18 Mayıs 2024 Cumartesi

Gülüm: Genelge şiddeti değil, şiddetin görünmesini önlemeye çalışıyor

HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı genelgenin, kadınlar aleyhine olabilecek kimi düzenlemeler içerdiğini belirtti. Genelgenin 5. maddesine dikkat çeken Gülüm, 'gizliliğin ihlali'ne yapılan vurguyla kadına yönelik şiddetin görünürlüğünün, davaların takip edilmesinin ve sosyal medya üzerinden oluşturulan baskının engellemesinin amaçlandığını belirtti.

Kadına yönelik erkek şiddeti önlenemiyor. Kadınların yaşadıkları sistematik şiddete karşı koruma kararları etkisiz. 

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'nde Eskişehir'de yaşamını yitiren Ayşe Tuğba Arslan'ın yaşadıkları devletin çözümsüzlüğünü gösterir nitelikteydi. Arslan, 23 kez suç duyurusunda bulunmuştu. 5 Temmuz 2019'da Ankara aile mahkemesine başvurarak "Ölümüm gerçekleşince mi bana yardım edeceksiniz" tepkisinde bulunan Ayşe Tuba Arslan, boşandığı Yalçın Özalpay tarafından satırla ağır yaralandı, 40 gün sonra yaşamını yitirdi. 

Emine Bulut da katledilmeden 25 dakika önce karakola giderek tehdit altında olduğunu söylediği iddianamesinde yer aldı.

94 KADIN KORUMA ALTINDA ÖLDÜRÜLDÜ
Şiddete karşı kolluk güçlerine veya yargıya başvurmanın yeterli olmadığı görülüyor. Koruma kararları bile yetersiz kalıyor. 

İçişleri Bakanlığı'nın verilerinde de görmek mümkün. İçişleri Bakanlığı'nın CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in soru önergesine verdiği yanıta göre son 5 yılda devlet koruması altında olan 94 kadın hayatını kaybederken aynı dönemde yaşanan 1 milyon 15 bin 337 kadına karşı şiddet vakasında toplam 1890 kadın öldürüldü.

KADINLARIN TALEBİ GENELGEYİ HAZIRLATTI
Kadın örgütleri ve kadın hakları savunucuları, şiddetin önlenmesinde bir adım olarak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un  uygulanmasını talep ediyor. Bu yıl ki 25 Kasım eylemlerinde de temel gündemlerden birini bu talep oluşturdu.

Tepkilerin bir sonucu olarak Adalet Bakanlığı 17 Aralık'ta "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması Genelgesi" yayımladı. Genelgede "Aile kurumu, toplumun en küçük birimi olup toplumsal yapının temeli ve geleceğimizin teminatıdır" değerlendirmesi altında, aile bireylerinin korunmalarına yönelik düzenlemeler hatırlatılıyor.

Genelge iki başlıktan oluşuyor. "Aile içi ve kadına karşı şiddet suçlarına ilişkin yürütülen soruşturmalarda" başlığı altında 7 madde yer alıyor. Bu bölüm şikayet başvuruları ve soruşturmanın yürütülme aşamalarında yapılması gerekenler yer yer alıyor. Savcılıklar bünyesinde "Aile içi ve kadına yönelik şiddet bürosu" kurulması, uzmanlaşmış savcıların çalışması, delil ve belgelerin eksiksiz toplanması vb. uyarılarda bulunuluyor.

"Tedbir karar ve uygulamalarında yukarıda belirtilen uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri gözetilerek" başlıklı ikinci bölümde ise adına yer verilmese de İstanbul Sözleşmesine ve 6284 sayılı kanunun ilgili maddelerine göndermeler yapılıyor.

ÖNCELİKLE KADINLAR İÇİN BÜTÇE AYRILMALI
Peki bu genelge erkek şiddetini önleyebilir mi?

HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, genelgenin yeni bir söylemediğine dikkat çekiyor, "İstanbul sözleşmesinin ve 6284 sayılı yasanın gereği olarak yapılması gerekenleri hatırlatıyor" diye ekliyor. Genelgenin kapsamının İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın hatırlatılması anlamında da çok dar ve çözüm üretecek güçte olmadığını söyleyen Gülüm, bunun için özel bir bütçenin ayrılması gerektiğine dikkat çekiyor. 2020 bütçe görüşmelerini hatırlatan Gülüm, "Bütçede yine kadının adının olmadığını görüyoruz. Bir kadın bakanlığı yok iken aynı zamanda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yaklaşımı da bütçeden çıkarılmış durumda. Geçen yıl için kadınlara ayrılan cüzi bütçenin dahi kadınlar için kullanılmadığını da bu bütçe görüşmelerinde sunulan raporlardan öğrendik" bilgisini verdi.

KADINLARIN ALEYHİNE MADDELER VAR
Adalet Bakanlığı'nın genelge hazırlanmasını olumlu bir gelişme gibi sunmasına rağmen bazı düzenlemelerin aleyhte olduğuna dikkat çeken Gülüm, birinci bölümdeki 5. maddeye ve ikinci bölümdeki 2. maddeyi örnek gösterdi. 

Gülüm, 5. maddede yer alan "Kural olarak gizli olan soruşturma evresiyle ilgili ifade, tutanak, belge, ses ve video kaydı gibi delillerin internet ve sosyal medya gibi platformlarda paylaşılmasının önüne geçilmesi, kanuni zorunluluk nedeniyle gizli tutulan bilgilerin üçüncü kişilere verilmesinin, Türk Ceza Kanununun 285. maddesi uyarınca 'gizliliğin ihlali' suçundan sorumluluk doğuracağının bilinmesi" düzenlemesinin kadına yönelik şiddeti görünmek kılacağı uyarısında bulundu.

Gülüm şöyle devam etti: 

"Uzun süredir iktidar düzenlemeler ile gizlilik kararları ile duruşmaya katılımları azaltarak kadın cinayetlerini kamuoyunun gözünden kaçırmaya çalışıyor. Görünürlükten, kadınların davaları takibinden kamuoyu ve sosyal medya üzerinden oluşturulan baskıdan rahatsızlar ve engellemeye çalışıyorlar. Biliyorlar ki bu takip bir yandan kadın katillerinin erkek yargı eliyle cezasızlıkla ödüllendirilmesini engellerken, diğer yandan da iktidarın kadın düşmanı politikalarını teşhir ediyor. Kadınların özgürlük mücadelesini büyütüyor.

"Yine genelge göre 'şiddet gördüğü iddiası ile cumhuriyet savcılığına müracaat eden kişilerin ayrıntılı beyanları alındıktan sonra, aile, çalışma ve sosyal hizmetler il müdürlüğünden 6284 sayılı kanunun 15'inci maddesi uyarınca ayrıntılı sosyal araştırma raporu talep edilecek' kısmı da problemli. Eğer bu kadınlar lehine koruma ve tedbir kararlarının verilmesi için istenecekse süreci uzatacak ve açıkça 6284 sayılı yasaya aykırı olacaktır. 6284 sayılı yasa durumun aciliyeti ve riski gereği herhangi bir delil aranmadan beyan üzerine koruma ve tedbir kararı verilmesini öngörüyor. Bu düzenleme ise delil aramaya götürür ki kadınların cinayetlerinin önünü açacaktır. Zira tehlike anında verilmeyen kararlar şiddeti engelleyemez."

ÖNCELİKLE ŞİDDETİN KAYNAĞI TESPİT EDİLMELİ
Gülüm, genelgenin artan kadın cinayetlerine yönelik kadınların tepkisini dindirmek ve oyalamak üzerine kurulduğunu söyledi ve yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: 

"Kadın cinayetlerini engellemek isteyen iktidarın, öncelikle kadın cinayetlerini gizlemek bireysel bir suç olarak göstermek yerine, kaynağını tespit etmesi gerekiyor. Erkek egemenliğinden kaynaklanan kadın cinayetlerini engellemek için kadın erkek eşitliğini yaratacak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor. Boşanmayı engelleyen, aileyi koruyan nafaka hakkını dahi ortadan kaldırmaya çalışan yaklaşımlardan vazgeçip kadını koruyan bir yaklaşım geliştirmesi gerekiyor."