27 Temmuz 2024 Cumartesi

KESK: Savaştan değil, halktan yana bütçe

İstanbul ve Diyarbakır'da halktan yana bütçe talebiyle miting düzenleyen KESK, ekonomik krizin temel nedeninin savaş ve sermayeden yana politikalar olduğunu vurguladı, emek, özgürlük ve barış mücadelesini büyütme çağrısı yaptı.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), İstanbul'da bulunan Kartal Meydanı'nda halktan yana bütçe talebiyle miting düzenledi. Mitinge, KESK'e bağlı sendikaların yanı sıra devrimci işçi sendikaları, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) milletvekili Kezban Konukçu, Emek Partisi (EMEP) milletvekili İskender Bayhan, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü katıldı.

Eylemde, KESK'e bağlı sendikaların yanı sıra Limter-İş, Dev Yapı-İş, İnşaat-İş, TOMİS ve Dev Tekstil-Sen katılarak, "Savaşa değil, eğitime, sağlığa, emekçiye bütçe" pankartıyla yürüdü. "Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz" ana pankartı arkasında yürüyen sendikalara Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası da katıldı.

Başak Marmaray durağından başlayan yürüyüş kortejinde halktan, emekten, sağlıktan, eğitimden yana bir bütçe talebi, İsrail'in soykırım saldırılarına karşı Filistin'le dayanışma, TTB'ye kayyum atanmasına dönük tepkiler ön plana çıktı.

Yüzlerce kamu emekçisi, sloganlarla yürüyerek Kartal Meydanında yan yana geldi. Miting, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşuyla başladı.

BOZGEYİK: KRİZİN EN ÖNEMLİ NEDENİ SAVAŞ POLİTİKALARI
Mitingde söz alan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, son yıllarda hayata geçirilen anti-demokratik uygulamaların yarattığı siyasi krizin çoklu krizler ve ekonomik krizle bütünleştiğini söyledi. Krizin en önemli nedeninin kapitalist sömürü düzeni ve bu düzenin devam ettirilmesi için uygulanan savaş ve çatışma politikaları olduğunu belirten Bozgeyik, açık bir faşizmle karşı karşıya olduklarını söyledi. Bu nedenle KESK olarak barıştan yana olduklarının altını çizen Bozgeyik, Anayasa tartışmalarıyla inşa etmeye çalışılan rejimin eksik taşları da döşenerek faşizmin tam kurumsallaşmasının hedeflendiğini vurguladı.

Dünyanın dört bir yanında savaş, işgal ve soykırım politikalarının artarak devam ettiğini kaydeden Bozgeyik, "İsrail'in Filistin halkına yönelik işgal ve soykırım politikaları, yine ülkemizde Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı savaş, baskı ve kayyum politikaları krizi daha fazla derinleştirmekte, demokratik haklarımıza yönelik baskıları arttırmaktadır" dedi.

'TTB'NİN YANINDAYIZ'
İktidarın bir yönetememe halinde olduğunu ifade eden Bozgeyik, "Siyasi iktidar militarist, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci ve savaş politikalarına sarıldıkça kaybeden halklarımız ve emekçiler oluyor" dedi.

TTB'ye kayyum atanmasına tepki gösteren Bozgeyik, "Buradan Türk Tabipleri Birliği'nin Merkez Konseyi üyesi yoldaşlarımızın, yol arkadaşlarımızın mücadelesinin yanında olduğumuzu, bu hukuksuzluğa karşı tüm emekçilere demokrasiden, barıştan, eşitlikten yana olan herkesi birlikte ortak mücadele etmeye, buradan KESK olarak davet ediyoruz" dedi.

'KAPİTALİZMİN KRİZİ DERİNLEŞİYOR'
Ülkeyi ucuz emek cennetine çeviren ve uluslararası mali sermayenin yağmasına açan, borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik modelin hızla çöktüğünü kaydeden Bozgeyik, dünyanın dört bir yanında kapitalizmin krizinin derinleştiğini belirtti.

Yeniden bir seçim bütçesiyle karşı karşıya olduklarını ifade eden Bozgeyik, iktidarın halkın kaynaklarını kendi tabanını konsolide etmek için kullanacağını ve ülke kaynaklarının savaş ve sermaye yanlısı politikalarla harcanağını vurguladı. Bozgeyik, "Silahlanmaya ayrılan pay büyüdükçe maaşlarımızdan, sağlıktan, eğitimden, ulaşımdan, yatırımdan ve hayati tüm harcama kalemlerinden büyük kesintiler yapılıyor." dedi.

'HALKIN BÜTÇE HAKKI ORTADAN KALDIRILDI'
Halka dayatılan bütçeyle emekçilerin temel kazanımlarına saldırıların arttığını vurgulayan Bozgeyik, bugüne kadar hayata geçirilen bütçelerin tamamının emeği hedef aldığını söyledi. Bozgeyik, şöyle devam etti: "Halkın, emekçilerin bütçe hakkı ortadan kaldırılmıştır. Hayat pahalılığı ve işsizlik kronik bir hale gelmiştir. Türkiye asgari ücretliler ülkesine dönüştürülmüş, emeğin milli gelirden aldığı pay gittikçe düşürülmüştür. Kamu hizmetleri alanı piyasalaştırma, özelleştirme, yatırımların kısılması yolu ile alabildiğine daraltılmıştır. Vergi adaletsizliği derinleştirilmiştir. Aslan payı sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında çatışma ve savaşa ayrılmıştır."

Bütçe kabul edilirse halkı ve emekçileri pek çok tehlikenin beklediğini ifade eden Bozgeyik, ülkeyi yönetenlerin krizin faturasını halka, işçi ve emekçilere kesmeye çalıştığını dile getirdi. "Bizler derin bir yoksulluğa sürüklenirken sermayedarlar, bankalar, yabancı şirketler kârlarına kâr katarak kendi servetlerini ikiye, üçe katlamaya devam ediyorlar" diyen Bozgeyik, bu kriz içerisinde halkın derin yoksulluğa sürüklendiğini vurguladı.

'DEMOKRASİYE EKMEK KADAR İHTİYACIMIZ VAR'
Krizin emeğe yönelik saldırıların fırsatı haline getirildiğine dikkat çeken Bozgeyik, "Kamu emekçilerinin iş güvencesinin son kırıntılarının esnek, performansa dayalı çalışmayla, kamusal emeklilik ve sosyal güvenlik hakkımızın ortadan kaldırılmak istendiği bir orta vadeli programı, 2024 yılı bütçesi ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

Göçmenler üzerinde ise hem emek sömürüsünün hem de düşmanlık politikalarının arttığına işaret eden Bozgeyik, şöyle devam etti: "Bugün ülkemizde ekmek kadar ihtiyacımız olan demokrasinin, hukukun, adaletin, barışın sağlandığı bir ülke özlemimizi bastıran, hak arama yollarımızı kapatan, güvenlikçi politikalarla, insan hakları ihlalleriyle, darbelerle, sıkı yönetimlerle, KHK'lerle, OHAL'le, OHAL'i kalıcı hâle getiren otoriter, baskıcı rejimle fatura hep biz emekçilere, yoksul halkımıza kesiliyor."

'OMUZ OMUZA MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM'
Mücadeleyi büyütemedikleri sürece halkın kaybettiğini ifade eden Bozgeyik, "Hepimiz biliyoruz ki üzerimize çöken karanlık bulutları dağıtarak emeğin, barışın, kardeşliğin dünyasını yakınlaştıracak laik, demokratik bir ülkeyi kuracak yegane güç bizleriz. Emeğimizi hedef alan saldırıların dalga dalga kıranı bizleriz. Emeğin birliği ve halkların kardeşliği için akıldan, bilimden yana, aydınlık bir gelecek için bugün umut biziz. Yeter ki kol kola, omuz omuza olalım. Bu karanlığı dağıtarak demokrasi, adalet ve barış mücadelesini hep birlikte büyütelim" dedi.

FİNCANCI: BİZİM TARİHİMİZ ONLARIN TANIMLADIĞI AMAÇLARIN ÇOK ÖTESİNDE
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, mahkemenin görevden alma kararında "amaç dışı faaliyetlerin" gerekçe gösterildiğine işaret ederek, "Oysa bizim tarihimiz, onların bize tanımladığı amacın çok çok ötesindedir. Biz, tarih boyunca onlara göre amaç dışı faaliyetlerle yoğurulmuş bir meslek örgütüyüz. Çünkü 'Özgürlükten tasarruf edilmez' diyen abilerimiz, ablalarımız var bizim. Birlikte mücadele ettiğimiz, 'Sağlıktan tasarruf edilmez' diyenlerimizle beraber bu yollarda yürüdük. Özgürlük, adalet, demokrasi olmadığında toplumun sağlıklı olabilme olanağının olmadığını biliyoruz. O nedenle biz, bize tanımlanan o amaçların ötesinde halk sağlığını koruma görevimizin bilinciyle özgürlükler için de mücadele ediyoruz. Demokrasi için de mücadele ediyoruz. Adalet için de ve en başta barış için de mücadele ediyoruz" dedi.

'SUSMANIN MÜCADELEYE FAYDASI YOK'
Barış olmadan sağlık olmayacağının altını çizen Fincancı, Gazze'de yaşanan soykırıma işaret etti. "Bunları izlemek değil, bunlar için mücadele etmek hepimizin sorumluluğudur" diyen Fincancı, sağlık emekçileri olarak sokaklarda, alanlarda, sağlık kurumlarında olduklarını belirtti.

Fincancı, şöyle devam etti: "Birlikte mücadele ediyoruz. Akbelen'deyiz biz, Akbelen'deki her bir ağacın peşindeyiz. Sinop'tayız, nükleere karşı mücadelemizi yürütüyoruz. İliç'teyiz, o maden sahalarında toplumu zehirlemelerine karşı mücadeleyi sürdürüyoruz ve tabii ki savaşlara karşı Gazze'deyiz, Rojava'dayız, Türkiye'nin her yerinde bu mücadeleyi yürütüyoruz. Ukrayna'dayız, nerede çatışma varsa, o çatışmaları durdurmak için onların karşısında mücadelemizi büyütüyoruz. Mücadeleniz mücadelemizdir diyorum tekrar ve susmanın bu mücadeleye faydası olmadığını, sessiz kalmanın da bizi kurtarmadığını bir kez daha tüm Türkiye'ye hatırlatıyorum."

Miting, MKM sanatçılarının müzik dinletisi ve halaylarla son buldu.

Miting boyunca, "Yaşasın örgütlü mücadelemiz", "Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek", "Savaşa değil eğitime bütçe", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atıldı.

DİYARBAKIR
KESK Diyarbakır'da ise İstasyon Meydanı'nda miting düzenledi. Meydana yürüyüş sırasında sık sık "Biji berxwedana kedkaran", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" ve "Savaşa hayır barış hemen şimdi" sloganları atıldı. Kitle yürüyüşün ardından kurulan sahne önünde bir araya geldi. Mitingin yapıldığı alana, Kürtçe ve Türkçe "Jin, Jiyan Azadî" "Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe istiyoruz", "Emekçiler üretiyor, sermayederler yiyor", "Savaşlara değil, barışa bütçe", "Kayyum irade gaspıdır", "Halkın payı, savaşa gitmesin" yazılı pankartlar asıldı.

Miting emek ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşuyla başladı.

YEŞİL: MÜCADELE HAKTIR
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, ülkede her gün yeni bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduklarını belirterek, "Yıllardır kayyum uygulamasıyla halkın seçilmişlerini tutuklayan, yargıyı denetim altına sokan AKP iktidarı en asgari hukuk normlarına karşı tahammülsüzlüğe devam ediyor. TTB'yi hedef alan davada Merkez Konsey üyeleri görevden alınmıştır. Bu karar bu iktidarın tüm muhaliflere, emek ve meslek örgütlerine gözdağı verme girişimidir. Bizler geçmişten bugüne emek, demokrasi ve barış mücadelesinde omuz omuza yürüdüğümüz TTB'nin karşı karşıya kaldığı hukuksuzluğu tanımıyoruz. İktidarın bu kayyım politikalarına karşı özgürlük, eşitlik, adalet yoksa 'mücadele haktır' diyoruz. Bu mücadeleyi inanç ve kararlılıkla hep birlikte sürdüreceğiz" dedi.

'JİN JİYAN AZADÎ İLE ALANLARDAYIZ'
Otoriterleşmeye karşı ezilenlerin ortak sesini duyurmak için mücadele edeceklerini belirten Yeşil, "Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı davalarında uygulanan cezasızlığa, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine, kadınların kazanımlarına dönük saldırılara karşı susmadan, korkmadan, itaat etmeden evde, işte sokakta yaşamın her alanında 'Jin, jiyan, azadî' sloganlarıyla toplumsal eşitliği büyütmek için buradayız" ifadelerini kullandı.

'DEMOKRATİK HALK BÜTÇESİ TALEBİNİ HER YERDE BÜYÜTECEĞİZ'
Yeşil sözlerine şöyle devam etti: "Biz yoksullaştıkça bir avuç sermayedar büyüyor. Onlar zenginleşiyor, üreten bizler yoksullaşıyoruz. Geldiğimiz bu noktada temel sorun bu krizin faturasının kimlere ödetilmek istendiği sorunudur. Bu ülkeyi yıllardır yönetenler bu krizin faturasını kadınların, gençlerin, hepimizin sırtına yüklemek istiyor. Yüzde birlik eksime değil bütün üretimi var edenlere bu krizi faturası kesilmek isteniyor. Artık yeter. Bu krizi biz yaşatmadık, faturasını bizler ödemeyeceğiz. Bu nedenle emekten, halktan yana demokratik halk bütçesi talebimizi her yerde büyüteceğiz."

EMEKÇİLERİN TALEPLERİNİ SIRALADI 
Yeşil, emekçilerin taleplerini ise şöyle sıraladı: "Bu tabloda belli bir servet düzeyinde olanlardan servet vergisi alınmasını istiyoruz. Temel gelir güvencesi istiyoruz. Mahkeme kararı olmaksızın işinden, ekmeğinden edinilen emekçilerin işlerine dönmesini istiyoruz. Liyakatsiz atamalara, arşiv ve güvenlik adı altındaki uygulamalara son verilmesini talep ediyoruz. Kadınların güvenceli adalet talebi uygulanarak toplumsal eşitlik istiyoruz. İktidarın tekçi, milliyetçi, şoven ve inkarcı politikalarının terk edilmesini, içeride ve dışarıda tecrit ve hak ihlallerine son verilmesini, Kürt sorununda barışçıl yöntemlerin derhal devreye konulmasını istiyoruz."

Miting sanatçı Kasım Taşdoğan'ın sahne alması ve çekilen halaylarla son buldu.