25 Kasım 2024 Pazartesi

ICAD Temsilcisi Baki Selçuk: 700. haftaya kolay gelinmedi

Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'ında başlattığı oturma eylemi 700. haftasına giriyor. Gözaltında kayıplar mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ICAD Temsilcisi Baki Selçuk, "Cumartesi Anneleri'nin bu uzun soluklu mücadelesi, Türkiye'de gerçekleştirilen en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemidir. 700. haftaya kolay gelinmediği de bilinmektedir" dedi.
Cumartesi Anneleri'nin gözaltında kayıpların bulunması, kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması, sorumluların hesap vermesi ve adalet talepleriyle Galatasaray Meydanı'nda sürdürdüğü oturmalar 700. haftasına giriyor. Gözaltında kayıplar mücadelesi kendi kurumsallaşmasını da ortaya çıkardı. Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (ICAD), kayıp yakınlarının oluşturduğu kurumlardan biri. ICAD Uluslararası Büro Temsilcisi Baki Selçuk ETHA'nın sorularını yanıtladı. Selçuk, kayıplar mücadelesinin kazanımlarından söz ederken, "Gözaltında kayıp yakınlarının ve insan hakları savunucularının örgütlenerek mücadele başlattıkları ülkelerde bu saldırı yöntemi tamamen yok edilemese bile önemli oranda geriletilmiştir" şeklinde değerlendirdi.
 
CUMARTESİ ANNELERİ PLAZA DE MAYO ANNELERİ'NİN İZİNDEN YÜRÜDÜ 
 
Kayıplar mücadelesinin sonucu ICAD ortaya çıktı. Ortaya çıkış sürecinizi anlatır mısınız?
 
ICAD'ın ortaya çıkışı esasen Cumartesi Anneleri'nin mücadelesine dayanmaktadır. 1995 Mart-Mayıs sürecinde yürütülen Hasan Ocak kampanyası, Türkiye'de gözaltında kayıplar sorununu uluslararası alana da taşıdı. Hasan Ocak'ın bedeninin 17 Mayıs'ta bulunmasıyla Türk devleti suçüstü yakalanmış ve önemli oranda teşhir olmuştu. Ancak gözaltında kayıplar sorunu ciddi oranda, hatta artarak devam ediyordu o dönemde.
 
Hasan Ocak kampanyasını yürüten yoldaşları ve ailesinin bir adım daha öne çıkarak tüm gözaltında kayıpların akıbetini ortaya çıkarmak ve devletten hesap sormak amacıyla 27 Mayıs 1995'de sürekli oturma eylemlerini başlatmaları önemli tarihi bir karardı. Plaza de Mayo Anneleri'nin izinden yürüyerek kaybedenlerden hesap sorma bilinci ve öngörüsü Cumartesi Anneleri'ni bir hareket olarak ortaya çıkardı.
 
Cumartesi Anneleri'nin devletin baskısına rağmen her cumartesi gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1. yıldönümünde İstanbul'da uluslararası bir kayıplar kurultayı gerçekleştirerek, hem Cumartesi Anneleri'nin mücadelesini uluslararası alana tanıtmak ve hem de uluslararası alandan Cumartesi Anneleri'ne destek sağlanmak istendi. Uluslararası kurultay fikri aynı zamanda gözaltında kayıplara karşı öteden beri farklı ülkelerde mücadele yürüten kurum ve kişileri de bir araya getirmeyi hedefliyordu.
 
Bu kapsamda farklı ülkelerde mücadele yürüten kurumlardan temsilciler, kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları 17-19 Mayıs 1996'da İstanbul'da bir araya gelerek "Susma" şiarıyla düzenlenen 1. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı'nı gerçekleştirdiler. Türk devletinin yasaklamasına rağmen gerçekleştirilen kurultayda yürütülen tartışmalarda uluslararası bir örgütlenmenin ihtiyacı görüldü ve Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite'nin (International Committee Against Disappearances-ICAD) kurulmasına karar verildi. Kurultay, ayrıca 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası gibi bir dizi kararlar aldı.
 
ICAD'ın kuruluşu ile Cumartesi Anneleri'nin mücadelesi daha geniş olarak uluslararası alana taşındı. Yine ICAD'ın Plaza de Mayo Anneleri ve diğer ülkelerden gözaltında kayıplara karşı mücadele eden örgütlenmeleri Cumartesi Anneleri ile buluşturması gözaltında kayıplara karşı mücadeleye bir ivme kazandırdı.
 
Yine gerçekleştirdiği uluslararası kurultaylar ve yürüttüğü mücadele, gözaltında kayıplara karşı mücadele yürüten örgütlenmelerin, kayıp yakınlarının buluşmalarına, acılarını olduğu kadar mücadele deneyimlerini paylaşmalarına, birbirlerinden güç alarak mücadeleyi sürdürmelerine vesile olmuştur.
 
EN UZUN SÜRELİ İTAATSİZLİK EYLEMİ
 
Cumartesi Anneleri'nin 700. haftasına giriliyor. 700. hafta ile ilgili uluslararası düzeyde etkinlikler veya programınız nedir?
 
Cumartesi Anneleri'nin bu uzun soluklu mücadelesi, Türkiye'de gerçekleştirilen en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemidir. 700. haftaya kolay gelinmediği de bilinmektedir. Hareketin öncülerinden Baba Ocak ve sonradan dahil olanlardan Berfo Ana gibi birçok kayıp yakınını bu süreçte yitirdik. Tüm gözaltında kayıplarımızı anarken, bu mücadelede yaşamını yitiren kayıp yakınlarımızın önünde de saygıyla eğiliyoruz.
 
ICAD, Cumartesi Anneleri'nin 700. haftasında uluslararası alanda aynı gün kitlesel sahiplenme eylemlerine çağırdı. Kendi çıkardığı çağrının yanı sıra, Cumartesi Anneleri'nin konuya ilişkin çağrısını da yaygınlaştırarak, bu konuya dikkat çekti. 25 Ağustos'ta Avrupa'nın hemen her ülkesinde gözaltında kayıplar sorununa ilgili kurumlar ve kişiler birlikte birçok kentte Cumartesi eylemleri gerçekleştirecektir. ICAD‘da bu çalışmanın içindedir.
 
BU SALDIRI YÖNTEMİ TAMAMEN YOK EDİLEMESE BİLE ÖNEMLİ ORANDA GERİLETİLMİŞTİR.
 
Geride bırakılan süreçte dünyada ve Türkiye'de kaybetme politikası sürüyor mu? Sürdürülen mücadelenin kaybetme politikasına etkisi nedir? Değişim yarattı mı?
 
Gözaltında kaybetme, devletlerin halklara ve onun örgütlü güçlerine karşı uyguladığı özel bir baskı ve yok etme yöntemidir. Bir devlet politikasıdır ve birçok ülkede sistematik olarak uygulanmıştır ve uygulanmaktadır. Toplumsal muhalefeti ezmeyi hedeflediği kadar, tüm toplumu korkutmayı ve sindirmeyi de hedeflemektedir.
 
20. yüzyılın başlarında kayıtlara geçen bu saldırı yöntemi Hitler faşizmi döneminde "gece ve sis" operasyonları ile 1970'li yıllardan itibaren ise Latin Amerika'da ABD'nin desteğiyle yapılan askeri darbeler sürecinde yaygınca uygulanmıştır. Bu saldırı yöntemi tıpkı sermaye veya meta ihracı gibi diğer ülkelere de ihraç edilmiştir. Afrika'da, Asya'da da yaygınca uygulanmıştır ve uygulanmaktadır.
 
1915'lerde Osmanlı İmparatorluğu'nun İttihat ve Terakki hükümetince 1915 Ermeni soykırımı sürecinde uygulanan bu yöntemi Türk devleti de devralmıştır. Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının, kaybedilmesiyle, Salih Bozışık'la sürmüştür ve 12 Eylül 1980 askeri faşist darbenin ardından artarak sürmüş, 90'lı yılların başlarında ise sistematik bir tarz almıştır.
 
Sadece faşist rejimler tarafından değil, emperyalist devletler tarafından da bizzat uygulanmaktadır. 2000'li yıllarda CIA'nın insanları uçaklarla kaçırması ve birçok ülkede oluşturduğu gizli cezaevleri, bu yöntemin her zaman ABD emperyalizminin gündeminde olduğunu göstermektedir.
 
Gözaltında kayıp yakınlarının ve insan hakları savunucularının örgütlenerek mücadele başlattıkları ülkelerde bu saldırı yöntemi tamamen yok edilemese bile önemli oranda geriletilmiştir. Arjantin'de yürütülen mücadele gözaltında kayıpların sorumlularının önemli bir kesiminin yargılanmasını ve kayıpların akıbetleri hakkında önemli bilgiler ortaya çıkardı. Birçok ülkede toplu mezarlar ortaya çıkarıldı.
 
Gözaltında kayıplara karşı örgütlü mücadelenin olduğu ülkelerde devletin korkutma ve sindirme saldırısı boşa çıkarılmıştır ve toplumsal mücadelenin gelişmesine önemli katkı sunulmuştur.
 
Gözaltında kayıplara karşı mücadele, burjuvazinin baskı ve sömürü üzerine kurulu hegemonyasına karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak ele alınmalıdır. İşçi sınıfının, sendikaların ve emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadele yürüten örgütlerin sorunu olarak görülmelidir ve onların gündemi olmalıdır.
 
700. haftasında Cumartesi Anneleri'nin mücadelesini bir kez daha selamlıyor ve ICAD olarak Cumartesi Anneleri'nin yanında olmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz.