24 Kasım 2024 Pazar

Flormar direnişçileri artan baskılara göğüs geriyor

Sendikalı oldukları için hakları gasp edilerek işten çıkarılan Flormar işçilerinin fabrika önünde başlattıkları direniş, artan baskılara rağmen devam ediyor.
Flormar direnişi, OHAL koşullarında işçi ve emekçilere baskıların arttığı bir dönemde işçi sınıfına örnek oluyor. Flormar işçilerinin öncü direnişi bir fabrikayı aşarak ülkeye yayılan bir dayanışma hareketi haline geldi. Flormar ürünlerinin boykotu dahil pek çok yön kazanan direnişi kararlılıkla devam ettiren işçilerle konuştuk. Direnişin 44'üncü gününde ilk günkü enerji devam ediyordu.
 
Direniş hakkında ETHA'ya konuşan işçilerden Betül Karaboğa, "Sendikaya üye olduk diye bizi işten çıkardılar. Hakkımızı arayamayacağımızı söylediler. Daha önce de bunu söylemişlerdi. Patron diyor ki, ben bunları işten çıkartırım, dışarıya atarım. Sendikaya üye oldukları için tazminatlarını da vermem. Mahkeme köşelerinde süründürürüm. Dediklerini de yaptılar. Bizi 25/2'den çıkardılar. Ve biz işsizlikten bile para alamıyoruz. Resmen açlığa mahkum eder gibi dışarıya attılar. Ama biz bu yoldan dönmeyeceğiz. Kesinlikle bu davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Sendika içeriye girene kadar burada direneceğiz. 44 gündür dışarıdayız, 44 gündür de direniyoruz. Direnmeye de devam edeceğiz. Çok güzel destekler geliyor. Birçok yerde Flormar'ı boykot ediyorlar. Bütün mağazaların önünde arkadaşlarımız Flormar'ı boykot ediyor. Bütün akrabalarımız aradı. Hiç kimse Flormar'dan makyaj malzemesi almayacağız, kullanmayacağız diyorlar. SKM geldi desteğe, sağ olsunlar. Bizim arkamızda oldukları için, bize destek verdikleri için biz daha mutlu oluyoruz" diye konuştu.
 
KADINLARIN VERDİĞİ DESTEKLE UMUTLANIYORUM
 
Bir diğer direnişçi Nurdagül Aslan ise sonuna kadar direneceklerini söyleyerek, "Buradan ayrılmayacağız. Hiçbir hakkımızı tanımadan 25/2'den attılar. Tazminatsız her yerde karşımıza çıkacak bir tutanakla. Buradan ayrılmayacağız. 6 yıldır burada çalışıyorum. Kadınların verdiği destekle daha bir umutlanıyorum. Heyecanlanıyoruz. Onları gördüğümüz zaman daha güçlü olduğumuzu hissediyoruz. Sesimizi her yere duyuruyoruz. Bize destek olmaları çok güzel. Sendikayı kazanacağız. İçeriye gireceğiz. Kazanana kadar mücadeleye devam" dedi.
 
Bayram Demirel, direnişten yaklaşık 15 gün önce işten çıkarıldığını belirterek yaşadıklarını şöyle anlattı: "Daha sonra teker teker arkadaşlarımızın işine son verildi. Bir günde 21 işçinin çıkarıldığı da oldu. Bunun için biz fabrikanın önüne geldik. Arkadaşlarımıza destek olmak için, kendilerini yalnız hissetmemeleri için. Ondan sonra bize selam veren, alkış tutan herkesi işten attılar. 85 kişiye ulaştık böylece. Her gün işe giriş saatinde kapıya geldik. Geçen sürede toplam 125 kişiye ulaştık. Halen çalışan arkadaşlarımızın sürekli bölümünü değiştiriyorlar, baskı uyguluyorlar. Dün gece vardiyasında 4 arkadaşımız bayılmış. Ambulans gelmiş buraya hastaneye götürmüşler. Direndiğimiz için çok memnunuz. Sağolsunlar sendikamız, diğer destekçiler bizleri yalnız bırakmıyor. Ama içerideki arkadaşlarımıza ağır bir mobbing uygulanıyor. Yeni alınan işçiler işi bilmediği için eski arkadaşlarımıza daha çok iş kalıyor."
 
Demirel, direnişlerine yönelik baskıları şu şekilde özetledi: "Fabrikanın önüne otobüs çekiyorlar direniş alanımızı daraltmak için. Önce branda çektiler, olmadı tel çektiler, yetmedi otobüsleri çektiler. Bir ara otobüsü üzerimize sürdüler. Her türlü baskıyı yapıyorlar ama biz mücadelemize devam ediyoruz. Bugün 44'üncü gün, 444 de olsa biz burada olacağız. Eninde sonunda biz Flormar'a gireceğiz. Sendikal örgütlülüğümüzü yaptık, yetki belgemizi aldık. Ya bizi oraya alacaklar ya da fabrikayı kapatacaklar. Bizi engellemek için harcadıkları para belki de bize beş yıl verecekleri zamdan daha çok. İşçi sınıfını yok etmek için bu kadar paralar harcıyorlar, işçilerle kardeş olmak için üç kuruşu çok görüyorlar. Bizim kazanmamız demek; önce bu sanayide daha sonra Türkiye genelinde işçilere umut olacak."
 
ARABULUCUYLA BİLE GÖRÜŞMEK İSTEMEDİLER
 
İşyerinde örgütlü Petrol-İş Sendikası'nın Şube Başkanı Süleyman Akyüz, direniş boyunca gelinen noktayı anlattı. Akyüz "Hem seçim öncesi hem bayram öncesi işverenle diyalog kurmaya çalıştık. İletişim kurmaya çalıştık. Bizim amacımız bunu birlikte konuşup çözüme kavuşturmaktı. Ama maalesef önce söz verdiler, görüşeceğiz gibilerinden ama sonra hayır görüşmüyoruz diye bir hava estirdiler. Şu anda 125 arkadaşımızla dışarıdayız. Ki, bunların 110'a yakını tazminatsız çıkış verilen arkadaşlar. Diğer arkadaşlarımız, ilk attıkları grup, performans düşüklüğü gibi gerekçeler gösterilerek çıkardıkları arkadaşlar. Dolayısıyla bir arabuluculuk süreci yaşadık. Bu süreçte de işveren arabulucuyla dahi görüşmek istemedi. Dolayısıyla, 18 Haziran itibariyle arabuluculuk süreci bitmiş, rapor gönderilmiş. Atılan arkadaşlarla ilgili de hukuksal mücadelemiz olan davalar açılmıştır. Bir yönüyle hukuksal mücadele veriyoruz. Yani davalar, mahkemeler, süreç, baskılar, mobbing..." şeklinde konuştu.
 
Akyüz, yaşadıkları baskıların had safhaya ulaştığını söyleyerek, "Buraya otobüslerin getirilmesi organize sanayi yönetiminin kurallarına aykırıdır. Burada park etmeleri yasaktır. Küçük araba park edebilirsiniz ama büyük araba park edemezsiniz. Ama bir işveren dayanışması gösterdikleri için, bir engel olarak koydular. Tel örgüleri yükselttiler. Bariyerler çektiler. Brandalar çektiler. Ama içeride başka bir baskı var. İşçi arkadaşların yerlerini değiştirerek daha zor yerlere vererek baskı kuruyorlar. Ve baskı ile yıldıramadıkları arkadaşların bir kısmını da çıkardılar. Üretim çıkmama noktasında. Şu anda 10-15 arkadaşımızı izne çıkardılar. Sendika üyesi aktif arkadaşlarımızı. Ama bu saat itibariyle çıkarmıyor, istifaya zorluyor. Sendikadan istifayı beceremedi şimdi işyerinden istifaya zorluyor. Genel müdürleri değişti, direktörleri değiştirdiler. İçeride huzur yok. Taşeron doldurdular.  Taşeron işçisi şu anda içeride ama ne kadar yürür hep beraber göreceğiz. İçeride müthiş bir psikolojik bozukluk var, baskı var" diye belirtti.