19 Ekim 2025 Pazar

'İnfaz yakmalara son, tutsaklara özgürlük'

İnfaz yakmalar ve hak gasplarına karşı Bakırköy Hapishanesi önünde açıklama yapan ÖHD ve TUHAY-DER, siyasi tutsaklara yönelik saldırıların son bulmasını istedi. 

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi ve Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'ndeki infaz yakmalara karşı hapishane önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Saki ve İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan'ın da katıldığı eylemde kitle, Bakırköy metrobüs durağı önünde toplanarak hapishane önüne yürüdü. "İnfaz yakmalara son, tutsaklara özgürlük" pankartı açılan eylem ve yürüyüş boyunca, "Biji berxwedana zindana", "Siyasi tutsaklar onurumuzdur", "Umut hakkı engellenemez", "Jin, jiyan, azadi" sloganları atıldı.

'HAPİSHANELERİN GENEL POLİTİKALARI HALİNE GELMİŞTİR'
Hapishane önünde basın açıklamasını okuyan avukat Elif Taşdöğen, Türkiye hapishanelerindeki siyasi tutsakların her gün sayısız hak ihlaline maruz bırakıldığını söyledi. "Söz konusu ihlaller işkence ve kötü muamele, keyfi disiplin cezaları, tutsakların ailelerinden uzak cezaevlerine sürgün edilmesi, tahliyesi yaklaşan tutsakların soyut gerekçelerle infazlarının uzatılması, iletişim ve sosyal hakların engellenmesi, sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlanması ve özellikle ağır hasta tutsakların tedavisiz bırakılarak ölüme terk edilmesi, artık istisnai uygulamalar olmaktan çıkmış; hapishanelerin genel politikaları haline gelmiştir" diyen Taşdöğen, çıplak arama, işkence, kelepçeli muayene gibi onur kırıcı uygulamaların da artarak sürdüğünü kaydetti. 

'KURULLARIN VERDİĞİ KARARLARLA ENGELLENMEKTEDİR'
Taşdöğen, şöyle devam etti: "Koşullu salıverilme tarihleri yaklaşan ve özellikle son dönemlerde yargı paketleri düzenlemeleriyle eşitlik ilkesine aykırı olarak uygulanan infaz rejimlerinin bir parçası olarak tutsakların tahliyeleri, hapishanelerdeki personellerden oluşan ve hiçbir hukuki formasyonları olmayan idare ve gözlem kurullarının verdiği kararlarla engellenmektedir. İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, tutsakların hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma haklarını ihlal etmektedir." 

'EN YÜKSEK ORANI OLUŞTURMAKTADIR'
"Bağımsız koğuş, pişmanlık gibi dayatmalar, tutsağın su/elektrik tasarrufu yapmadığı, daha önce disiplin cezası aldığı, hapishane kütüphanesinden yeterli sayıda kitap okumadığı, göndermek istediği mektuplar hakkında sakıncalı mektup kararı verildiği, infaz koruma memurlarına kolaylık sağlamadığı, personelle mesafeli olduğu, siyasi tutsaklara kurs imkanları sağlanmamasına rağmen kursa katılmadığı gibi gerekçeler idare ve gözlem kurulunun tahliye engelleme kararlarında çok sık karşılaşılan gerekçelerdendir" diyen Taşdöğen, infaz politikalarının kuralsız ve keyfi bir şekilde uygulandığını vurguladı. Bu hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı hapishanelerin başında Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinin geldiğini söyleyen Taşdöğen, "Halihazırda Bakırköy Hapishanesinde bulunan ve koşullu salıverilme tarihi gelmiş 10 siyasi tutsaktan 8'inin tahliyesi İdare ve Gözlem Kurulu Kararları 2 siyasi tutsağın ise üç ve daha fazla hücre cezasının bulunması gerekçesiyle engellenmiştir. Yine henüz koşullu salıverilme tarihi gelmeyen 6 tutsağın da infazı tamamen hukuka aykırı hücre cezaları ile yakılmıştır. Bu şekilde Bakırköy Hapishanesi'nde bulunan siyasi tutsaklardan yarısından fazlasının tahliyesi hapishanesi idaresi tarafından hukuksuz şekilde engellenmekte olup Bakırköy Hapishanesi'ndeki tahliye engellemeleri oransal anlamda Marmara Hapishaneleri'nin en yüksek oranını oluşturmaktadır" ifadelerini kullandı. 

'TAHLİYELERİ ENGELLENMEKTEDİR'
Tahliyesi engellenen tutsakların pek çoğunun hasta ve uzun süredir tutsak edildiğini vurgulayan Taşdöğen, şöyle devam etti: "Bakırköy Hapishanesi Disiplin Kurulu tutsakların koşullu salıverilme tarihlerine yakın tarihlerde soyut ve delillere dayanmayan gerekçelerle keyfi hücre ve sair disiplin cezaları vermektedir. Verdikleri cezalar sebebiyle uzun yıllardır hapishanede tutulan tutsakların tahliyeleri engellenmekte ve tutsaklar koşullu salıverilme haklarından yararlanamamaktadırlar. Ayrıca İdare ve Gözlem Kurulu da tamamen keyfi, soyut ve hukuk dışı gerekçelerle tahliyeleri engellemektedir."

'PİŞMANLIK DAYATMASI KALDIRILMALI'
Taşdöğen, taleplerini şöyle sıraladı: "Hiçbir hukuki niteliği olmayan ve hapishanelerdeki ihlalleri derinleştiren İdare ve Gözlem Kurulları kapatılmalıdır. Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünün yeniden inşası için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Devlet, Anayasa ve kanunlarda kendisine yüklenen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmeli, hasta tutsakların tedaviye erişim hakkı güvence altına alınmalı; kelepçeli muayene, jandarma gözetiminde sağlık hizmeti gibi uygulamalara son verilmeli ve idare ve gözlem kurulları kapatılıp yargının yetkisini gasp eden karar mekanizmaları son bulmalıdır. Keza 'pişmanlık' dayatması kaldırılmalı; hukuka, insan haklarına ve insan onuruna saygılı bir infaz rejimi tesis edilmelidir. Sayın Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye'nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel teşkil etmektedir. Bu çağrının karşılık bulabilmesi ancak İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve sayın Öcalan'ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür."
 
'MÜCADELE ARKADAŞLARIMIZI SİYASİ NEDENLERLE HAPİSHANEDE TUTUYORSUNUZ'
Ardından söz alan DEM Parti İstanbul Millrtvekili Özgül Saki, "Biz hapishanedeki hak ihlallerinin, işkencenin ortadan kalkmasını beklerken, ziyaretlerimizde, görüşlerimizde görüyoruz ki sistematik hale gelen bu uygulamalar çoğalmaktadır, yaygınlaşmaktadır. İktidara sesleniyoruz bu ülkede eşitlik, barış, demokrasi, özgürlük istediği için mücadele arkadaşlarımızı siyasi nedenlerle hapishanede tutuyorsunuz ama biz onların sesi olacağız. Siyasi mahkumların eşitlik özgürlük barış mücadelesini pişmanlık dayatması ile değersizleştirmeye çalışıyorsunuz. Ve onlar diyorlar ki barış için eşitlik için özgürlük için mücadele etmekten ancak onur duyarız. Pişmanlık duymayız böyle dedikleri için infazları yakıldı. Bu mahkumlar ve hasta tutsaklar 30 yılı tamamladığı halde serbest bırakılmadı sistematik olarak infazları yakılıyor. Bunun için yasa tasarlamaya gerek yok derhal bu uygulamaları kaldırmaları lazım” ifadelerini kullandı. 

'SÖZ VERİYORUZ BU REHİNE DÜZENİNİ BİTİRECEĞİZ'
DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Çınar Altan da şunları söyledi: "Korkunç tablolarda cezaevi siyaseti bu ülkenin siyasi tablosuna ayna oluyor. Bu meselenin öyle bir insani boyutu var ki her dönem için geçerli bir durum, biz partiler ve devrimciler bunun mücadelesini veriyoruz ama diğer bir diğer boyutu var ki bunu vurgulamamız lazım şuan ki siyasi tutsaklar, oradaki uygulamalar olmak üzere, hasta tutsaklar infaz yakmalarla hepsi rehin tutuluyorlar. Niye? Hukuk konusunda herhangi bir yaptırım gücü olmaktan ziyade kendi siyasi çıkarlarını korudukları için rehineler. Ama şunu çok iyi bilsinler biz ne içerideki mücadelemizi ne de dışarıdaki mücadelemizi yıllarca cezaevindeki muameleleri bu şekilde kabul etmiyoruz. Biz bu meselenin bir rehinelik olmadığını biliyoruz. Kobanê tutsaklarından İmralı'ya sayın Abdullah Öcalan rehinelik sistemini kabul etmiyoruz. Bir tane muhatabımız var arkadaşlarımızı bu rehinelik durumundan çıkartmak hepimizin ve toplumun bir görevi. Bunun mücadelesini yürütüyoruz ve bunu çok daha fazla yükselteceğiz. Söz veriyoruz bu rehine düzenin nasıl biteceğini, mücadelemizle, inadımızla irademizle bu arkadaşlarımızı içeriden çıkartacağız. Bu da Bakırköy Cezaevi önündeki sözümüz olsun."