16 Kasım 2024 Cumartesi

'Kanal İstanbul hareketinin gençliğin dinamizmine ihtiyacı var'

Kanal İstanbul'a karşı eylemlerin yanısıra farkındalık çalışmaları da devam ediyor. Sosyalist gençlerin düzenlediği panelde konuşan Polen Ekoloji'den Cemil Aksu, "Domatesin kokusunu özleyeceğiz" derken, Kanal İstanbul Koordinasyonu'ndan Koray Türkay, birleşik mücadelenin önemine dikkat çekti. Mimar Mücella Yapıcı ise, Kanal İstanbul'un 3. havalimanı ve köprüsüyle tek bir propje olduğunu, sadece İstanbul'u değil koca bir coğrafyayı yok edecek bir proje olduğuna vurgu yaptı.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) tarafından düzenlenen "Kanal mı, yaşam mı?" konulu panelde konuşan ekoloji ve yaşam hakkı savunucuları, Kanal İstanbul Projesi'nin sonuçları hakkında bilgi verdi. 

Eğitim-Sen'de düzenlenen panele Polen Ekoloji'den Cemil Aksu, Kanal İstanbul Koordinasyonu'ndan Koray Türkay, Yüksek Mimar Mücella Yapıcı konuşmacı olarak yer aldı. 

İlk sözcü alan Cemil Aksu, Türkiye'deki ekoloji hareketinin kavranışında sıkıntılar olduğunu vurguladı, bunun siyasal akımların yarattığı izlenimden kaynaklandığını belirtti. Şili'deki su hakkı mücadelesine örnek veren Aksu, "Ama aslında Şili'de gerçekleşen su hakkı mücadelesi olmuştu. Buna karşı kıran kırana bir mücadele yaşandı. Türkiye'de de böyle bir mücadele yaşadık. AKP iktidarı ile tarımın, enerji kaynaklarının özelleştirilmesi gibi durumlar ile karşılaştık ve buna karşı mücadele yürütmeye başladık. Dolayısıyla bizim de ekoloji tartışmalarımız yeni" diye konuştu.

AKSU: GELECEKTEKİ NESİL BORÇLANDIRILIYOR
Ekoloji hareketinde örgütleme sorununun yaşandığını belirten Aksu, bu krizin henüz aşılmadığını kaydetti. Aksu ekoloji hareketinin örgütlenme sorununa ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: 

"2011'den beri ekoloji hareketi örgütlenme sorunu yaşıyor. Gezi'den beri gelen tartışmaları da düşünerek böyle söyleyebiliriz. Bugün de OHAL dönemi ile başlayan iktidarın fiziki şiddeti yoğunlaştırdığı ve siyaseti daralttığı, son yerel seçimlerinden sonra Kaz Dağların'da gelişen direnişle birlikte 'nasıl örgütleneceğiz' sorunu soruyoruz. 

"Bugün de Kanal İstanbul tartışmaları içerisinde örgütlenme tartışılıyor. Kanal İstanbul havzasında suyun ve yaşayan canlıların yok edilme çalışmasına karşı buna uygun bir örgütlenme çalışması çıkmalıdır. Toplumsal piramit içerisinde en altta kalanların ezildiğini görüyoruz. O yüzden burada iş en çok onlara düşünüyor. Kanal İstanbul havzasında yaşayan kentsel dönüşüme maruz kalacak yoksul halkın sorunlarını düşünerek bir siyaset üretmek gerekiyor. Bugün yaşayan bizler için değil gelecekteki nesil için borçlandırma yöntemi uygulanmaya çalışılıyor" dedi.

'DOMATESİN KOKUSUNU ÖZLEYECEĞİZ'
Kanal İstanbul hareketinin gençlik dinamizmine ihtiyaç duyduğunu söyleyen Aksu, "Kararan bir gelecek var. Üniversiteli, yoksul halkın çocuklarına bu hesap çıkartılıyor. Dünya kadar projeye maliyet sağlanabiliyor ancak yemekhanelere zam yapılıyor ya da sağlık hakkımız gasp ediliyor. Bu kendi kurduğu çarkın devam etmesi için yapılmaya çalışılan bir hamle. Kanal İstanbul hareketinin gençlik dinamizmine ihtiyacı var. Gençlik örgütleri olarak dönemsel olarak ya da ekoloji, Kanal İstanbul Projesi'ne karşı mücadeleyi üniversitelerde yaygınlaştırmalı. Gençliğin katacağı yaratıcılık ve farklı ilişki ağaları bakımından çok daha iyi olacaktır. Gençlik hareketi ekoloji krizi ile ilişkilenmeli ve yaratıcılığı ile ona daha farklı bir dinamizm katacaktır" diye konuştu.

İklim krizinin ilk vuracağı sınıfın yoksul halklar olacağını belirten Cemil Aksu, "Ekolojik kriz tüm insanlarda, belki biz domatesin kokusunu özleyebiliriz. İklim krizinin en çok yaşanacağı şeylerden biri beslenme olacak ve bunun ilk vuracağı sınıf yoksul halklar olacaktır. Gençlik hareketi söylem ve eylemleri açısından ekoloji hareketi ile birleşmelidir" çağrısı yaptı.

TÜRKAY: KANALA KARŞI MÜCADELE TÜM İSTANBUL HALKININ MÜCADELESİDİR
Birleşik mücadele hattının sürdürülebilir bir hale getirilemediğini söyleyen Kanal İstanbul Koordinasyonu'ndan Koray Türkay, koordinasyonun eşit düzlemde yan yana gelişleri sağladığına işaret etti. Türkay, "Bu sadece Kanal'a karşı mücadele olmayacak. Birbirinden bu kadar farklı siyasi partilerin bireyler ile yan yana gelişin bilinci ve pratiğini ortaya kollayacak ve ileriye bir deneyim bırakacak. Demokratik katılımcılığı eşit düzlemde yan yana getiriyor Kanal İstanbul Koordinasyonu. En yakın yerleşim alanları direkt olarak kendi yerelleşmesini oluşturdular. Yerellerden yukarıya doğru bir koordinasyon yarattıkça yerellere yayılarak nitelik kazandırmak mümkün oldu. Kanal İstanbul'un neleri alıp götüreceğini gösterirken aynı zamanda demokratik merkeziyetçiliğin nasıl yapılabileceğini göstermiş olduk" diye konuştu. 

Koordinasyon pratiği üzerinden örgütlenmelerine ilişkin bilgi veren Türkay şöyle devam etti:

"Toplum özellikle ekoloji ve kent başlıklarında çok dinamik. Kent ekseninde özgürleştirici bir hareket görüldüğü an katılım sağlanıyor. Kanal meselesi heterojen bir meseledir ve bu hareketi demokratik katılım ile bunu yaygınlaştırıp yerelleştirebiliriz. Herkese açık çalışma gruplarının ve yerellerinin olduğu, sözcüsü değil de kolaylaştıran bir grubun olduğu bir biçimde Kanal İstanbul Koordinasyonu'nu oluşturuyoruz. Gezi'nin mirası üzerine koyarak buradan devam ediyoruz. 

Kuzey Ormanlarının bütüncül bir şekilde yok edilmeye çalışılması, Üçüncü Köprü gibi meseleler ile de bağını koyarak mücadeleyi anlatmaya ve örgütlemeye çalışıyoruz. Güncel olduğu için deprem meselesinden bakıyoruz. 100 milyonluk bir yatırım ile deprem giderlerinden alınıp aktarıldığı, rant alanı haline gelen bir projedir Kanal İstanbul. 

Yapılamayacak bir projeye halkı da davet ederek ayrım yaratılmaya çalışıyor. Bu mücadele alanını bu yüzden çok önemsiyorum. Bugün gençlik, öğrenci ayağını kuran gençler ile mücadeleye katılım oranı artıyor. Çok kararlı bir biçimde bu kanal projesinin yapılmaması yönünde hedefimiz net. Bu mücadele bir takım insanların mücadelesi değil. Tüm İstanbul halkının mücadelesidir. Bu kanalı durduracağız. Bu projeyi durdurmak ile kalmayıp bu projeyi, bu karanlığı yaratanlar kanal İstanbul projesinin altında kalacak!

YAPICI: KÜRESEL DÜŞÜN YEREL DAVRAN
Yüksek mimar Mücella Yapıcı, Kanal İstanbul'a karşı mücadelenin Haydarpaşa, Kazdağları, Hasankeyf, Gezi'nin deneyimlerinin önemli olduğunu hatırlatarak sözlerine başladı. 

"Kanal sadece İstanbul'u mu ilgilendiriyor? Sadece İstanbul'u mu etkiliyor?" sorularını yönelten Yapıcı şunları kaydetti:

"Ekoloji denildiğinde doğa ve bitki olarak algılıyoruz. Ama kentin kendisin de bir ekolojidir. Ekoloji her şeyi içine alır. Havalimanları hava kirliliği demektir. En kirletici unsur havalimanlarıdır. 2011 yılında Erdoğan ortaya çıkıp çılgın projeyi açıkladı. Kanalın nereden geçeceği belliydi. Uzunluğu 47 kilometre, derinliği 25 metre olarak açıkladı. Üzerinden geçecek gemilerin tonajlarını da açıkladı. Aslında Kanal İstanbul Projesi, tek bir proje. Köprüyü ve havalimanını da yapacağını açıkladı. Kendi raporlarında dahi 3. Köprü kentin hava kalitesini değiştiren bir projedir. Ancak kavşaklar yapılmayacağı için yerleşimler geri çekilecek. ÇED raporları bu yatırımın çevreye, sosyal, kültür alanında zararı ne olacak ve nasıl önleneceğini gösteren rapor olmadan 3. Köprü çalışması başladı."

Yapıcı, şimdi önemli olanın başka bir dünyanın var olduğu hayatı yaratmak olduğunun altını çizerek, yerel mücadelelere vurgu yaptı. Yapıcı, "Yerel mücadeleler gerçekten önemlidir. Ama kapitalizmin ağa babasının söylediği sözü unutmayın; küresel düşün ve yerel davran. Bizimse burada küresel düşünüp emek sermaye çelişkisi ile düşünerek yerellere inebiliriz. Kanal İstanbul ile sadece İstanbul'u değil koca bir coğrafyayı yok edecek bir projedir. Temelimizi buradan kurup örgütlenmezsek zayıf kalmış oluruz" uyarısı yaptı.