13 Aralık 2024 Cuma

İbrahim Çiçek yazdı | EMEP'in 1 Mayıs'ın devrimci içeriğini boşaltma atraksiyonu 

EMEP Genel Başkanı diyor ki, "İhtiyacımız olan 5 bin kişilik bir Taksim 1 Mayıs'ı değil. 1 Mayıs'ı daha kitlesel gösterilere açık hale getirecek yol ve yöntemlere ihtiyacımız var." Taksim yönelimini nasıl önlerizi, nasıl zayıf düşürürüzü misyon edinenler; bu yolda tasalanan, kaygılanan ve de uykusu kaçanlar, burjuvaziyi ve faşist rejimi zorlamayı, işçi sınıfı ve emekçilerin, halklarımızın politik özgürlük mücadelesini İstanbul'da 1 Mayıs Taksim kaldıracıyla yükseltmeyi asla anlayamazlar. Taksim onlara kazanılması gereken bir politik mevzi olarak değil; hep bir bela, savuşturulması gereken bir felaket olarak görünür!

"Öncülük" önemlidir, hem de o kadar önemlidir ki, "artçılığın", "kuyrukçuluğun" bile "öncülere"-"öncülüğe" ihtiyacı vardır, zaten artçılığın daima öncüleri de olur!.. Bunun sağlamasını yapmak için emekçi sol hareket saflarında mütalaa edilebilecek oportünist, reformist yapılara bakabilirsiniz! Ya da sendikaları düşünebilirsiniz! Biz burada 1 Mayıs kutlamaları bağlamında EMEP örneğini teşhir edeceğiz.

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü kutlamalarının işçi sınıfının mücadelesinde tutuğu yer ülkeden ülkeye değişir. Sosyalizm deneyimi yaşamış ülkeleri dışta tutarsak 1 Mayıs hemen bütün diğer kapitalist ülkelerden farklı olarak Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde çok özel bir yere sahiptir. Bu sınıfsal "değer" İstanbul proletaryası tarafından ve Taksim'de yani 1 Mayıs Meydanı'nda işçi sınıfının mücadele tarihinde yer alan en güçlü politik eylemiyle, büyük bedellerle yaratılmıştır. Oportünistler, reformistler ve egemen Türk burjuvazisi on yıllardır değişik kollardan ve değişik yöntem, söylem ve çabalarla bu değeri tasfiye etmeye çalışıyorlar. Burjuvazi ve faşist diktatörlük terörle, yasaklamayla bastırmak, algı operasyonlarıyla unutturmak, sınıfın hafızasından silip atmak istiyor, oportünistler de ne önemi var, olur, dert etmeye, bu değeri yaşatmak için burjuvaziyle kapışmaya gerek yoktur, değmez diyorlar! Çok akıllılar ve devrimcileri meydan fetişizmiyle suçluyorlar!

Sınıf bilincinin gelişimi eşitsizdir. Eşitsiz gelişme dünya çapında geçerli olduğu gibi, ülke iç coğrafyaları olarak da, değişik sanayi ve iş kolları bakımından da böyledir. Sınıfın içerisinde öncü bilinç, onun etkinliği, kıvılcımları olduğu kadar geri bilinç ve eğilimler de bir o kadar gerçek ve faaldir. İşçi sınıfı adına, işçi sınıfının devrimci, sosyalist öncülüğü adına hareket eden değişik ideolojik-siyasi eğilim ve örgütsel yapıların; işçi sınıfı saflarındaki bu ileri bilinç ve mücadele isteği ile sınıf bilincinin geri düzeyi, geri eğilimler ve geri eylem düzeyleri karşısındaki duruş ve ilişkilenmelerine göre de sınıflandırılabilirler. Devrimcilik ve sosyalizm adına hareket eden oportünist, reformist parti ve örgütler inanılmaz gerçekçidirler! Bu kaba materyalist gerçekçiliğin karakteristik özelliği sınıfın içindeki geri eğilimlere, en fazlasından ortalama eğilimlere uyum sağlama yeteneğidir. Sınıfın saflarındaki ileri bilinç ve mücadele isteğinin, burjuvazi ile alışıldık ilişkileri bozacağı sezgi ve kaygısı, bilinci en geri siyasi duruşun, taktik planlamalarının itici gücü olur.

Çizgisel ve evrimci bir gelişmeden katiyen sapmazlar, gelişmelerin sıçrama momentine doğru gittiğini sezdiler mi, duraksamadan harekete geçer, frenlemek için ellerinden geleni yapar, hareketin ileri sıçramasını önlemek için bütün politik yeteneklerini, bütün taktik hünerlerini sergilemekten kaçınmazlar.

EMEP'in sergilediği oportünist ve gerici 1 Mayıs inisiyatifi bu türden güncel bir örnektir. Evrensel gazetesinin haberine göre EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros ve Şişli İlçe Başkanı Hazan İlik'ten oluşan bir heyet DİSK'i ziyaret etmiş.

EMEP heyetinin DİSK'i ziyaretinin amacı nedir? Seyit Aslan'ın muhatabı DİSK temsilcilerine "İstanbul'un 1 Mayıs için seçeneksiz bırakılmaması gerektiği söylemi"nde amacın ne olduğu anlaşılıyor. Önce devrimciler, sonra KESK ve DİSK İstanbul'da 1 Mayıs kutlamasının adresi olarak Taksim'i gösterdiler, dahası izin için başvurmayacaklarını da açıkladılar, görünüşe göre kararlı bir tavır içerisindeler. İstanbul'da 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak genel bir eğilim haline gelmiş bulunuyor. Demek ki, İstanbul'da 1 Mayıs için seçeneksizlik söz konusu değil!... Bilakis seçenek hazır!

Peki EMEP heyetinin kaygısı nedir? Ne elde etmek istiyor?

Seyit Aslan diyor ki, "Taksim'e on binlerle yüz binlerle girelim bunda hiçbir sıkıntı yok" şaka gibi sözler değil mi?.. Ve devamla ekliyor, "ancak Taksim meselesinin toptan 1 Mayıs'ın üstünü kapatmasına da müsaade etmeyelim." Yani örneğin başka bir alan için izin başvurusu yaparak DİSK'in Taksim beyanının içeriğini boşaltmak istiyor.

"Taksim meselesi" nedir, bu nasıl bir dil?!

"Taksim meselesinin toptan 1 Mayıs'ın üstünü kapatmasına müsaade etmeyelim" de ne demek?!..

Heyetin "Taksim meselesi" dediği, İstanbul'da 1 Mayıs'ın 1 Mayıs meydanında yani Taksim'de kutlanması oluyor ve EMEP heyeti buna karşı olduğunu "ifade" ediyor. Ama oportünizm bunu dosdoğru, her işçinin anlayacağı sade bir dille 2024 1 Mayıs'ının Taksim Meydanı'nda yapılması planına karşı olduğunu söyleyerek yapmıyor! Spekülatif bahaneler üretiyor, sözcük oyunlarına başvuruyor vb. Haberi okurken Lenin'in demagogların işçi sınıfının en kötü düşmanları olduğu şeklindeki çarpıcı tespit ve uyarısı insanın aklına düşüyor!

"Taksim 1 Mayıs'ın üstünü kapatır mı"? Oportünizm işçi sınıfı içerisindeki geri eğilimlerle buluşmak için gözlerimizin içine baka baka hakikatleri çarpıtıyor... Bilakis Taksim 1 Mayıs'ın "üstünü açar", 1 Mayıs'ı işçi sınıfı içerisindeki en geri eğilimlerin, halk kitlelerinin en geniş kesimlerinin görebileceği, duyabileceği, hissedip etkileneceği; işçi sınıfı ve emekçilerin, halklarımızın 1 Mayıs'ta haykırdığı en yaşamsal talepleri, sloganları onların önüne koyarak düşünce ve duygu dünyalarına, ufuklarına sokacak hale getirir!

İstanbul'da 1 Mayıs'ın 1 Mayıs Meydanı'nda kutlanması söz konusu oldu mu oportünistler inanılmaz bir hızla apolitize oluyorlar. Öyle ya, ha Taksim ha Maltepe ya da Beykoz çayırları ne fark eder, alan fetişizmi yapmaya ne gerek var, önemli olan 1 Mayıs'ın "daha kitlesel" olmasıdır!.. Zaten "daha kitlesel"lik her derdin devasıdır! İstanbul 1 Mayıs alanını "herhangi bir kentte herhangi bir alan gibi sunmak, açıkça Türkiye'de 1 Mayıs'ın tarihsel, sınıfsal ve devrimci politik içeriğini boşaltmak demektir.

EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, "Biz de isteriz elbette Taksim'de 1 Mayıs olmasını, 1 Mayıs Taksim'de olduğu takdirde gelmeyeceğiz diye bir düşüncemiz yok, ancak yaygın 1 Mayıs tartışmalarını Taksim tartışmalarından daha öne çıkarmak gerektiğini düşünüyoruz. Taksim tartışmaları ister istemez maalesef tüm Türkiye'yi bir tartışmaya boğuyor." Aaaa ne kadar güzel, EMEP de İstanbul'da 1 Mayıs'ın Taksim'de olmasını istermiş! Hatta "1 Mayıs Taksim'de olduğu takdirde gelmeyeceğiz, diye bir düşünce"leri de yokmuş!.. Maşallah ne kadar da net bir sınıfsal duruş! Ama geliriz, geleceğiz de demiyorlar, diyemiyorlar işte!!!

"1 Mayıs tartışmalarını Taksim tartışmalarından daha öne çıkarmak gerek"iyormuş! Bravo ne kadar etkili, çarpıcı ve ikna edici bir açıklama! Taksim tartışması ne? 1 Mayıs tartışması değil mi? Herhangi bir kutlama etkinliğini mekansız tasavvur edebiliyor musunuz? Biz edemiyoruz! Sayın EMEP heyeti siz 2024 İstanbul 1 Mayıs kutlamasının hangi mekanda yapılmasını uygun buluyorsunuz? Bakın devrimciler, KESK, DİSK ve diğer birçok kurum görüşünü açıkladı. Siz neden açıklamıyorsunuz? Hem kendi önerinizi açıklamıyorsunuz, hem de 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması hazırlıklarını etkisizleştirmeye, güçten düşürmeye, baltalamaya çalışıyor ve keza Taksim'in yani 1 Mayıs'ın tarihi, sınıfsal ve politik içeriğini boşaltmak için kampanya yürütüyorsunuz! İşçi sınıfı içerisindeki en geri eğilimlerin sözcülüğünü ve politikasını yapıyorsunuz!

Her kentte işçiler emekçiler, devrimciler, sosyalistler, parti, sendika, dernek vb. kuruluşlar 1 Mayıs'ın hangi alanda kutlanacağını tartışıyor, belirliyor. Kentlerde bu alanlar genellikle de biliniyor, belli. İstanbul'da 1 Mayıs'ın nerede kutlanacağını tartışmanın tuhaf bir yanı yoktur. Ama İstanbul'da 1 Mayıs'ın nerede kutlanacağı "tartışmalıdır"? Neden? Bu işçi sınıf ile faşist rejim arasında mücadelenin konusudur ve EMEP heyeti kabul etsin ya da etmesin, işçi sınıfı için propaganda, ajitasyon, örgütlenme ve demokratik eylem özgürlüğünün konusu ve çok önemli barometresidir. Böyle olduğu içindir ki özgürlükten yoksun bütün toplumsal kesimler 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasıyla ilgilidir!.. EMEP İstanbul İl Başkanı, "Taksim tartışmaları ister istemez maalesef tüm Türkiye'yi bir tartışmaya boğuyor" derken, nefret ettiği bir gerçeği de itiraf etmiş oluyor.

EMEP Genel Başkanı diyor ki, "İhtiyacımız olan 5 bin kişilik bir Taksim 1 Mayıs'ı değil. 1 Mayıs'ı daha kitlesel gösterilere açık hale getirecek yol ve yöntemlere ihtiyacımız var." Taksim'e bir başka alana göre daha az kitle katılımı olacağı nereden çıkartılıyor, neye dayandırılıyor? O meçhul!.. O zaman Taksim'e gelen 5 bin kişi ile Maltepe'deki 50 bin kişilik mitingin siyasal özgül ağırlığını, yayacağı mesajı, siyasi etki gücünü, keza rejim üzerindeki siyasi baskı gücünü, işçi sınıfı ve ezilenlere kazandıracağı özgüveni, moral motivasyonu da tartmak gerekir! Aradaki nitelik farkını anlayabiliyor musunuz! Taksim yönelimini nasıl önlerizi, nasıl zayıf düşürürüzü misyon edinenler; bu yolda tasalanan ve de uykusu kaçanlar, burjuvaziyi ve faşist rejimi zorlamayı, işçi sınıfı ve emekçilerin, halklarımızın politik özgürlük mücadelesini İstanbul'da 1 Mayıs Taksim kaldıracıyla yükseltmeyi asla anlayamazlar. Taksim onlara kazanılması gereken bir politik mevzi olarak değil; hep bir bela, savuşturulması gereken bir felaket olarak görünür!

Oportünistlerin, reformistlerin kaygılanmasının hayra alamet olduğunu anlamak, bilmek gerekir. İstanbul'da 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamayı hedefleyen ve hazırlayan devrimciler, birleşik mücadele güçleri, direnişçi sendikalar daha büyük bir kararlılıkla Taksim'e örgütlenmelidirler. Bir kez daha Taksim'i kazanmak politik özgürlüğü kazanma ve faşist şeflik rejimini yıkma mücadelesinde çok önemli bir hamle olacaktır. İşte tam da bu nedenle "Taksim için ayağa kalk" demenin zamanıdır! 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyenlere çağrımızdır; reformistlere inat hiç zaman kaybetmeden her fabrikada, her semtte, her sokakta, her okulda Taksim'e gidişi örgütleme komiteleri kurun!..