18 Nisan 2024 Perşembe

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri soruldu

Diyarbakır, İzmir ve Batman'da yapılan eylemlere gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu, faillerin yargılanması istendi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ile kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" talebiyle bir kez daha bir araya geldi. Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsanlık Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınları, 694'üncü haftada Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un faillerini sordu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan'nın katıldığı açıklamada konuşan İHD Şube Eşbaşkanı Abdulah Zeytun, Anayasa Mahkemesi'nin  (AYM), 2015 yılında Cizre'de polislerce katledilen Nihat Kazanhan dosyasında geçtiğimiz gün verdiği   "yargılamanın yeniden yapılması" kararını hatırlatarak, "AYM'nin bu kararı, faili belli siyasi cinayetlerde de uygulansın" dedi.

İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım, Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'un hikâyesini okudu. Yıldırım, şunları belirtti, "Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak 21 Mart 1995'de polisler tarafından gözaltına alınıp, Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul TEM Şube Müdürlüğü'ne götürülen Hasan Ocak başında Bayram Kartal'ın olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulanır. Her yerde Hasan'ı arayan ailesi, arkadaşları ve İHD tüm resmi kurumlardan 'bizde yok' cevabını alır. TBMM, başbakanlık, bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler, Adli Tıp Kurumu nezdinde yapılan girişimlerde hiçbir resmi bilgiye ulaşılamaz. Ancak Hasan ile aynı zamanda İstanbul TEM Şubesi'nde gözaltında bulunan iki kişi, onu şubede gördüklerini, başka iki kişi ise Hasan Ocak'ın ismini gözaltındayken parmak izi listesinde gördüklerini açıklamışlardır. Başka bir tanık ise şubede bir hareketlilik olduğunu, polislerin 'Hasan Ocak getirildi' şeklinde konuştuklarını söylemiştir.

Rıdvan Karakoç'un ise 34 yaşındayken İstanbul'da siyasi partiler ile sanat ve kültür kurumlarında çalışmalar yürütüyordu.  Rıdvan'ın evine giden polisler, Rıdvan'ın ailesini tehdit etmiş ve 'Rıdvan'ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz' demişti. 15 Şubat 1995'e tarihinden sonra Rıdvan ile bağlantı kesildi, evin çevresindeki polis ablukası kalktı ve polis baskınları son buldu."
 
Türkiye'yi ayağa kaldıran, yurt dışında da ses getiren 58 günlük arayışın sonunda devletin tüm engellemelerine karşı, Hasan Ocak'ın ağır işkence izlerini taşıyan ve "meçhul kişi" olarak işlem gören bedenine, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaşıldığını belirten Yıldırım, "Bu gerçek karşısında dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu 'Toplumdan hükümet adına özür diliyorum' dedi. Karakoç Ailesi de tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları 'Bizde yok' cevabını verdi. 110 gün süren ısrarlı bir arayışın ardından Rıdvan Karakoç'un işkence izlerini taşıyan bedenine de Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaşıldı. Ailesi her yerde Rıdvan'ı ararken onun cansız bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtiği, günlerce Adli Tıp Kurumu'nda bekletildikten sonra emniyette parmak izi olmasına rağmen 'kimliği meçhul kişi' olarak gömüldüğü açığa çıktı" diye belirtti.

Sorumlular hakkında yapılan suç duyurularının takipsizlikle sonuçlandığını belirten Yıldırım, "İç hukuk yollarının tükenmesi sonrası AİHM'e başvuruda bulunuldu. Ancak AİHM'in 15 Temmuz 2004 tarihinde verdiği  'Hasan Ocak soruşturmasının etkili olmadığı için Sözleşme'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin usul yönünden ihlal edildiği' yönündeki kararına rağmen, Beykoz Cumhuriyet Savcılığınca başlatılan soruşturma ise 20 yıllık zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı. Aynı şekilde Beykoz Cumhuriyet Savcılığı'nın takip ettiği dosyada Rıdvan Karakoç'u kaybedenlerin ortaya çıkarılmasına, yargılanarak cezalandırılmasına imkân verecek etkinlikte de bir soruşturma yürütülmedi" dedi.


 
BATMAN
Batman'da ise kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Batman Şubesi, eylemlerinin 531'inci haftası kapsamında Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartını taşıyan tutuklu yakınları, ayrıca kayıpların fotoğraflarını taşıdı.

İHD Şube Eşbaşkanı Devran Yıldız, kayıpları haftası olduğunu belirterek, "Zorla kaybettirme uygulamaları ile yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin devlet ve siyasal iktidarlar, bugüne kadar sorumluluklarını kabul etmedikleri gibi kayıp yakınlarının adalet ve hakikat talepli barışçıl eylemlerini  'güvenlik'  gerekçesi ile yasaklamaktadır. Faillerin yargılanması için uzun yıllardır kayıp yakınları ve cumartesi anneleri ile birlikte yürüttüğümüz mücadelemizde, çeşitli engeller çıkartmaktadır" dedi.

İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları tarafından İstanbul, Diyarbakır, Batman gibi pek çok kentte adalet talebiyle uzun yıllardır eylemler düzenlendiklerini kaydeden Yıldız,  insan hakları savunucuların şu taleplerini sıraladı:
🔹 "Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
🔹 Toplu mezarların Minnesota Protokolü çerçevesinde usulüne uygun açılması ve faillerin yargı önünde hesap vermesi sağlanmalıdır. 
🔹 Hükümeti, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme"yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
🔹 Türkiye'nin Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsüne taraf olması gerektiğini hatırlatıyoruz.
🔹 İçinde bulunduğunuz zaman diliminde en son Cemil Kırbayır dosyasında olduğu gibi geçmişte yaşanmış birçok katliam ve kayıp davaları maalesef bugün zaman aşımına uğramış durumdadır. Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz. 
🔹 Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için 'Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu' kurulmasını talep ediyoruz."

İZMİR
İHD İzmir Şubesi ise, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla eski Sümerbank önünde açıklama yaptı. "Kayıplar vicdandır sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede" pankartları taşınan açıklamada, kayıpların fotoğrafları taşındı. Çok sayıda kurum ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı bu haftaki eylemde, 1995 yılında Diyarbakır'da gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan İHD üyesi Edip Aksoy ile yurttaş Orhan Cingöz'ün akıbeti soruldu.

Aksoy ve Cingöz'ün kayıp hikayesini okuyan Şube Yöneticisi Caner Canlı, "İHD üyesi Edip Aksoy ailesi Lice'ye bağlı Zenge köyünde oturuyordu. Köydeyken Edip birkaç kez askerler tarafından gözaltına alınarak, yoğun işkence gördü. Baskılar nedeniyle Diyarbakır'a yerleştiler. Edip Aksoy 7 Haziran 1995 tarihinde ektikleri tütünü satmak için Melikahmet'teki dükkanına gitti ve bir daha geri dönemedi. O gün Edip, 23 yaşındaki Orhan Cingöz ile birlikte Diyarbakır'ın Dağkapı semtindeki Yeşilçınar çay bahçesinde giysi satan Bilal Ulusoy ile konuşurlarken yanlarına gelen Renault marka bir otomobilden inen ve kendilerini polis olarak tanıtan üç silahlı ve telsizli kişi tarafından önce kimlikleri alındı, daha sonra araca bindirilerek götürüldü. Araç hareket halindeyken, Aksoy ve Cingöz'ün köylüsü Cemal Bektaş ikisini aracın içinde gördü. Aksoy ve Cingöz 27 yıldır kayıp."

JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan'ın Cingöz ve Aksoy'un işkenceyle sorgulandıktan sonra katledilip Cizre-Silopi Karayolu'nda Cudi Dağı tarafındaki dere kenarına gömüldüklerini itiraf ettiğini söyleyen Canlı, İHD heyetinin 6 Temmuz 2005 tarihinde Aksoy ve Cingöz'ün gömüldüğü belirtilen Silopi ilçesi Kortik köyündeki yere gittiğini hatırlattı. Canlı, heyetin olay yerinde incelemelerde bulunduğunu, çevrede yaşayanların bilgisine başvurarak, topladığı bilgiler ışığında Silopi Cumhuriyet savcısı ile görüşme yaptığını ifade etti.

Canlı, devamında yaşanan gelişmelerin sonuçsuz bırakıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti: "Silopi Cumhuriyet Savcılığı'nın aynı tarihlerde belirtilen köyün Bozemir Deresi kenarında kimliği tespit edilemeyen iki ceset için dosya tanzim edildiğini, görevsizlik kararı ile birlikte dosyanın 31 Haziran 1995'de Silopi Kaymakamlığı'na gönderildiğini söyledi. Silopi Belediye Başkanlığı'nın mezarlıklardan sorumlu birimi ile yapılan görüşmede de 28 Haziran 1995 tarihinde Silopi Savcılığınca defnetmek üzere iki kimliği belirsiz cesedin teslim edildiğini, bu cesetlerin aynı gün 38-39 nolu kabirlere defnedildiğini söyledi ama Edip Aksoy'un ve Orhan Cingöz'ün cenazeleri ailelerine teslim edilmedi."