HDK ve HDP neyimize yetmiyor?
HDK ve HDP fikriyatında kendi özgün niteliğini kazanmış ve ona da hayatiyet veren, ezilenlerin evrensel insanlık değerleri etrafında politikleştiği ve özneleştiği tarihsel dip akıntısı var. HDK ya da HDP aidiyeti taşıyan politik muhataplıklar açısından, toplumsal ve siyasal devrimci demokratik dönüşümün çok katmanlı görevleri bağlamında, bu misyonlar ve mevziler aracılığıyla kazanılabilecek şeylerin neler olduğu konusundaki kafa açıklığı meselesi olarak da bakmak gerekir.
HDK ve HDP'yi var eden paradigmanın öz niteliklerinden biri de, Kürt özgürlük mücadelesi ve Türkiyeli sol, sosyalist ve demokratik hareketin güç ve birikimlerinin demokratik siyaset zeminli örgütlü birliği olması değil mi?
Bu öz, "toplumsal olanın siyasallaştırılması, siyasal olanın toplumsallaştırılması" hareketi ve eylemi üzerinden örgütlü halk özneleşmesini devrimci demokrasinin siyasal gücü haline getirme hedefine bağlı değil mi?
Bu hareket, sistemin, yani kurumsallaşmış kapitalist-faşist toplumsal ve siyasal yapılanma ve araçlar üzerinden hegemonyasını sürdüren iktidar güçlerine karşı, demokratik toplumun inşa hareketi değil mi?
Bu hareket, sistem hegemonyasının, ulusalcı-laik ve milliyetçi-muhafazakâr eksende kurumsallaştırılan ve işletilen iki tarihsel ideolojik-politik egemenlik kutbu karşısına, halkların, ezilenlerin 3. yolu, cephesi ya da kutbu olarak kendini ilan etmedi mi?
Demokratik Cumhuriyet'e geçiş mücadelesi 3. yol yürüyüşünün hedef menzili içinde tanımlanmış değil mi? Sömürülenlerin ve ezilenlerin sistem karşıtı birleşik hegemonya gücünü, "Yeni Yaşam" felsefesine dayanarak kurma iddiasıyla anti kapitalist, anti faşist perspektifli "Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü" toplumsallaşma ve siyasallaşma programı ve çizgisi ortaya konulmadı mı?
Bu program ve çizgi; Devlete karşı toplumun güçlendirilmesinin, Demokrasinin halka ait kılınmasının, Demokrasiyi sandığa, güdük parlamenter temsil araçlarına indirgeyen değil, meclislere/komünlere dayalı halkın toplumsal öz örgütlenme sistemine ve iradesine bağlamasının, Faşizmi durdurulması, püskürtülmesi, yenilgiye uğratılması için, esası ve temeli, toplumsal ittifakının sağlanması mücadelesine bağlanmış olan demokrasi ittifakının kurulmasının, Bunun, emek ve özgürlük güçlerinin yerel örgütlenme temelinde birliğiyle, yani halkların doğrudan demokrasi mekanizmaları ve araçlarıyla faşizme karşı ittifaklaşmasıyla sağlanabileceğinin… kolektif aklını ve iradesini temsil etmiyor muydu?
Bu program ve çizgi; HDK ya da HDP'yle aidiyet ilişkisi kurmuş bulunan politik ve toplumsal öznelerinin hareket içinde bağımsız varoluş iradeleriyle birlikte yer almaları güvencesini, ve fakat, HDK'li ya da HDP'li de olmak nezdinde daha kolek- tif bir tarihsel misyon düzleminde konumlanmış olma esasına bağlı olarak, varoluşsal gerçekleşme iradelerinin toplumsal, politik ve örgütsel kapsamıyla birleşik harekete aidiyetin ihtiyaç, sorumluluk ve görevlerince de belirlenmesini, Bu tarihsel düzlem konumlanışının zorunlu ön koşulu olarak, hareketin kolektif büyütülmesi ve güçlendirilmesiyle, bağımsız öznelerin büyümesi ve güçlenmesi ilişkisinde karşıtlaşmayı aşan, ama aynı zamanda hareketin kolektif geliştirilmesinin öznelerin kendilerini gerçekleştirmelerinin de yatağı olacağını… Belirlemiyor muydu?
Bunca hatırlatma ve soru! "Bu zamanda" ve neden? "Bu zamanda", çünkü HDK ve HDP kendi tarihsel süreçleri içindeki belki de en kritik Genel Kurul'larına doğru yol alıyorlar. Çünkü "bu zamanlar", HDK ve HDP'nin bağlı oldukları kurucu fikirlerin ve özgün misyonlarının taşıdığı hayati önemin çetin bir sınavdan geçtiğine tanıklık ediyoruz. Dolayısıyla, "bu zamanlar"ın, durumun sıradanlaştırılmasına, hafifleştirilmesine ve geçiştirilmesine tahammülü yoktur.
HDK ve HDP'de biriktirilmiş devrimci akıl, ya bu misyonlarla olan bağında zaman içinde açığa çıkmış, birikmiş geriliklerinin ve gerilemelerinin üstesinden gelen öz eleştirel bir yenilenmeyi, dönüşümü örgütleyecek ya da bunu başaramadığı ölçüde, "bu zamanlar"ın sicili tarihin vasat defterine kayıtlı kalma olarak geçecek. Neden peki? Çünkü, mesele, HDK ve HDP misyonlarının "bu zamanlara" karşı dayanıksız çıkışı ya da oluşu değildir. Kapitalizmin sistemsel krizinden doğan sermaye saldırganlığının, faşist zorbalığın sınır tanımaz zulmü ve kıyıcılığının, savaşın ölüm ve acı biriktiren yıkıcılığının yiyip bitirdiği, imkânsızlaştırdığı, gereksizleştirdiği bir program ve çizgi gerçekliğiyle karşı karşıya olduğumuz falan da yok.
Tam tersine, "bu zamanlar"da dünya, Türkiye ve Kürdistan halklarının, kadınlarının ve ezilenlerinin eşitlikçi, özgürlükçü demokratik ve devrimci mücadeleler, direnişler ve isyanlar içinde birleştiği küresel sistem karşıtı yeni bir yaşam ve dünya aradığı, talep ettiği tarihsel dalgalar var. Özcesi, HDK ve HDP fikriyatında kendi özgün niteliğini kazanmış ve ona da hayatiyet veren, ezilenlerin evrensel insanlık değerleri etrafında politikleştiği ve özneleştiği tarihsel dip akıntısı var. Rojava halklarının bin bir emekle ve fedakarlıkla kurduğu, kanı ve canıyla savunduğu toplumsal hayat ve hakikat çizgisi, işte tam da HDK ve HDP fikriyatının da beslendiği bu değerlerin taşıyıcısı olarak var oldu, "bu zamanlar"da. O halde "bu zamanlara", HDK ya da HDP aidiyeti taşıyan politik muhataplıklar açısından, toplumsal ve siyasal devrimci demokratik dönüşümün çok katmanlı görevleri bağlamında, bu misyonlar ve mevziler aracılığıyla kazanılabilecek şeylerin neler olduğu konusundaki kafa açıklığı meselesi olarak da bakmak gerekir.
Bu mesele, tek tek muhatapların pozis- yonları arasındaki farklılıklardan öte, genel bir durum olarak vardır ve gerçektir. Süreçsel olarak ele alındığında, bu misyonlarla muhataplık ilişkisinin stratejik gerilemeye tekabül eden bir eğilim olarak geliştiği bir vakadır. Başka bir ifadeyle, bu misyonlar aracılığıyla örgütlenmiş kolektif aklın gücü, yani stratejik potansiyel ve olanak, paradoksal biçimde, kendine karşı bir yabancılaşma etkinliği üretir hale evrilmiştir. Böyle olmuştur çünkü aklın gücünün/stratejinin somutluğunun, yani onun hayat bulmasının, hayatın içinde ilerlemesinin aracı, biçimi ve yöntemi olarak politikada, örgütlenmede ve eylemde taktik kuvvet oluşturmak, yani gücün aklını kolektif olarak harekete geçirmek söz konusu olduğunda esasen vasatlık aşılamamıştır. Aklın gücü, aidiyet ilişkisinin kolektif mantığı ve hukuku gereği, muhataplarına, olanaklı olan her yerde ve alanda gücün aklını açığa çıkarma, harekete geçirme ve örgütleme sorumluluğu ve görevini yüklerken bu, kendi için var olmayla, misyonlar için var olma arasındaki ilişkiyi, stratejik bağıntısından uzaklaştıran ya da koparan ve daha çok, kendi için var olma lehine "seçmeci" bir tercih olarak pratikleşmiştir.
Sonuç; kaçınılmaz olarak ve "garip" biçimde, HDK ya da HDP'nin yetmezliği üzerine -ama bunların da gerekli olduğunu reddetmeden!- zaman içinde giderek "dışsallaşan" tespitler eşliğinde, daha stratejik, daha iddialı, daha geniş birlikler gerektiğine karar kılmak ve kendine bir rol biçmek! "Ya yeni bir yol açmak ya yeni bir yol bulmak" zorunluluğu olsaydı bile mesele, çözümü, "bu zamanlar"da da 3. yolu hep birlikte, kararlıca yürümekte bulurdu aklın gücünü, gücün aklıyla buluşturan yetenek ve kuvvet. "Bu zamanda", bunca hatırlatma ve soru, buna hizmet etsin diyeydi.