29 Aralık 2024 Pazar

Kayıp yakınları İzmir'de Hasan Ocak'ın faillerini sordu

"Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla yapılan eylemde bu hafta 23 Mart 1995 tarihinde İstanbul Avcılar'da gözaltına alındıktan sonra katledilen Hasan Ocak'ın failleri soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi yöneticileri ve kayıp yakınları "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemlerinin 471'inci haftasında yine Başbakanlık binası önünde bir araya geldi. Bu haftaki eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyeleri, Ege Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAYDER) ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcileri destek verdi.
 
"Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının taşındığı eylemde, açıklamayı İHD Şube yöneticisi Caner Canlı yaptı. Hukukun olmadığını belirten Canlı, adaleti sağlayacak bir yargı sisteminin de olmadığını söyledi. Duvarlarında ''adalet, mülkün temelidir" yazan adliye binalarında bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı faaliyetinin olmadığını dile getiren Canlı, hukuku uygulamakla ve adaleti sağlamakla görevli olan yargı, bu işlevlerini yerine getirmediğini söyledi.
 
Canlı, ardından 23 Mart 1995 tarihinde İstanbul Avcılar'da gözaltına alınan Hasan Ocak'ın öldürülmesi olayını hatırlatarak, 24 yıldır geçse de yargı eliyle kapatılmak istenen Hasan Ocak dosyasının takipçisi olmaya devam edeceklerini belirtti. Canlı, Ocak'ın sosyalist kimliğiyle bilindiğini dile getirerek, "30 yaşındaki Hasan Ocak, İstanbul-Avcılar'da yaşıyordu. 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak, akşam eve geleceğini söylediyse de gelmedi. Ailesi ondan bir daha haber alamadı. Hasan'ı bulmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı'na başvuran aileye, 'Gözaltına alınmamıştır' cevabı verildi. 23-28 Mart 1995 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan'ı şubede gördüklerini hatırlattı.
 
'GÖZALTINA ALINDIĞI REDDEDİLDİ'
 
Bunun dışında, Hasan Ocak'ın ismini gözaltına alınan kişilerin parmak izi listesinde gördüklerini açıklayan iki kişi daha vardı. Bir başka tanıksa, şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin 'Hasan Ocak getirildi' diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi.  Bu ifadeler üzerine aile, 28 Mart 1995 tarihinde Küçükçekmece Savcılığı'na giderek Hasan'ın gözaltına alınmasından sorumlu kişiler hakkında şikâyette bulundu. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulunduysa da başvurdukları her merci Hasan'ın gözaltına alındığını reddetti."
 
'TAKİPSİZLİK KARARI VERİLDİ'
 
Devletin tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda Hasan'ın ağır işkence izleri taşıyan bedeninin, 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz Buzhane Köyü'ndeki ormanlık alanda bulduklarını kaydeden Canlı, şunları söyledi: "Ailesi her yerde onu ararken onun cansız bedeninin tüm resmi makamlardan geçirilip; gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na 'meçhul kişi' olarak defnedildiği açığa çıktı. Ocak Ailesi'nin tüm hukuki girişimleri sonuçsuz kaldı. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele şubesi polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusunu birleştirdi ve 'Şikâyetler somut bir veriye dayanmıyor' gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi" dedi.
 
'VAZGEÇMEYECEĞİZ' 
 
İç hukuktan sonuç alamayan Ocak ailesinin, 26 Temmuz 1995 tarihinde AİHM'e başvurduğunu belirten Canlı, AİHM iç hukukta araştırmaya katılan makamların "ciddi iletişimsizlik" içinde olduğunu söyledi. Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşullarının belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit ettiklerini ifade eden Canlı, "Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğine karar verdi. Buna rağmen, Beykoz Cumhuriyet Savcılığı'nın rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. 17 Ekim 2016 tarihinde de Beykoz Cumhuriyet Savcısı Suat Çalışkan 'zaman aşımı' nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.  Sorumluları tespit edecek ve cezalandırılmalarını sağlayacak etkinlikte yürütülmesini istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu.
 
Açıklama beş dakikalık oturma eylemiyle son buldu.