28 Eylül 2025 Pazar

Esenyurt'ta Filistin'le dayanışma söyleşisi yapıldı

Esenyurt'ta düzenlenen söyleşide, Filistin halkının onlarca yıllık direnişinin tarihsel ve siyasal arka planı tartışılırken; emperyalizme, siyonizme ve küresel sermayeye karşı ortak mücadele çağrısı yapıldı. Yapılan sunumlarda, Filistin direnişinin yalnızca bölgesel değil, tüm ezilen halkların özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu vurguladı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Partizan ve Filistin Eylem Komitesi'nin çağrısıyla Esenyurt'ta bulunan Gölge Sahnede siyonist İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları ve devam eden Filistin direnişine ilişkin söyleşi düzenlendi.

Söyleşinin yapıldığı salona, "Hamaset değil, tam ambargo", "Emperyalizm ve siyonizm yenilecek, direnen Filistin halkı kazanacak" ve "Yaşasın küresel intifada" pankartları asıldı.

Söyleşi, Filistin'de hayatını kaybedenler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı.

'FİLİSTİN SORUNU ANTİ SEMİTİK BİR SORUN DEĞİLDİR'
Partizan adına yapılan konuşmada, Filistin'in emperyalizmin ve siyonizmin bölgedeki stratejik bir halkası olduğu belirtildi. Konuşmada şu ifadelere yer verildi: "İsrail, sadece kendi çıkarları için değil; emperyalistlerin bölgedeki stratejik hedeflerini gerçekleştiren, halk direnişlerini zayıflatmaya yönelik bir araç olarak işlev görmektedir. Siyonizm, emperyalizmin uyguladığı bir politika olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda Filistin sorunu antisemitik bir sorun değildir. Yahudilerin tarihsel yaşanmışlıklarını yok saymıyoruz. Avrupa'daki antisemitik baskılar ve soykırım gerçektir ancak İsrail devleti, esasen emperyalizmin bölgedeki çıkarlarını güvencelemek için yerleştirilmiş yapay ve sömürgeci bir projedir. Lenin'in yaklaşımı doğrultusunda, 'başka bir halkı ezen halk, özgür olamaz'. Yahudilerin kendi kaderini tayin hakkını reddetmiyoruz; fakat emperyalist bir proje sonucunda ortaya çıkmış olan bu yapay devleti meşrulaştıramayız."

'İSRAİL EMPERYALİSTLERİN ENSTRÜMANIDIR'
İki devletli çözüm tartışmalarının bir çözüm olmadığı belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Tarihsel olarak Filistin topraklarında 19. yüzyılın sonlarında belirli bir Yahudi nüfusu bulunuyordu; bu gerçekliği inkar etmiyoruz. Ancak Bugünkü İsrail devleti, Filistin'deki yerel Yahudi nüfusunun bir 'kurtuluş mücadelesinin' sonucu değildir; Nazizm, II. dünya savaşı sonrası emperyalist çıkarlar ve büyük güçlerin stratejileri bu sürecin belirleyici unsurları olmuştur. Bu nedenle sadece 'tanıma' ve diplomasi üzerinden yürütülen yaklaşımlar, Filistin'e gerçek bir bağımsızlık getiremeyecektir. Emperyalistler İsrail'in varlığından vazgeçmez; zira İsrail onların bölgedeki çıkarlarının bir enstrümanıdır."

'FİLİSTİN BAYRAĞINI VE KIZIL BAYRAĞI BİRLİKTE YÜKSELTMELİYİZ'
Filistin mücadelesinin tüm dünyaya yayıldığı ifade edilen açıklamada, bu mücadelenin, sadece Filistin için değil, emperyalizme karşı küresel bir mücadele olduğu belirtildi. Konuşma şöyle devam etti: "Emperyalizmin dışarıdaki tahakkümü zayıfladığında, kendi egemenliği de tehlikeye girer; dolayısıyla bir ülkede emperyalizmi geri püskürtmek, dünya devriminin ilerlemesi demektir. Bu sorumluluğu üstlenmek tarihsel bir görevdir. Filistin'e dayanışma demek, aynı zamanda kendi ülkemizde sınıf mücadelesini güçlendirmek demektir. Emperyalizme, siyonizme ve her türlü gericiliğe karşı örgütlü, kararlı adımlar atmalıyız. Ablukayı parçalamak, kuşatmayı delmek istiyorsak; yalnızca bayrak kaldırmak yetmez bu mücadeleyi antiemperyalist, proleter bir çizgide büyütmemiz gerekir. Filistin bayrağını yükseltirken kızıl bayrağı da birlikte yükseltmeliyiz."

'DİRENİŞ, VAROLUŞ MÜCADELESİDİR'
ESP MYK üyesi Satiye Ok, konuşmasında Filistin halkının direnişinin tarihsel boyutuna dikkat çekerek siyonist İsrail devletinin kuruluşundan bu yana Filistin halkına yönelik sistematik bir yok etme politikası yürüttüğünü belirtti. Ok, şunları söyledi: "Filistin meselesi yalnızca güncel bir kriz değil; kökleri 20. yüzyıl başlarına uzanan, derin bir tarihsel arka plana sahip bir mücadeledir. Birinci dünya savaşı sonrası Filistin, İngiltere'nin sömürgesi haline gelmiş ve daha sonra Birleşmiş Milletler aracılığıyla Yahudi yerleşimine açılmıştır. 15 Mayıs 1948'de İsrail devleti kurulmuş; bu süreçte 700 binden fazla Filistinli yerinden edilmiş, topraklarına el konulmuş ve ciddi katliamlar gerçekleştirilmiştir. Bu tarihsel gelişmeler, Filistin halkının süreklilik gösteren bir direniş pratiği içinde yer almasına neden olmuştur. Direniş bir varoluş mücadelesi olmuştur."

'AKSA TUFANI, EMPERYALİZME ŞOK ETKİSİ YARATTI'
İsrail devletinin milyonlarca Filistinliyi yerinden göç ettirdiği, sokakta katlettiği bir dönemin   içinde Aksa Tufanının gerçekleştiğini belirten Ok, bu eylemin yıllar boyunca ABD emperyalizminin, siyonist İsrail devletinin yenilmezlik algısını yerle bir ettiğini belirtti. Ok, Aksa Tufanı ile yenilenin yalnızca İsrail devletinin değil, onun işbirlikçiliğini yapan ve onu bir tetikçi olarak Ortadoğu halkları üzerine salan emperyalistlerin olduğunu vurguladı. Ok, şöyle devam etti: "Emperyalistlerin en güçlü hissettiği bir dönemde Hamas'ın başını çektiği ve 12 Filistinli örgütün kurduğu ortak bir cephede atağa geçtiği Aksa Tufanı, emperyalist kalelerin bu kadar da güçlü olmadığını tüm dünya ezilen halklarına göstermiş oldu. Bu eylem, emperyalizmin karşısında ezilenlerin ve direnenlerin cephesinin de kurulabileceğini ve kurulduğunda egemenler bakımından ne denli tehdit edici olduğunu da göstermiş oldu. Aksa Tufanı ezilenlerin alternatifi olan birleşik mücadele hattını hatırlatan mahiyette. 7 Ekim Aksa Tufanı emperyalizm için bir şok etkisi yarattı.  Hem ABD emperyalizmine hem de İsrail siyonizmine karşı sarsıcı bir direniş oldu. Eylemden sonra emperyalizmin yenilemez oluşunu dünya halklarına göstermek amacıyla Filistin'deki direniş kuvvetlerine, komuta kademelerine barbarca saldırıyorlar çünkü ezilenleri silahsızlandırarak onlar üzerindeki tahakkümlerine devam etme gayesi emperyalistler bakımından önemlidir."

'FİLİSTİN'İN HAKLI DİRENİŞİNİ HİÇBİR ŞEY GÖLGELEYEMEZ'
Aksa Tufanı eylemini gerçekleştiren öncü kuvvetlerden biri olan Hamas'ın politik islamcı bir kimliğe sahip olmasının birçok kesim tarafından yanlış okunduğunu belirten Ok,  Hamas'ın politik islamcı bir kimliğe sahip olması Filistin halkının bir bütün olarak direniş hattını, ulusal kurtuluş mücadelesini gölgelemediğini ifade etti. Bu algının özellikle de emperyalistler tarafından bilinçli olarak kullanıldığını belirten Ok, şöyle konuştu: "Hamas'ın gerçekleştirmiş olduğu Aksa Tufanı emperyalistler tarafından çarpıtılarak sanki sadece siviller katledildi algısı yaratılmaya çalışılıyor. Böylece, Filistin halkının haklı ve meşru direnişi kriminalize edilmeye çalışılıyor. Oysa Filistinli yerleşim yerlerine baktığımızda birçok İsrail'in yerleştirildiğini görüyoruz. Fakat bunlar sivil yerleşimci değil, bizzat İsrail'in yerleştirdiği işgalcilerdir." Ezilen halkların mücadelesini gölgeleyecek ezilenlerin direniş odağını dağıtacak tartışmalara girilmemesi gerektiğinin altını çizen Ok, "Filistin halkı, İsrail'in soykırımına karşı fiili meşru mücadele hakkını kullanmıştır. Dolayısıyla da Filistin'de bulunan gerek sol sosyalistlerin gerekse de politik İslamcı çizgide olan grupların yan yana gelerek başlattığı Aksa Tufanı Filistin halkının çıkarına yapılmış bir eylemdir" dedi. Sıklıkla yapılan bir diğer yanlışın da Hamas ile IŞİD'in bir tutulması olduğunu belirten Ok, "IŞİD, kafa kesen, kadınları köle pazarında satan, insanları canlı canlı yakan, barbar, katliamcı ve cihatçı çetelerdir. Oysa Hamas, ezilen Filistin halkının ulus mücadelesi için direnişe geçen bir örgüttür IŞİD ile benzetilme gayesi, emperyalistlerin İsrail barbarlığını meşru kılma ve Filistin direnişini gölgeleme girişiminin bir sonucudur" diye konuştu.

DEVRİMCİLERE DÜŞEN GÖREVLER HATIRLATILDI
Filistin direnişinde devrimcilere düşen sorumlulukları hatırlatan Ok, "Devrimciler ve sosyalistlerin bu direniş odağının yanında yer aldıkları bir gerçektir. Ayrıca bu direnişin odağına gölge düşürecek herhangi bir tartışmadan da uzak durdular. Emperyalistlerin Ortadoğu halkları üzerinde büyük bir işgale giriştikleri bu dönemde devrimcilerin asıl görev ve sorumluluğu, bu işgal politikalarına karşı küresel bir direniş hattı örmektir. Yalnızca tek ülkede bir direnişin büyütülmesi değerli olmakla beraber, emperyalistlerin karşısında küresel bir direnişin yerini ve gücünü tutamayacaktır. Bundan dolayıdır ki bölgedeki direniş odaklarının bir araya gelmesini engellemek için savaşı bütün olarak bölgeye taşımak istiyorlar" dedi. Siyonist İsrail devletinin bütün saldırganlığına karşı Filistin halkıyla dayanışmanın büyütüldüğüne de dikkat çeken Ok, "Özellikle de onlarca ülkeden yola çıkan Sumud Filosu siyonist İsrail devletinde bir kırılma yarattı. Açılan bu koridor, Gazze'ye insani yardımın ulaştırılması kadar siyonist devlette de bir gedik açması bakımından önemli bir aşamadır. Bizlere bir kez daha emperyalistlere karşı birleşik mücadelenin önemini göstermiş oldu" ifadelerini kullandı.

'SOYKIRIMIN ARKASINDA KÜRESEL SERMAYE VAR'
Filistin Eylem Komitesi adına konuşan Ümit Doğru, Filistin'de yaşananların sadece bölgesel bir çatışma değil, soykırım niteliğinde bir süreç olduğunu ve bunun arkasında küresel sermaye ile büyük şirketlerin çıkar ilişkilerinin bulunduğunu vurguladı. Doğru, "Yıllardır işgalden beslenen, oradaki ilişkileri ve faaliyetleriyle para kazanan çok sayıda uluslararası ve Türk şirketi vardır" diyerek, çatışmanın yalnızca devletler arası bir mesele olmadığını; finansal, kurumsal ve lojistik bağlarla desteklendiğini söyledi. Doğru, bu tespitlerden yola çıkarak İsrail ve siyonizmin tek başına hareket etmediğini, bu imha ve yok etme politikasının arkasında çeşitli destek kanalları, finansal ve kurumsal bağlar bulunduğunu ve bu bağların hedef alınması gerektiğini belirtti. 

EYLEMLER, TALEPLER VE İZLENECEK YOL
Doğru, bir araya gelen sosyalist kurumlar, sendikalar ve çeşitli destek örgütleriyle birlikte, siyonizmi ve destek kanallarını zayıflatmayı amaçlayan kitlesel baskı ve somut talepler geliştirmeye odaklandıklarını açıkladı. Siyonist İsrail ile ticaretin hala devam ettiğini belirten Doğru, "Hükümetin bazı açıklamalarına rağmen bunun çoğunlukla kağıt üzerinde kaldığını, ticaretin üçüncü ülkeler üzerinden sürdüğüne dair güçlü emareler olduğunu da biliyoruz" dedi. Komitenin hedefleri arasında işgal rejimini siyasi, askeri ve ekonomik olarak tecrit etmek; tedarik zincirleri, enerji kaynakları, liman geçişleri ve çift kullanımlı ürün akışları gibi işgalin ve soykırımın sürdürülebilirliğini sağlayan unsurları hedef almak olduğunu belirten Doğru, komitenin eylem ve etkinliklerine devam edeceğini söyledi. Dünyanın çeşitli yerlerinde olduğu gibi Türkiye'de de sokak hareketliliğini ve somut talepleri geniş zemine taşıma gayretlerinin süreceğini belirten Doğru, komitenin kurulumunda, antisemitik, ırkçı veya ayrımcı söylem ve tutumlara izin verilmeyeceği; bir yandan Filistin direnişinin bütünlüklü olarak sahiplenileceği, diğer yandan somut hedeflere dönüştürülebilecek dayanışma modellerinin hayata geçirileceği ilkeleri benimsendiğini ifade etti.

Söyleşi soru cevaplar bölümüyle devam etti. Etkinliğin sonunda, Aksa Tufanın yıl dönümü dolayısıyla 5 Ekim saat 15.00'da Taksim AKM önünde yapılacak eyleme çağrı yapıldı.