25 Nisan 2024 Perşembe

İnsanlığın onur direnişi için 2 Kasım’da sokaklara!

Unutmayalım; Rojava’da insanlık onuru direniyor. Türk devletinin 9 Ekim’den bu yana işlediği insanlık suçlarını gördük; yüzlerce sivil katledildi. Bu karanlığın dünyamızdan yok edilip gitmesi için Rojava yaşamak zorunda. Öyleyse 2 Kasım Dünya Rojava Günü’nde daha çok haykıralım; seninleyiz Rojava!

Tarihi Kobanê savunması günlerinde “Kobanê şu sıralar düştü, düşüyor” diyen diktatör Erdoğan’ın hevesini kursağında bırakan ve DAİŞ’in yenilgisini başlatan zaferi getiren başta Kürt gerillası olmak üzere Rojava’nın tüm savunma güçlerinin direnişiydi. Rojava halkları, DAİŞ çetelerine karşı savaşta çok ağır bir bedel ödedi. 11 bini aşkın insanını toprağa verdi, 20 bini aşkın kişi yaralandı, sakat kaldı.

Bugünün Stalingrad savunması olarak tarihe geçen o savunma günlerinin çok önemli bir bileşeni de Kuzey Kürdistan’dan Türkiye kentlerine ve dünyaya yayılan halkların isyanıydı. 2015 yılının 6-8 Ekim günlerinde dünyanın sokaklarını dolduran öfkeyi hatırlayın. “Her yer Kobanê, her yer direniş” değil miydi? Başta ABD olmak üzere emperyalist devletleri, DAİŞ’e karşı harekete geçmeye zorlayan da sokağın bu gücü değil miydi?

O günlerde halkların kalbinin ritmi Rojava devrimi ve Kobanê savunması ile birlikte atıyordu. Dünyanın pek çok yerinden devrimciler, komünistler, anarşistler, antifaşistler, enternasyonalist devrimci Che’nin “Yapılması gereken direnişçilere şans dilemek değil, onların kaderine iştirak etmektir. Onlara ya ölüme ya da en iyisi zafere dek eşlik etmektir” sözünü düstur edinerek yüzlerini Kobanê’ye çevirdiler. Kobanê, halkların yoldaşlaşması ile DAİŞ’in işgalinden kurtarılarak özgürlüğüne kavuştu.

Rojava devrimi, ezilenlerin alternatifsizliğe mahkum edilmek istendiği bir dünyada, “başka bir yaşamın, başka bir dünyanın” somut olarak inşa edildiği yerdir. Paris Komünü’nden Sovyetler Birliği’ne uzanan insanlığın eşitlik ve özgürlük arayışı ve inşasının bugünkü durağıdır. Kobanê savunmasında ölümsüzleşen MLKP savaşçısı Paramaz Kızılbaş’ın geride kalanlara bıraktığı mektubunda yazdığı gibi, Rojava hayal gücünün iktidarıdır.

O hayal gücü, sadece Rojava halklarının değil, yoksul ve yoksun bırakılan tüm dünya halklarının hayal gücüne dönüştü. Almanya’dan Ivana Hoffmann’ı, İtalya’dan Lorenzo Orsetti’yi, İzlanda’dan Haukur Hilmarrson’u, İngiltere’den Anna Campell’i ve daha nice insanı, kilometrelerce uzaklıktaki Rojava’nın yoluna düşüren de o büyük düşün gerçekliğiydi.

Bu büyük umut sayesinde Kobanê’nin ardından Rakka ve Deyr el Zor zaferleri geldi. Ancak başta Türk devleti olmak üzere bölgenin gerici devletleri ile emperyalist devletlerin, Rojava devrimine dönük saldırıları hiç kesilmedi. Faşist şeflik rejimi, Kürt halkının kazanımlarını yok etme planı ile hareket ederken, emperyalist devletler de halkların devrimini çalma girişimlerine hiç ara vermediler.

Türk devletinin 9 Ekim’de başlattığı saldırı ile birlikte Rojava halklarını ve devrimi bekleyen tehlikeler daha da arttı. Türk devleti, ABD ve Rusya’nın onay vermesi ile işgal alanlarını genişletti. Suriye rejimi ve Rusya, işgal saldırılarını, Rojava’nın bazı bölgelerine girmenin olanağına dönüştürürken, bir yandan da demokratik özerk yönetimi Türk devleti ile tehdit ediyor. Bu tehditlerin ve işgal saldırılarının ortasında daha önceki Cenevre toplantılarında olduğu gibi Rojavasız, “siyasi çözüm” toplantıları yapıyorlar. Bu toplantılar, Suriye’deki krizi derinleştirmek başka bir işe yaramayacak.

Rojava devrimi kelimenin gerçek anlamında bir var oluş mücadelesi veriyor. Serêkaniyê direnişinden sonra devrim yeni bir aşamaya geçmiş bulunuyor. Bu yeni aşamanın temel belirleyeni de halkların direnişi olacak. Diplomatik alanda da devrimin elini güçlendiren çok açık ki halkların direnişinin gücüdür. Dolayısıyla Rojava devrimini savunma eylemlerinin aralıksız sürmesinden başka bir yol yok. Ancak dünyanın sokaklarını, Rojava için doldurursak, devrimi savunabiliriz, koruyabiliriz.

Unutmayalım; Rojava’da insanlık onuru direniyor. Türk devletinin 9 Ekim’den bu yana işlediği insanlık suçlarını gördük; yüzlerce sivil katledildi. Halkların üzerine sürdüğü Selefi çetelerin vahşetine dair her gün bir görüntü sosyal medyaya düşüyor.

Bu karanlığın dünyamızdan yok edilip gitmesi için Rojava yaşamak zorunda.

Erdoğan diktatörlüğünün sonunun gelmesi için Rojava yaşamak zorunda.

Halkların kendi kaderlerini, geleceklerini belirleyebildiklerini dünyanın efendilerine göstermek için Rojava yaşamak zorunda.

Öyleyse 2 Kasım Dünya Rojava Günü’nde daha çok haykıralım; seninleyiz Rojava!