İnan Özgür yazdı | Oyalanmak halklarımıza kaybettirir düşmana kazandırır

Halklarımız koparıp almazsa, demokratik hak ve özgürlüklerin genişlemesi, faşist pervasızlığın görece önemli geri adımlara mecbur edilmesi bile mümkün olmayacaktır. Bu açıdan iyi niyet ve iyimserlik yaymak gibi yararsız veya zararlı yöntemlerden, faşist şefler ve sözcüler hakkında asla hak etmedikleri nitelemelerde bulunmaktan uzak durmak gerekir. Başta Kürt halkımız olmak üzere Kürdistan ve Türkiyeli işçilere, kadınlara, gençlere, yoksullara, emekçilere, birleşmez, örgütlenmez, mücadele etmezlerse, ırkçılığın, faşizmin geriletilemeyeceği; süregiden faşist devlet terörünün ve dayandırıldığı yasaların; geniş yığınlar üstünde etkisini sürdüren kuşku, güvensizlik ve korku ortamının devam edeceği tam bir açıklıkla ve sadelikle söylenmelidir.
Kürt ulusal demokratik hareketi ile faşist şeflik rejimi arasında yapılması niyeti beyan edilen ve ilk çerçevesi "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" metniyle çizilen anlaşma doğrultusunda henüz herhangi bir pratik adım atılmadı. Sürecin sancılı gelişmesi ve istikrarsız bir karakter taşıması adeta kaçınılmaz. Çünkü inkarcı faşist sömürgeciliğin NATO desteğine, Rusya kolaylaştırıcılığına ek olarak, savaş teknolojisi adımları ve KDP işbirlikçiliğiyle elde ettiği önemli kimi taktik-askeri avantajlara karşın, taraflardan biri diğerinin iradesini köleci veya demokratik barışı kabul ettirme düzeyinde kırma biçiminde açık, kesin bir üstünlük sağlamış değil. "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nda ifade bulan bazı geri adımlara dayalı bir uzlaşma zemini esas alınmış durumda. Ulusal demokratik hareket de Türk damgası taşıyan faşist, inkarcı sömürgeci sermaye devleti de en az taviz temelinde manevra yapmaya çalışıyor.
Ulusal demokratik hareket, inkarı sürdürülemez hale getirecek; Kürt yurtsever kitle hareketinin giderek daha etkili bir kuvvete dönüşmesinin yasal-hukuki koşullarını resmileştirecek; fiili özyönetim için en uygun koşulları oluşturacak; Rojava'da Kürt halkının ulusal demokratik kazanımlarının kabul edilmesini deyim yerindeyse mecburiyete dönüştürecek bir uzlaşma, anlaşma hedefiyle hareket ediyor.
Türk burjuvazisinin sömürgeci çıkarları için savaşan, bunu "tek millet, tek dil" ırkçılığının, "bölücülüğe karşı mücadele" vb. demagojilerin ardına gizleyerek Türk işçi ve ezilenlerini egemenlerin saflarında, şovenizm cephesinde tutma imkanına dönüştüren faşist şeflik rejimi ise Bakur'da da Rojava'da da en az taviz vermek ve onları görece kolayca geri alabileceği şartları kabul ettirmek hedefiyle hareket ediyor.
Mevcut koşullarda devlet yönetimine hakim olanları ve olmayanlarıyla işbirlikçi tekelci Türk burjuvazisi ve egemen güçler bir burjuva çözüm istek ve iradesi taşımıyorlar. Faşist, ırkçı inkarcılıkta kimi geri adımlar sınırında tutunmaya öncelik veriyorlar. Halklarımızın mücadele düzeyi henüz karşıdevrim cephesinde bir yarılma örgütlemeye yeterli değil.
Halklarımız koparıp almazsa, demokratik hak ve özgürlüklerin genişlemesi, faşist pervasızlığın görece önemli geri adımlara mecbur edilmesi bile mümkün olmayacaktır. Bu açıdan iyi niyet ve iyimserlik yaymak gibi yararsız veya zararlı yöntemlerden, faşist şefler ve sözcüler hakkında asla hak etmedikleri nitelemelerde bulunmaktan uzak durmak gerekir. Başta Kürt halkımız olmak üzere Kürdistan ve Türkiyeli işçilere, kadınlara, gençlere, yoksullara, emekçilere, birleşmez, örgütlenmez, mücadele etmezlerse, ırkçılığın, faşizmin geriletilemeyeceği; süregiden faşist devlet terörünün ve dayandırıldığı yasaların; geniş yığınlar üstünde etkisini sürdüren kuşku, güvensizlik ve korku ortamının devam edeceği tam bir açıklıkla ve sadelikle söylenmelidir. Ve elbette bu tutumun ileri itici, harekete geçirici bir kuvvete dönüşmesi için etkili politik çalışmalar yürütmek, moral çıkışlar yapmak, devrimci ve demokratik meşruiyeti kuvvetlendirip yeni kesimlere yayacak canlı, iddialı faaliyetler örgütlemek gerekir.
Sosyalist, antifaşist, antişovenist partiler ve gruplar, DEM Parti, Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), İşçi Emekçi Birliği, tek tek kentlerdeki emek ve demokrasi platformları, Alevi birlikleri, sendikalar ve konfederasyonlar, meslek birlikleri sömürgeci savaşı durdurun, ateşkes ilan edin; Abdullah Öcalan'ı ve politik tutsakları serbest bırakın; terörle mücadele yasası adlı faşist kanunu hemen iptal edin; Rojava'da, Başûr'da işgale son verin; silaha, savaşa, katliama, soykırıma değil, yoksula, işsize, emekliye, sağlığa, eğitime, kültür ve sanata bütçe talepleri etrafında kampanya yürütme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.
Faşist şeflik rejiminin kitleleri, özel harp taktiklerine ve faşist psikolojik savaşa dayalı saflaştırma planları ancak bu yoldan boşa çıkarılabilir. Ve yine ancak bu yoldan, söz, basın, toplantı, örgütlenme, eylem (grev, direniş, boykot, yürüyüş, genel grev vb.) haklarını genişletme; Türkiye ve Bakur mücadele tarihinin değişik aşamalarında görüldüğü üzere faşist kanunları fiilen işlemez hale getirme, işçi sınıfının DGM'leri kapattırması gibi, ırkçı, faşist, kadın düşmanı terörle mücadele kanununu ve kimi temel faşist yasaları iptal ettirme imkanı elde edilebilir.
Bu kampanya, inkarcılık, kayyum gibi sömürgeci uygulamalar, gözaltılar, tutuklamalar, tecrit terörü, yeni faşist davalar açılması, grev ve direniş yasakları, emekçilerin, yoksulların soyulmasına dönük yeni saray hükümeti kararları, ekolojik yıkım, kadın kıyımı ve kadınların kazanılmış demokratik haklarının gasp edilmesi saldırılarının güncel örneklerine özelleştirilerek en geniş yığınlarla etkileşime sokulmalı, onlarla duygu bağı kurma ve mücadeleyi yeni kesimlere yayma imkanına dönüştürülmelidir.
Antifaşist, antişovenist partiler, gruplar, birlikler fiili meşru mücadeleye, halklarımızın gücüne dayalı iddialı, toplumsal psikolojiyi ezilenler lehine değiştirecek bir kampanya için hızla bir platform oluşturmalı ve nisan ayında harekete geçmelidirler.
Oyalanmak, vakit kaybetmek, seyredicilik, kaydedicilik, analizcilik, spekülasyonculuk düşmana kazandıracak, halklarımıza kaybettirecektir.