5 Kasım 2025 Çarşamba

'Göçmen krizi değil, bir sınır krizi'

Bodrum açıklarında 24 Ekim gecesi en az 17 göçmenin katledildiği tekne kazasına ilişkin Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması yaptı. 

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 24 Ekim gecesi Bodrum açıklarında en az 17 mültecinin katledilmesine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesinde basın toplantısı düzenledi. Açıklamanın yapıldığı salona, "Sınırlar öldürür, sessizlik öldürür" pankartı asıldı. Basın metnini Yıldız Önen okudu. 

Önen, 24 Ekim gecesi Muğla'nın Bodrum açıklarında yaşanan katliamı şu cümlelerle hatırlattı: "24 Ekim gecesi Muğla'nın Bodrum açıklarında batan bir teknede en az 17 göçmen hayatını kaybetti, iki kişi kurtarıldı. Hayatta kalan göçmenlerin ifadelerine göre teknede 18 kişi bulunuyordu; ancak arama kurtarma çalışmaları devam ettiği için bu sayının daha yüksek olabileceği tahmin ediliyor."

'YETKİLİLERDEN NET BİR AÇIKLAMA YAPILMADI'
Yetkililerin yaşananlara dair net bir açıklama yapmadığını bu yüzden de sınırlı bilgiye sahip olduklarını dile getiren Önen, "Hayatta kalanlar bir Genel Sağlık Sigortasına (GGM) gönderildi mi? Hukuki desteğe erişimleri oldu mu? Yoksa sınır dışı mı edildiler? Muğla Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, olay 24 Ekim'de 112 Acil Çağrı Merkezine gelen ihbar üzerine ortaya çıktı. Kurtarılan göçmenin ifadesine göre, Bitez bölgesinden lastik botla yola çıkan göçmenler, botun su almaya başlamasının ardından yaklaşık 10 dakika sonra denize düştü" diye konuştu.

'KAZA DEĞİL, KAR HIRSI'
Bu tür ölümlerin, medyada sıkça dile getirildiği gibi "tekne kazaları" değil, kar odaklı güvenlik politikalarının ve insan onurundan çok karı ön planda tutan neoliberal politikaların sonucu olduğunu  belirten Önen, "Bugün Bodrum kıyılarında kaybettiğimiz insanlar ne denizi bir macera olarak seçtiler, ne de ölüm riskini göze alacak kadar umursamadılar. Yaşam hakkını gasp eden ve sınırları duvarlar ve dikenli tellerle örerek insanlığı boğan bir sistemin kurbanı oldular" dedi.

'YAŞANANLAR, DEVLETLERİN GÖÇ POLİTİKALARININ SONUCUDUR'
Yaşanan bu katliamın sebebinin devletlerin insanları korumak yerine sınırlarını korumayı tercih ettiği bir sistem olduğunu belirten Önen, "AB'nin göçmenlerin hayatlarını korumak yerine sınırlarını korumaya milyonlarca avro ayırması, bu ölümlerin doğrudan nedenidir. Güvenlikleştirilmiş sınır politikalarından faydalanan şirketler, çoğu zaman Küresel Güney'de terör ve yerinden edilmeye yol açan silahları serbestçe satan şirketlerle aynıdır" diye konuştu. Her yıl binlerce insan AB'nin dış sınırlarını koruma adına denizin altına gömüldüğünü hatırlatan Önen, "Uluslararası Göç Örgütü'nün verilerine göre, 2014'ten bu yana sadece Orta Akdeniz'de 23 binden fazla göçmen hayatını kaybetti veya kayboldu. Bu ölümler kaza değil, politika kaynaklı ölümler, yani önlenebilir nitelikte" dedi. Önen, olayın Türkiye ve Avrupa'nın göç politikalarının insan hayatını ne kadar değersizleştirdiğinin acı bir kanıtı olduğunu belirterek, "Göçmenler yıllardır barınma, çalışma, eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılıyor; yasal yollar kapatıldığı için ölüm cezasına çarptırılıyorlar. Bu ölümler artık sıradan bir haber değil, hepimizin ortak utancı" ifadelerini kullandı. 

TALEPLER SIRALANDI
"Sınırların değil, insanların yaşamasını istiyoruz" diyen Önen, şu talepleri sıraladı:
🔹"Türkiye ve Avrupa Birliği, geri kabul anlaşmasını derhal feshetmeli, insanları ölüm koridorlarına sürükleyen bu işbirliğini sonlandırmalıdır.
🔹Türkiye ve AB, göçmenler için insani koridorların açılması ve vize düzenlemelerinin kolaylaştırılması da dahil olmak üzere güvenli ulaşım yollarının oluşturulması için derhal diplomatik görüşmelere başlamalıdır.
🔹Türkiye'nin 1951 Mülteci Sözleşmesi'ne koyduğu coğrafi sınırlama kaldırılmalı, topraklarında sığınma talep eden herkese insan onuruna yakışır eşit ve etkili bir koruma sağlanmalıdır.
🔹Göçmenleri, 'kaçak' veya 'yasadışı' olarak yaftalamaktan vazgeçilmeli; göçmenlere yönelik nefret söylemi ve ayrımcı uygulamalar derhal son bulmalıdır.
🔹Denizde ve karada arama-kurtarma faaliyetleri insan hakları çerçevesinde yürütülmeli, 'geri itme' (pushback) politikalarına son verilmelidir.
🔹Göçmen ölümleriyle ilgili bağımsız bir soruşturma yürütülmeli, sorumlular kamuoyuna açıklanmalıdır.
🔹Türkiye otoriteleri, göçmenlerin güvenli ve yasal geçiş hakkı taleplerine kulak vermeli ve baskılayıcı tutumundan vazgeçmelidir."