26 Nisan 2024 Cuma

İHD Eş Genel Başkanı Keskin: Adli kontrol rehin alma yöntemidir

Adli kontrol kararları özellikle mağdur kadınları fail erkekten korumak için kullanılabilecek bir yöntemken, devlet ve onun yargı sistemi, devlete karşı suçlar diye nitelendirdiği suçlarla kullanıyor. Son dönemde sokağın çıkma ısrarı gösteren herkese ev hapsi kararları verilmeye başlandı. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ev hapsi kararlarının 'vazgeçirmek, biat ettirmek için kullanılan' bir rehin alma yöntemi olduğuna dikkat çekti.

Demokratik eylemler nedeniyle çok sayıda kişiye ev hapsi kararıyla adli kontrol kararı veriliyor. Boğaziçi direnişi eylemlerinde, BMG'nin Kadıköy'deki basın açıklamasında gözaltına alınan çok sayıda kişiye ev hapsi kararı verildi. Evlerin, sokakların ve yaşadığımız coğrafyanın tümünün hapishaneye dönüştüğünü söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ev hapsi kararının rehin alma yöntemi olduğuna dikkat çekti. Sadece düşünceleri beğenmedikleri için muhalif olan herkese adli kontrol kararlarıyla ceza verildiğini söyleyen Keskin, "Hepimiz rehin durumdayız. Hepimizin hapis cezaları var. Yani sizi vazgeçirmek için, biat ettirmek için her türlü yolu deniyorlar ama bütün bunlara rağmen bu coğrafyada biat etmeyen bir damar var ve bu damara el atamıyorlar, ona geri adım attıramıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, özellikle kadınlara verilen ev hapsi kararlarına, mücadele yöntemlerine ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı.

'BASIN AÇIKLAMASINA KATILMAK SUÇ DEĞİL'

Ev hapsi kararları hangi amaçla ve ne zaman yürürlüğe girdi?
Türk Ceza Kanunu'nda yine "reform yapıyoruz" gibi bir takım açıklamaların ardından bazı cezaların ev hapsi olarak da çekilebileceğine ilişkin bir yasa değişikliği yapıldı. Bu ilk başlarda uygulanmadı. Belki bilmediğimiz başka olaylar olabilir, ama kamuoyuna bu şekilde yansıyan Boğaziçi eylemleriyle birlikte ve özellikle kadınlara karşı uygulanmaya başlandı. 

İlk çıktığında bu ev hapsinin özellikle kadına yönelik şiddette az cezalarla cezalandırdıkları kişilere verileceğini düşünmüştük. Ama maalesef en fazla kadınlara uygulandı. Çeşitli biçimleri var. Evden hiç çıkmama ya da oturduğu bölgeden çıkamama biçimleri var. Örneğin HDP İl Eş Başkanı Elif Bulut Bakırköy'de oturuyor. Bakırköy ilçe sınırlarını aşmamak üzere bir kelepçe cezasına mahkum edildi. Hakimin takdirine göre değişiyor. 

Ev hapsi kararları neden arttı?
Elektronik kelepçe adli kontrol cezalarını daha çok hapis cezası veremeyecekleri suçlar için veriyorlar. Yine benzer örnek vereyim: HDP İl Eş Başkanı arkadaşımız Elif'in bir basın açıklamasına gitmesi. Bu aslında suç bile değil. Ortada bir suç yok. Ama bu tür adli kontrol tedbirlerinin toplumu korkutma, korkuyu egemen kılma amacını taşıdığını düşünüyorum. Bu aslında bir rehin alma yöntemi. Yakın zamanda Diyarbakır'daydım. İnanın adli kontrolü olmayan hiç kimse yok gibi. Herkesi rehin alarak biat ettirmeye çalışıyorlar. Adli kontrol yöntemi esas olarak bana göre rehin alma yöntemi.

'2911'E MUHALEFETTEN BÖYLE BİR CEZA VERİLEMEZ'

2911 sayılı muhalefetten böyle bir karar verilmesi mümkün mü?
Mümkün değil. Çünkü bu cezanın sınırı belli. Yani Cumhurbaşkanına hakarette de veremez. 3 yıldan az olan cezalarda tutuklama kararını yasadışı biçimde veriyorlar. Bunu hakimler biliyor ve buna rağmen uyguluyorlar. İtirazlara da itiraz mahkemeleri de ret kararı verebiliyor. Çifte standart uygulamalar oluyor. Özlem Zengin'e hakaret ettiği iddiasıyla bir avukat şu anda tutuklu. Ama Selahattin Demirtaş'ın annesine hakaret ve cinsel taciz içeren insanlık dışı söylemlerde bulunan kişi hakkında suç duyurusunda bulunmamıza rağmen hiçbir şey yapılmayabiliyor. Çok büyük bir çifte standart var. Birilerinin ifade özgürlüğü sonuna kadar özgür, birilerinin ise sıfır derecede. Yani böyle bir coğrafyada hangi insan haklarından söz edebiliriz?

'EV HAPSİ, HAPSETMEDİR'

Tutuklama yöntemi olarak değerlendirebilir miyiz?
Tabi ki değerlendirilebilir. Çünkü ihlali halinde tutuklanabiliyor da insanlar. Siz diyelim ki evinizden bir adım, evinizde diyelim hiç kimse yok ve evde yiyecek yok, bakkala markete gideceksiniz, çıkıyorsunuz hemen sinyal vermeye başlıyor. Hakim bunu hapse de dönüştürebilir, takdirine bağlı. Sizin yapacağınız bütün işlerden, sosyal hayatınızdan, örgütlü mücadelenizden alıkoyan bir yöntem. O nedenle de bana göre hapis yöntemi aynı zamanda.

Evler hapishane, hatta sokaklar, yaşadığımız coğrafya hapishane. Sadece düşüncelerimiz nedeniyle, bizim düşüncelerimizi beğenmedikleri için yurtdışına çıkamıyoruz örneğin. Bu yaşadığımız çağda akıl almaz bir yöntem. Bu gerçekten son dönem AKP-MHP ittifakıyla birlikte 90'ların tüm aktörlerinin görünür olduğu şu günlerde hakikaten bunlar akıl almaz yöntemler ve bu insanlar sadece düşünceleri nedeniyle bu durumdalar. 4 yıldır herhangi bir program için yurt dışına gidemiyorum. Benim gibi birçok arkadaşım aynı durumda. Hepimiz rehin durumdayız. Hepimizin hapis cezaları var. Vazgeçirmek için, biat ettirmek için her türlü yolu deniyorlar. Bütün bunlara rağmen bu coğrafyada biat etmeyen bir damar var ve onu geri adım attıramıyorlar, bu çok önemli.

'KELEPÇE ÇIKARMAK DİRENİŞİN BİR SİMGESİDİR'

8 Mart günü 3 kadın devrimci kelepçelerini çıkararak İstanbul'daki gece yürüyüşüne katıldı. 12 Mart'ta bir genç devrimci Gazi anmasına katıldı. Kadınların attığı bu adım nasıl bir veri sunuyor?
Kadın kurtuluş mücadelesi ve LGBTİ+ mücadelesi bu coğrafyanın biat etmeyen temel mücadele güçleri. Bizim anayasa niteliğinde çok önemli bir sözleşmelerimiz var. İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi gibi. İstanbul Sözleşmesi'ne göre kadınların her türlü ifade özgürlüğünün korunması gerekiyor. Sadece İstanbul Sözleşmesi de değil, BM'nin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi de böyle. Kadınlar, dayanaksız olarak suçlanıp cezalandırılıyorlar ve adli kontrol ya da hapis cezalarına mahkum ediliyorlar. Yani o kelepçelerin çözülmesi bu bence haksızlığa karşı direnişin bir simgesidir.

İnsan hakları savunucuları ne tür girişimlerde bulunacaksınız? Hukukçu olmanızdan dolayı da Baroların yapması gerekenlere ilişkin ne söylemek istersiniz?
Bu uygulamalar yasalaştırılmış durumda. Adli kontrol yöntemlerini kullanıp kullanmamak hakimlerin takdirine bağlı. Tabi ki barolar daha etkin çabalar gösterebilirler ama maalesef baroların çoğu -İstanbul Barosu da dahil- ancak kendilerine yakın çevrelere -daha açık bir ifadeyle- Kemalist bir yaklaşım içinde olan siyasilere ya da alanlarda çalışan insanlara yönelik hak ihlali olduğunda ses çıkarıyorlar. Muhalifler arasında da çifte standart var. Bu çifte standartlar sayesinde yargı bu kadar fütursuzca ve haksız kararlar verebiliyor. Biz insan hakları savunucuları olarak bu sözleşmelerin denetim mekanizmalarını sürekli uyarıyoruz. Yanlışları sürekli anlatıyoruz. Bu yasaların iptali için siyasi partiler başvuru yapabilirler.