çıkarması gerekmez mi? O zaman biz söyleyelim: Kızılay Başkanı ve Kızılay'ı 'yasal payanda' olarak kullanan bütün yöneticiler derhal istifa etmeli ve yargı önünde hesap vermelidir.
Şimdi depreme dönecek olursak, deprem vergileri nereye harcanıyor? Belli değil mi? Neden açıklanacak zaman olmadığı daha iyi anlaşılıyor mu? İstanbul'da deprem bekleniyor. Böyle bir durumda binlerce insan yaşamını yitirebilir, binlerce bina yıkılabilir. İstanbul depreme hazır mı, değil? Neden hazır değil çünkü, depreme yönelik önlem alınacağına Kanal İstanbul gibi yıkım projelerine öncelik veriliyor. Peki İstanbul'a her bakımdan büyük bir yıkım anlamına gelen kanal ısrarının nedeni daha iyi anlaşılmıyor mu? Halkın vergilerini yandaş sermaye gruplarına, yandaş vakıflara, derneklere aktaran iktidar, yeni kaynak yaratmak için zam üstüne zam yapıyor.
İNSANLAR KREDİ KARTIYLA DOĞALGAZ ALIYOR
Sizler de emekçiler olarak kendi hayatlarınızdan da bildiğiniz gibi bu kış doğalgaz faturası 2018 kışına kıyasla tam yüzde 59,3 daha fazla. İki yıl içerisinde elektriğe yüzde 71, doğalgaza yüzde 62 zam yapıldı. Faturasını ödeyemediği için 14,5 milyon insanın elektriği, 5,4 milyon ailenin doğalgazı kesildi. İnsanlar kredi kartıyla, taksitle doğalgaz alıyor!
Bu Berat Albayrak'ın "ekonomi iyi gidiyor" sözlerinin nasıl büyük bir yalan olduğunu açıkça gösteriyor. İyi giden ekonomi bu mu? İnsanlar evlerinde kombi yakmaksızın, battaniyelere sarınarak oturup kışı geçirmeye çalışıyorlar.
İnsanlar yaşamak için ısınmaya, elektriğe, suya ihtiyaçları var. Bu nedenle bu zamlar geri çekilmelidir. Yoksullara, dar gelirlilere temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda doğalgaz, elektrik ve su bedelsiz verilmelidir.
HAPİSHANELERDE HAK İHLALLERİNDE CİDDİ ARTIŞ VAR
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri son dönemlerde çok ciddi bir artış göstermektedir. Tutsakların en fazla maruz kaldığı hak ihlallerini sıralayacak olursak… Tek kişilik hücrelere konulmaları, süngerli oda uygulamaları, cezaevi görevlilerinin uyguladığı kötü muamele, yiyecek miktarının azlığı, yemeklerin hijyenik olmayışı, disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması, mektupların tutsaklara ulaştırılmaması, kalabalık koğuşlar, hasta tutsakların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması, ilaçların verilmemesi, kitap ve yayınların verilmemesi ve toplatılması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, ziyaretçilere yönelik onur kırıcı davranışlar gösterilmesi, ziyaret hakkının engellenmesi, çıplak arama uygulamaları, mahrem alanlara kameralar konulması gibi en temel haklarına ilişkin ihlallerdir.
HASTA TUTSAKLARIN İNFAZI DURMALI
İnsan Hakları Derneği'nin Ekim 2019 verilerine göre; 220 bin kapasiteli Türkiye cezaevlerinde kapasitesini aşan bir şekilde yaklaşık 280 bin kişi bulunmaktadır. Bunlar arasında 457'si ağır olmak üzere 1334 hasta tutsak bulunmaktadır.
Biz buradan bir kez daha iktidara çağrı yapıyoruz: Cezaevlerinde işkence, kötü muamele ve keyfi yasakların önüne geçiniz. Hasta tutsakların infazını bir an önce durdurunuz, sağlığa erişim hakkının insan onuruna yakışır bir hale getirilmesi ve ağır hasta tutsakların durumuna ilişkin çözüm sağlanması amacıyla gerekli girişimlerde bulununuz.
METAL İŞÇİLERİNİN GREVİNİ SELAMLIYORUZ
Bu vesileyle 5 Şubat'ta Birleşik Metal İş Sendikası öncülüğünde insanca yaşanacak bir ücret ve sosyal haklar için greve çıkacak olan metal işçilerini selamlıyoruz. HDP olarak ihtiyaç duyacakları her türlü desteği vermeye, dayanışmayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. İç birliğini koruyan, üretimden gelen gücünü kullanan, kitlesel olarak greve bayrağını dalgalandıran metal işçisinin kazanacağına yürekten inanıyor, başarılar diliyoruz.