20 Aralık 2025 Cumartesi

Kayıp yakınlarından adalet çağrısı

İHD ve kayıp yakınları, Batman, Diyarbakır ve Hakkari'de gözaltında kaybedilenlerin hikayesini kamuoyuyla paylaşarak, adalet ve hakikat talebini yineledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Batman, Diyarbakır ve Hakkari'de eylemlerini sürdürerek, gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanmasını, tüm sorumluların yargılanmasını talep etti.

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, 716. hafta eyleminde Gülistan Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması düzenledi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.

Basın metnini okuyan Abdurrahman Yıldırım, 24 Aralık 1994'te İstanbul'da gözaltına alınıp kaybedilen İsmail Bahçeci'nin hikayesini kamuoyuyla paylaştı. Marmara Üniversitesi öğrencisi olan İsmail Bahçeci'nin aynı zamanda Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanı olduğunu aktaran Yıldırım, Bahçeci'nin bu nedenle polisin hedefinde olduğunu vurguladı.

GÖZALTINA ALINDIĞI İNKAR EDİLDİ
İsmail Bahçeci'nin arkadaşlarının, Bahçeci ailesini arayarak gözaltı haberini verdiğini söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti: "İsmail, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürülmüş. Kardeşleri Şehmus ile Uğur birkaç parça eşya ile biraz para alıp emniyete gider. Görevliler; ‘böyle birisi bizde yok, biz bu isimde birini gözaltına almadık' derler. Fatma ve Şehmus Bahçeci, oğullarını her yerde aradı, devletin her kademesine başvurdu. Başbakan Çiller ve Cumhurbaşkanı Demirel randevu taleplerini kabul etmedi. Görüştükleri İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu, onlara İsmail'in işkence ile öldürülüp bir çukura atılmış olabileceğini söyledi."

ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ
Bahçeci ailesinin sonrasında Adalet ve İçişleri bakanlıklarıyla görüştüğünü dile getiren Yıldırım, onlardan da hiç haber gelmediğini ifade etti. İsmail Bahçeci dosyasında etkin soruşturma yürütülmediğini vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti: "Gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetini açığa çıkartacak etkin bir soruşturma başlatılması için yıllardır yaptığımız çağrılar bugüne kadar karşılık bulmadı. Bugün burada kaybediliş öyküsünü sizlerle paylaştığımız İsmail Bahçeci başta olmak üzere tüm kayıplarımızın faillerinin açığa çıkarılması ve yargılanmaları için siyasal iktidarı, adli ve idari makamları göreve çağırıyoruz. Kayıplarımızın akıbetini sorgularken, onlara dair bir izi bulunmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve adalet sağlanmadan bu mücadeleden asla geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz."

DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 880. haftasında Koşuyolu Parkında bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde yan yana geldi. Eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.

Diyarbakır'da 25 Aralık 1994'te gözaltında kaybedilen İhsan Haran'ın hikayesini kamuoyuyla paylaşan Eylem Kaya, "Amed'in Lice ilçesinde bağlı Hüseynike Mahallesi 1994 yılının Mart ayında, askerlerce yakılır. Bu olay üzerine ailesiyle Amed'e taşınan İhsan Haran, inşaat işçisi olarak geçimini sağlamaktadır. İhsan Haran, 25 Aralık 1994 tarihinde, yeni çalışmaya başladığı Amed Yeraltı Çarşısı inşaat alanına gider. Ancak, akşam eve dönmez. Köylüleri F. H., Haran ailesinin evine gelir. Onlara 25 Aralık 1994 sabahında, inşaat alanına gelen üniformalı polis memurlarının kimlik kontrolü yaptığı ve ardından İhsan'ı gözaltına alarak götürdüklerini söyler" dedi.

Gözaltına alınan İhsan Haran'ın eşi Nesibe Haran'ın tüm kurumlara başvurduğu ancak başvurularına yanıt verilmediğini aktaran Kaya, "Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde 31. koğuşta kalan ve isminin kamuoyuna açıklanmasını istemeyen bir kişi, İhsan Haran'ı gözaltında gördüğünü söyler. Nesibe Haran, 6 ay boyunca eşinin nerede olduğunu öğrenmek için girişimlerde bulunur. Ancak sonuç alamaz" ifadelerini kullandı.

JİTEMCİ ABDÜLKADİR AYGAN İTİRAF ETTİ
Nesibe Haran'ın ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduğunu belirten Kaya, şöyle devam etti: "Yapılan başvurunun ardından AİHM'in 26 Şubat 1996 yılında hükümetten olayla ilgili bilgi talep etmesinden sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında bir soruşturma başlatılır. Ancak İhsan Haran'ın gözaltında kaybedildiğine ilişkin yeterli delil olmadığına karar veren savcılık, 21 Ocak 1998 tarihinde takipsizlik kararı verir. AİHM, 6 Ekim 2005'te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar verir. JİTEM tetikçilerinden Abdülkadir Aygan'ın 2004 yılının Mart ayında basına yansıyan itiraflarında İhsan Haran'ın Diyarbakır JİTEM'de sorgulandıktan sonra JİTEM Grup Komutanı Abdülkerim Kırca'nın talimatı ile infaz edildiği detaylarıyla yer aldı. Ancak dosyada bir ilerleme olmadı."

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 206. haftasında Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağında yan yana geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.

1995 yılında gözaltına alındıktan sonra işkence edilmiş bedenlerine ulaşılan Eyüp ve Mahir Karabeğ kardeşlerin hikayesini anlatan Eren Baskın, "Mahir Karabeğ ve Eyüp Karabeğ'in 26 Aralık 1995'te Colemêrg'in Çukurca ilçe merkezinde bir kahvehanede arkadaşlarıyla birlikte oturuyordu. Gece saatlerinde arkadaşları Arafat Tek ve Mehmet Ertunç'la beraber kahvehaneden ayrılarak, evlerine gitmek üzere yola çıktılar. Evlerine yakın bir mesafeye geldiklerinde 21 plakalı beyaz renkli Toros marka bir otomobil yollarını kesti. Aracın içinden dört sivil giyimli kişi çıkarak kimlik kontrolü yaptıktan sonra Mahir ve Eyüp zorla arabaya bindirdi ve oradan uzaklaştı. Bu olaya Arafat Tek ve Mehmet Ertunç şahit oldu. Arafat Tek ve Mehmet Ertunç, araçtan inen dört kişinin Mahir ve Eyüp ifadelerini almak için karakola götüreceklerini ve ardından serbest bırakacaklarını söyledi" ifadelerini kullandı.

İŞKENCE EDİLMİŞ BEDENLERİ 2 AY SONRA BULUNDU
Gözaltı haberini alan baba Recep Karabeğ'in tüm yetkili kurumlara başvurduğunu ancak gözaltının inkar edildiğini belirten Baskın, "Recep Karabeğ oğullarının akıbetini öğrenmek için araştırmalarına devam ettiyse de iki ay boyunca herhangi bir bilgiye ulaşamadı. Tam 2 ay sonra yani 26 Şubat 1996'da Mahir Karabeğ ve Eyüp Karabeğ'in bedenleri, Çelê ilçesine bağlı Tabur Komutanlığının 1 kilometre yakınındaki Narlı köyünün Değirmen mevkiinde bir köylü tarafından, ağızlarına bez parçaları doldurulmuş ve kumda gömülü şekilde bulundu. Yapılan otopsi sonucunda yoğun işkence görmüş oldukları tespit edildi. Kol ve bacakları kırılmış, vücutlarında yanık izleri tespit edilmiş, bilekleri kesilmiş ve çelik telle boğularak katledilmişlerdi" dedi.

AİLE TEHDİT EDİLDİ 
Baskın, şöyle devam etti: "Eyüp ve Mahir Karabeğ 90'lı yılların beyaz Toros jargonu ile kaçırılıp katledildiler. Herhangi bir soruşturma açılmadı. Karabey ailesine sık sık ‘bu işin peşini bırakın' diyerek tehdit telefonları gelmeye başlandı. Tüm mercilere başvuru yapan baba Recep Karabeğ bir sonuç alamadı, dosya faili meçhul bırakıldı. Bizler bu gün buradan bir daha yetkinlere sesleniyoruz!  Mahir ve Eyüp Karabeğ dosyasında adalet sağlansın, kardeşlerin akıbetleri açıklansın ve sorumlular adalet karşısında hesap versin."