25 Kasım 2024 Pazartesi

'İşkence OHAL ile sokağa taşındı'

26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla yapılan açıklamalarda, işkencenin OHAL ile sokağa taşındığı belirtildi.
26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla insan hakları savunucuları İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Adana'da basın açıklamaları yaptı.
 
İSTANBUL
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü'ne ilişkin İHD şube binasında açıklama yaptı. TİHV'in İstanbul Başkanı Şebnem Korur Fincancı, temsilcisi Ümit Efe ve üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer'in katıldığı toplantıda, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri hazırlanan ortak raporu açıkladı.
 
Yoleri'nin ardından söz alan TİHV İstanbul üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, işkencenin bir insanı yaraladığını ve vücudunda kopukluklar meydana getirdiğini belirterek, "Bu kopukluk sadece bireyin bedeninde değil, bireyin toplumda olan ilişkisinde de bir kopukluğa yol açıyor. Bugün ülkede işkence yasağı bütün resmi otoriteler tarafından bilinmesine rağmen temsilciler tarafından olağanmış gibi gösteriliyor" dedi. OHAL'le beraber işkencenin mekan değiştirdiğine de değinen Biçer, "İşkence sadece duvarlar arasında değil, sokağa da taşındı. Bu dönemde keyfilik bilerek hakim kılındı" diye belirtti.
 
Ardından söz alan TİHV İstanbul Başkanı Şebnem Korur Fincancı da ters kelepçenin insanın vücut yapısına uygun olmayan ve eklemeleri zarara uğratacak bir pozisyon olduğuna dikkat çekerek, "Ters kelepçenin getirdiği hasar nedeniyle bu pozisyonel işkence niteliğindedir. El bileğinde sinir hasarları meydana geliyor, duyu kayıplarına yol açıyor. Yine cezaevlerindeki koşulların ne olduğunu zaten biliyorsunuz. Yoğun bir işkence koşullarının oluşturulduğuna şahidiz" diye konuştu.
 
İZMİR
 
İHD, TİHV, ÇHD, ÖHP ve Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi İzmir Şube ve temsilcilikleri, BM İşkence Görenlerle Dayanışma Günü'ne ilişkin basın toplantısı düzenledi. İHD İzmir Şubesinde yapılan açıklamada konuşan TİHV İzmir Temsilcisi Coşkun Üsterci, OHAL sürecinde işkence ve diğer kötü muamelede belirgin bir artış yaşandığını belirtti. Üsterci, cezaevlerinde tecrit uygulamasının devam ettiğini, tutuklu ve hükümlülere yönelik işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının olağanüstü düzeyde yükseldiğini dile getirdi. Tek tip kıyafet uygulamasının tutuklulara dayatıldığını da hatırlatan Üsterci, gözaltında kaybetme vakalarının yeniden gündeme geldiğini kaydetti.
 
Üsterci "564 kişi tek ya da çoklu mekan da işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz kalmıştır. 564 başvurunun 272'si emniyet müdürlükleri, 55'i ise polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldıkları gerekçesi ile başvurmuştur. Bunun yanı sıra 171 kişi aynı zamanda güvenlik güçlerinin araçlarında işkenceye maruz kalmıştır. Yine 2017 yılında TİHV başvurularının 226'sının açık alan ve gösteri sırasında, 70'inin ise ev ve iş yeri gibi mekânlarda işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıkları göz önüne alındığında son yıllarda belirginleşen resmi olmayan gözaltı yerlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının oldukça vahim bir boyuta ulaştığı görülebilmektedir" diye belirtti.
 
İHD verilerine göre 2017 yılında 133'ü çocuk 5 bin 268 kişinin işkenceye maruz kaldığını belirten Üsterci, "OHAL döneminde gazeteciler, öğrenciler, siyasetçiler tutuklanmış ve hapishanelerin doluluk oranı artmıştır" dedi. Aralık 2017 itibari ile cezaevlerinde 232 bin 179 tutuklunun olduğunu belirten Üsterci, Nisan 2018 itibari ile 467 bin 673 kişinin de denetimli serbestlik kapsamında olduğuna vurgu yaptı. Yine İHD verilerine göre 401' ağır bin 154 hasta tutuklunun olduğunu da kaydeden Üsterci, hasta tutukluların durumlarına dair çözüm üretilmediğini hatırlattı.
 
DİYARBAKIR
 
TİHV, İHD, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Hak İnisiyatifi, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü'nde 'İşkencesiz bir dünya mümkün' şiarıyla ortak basın açıklaması düzenlendi.
 
Ortak basın açıklamasında, işkencenin polise, her düzeyde öğretilmiş olma halinin, işkenceyi sıradanlaştıran zihniyetin ve buna dayalı uygulamaların ve yasal düzenlemelerin OHAL sonrası da ne denli kalıcı ve yıkıcı olabileceği riski de göz önüne alındığında işkencenin önlenmesi doğrultusundaki toplumsal çabaların yoğunlaştırılmasının zorunlu kılındığı kaydedildi. Açıklamada, "Biz insan hakları savunucuları olarak her koşulda insanlığa yönelen tüm baskı, işkence ve her türden şiddeti açığa çıkarmaya, belgelemeye devam edecek, insanlık suçu olan işkencenin önlenmesi için bütün gücümüz ve irademizle mücadelemizi sürdürecek, bütün olanaklarımız ve inancımızla işkence görenlerin yanlarında olmaya, dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz" diye belirtildi.
 
Açıklamanın devamında "Kaçırılma, kaybedilme; resmi ya da resmi olmayan gözaltı yerlerinde, sokakta ve cezaevinde işkence; hamile ve yeni doğum yapmış kadınların gözaltına alınması ve cezaevine gönderilmesi ile ilgili son dönemde yaygınlaşan iddialar göz önüne alındığında, ne sebeple olursa olsun her kesimden işkence ve diğer kötü muamelelere maruz kalmış olanların ve yakınlarının İHD ve TİHV'e başvurmaları için yaptığımız çağrıyı bir kez daha tekrarlıyoruz. TİHV'in tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarını koordine edebildiğini, işkencenin görünmeyen izleri konusunda araştırmalar yürüttüğünü, adli-tıbbi raporlandırma konusunda yardımcı olabildiğini, insan hakları alanında destek veren avukatların işkence ve diğer kötü muamele iddiaları ile ilgili hukuki destek sunabildiklerini hatırlatıyoruz" denildi.
 
ADANA
 
İHD Adana Şubesi de gün dolayısıyla dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına Adana Tabip Odası, Adana Barosu, SES, Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi ve Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi katıldı.
 
Basın toplantısında konuşan İHD Cezaevi Komisyonu sorumlusu Zelal Demiray, işkencecilerin korunduğu ve bu amaçla idari ve yasal her türlü olanakların işkenceciler lehine kullanıldığı bir sistemde ve ortamda, başta işkence mağdurları olmak üzere, bireylerin kendilerini güvende hissetmeleri mümkün olmadığını vurguladı.   Demiray, işkence sorunun aslında bir mevzuat meselesi olmadığının altını çizdi.
 
Demiray, "Bununla birlikte 'teröre karşı güvenliği sağlama' gerekçesiyle işkenceyi meşrulaştıran ve işkence uygulayıcılarını koruyan tutum ve politikalar olağan hale getirilmiştir" dedi. Uluslararası kuruluşlarca arka arkaya gelen ve açıklanan raporlarla Türkiye'nin bir kez daha işkenceci devlet kategorisinde yer almaya başladığını dile getiren Demiray, "İşkence uygulamalarındaki fail ve mağdur sayılarındaki artış dikkat çekicidir. Böylesi bir deneyim doğalında tüm toplum nezdinde işkencenin bir süre sonra normalleşmesine neden olacaktır. Bu çerçevede insan hakları savunucuları ve demokratik kitle örgütleri olarak tekrar belirtmek isteriz ki. İnsanlığa karşı bir suç olan işkenceyi açığa çıkarmaya, belgelemeye, paylaşmaya devam edecek, işkenceye maruz kalan insanların yanlarında tüm olanaklarımızla olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.