21 Kasım 2024 Perşembe

İspanya Komünist Partisi YK: 28 Mayıs seçimlerinin sonuçları üzerine

Ve bu seçimlerin sonucu, bir sonraki genel seçimlerde olduğu gibi, bu gerçeği değiştirmeyecektir. Bu yeni yenilginin pratik sonucu hepimiz için şu anlama gelmektedir; haklarımızı savunmak için halk birliğinin inşasında adımlar atmak, onları tehdit edenlerle toplumsal barışı bozmak ve gericiliğe ve azgın faşizme karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek. İşçiler, İspanya halkları, bu hedef için birleşik mücadele edelim!

Belediye ve otonom bölge seçimlerinin 28 Mayıs'taki sonuçları, kurumlardaki sağa kayışı ve her bir gücün liberal monarşist devlette oynadığı rolü kabaca gösteren birkaç rakamla özetlenebilir: Halk Partisi (PP), PSOE'den neredeyse 800 bin daha fazla oy alarak en çok oy alan güç oldu; VOX oransal olarak en çok büyüyen parti; ve hükümeti sosyo-liberalizmle paylaşan reformist sol, Madrid ve Valencia'dakiler kadar önemli parlamentolarda veya belediye meclislerinde tüm temsiliyetini kaybederek daha da batan bir görüntüde.

OYSA MÜCADELE SOKAKLARDA PARLAMENTODA DEĞİL
Bir süredir ısrarla vurguladığımız bir husus artık iyice netleşmiştir: Kurumsal sol, ortaya çıktığında kazandığı tüm seçim ivmesini, tüketilmesine aktif olarak katkıda bulunduğu bir genel seferberlik bağlamında kaybetmiştir ve liderlerinin reformist uygulamaları, işçi ve emekçi çoğunluğun siyasete giderek daha fazla yabancılaşmasını beraberinde getirmiştir. Gerçek şu ki, halkın çıkarlarına karşı darbeler birbirini izlediğinde, monarşik devletin ana kurumlarının hangi çıkarlara hizmet ettiği giderek daha açık hale geliyor. En radikal ve neoFrankocu sağ, alaycı bir şekilde kendini "sistem karşıtı" olarak sunuyor ve tarihi geriye doğru sarmaya çalışıyor. On yıl önceki büyük kitle seferberliği sırasında alaycı bir şekilde yükselttikleri sloganı unutarak rejimi ve "değerlerini" savunan ise tam da kurumsal sol. Oysa mücadele sokaklarda, Parlamento'da değil.

VATANDAN SÖZ EDİP ONU SATAN GÜÇLER
Bu yenilginin nedenlerini açıklamak için, belki de bir siyasetçi ve yönetici olarak vasat ve son derece gerici bir karakter olan Isabel Díaz Ayuso'nun derebeyliği olan ve buna rağmen bölgesel Meclis üzerindeki kontrolünü güçlendiren Madrid’de son aylarda yaşananları örnek olarak almak iyi olacaktır. Madrid'de, kasım ayından bu yana, kamu sağlık hizmetlerini savunmak için yaklaşık bir milyon insanı bir araya getiren iki büyük gösteri düzenlendi; Madrid halkının haklarını savunmak için mücadele ruhunu artıran ve kurumsal sol temsilcilerinin ve sendika liderlerinin hiçbir şey yapmadan geçip gitmesine izin verdikleri gösteriler. Birinci Basamak doktorlarının grevine etkili bir destek vermeden, diğer işçileri bölgesel hükümete karşı kamu hizmetlerini savunma mücadelesinde birleştirmek için parmaklarını bile kıpırdatmadan grevin bitmesine izin verdiler; PSOE ile paylaştıkları hükümetten, PP ve diğer gerici güçlerin sağlık ve eğitim gibi temel hizmetleri zorla özelleştirmesine izin veren devlet yasalarını değiştirmeye çalışmadılar. Kısacası, inisiyatifi sokaklarda açıkça karşı çıkılan bir hükümete, Ayuso hükümetine bıraktılar. Her yerde yaptıkları şey buydu; mücadeleyi sokaklardan kurumlara yönlendirmek, halkın eylem dürtüsünü bastırmak, kitlelerin inisiyatifini Madrid Meclisi gibi kurumlardaki kısır tartışmalarda ya da kontrolü demokrasiden ve vatandan söz edip onu ayaklar altına alan ve her gün satan güçler olan en gerici sağın tekelinde olan patronlarla "diyalog" masalarında tüketmek üzere gasp etmek.

MEVCUT DURUMA KARŞI OLARAK ALGILANAN MİLLİYETÇİ GÜÇLERDİR
Müttefikleri Pedro Sánchez'in ağzından ödeyeceği bedel, 23 Temmuz'da erken Genel Seçim çağrısıyla geldi. Bu, pratikte, devlet kurumlarını kontrol eden halk düşmanı antidemokratik azınlığa karşı sözde hakları ilerletmek için "sessizce", "sosyal barışı" savunarak müzakere ve pazarlık politikalarını sürdürmek için yeni bir cephe kurma girişimleri amacıyla yazılmış bir ölüm belgesi olacak... Hükümetteki kurumsal solun liderlerinin ne yaptığı muhtemelen en az önemli olanı, zira aynı zamanda en öngörülebilir olanı: artık kimsenin güvenmediği bir rejimi sürdürmeye olan bağlılıklarını devam ettirmek. Kurumsal solun liderlerinin kendilerini (başka durumlarda yaptıkları gibi) yenilgilerinin suçunu seçmenlere, işçilere, neyin tehlikede olduğunu anlamayan halk sınıflarına atmakla sınırlamaları fazlasıyla olasıdır. Liderlerinin Sezarizmi, işçi ve emekçi çoğunluğun örgütlü eylemini küçümsemeleri, onları kitlelerden tamamen ayırdı ve bunun sonucu açıkça görülüyor. Aslında, sağın (özellikle de söylediğimiz gibi belediye ve bölgesel kurumlardaki varlığını belirgin bir şekilde arttıran aşırı sağcı Vox) dışında, seçimlerde varlıklarını açıkça koruyan ya da güçlendiren, şu ya da bu şekilde mevcut duruma karşı olarak algılanan milliyetçi güçlerdir.

BUNDAN SONRA NE YAPMALI?
Daha da önemlisi, reformizmi kınayan örgütlerin bu yenilgiden ne gibi sonuçlar çıkaracağıdır. Sadece rejimin çürümüşlüğünü desteklemeye hizmet eden bir siyaset yapma biçimine çoktan sırtını dönmüş olan insanlar ve güçler; ihtiyaç duyulan tutumu popüler hale gelen bir sloganda özetleyenler: "Kim yönetirse yönetsin, çoğunluğun hakları savunulacaktır". Yine de seçimler ulusal siyasetteki gerçek durumu temsil etmiyor; halk sınıflarının yaşadığı kalıcı felaket karşısında mücadele ve direniş beklentilerini tüketmiyor. Bundan sonra ne yapmalı? Buna göre hareket etmek için kendimize sormamız gereken temel soru budur.

KENDİLERİNİ SEÇİM PAZARINDA İYİ YÖNETİCİ OLARAK SUNMAKLA SINIRLARLAR
Bu seçim gününde ortaya çıkan yeni siyasi çerçeve, dünyayı sekter önyargılarının at gözlükleriyle görmekte ısrar edenler dışında herkes için aşikâr olan bir şeyi pekiştiriyor: sınıfımızın, halkımızın birliğe ihtiyacı var. Ofislerde, liderler arasındaki anlaşma ve uzlaşmalarla sinsice inşa edilen bir birliğe değil; sokakta, mücadelede gerçek bir birliğe. Mahallelerde kolektif özlemi birleştirecek gerçek ve etkili bir örgütsel yapı olmadan, şirketlerde sendikaların kararlılığı olmadan, kısacası, kurumların "ağır bezirganlığı"ının ve saray duvarlarının gürültüsünün ötesine geçen siyasi hedefler için ortak bir çaba içinde bir araya gelmiş ve örgütlenmiş çoğunluğun gücü olmadan, geriye kalan tek şey hayatın bize her gün söylediği şeyi sandıkların doğrulamasıdır: Burjuva sol siyasi örgütler, halkın dışındadır, mücadeleyi dile getirmek için hiçbir şey yapmazlar; kendilerini seçim pazarında iyi yöneticiler olarak sunmakla sınırlarlar. Pratik de bunun yanlış olduğunu gösterdi, çünkü siyasi korku, var olanla suç ortaklığı, hiçbir zaman ilerlemeye hizmet etmedi, hiçbir zaman bir şeyleri gerçekten değiştirebilecek tek faktörü harekete geçirmeye hizmet etmedi. Ortak düşmana karşı açık ve kesin bir şekilde yönlendirilmiş sosyal çoğunluğun birleşik eylemi.

İSPANYA HALKLARI BİRLEŞİK MÜCADELE EDELİM
Bırakın bu güçlerin temsilcileri, sadece seçim listelerindeki yerleri kendi aralarında paylaşmayı amaçladıkları halde, birleştiklerini iddia eden liderler arasındaki taht oyunlarına devam etsinler. Ve en güçlü halk cephesini, geçmişle kesin olarak hesaplaşmak anlamına gelen bir öneri etrafında gerçekten birleştirelim; buna izin veren yasalara son vermeden, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine son verilmeyecektir. Herkesin parası hesabına çek defterlerini güçlendiren ve en temel ihtiyaçlarımızı (barınma, iş, eğitim, sağlık vb.) kendi özel işleri haline getiren bir azınlık mali oligarkın faaliyetlerine son vermeden bu ülkenin siyasetini gerçekten belirleyen bir avuç kurumu kontrol etmeden; monarşik rejimden kopmadan, demokrasi ve haklar alanında ve ülkenin temel sorunlarının çözümünde ilerleme kaydedilmesi mümkün değildir. Ve bu seçimlerin sonucu, bir sonraki genel seçimlerde olduğu gibi, bu gerçeği değiştirmeyecektir. Bu yeni yenilginin pratik sonucu hepimiz için şu anlama gelmektedir; haklarımızı savunmak için halk birliğinin inşasında adımlar atmak, onları tehdit edenlerle toplumsal barışı bozmak ve gericiliğe ve azgın faşizme karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek. İşçiler, İspanya halkları, bu hedef için birleşik mücadele edelim!

*İspanya Komünist (Marksist-Leninist) Partisi'nin İspanya seçimlerine ilişkin açıklaması Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçeye çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.