5 Mayıs 2024 Pazar

Gezi eylemleri iddianamesi kabul edildi

Gezi eylemlerine ilişkin aralarında Osman Kavala'nın da bulunduğu 16 kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen iddianame mahkemece kabul edildi. 657 sayfalık iddianamede 16 kişi "etki ajanlığı" ve "sivil başkaldırı" yöntemi kullanmakla suçlanıyor.
Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın da aralarında olduğu 16 kişi hakkında Gezi eylemlerine ilişkin hazırlanan iddianame, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
 
2013 yılındaki Gezi eylemlerini finanse etmek ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüsle" iddiasıyla 16 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 657 sayfalık iddianame hazırlandı. İddianamede Gezi eylemleri "bir kalkışma girişimi" olarak nitelendiriliyor. Yargılananlar arasında Osman Kavala, oyuncu Memet Ali Alabora, mimar Mücella Yapıcı ve gazeteci Can Dündar da bulunuyor.
 
Gezi eylemlerini "kurgulamak, planlamak, provakatif paylaşımlar yaparak etki ajanlığı yapmak, şiddet olaylarına yön vermek"le suçlayan iddianameyi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Yakup Ali Kahveci yazdı.
 
Yakup Ali Kahveci aynı zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın maillerinin kamuoyuna duyuran gazetecilerin yargılandığı RedHack davası, FETÖ Cezaevi Örgütlenmesi Davası, FETÖ Adliye Örgütlenmesi Davası gibi davaların iddianame savcısı.
 
OCCUPY İLE BAŞLIYOR
 
İddianame dünya genelinde 2008-2012 Küresel Ekonomik Kriz nedeniyle başlayan toplumsal ve küresel protesto hareketi Occupy (İşgal) ile başlıyor. İddianamede yer alan 16 kişi "Etki Ajanlığı" yaptığını savunuluyor.
 
198 MADDE
 
Savcı Gezi eylemlerinin OTPOR (Direniş) adlı örgütünün desteğiyle kurgulandığı; Occupy hareketinin teorisyenlerinden olduğu belirtiği Gene Sharp'ın "Sivil Başkaldırı" yönteminin kullanıldığını iddia ediyor.
 
Sharp'ın yazdığı "Diktatörlükten Demokrasiye" isimli kitapta yer alan 198 maddelik eylem faaliyetleri iddianamede tek tek sıralayarak Gezi eylemleriyle paralellik kurulmaya çalışılıyor.
 
'YUMRUK' SEMBOLÜ
 
Benzerlik için OTPOR örgütünün sembolü olan "Havaya Kaldırılmış Yumruk" ambleminin eylemlerde yoğun bir şekilde kullanıldığı belirtiliyor.
 
Savcı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'ndan 15 Haziran 2013 tarihinde yazılan yazıyı da iddianamede suçlama gerekçeleri arasına koydu. Yazıda Gezi eylemlerinin "planlı bir senaryo olduğu" iddiası var.
 
Yazıdaki ilgili bölüm şöyle:
"Her ne kadar basın - yayın organlarında ve sosyal medyada gösterilerin toplum refleksi ile bir anda oluştuğuna dair kanaat oluşturulmaya çalışılsa da olayın sosyal medyada yayılış biçimi, olayı başlatan ve yayılmasında rol oynayan aktörler, seçilen slogan ve imgeler; eylemin ilk gününden itibaren meydanlarda ve sosyal medyada en önde yer alan ve organize bir şekilde hareket eden, ayrıca uluslararası aktörlerden destek alan şahıslarca bilinçli bir şekilde yönlendirildiği ve yönetildiği kanaati edinilmiştir. Bu durum söz konusu olayın planlı bir senaryonun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır."
 
GEZİ EYLEMLERİ SOROS'A BAĞLANDI
 
İddianamede Gezi eylemleri Amerikalı finans spekülatörü ve liberal girişimci George Soros'a da bağlandı. Soros'la ilgili ifadeler şöyle:
"(…) Çeşitli bahanelerle başlatılan eylemlerin, toplumun hemen her kesimi tarafından destek görmesini sağlayacak şekle büründürülerek Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak boyutlara ulaşmasının hedeflendiği bilinen bir vakıa olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yöndeki faaliyetlerin de dış ülkelerdeki eylemlerle uygulama mantığı yönünden benzerlikleri sebebiyle Gezi kalkışmasını da George Soros'un ve aynı düşünce amacını hedefleyen odakların ülkemizde mevcut uzantıları tarafından organize edildiği anlaşılmıştır…"
 
Ayrıca "George Soros, Ivan Marovic ve Mehmet Osman Kavala'nın üçlü bir sacayağını oluşturduğu ve aynı yönde faaliyet gösterdikleri görülmekte olup, bu şahısların amaçlarına hizmet eden söz konusu şahıslarla irtibatlı oldukları anlaşılmaktadır" denildi.
 
TAKSİM DAYANIŞMASI
 
Taksim Dayanışması üyeleri 8 Temmuz 2013'te İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun Gezi Parkı'nı açması sonrası gözaltına alınmışlardı. 26 kişinin yargılandığı ''Taksim Dayanışması'' davasında tüm sanıklar 29 Nisan 2015'te beraat etti. Ancak savcı Taksim Dayanışması'nı Gezi eylemleri nedeniyle bir kez daha suçladı:
 
Dayanışma özetle şu ifadelerle suçlandı:
"(…) Söz konusu olayların başlaması, büyümesi ve yaşanan can ve mal kayıplarına rağmen devam etmesinde; sosyal medya üzerinden halkı, Hükümet ve güvenlik güçlerine karşı tavır almaya davet eden, kışkırtıcı çağrılar yapan "Taksim Dayanışması" olarak bilinen grubun faaliyetleri ön plana çıkmıştır.
 
"Taksim Dayanışması üyelerinin; olayların başlangıcından itibaren günümüze kadar olan süreçteki olayları organize ettikleri, halkı Taksim Yayalaştırma ve Gezi Parkı projesi aleyhine yasadışı eylemler yapmaya davet etikleri, bir takım kışkırtıcı faaliyet ve etkinlik içerisinde yer aldıkları, bu şekilde halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik ettikleri, kamu düzeni ve güvenliğini tehdit eden biçimde 'Tüm Türkiye'nin meydanlarından yükselen ortak ses hükümet istifa olmuştur. Bu sesi büyüteceğiz!.... Bu ses sokağın, direnişin, halkın iktidardan talepleri değil şartlarıdır. Sokakta birleştik, gücümüzü gördük, gücümüzü gördünüz. Biliyoruz, sokakta kazanacağız" açıklamalarla çağrılar yaparak olayların büyümesinde aktif rol aldıkları ve Etki Ajanlığı yaptıkları tespit edilmiştir…"
 
KAHİRE'DEN Mİ MİNÖR'E
 
"Türkiye Grubunun aktörleri olan Memet Ali Alabora, eşi sanatçı Ayşe Pınar Alabora (Öğün), Ankara ilinde faaliyet gösteren Defne Anter, İstanbul ilinde faaliyet gösteren yazar Handan Meltem Arıkan, İstanbul ilinde faaliyet gösteren reklamcı Melin Osasogie Edomivonyi isimli şahısların 07 Temmuz 2012 tarihinde İstanbul ilinden birlikte ayrılarak uçakla Mısır'ın başkenti Kahire'ye gittikleri ve 15 Temmuz 2012'de ülkemize döndükleri tespit edilmiş olup bu sırada Ivan Marovıc'in de Mısır'da olduğuna dair twitter mesajları aşağıda yer almaktadır.
 
"Şahısların iddianamemizin 1.3. #Occupyturkey ve Ayaklan İstanbul Faaliyetleri kısmında detayları açıklandığı üzere Ivan Marovıc ile aynı tarihlerde Mısır'da olduklarının ve bu toplantının ülkemizde ika edilmeye çalışılacak eylemlere dair buluşma olduğu anlaşılmıştır.
 
"Söz konusu şahıslar ülkemize geldikten hemen sonra 30 Temmuz 2012 tarihinde Mi Minör isimli bir tiyatro oyununun provalarına başlamışlardır. Handan Meltem Arıkan'ın yazdığı ve Memet Ali Alabora'nın yönetmenlik yaptığı Mi Minör, izleyiciyi sosyal medya aracılığı ile örgütleyip sergilenecek oyuna davet eden ve seyircinin de interaktif olarak katıldığı bir tiyatro oyunudur.
 
"Nisan 2013'e kadar gösterimde kalan oyunda izleyici sosyal medya aracılığı ile örgütlenip, temsili ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik edilmektedir. Oyunda Pinima adlı bir ülke ve bu ülkenin başında zalim bir diktatör bulunmaktadır. Diktatörün itici demokrasi konuşmaları, tutuklamalar, adam öldürmeler, susturmalar, bağrışmalar halkın canını sıkar ve halk başkana karşı ayaklanır. Bu esnada seyirciler tarafından akıllı telefonlar aktif olarak kullanılır ve sosyal medyada izleyiciler başkan aleyhine mesajlar yazarak isyan ederler.
 
"Gerek oyunun içeriğine gerekse oyuncuların yaptığı açıklamalara bakıldığında oyun çerçevesinde adeta Gezi Parkı eylemlerinin provasının yapıldığı anlaşılmıştır. Sosyal medyada farklı şahıslar tarafından mı Minör adlı tiyatro oyunun gerçekleştiği şeklinde yorumlara rastlanılmaktadır...
 
YENİ ŞAFAK HABERİ DELİL OLDU
 
"Ayrıca Yeni Şafak gazetesinin bu yöndeki 10.06.2013 tarihli haberinden sonra söz konusu şahısların sosyal medya üzerinden yayınladıkları mesajları kestikleri görülmektedir. Mi minör adlı tiyatro oyununun gösterimde olduğu günlerde NTV ve CNN Türk kanallarındaki programlara katılan Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün ve Handan Meltem Arıkan'ın; 'twitterla devrim olasılığı var', '140 karakterle ülkeler devriliyor', 'pinima çok yabancısı olduğumuz bir yer değil', 'yapılamayanların bir alıştırması olur' ve 'tiyatroya telefonlarınızla gelin diyoruz' vb. ifadelerinin de gelecekte ortaya koyacakları kalkışmaya dair olduğu anlaşılmaktadır..."