Erkan Baş: Ülkemizi bu iktidardan kurtarmak için seferber olmalıyız
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis'te düzenlediği haftalık basın toplantısında Türkiye'yi bu iktidardan kurtarmak için halklara seferber olmaya çağrısı yaptı.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis'te partisinin haftalık basın açıklamasını düzenledi.
Konuşmasına işçi direnişlerini selamlayarak başlayan Erkan Baş, uzun bir sürenin ardından bugün grup toplantılarının yapıldığını ve toplantılarda haksızlıklara, halk düşmanlığına, işçi düşmanlıklarına dair tek bir laf edilmediğinin altını çizdi. Baş, "Ülkenin dört bir yanında işçilere dönük baskılar ve haksızlıklar sürerken iktidar ve muhalefet partileri bunları tartışmayacak, bunlara çözüm üretmeyecekse ne yapacak?" diye sordu.
"Aslında ne yapılması gerektiği açık ama iktidar bu gerçekleri, halkın sorunlarını çözmek yerine bu gerçekleri nasıl karartacağının hesabını yapıyor" diyen Baş, şöyle devam etti: "Türkiye büyük bir ekonomik krizin içinde. Bir yandan dolar milyonerlerinin sayısı her gün artarken, devlet ihaleleri yandaş patronlara peşkeş çekilirken, ülke topraklarımız da maalesef petrol zenginlerine satılıyor. Diğer yanda ise işsiz kalan yüz binlere, artan işsizliğe, işten atıldığı için intihar eden emekçilere, yemek alacak parası olmadığı için hayatına son veren genç öğrencilere tanıklık ediyoruz. Deyim yerindeyse, AKP her burjuva partisi gibi patronlara hizmet ediyor, işçileri daha fazla yoksulluğa mahkum ediyor."
'İKTİDAR RAKAMLARLA OYNAYIP MESELEYİ GÖRÜNMEZ KILMAYA ÇALIŞIYOR'
Geçtiğimiz günlerde Ankara'da İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Madenci Anıtı önünde bir basın açıklaması yaparak 2019 yılı iş cinayetleri raporunu açıklamak istediğini ve açıklamaya polisin saldırması sonucu 6 kişinin gözaltına alındığını aktaran Erkan Baş, "İktidar bu raporun açıklanmasından neden korkuyor?" diye sordu.
Türkiye'nin artık toplu katliama dönen işçi cinayetleriyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Baş, "Biz de burdan tek tek anlatmaya devam edeceğiz ve 'Çalışırken ölmek istemiyoruz' diyen Türkiye emekçilerinin sesini susturamayacaklarını ifade edeceğiz. Türkiye İşçi Partisi emekçilerin hayatın her alanında sesi olacak" diyerek iktidarın duymak istemediği ve duyulmasına engel olduğu rapordan verileri paylaştı.
'SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN DERHAL ATAMASI YAPILMALI'
Günlerdir sesini duyurmaya çalışan sağlık emekçilerine değinen Erkan Baş, "Türkiye'de hepimizin bildiği gibi, kamuda iş bulmak AKP döneminde yandaşlara kıyak dışında bir anlam taşımıyor. Yüz binlerce öğretmen, sağlıkçı ve başka birçok alandan üniversite mezunu tüm koşulları yerine getirmiş olmalarına rağmen, hatta sınavlarına girip yüksek puanlar aldıkları halde ya kadro açılmadığı için, yahut açılan kadrolar da mülakatlarda AKP yandaşlarına servis edildiği için işsiz kalıyor" dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
'DİRENEN METAL İŞÇİLERİNİN MESS'İ DİZE GETİRECEĞİNE İNANIYORUZ'
"Bakın metal işçileri büyük bir greve hazırlanıyor. Metal patronları, dev şirketlerin sahipleri AKP'nin grev erteleme hukuksuzluğuna güvenerek metal işçilerinin yüzde 26 ile 34 arasında olan zam taleplerine karşı önce yüzde 6, sonra yüzde 8 zam teklif etti.
"Aylardır süren görüşmeler sonucunda MESS'in bu işçi düşmanı teklifi işçi temsilcileri tarafından tartışılmadan reddedildi. Ve üç metal sendikası greve hazır olduklarını duyurdu. Bu ilanın ardından MESS önerisini yüzde 8'e çıkardı fakat bu kuşkusuz, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumda işçilerin kabul edebileceği bir rakam değil.
"Dolayısıyla biz buradan Türkiye'nin dört bir yanında grev hazırlığında olan 150 bini aşkın metal işçisini selamlıyoruz, haklı mücadelelerinde yanlarında olmaya devam edeceğimizi söylüyoruz ve direnen işçilerin MESS'i dize getireceğine, patronlardan haklarını söke söke alacağına olan inancımızı paylaşmak istiyoruz.
'KANAL İSTANBUL PROJESİNDE AKIL YOK'
"Günlerdir Kanal İstanbul meselesini konuşuyoruz, belli ki önümüzdeki günlerde aylarda belki yıllarda da konuşmaya devam edeceğiz. Biz bunu akıl dışı proje, müthiş bir israf ve kendisini Kaf Dağı'nda sanan bir iktidarın ego yarışı olarak görüyoruz. Hepsi çok tehlikeli sonuçlar doğuracak ve bizim hepsinden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TMMOB, meslek kuruluşları, birçok bilim insanı raporlar hazırlıyor. Bu proje bilime aykırı, topluma zararlı, deprem riski var diyorlar. Saatlerce, günlerce konuşuyor, sempozyumlar yapıyor, anlatmaya çalışıyorlar. İktidar ne cevap veriyor: Çatlasanız da patlasanız da Kanal İstanbul'u yapacağız.
"Ortada bilim yok, toplumsal sorumluluk yok, toplumun çoğunluğunu ikna etme çabası yok. Başka ne yok? Akıl yok. Öyle bir noktaya geldik ki, ha taşa söylemişsin ha AKP'ye anlatmaya çalışmışsın...
'ULAŞTIRMA BAKANI AÇIKLAMASINDA TOPLUMU APTAL YERİNE KOYUYOR'
"Dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan bakın ne diyor? Kanal İstanbul'dan yılda 50 bin gemi geçireceğiz ve 5 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Şu anda yıllık geçen gemi sayısı ortalamasının 25 bin olduğunu biliyoruz. Bakan diyor ki, şu anda geçen gemi sayısını iki katına katlayacağız. Üstelik bunların hiç birisi geçişi bedava olan ve yapılması planlanan kanala göre daha güvenli olan İstanbul Boğazı'ndan geçmeyecek de Kanal İstanbul'dan geçecek.
"İlkokul diploması olan herkes dört işlem yapabilir. Basit bir matematik hesabıyla bakanın söylediği rakamlar üzerinden yaptığımız hesapla, geçen her gemiden 100 bin dolar almamız gerektiği gibi absürt bir sonuçla karşı karşıyayız. Hesap bilmemek belki kabul edilebilir bir şeydir ama sanıyorum Ulaştırma Bakanı'nın açıklamasının arkasında daha ciddi bir problem var. Toplumu aptal yerine koymak, yalanla tekeri yürütme alışkanlığı var. İstanbul'un arazilerini petrol zenginlerine satıp iktidarları için destek ve kaynak bulmak dışında Kanal İstanbul projesinin hiçbir anlamı olmadığı ortadadır.
"Üstelik, İstanbul hepimizin bildiği ve unuttuğumuz her an doğanın tekrar hatırlattığı üzere büyük bir deprem riski altında olan bir şehirdir. Böylesi bir şehirde kaynakların insanlarımızın deprem karşısında en az hasarla can kaybı olmadan atlatmak için kullanılması gerekirken, böylesi fantastik projelerle faaliyet yürütmeye çalışan bir iktidarın akıl, bilim düşmanı olduğu kadar çevre ve halk düşmanı olduğunu da söylememiz gerekiyor.
"Bunlar tartışılırken başka bir kentimizde sel felaketiyle karşı karşıyayız. 21. yüzyılda yurttaşlarımız sel felaketinde hayatını kaybediyor. Dolayısıyla önerimiz, çağrımız bu rant projelerinden vazgeçip halk için yatırımlar yapılması. Bu çevre düşmanı, halk düşmanı yaklaşımdan vazgeçilmesidir."
Yaşamına son veren İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli'yi anan Baş, "Onun bütün öğrenciler gibi bizim de omuzlarımıza yüklediği sorumluluk, bu ülkeden bu iktidarı acilen def etmeyi gerektiriyor" dedi.
'SESİNİ DUYURAMADIĞINI DÜŞÜNEN ÖĞRENCİLERİ BİZE ULAŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ'
İktidarı uyarak Erkan Baş, "Öğrenciyi müşteri olarak görüp, sırtından para kazanma hesapları yapmaktan vazgeçin. Öğrenciler bu ülkenin geleceğidir. Tüm öğrencilere yemekler ücretsiz verilmeli, barınma hakkı sağlanmalı, ulaşım hakkı ücretsiz kılınmalı, insanca yaşayıp eğitim görebileceği olanaklar sağlanmalı, bunun için gerekiyorsa karşılıksız burslar verilmeli, KYK borçlarına ilişkin soruşturmalar derhal sonlandırılmalıdır. Türkiye'nin dört bir yanında sesini duyuramadığını düşünen bütün öğrenci arkadaşlarımızı da bize ulaşmaya, çıkarı emekten yana olanların haklarını hep birlikte savunmaya çağrı yapmak istiyoruz. Gençlik düşmanlığıdır bu iktidarın yaptığı şey ve maalesef uygulamalar sayısız örnekler içeriyor" diye belirtti.
'BİLDİRİ YAYINLAYAN AKADEMİSYEN ATILIYOR, ELİ SİLAHLI KATİLLERE KADRO VERİLİYOR'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu iktidar döneminde üniversitelerimiz, akademisyenlerimiz de hedef tahtası haline getirildi ve örneğin sadece görüşlerini bir basın bildirisi yoluyla duyurduğu için birçok akademisyenin üniversiteyle ilişiği kesildi, uzaklaştırıldı, işsizliğe mahkum edildi.
"Peki bunları yapan iktidar ne yaptı? Üniversitede eli silahlı biçimde dolaşan insanları akademisyen kadrosuyla görevlendirmeye başladı. Hani 'Bu çok önemli' diyorlar ya, bundan daha önemli bir şeu olabilir mi? Bildiri yayınlayan akademisyenlerin üniversiteden atıldığı, eli silahlı katillerin üniversiteye hoca diye atandığı bir iktidar haline gelmiş durumda.
"Sayısız örnek var, bir tanesi geçenlerde ortaya çıktı. Üniversite kantininde oturan iki öğrenciye satırlarla, palalarla saldıran saldırganlar haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulamalarıyla cezalandırıldılar ve üstelik cezaları ertelendi. Dikkat edin Türkiye'de 'haksız tahrik' ve 'iyi hal' indirimi kadın cinayetlerinde ve emekçi, solcu düşmanlığında sıklıkla uygulanan bir yöntem haline geldi.
'GÜLİSTAN DOKU'NUN KAYBOLMASINDA İKTİDARA YAKIN KİŞİLERİN KORUNDUĞU İZLENİMİNİ EDİNDİK'
"Geçtiğimiz hafta, Dersim'de 21 yaşında ve Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Gülistan Doku'nun kaybolması bir gündem olarak önümüzde duruyor. Şu ana kadar kamuoyuna yansıyan bilgilerle, Rabia Naz cinayetine benzer bir olayla karşı karşıya olduğumuzun, suçlanan kişilerin iktidara yakınlıkları nedeniyle korunduğu izlenimi edinmiş durumdayız. Buradan Sezen Zambak'la ilgili hukuki sürece dair kaygılarımızın bir benzerini de Gülistan Doku ile ilgili de ciddiyetle vurgulamak istiyoruz. Dolayısıyla failleri iktidara yakın olduğu için üzeri örtülen genç kadın cinayetlerinin, çocuklarımızı bizden kopartan cinayetlerin bir an önce açığa çıkartılması gerekiyor.
'BU ÜLKENİN KADINLARININ İKTİDARIN KADIN DÜŞMANLIĞINA PABUÇ BIRAKMAYACAĞINI BİLİYORUZ'
"Bir örnek daha vermek gerekirse, İstanbul İl Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu kendi imzası ile 31 Aralık 2019 tarihinde sağlık kurumlarına gönderdiği yazıda, 'Sağlık çalışanlarının edep, adap ve inanca göre giyinmesi gerektiğini' söylüyor. Kendi edep, adabı nedir çok merak ediyoruz. Bunların kadınların esir edilmesi, kadınların ikinci sınıf yurttaşlar olarak görülmesi politikalarının yansımaları olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. İktidarın kadın düşmanlığına bu ülkenin kadınlarının pabuç bırakmayacağını da hem daha önceki yaşadıklarımızdan biliyoruz, hem de önümüzdeki dönem açısından inancımızı koruyoruz."
'GRUP YORUM'UN TALEPLERİ DERHAL KABUL EDİLMELİ'
"Grup Yorum üyelerinin tutuklu olması, 244. gününe giren açlık grevine, ölüm orucuna mecbur bırakan faşist uygulamalarına karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Grup Yorum'la dayanışma içindeyiz. Grup Yorum'un talepleri derhal kabul edilmeli, iktidar sonuç alma şansı olmayan devrimci sanata düşmanlık politikalarından derhal vazgeçmelidir."
'TÜM HALKIMIZ, ÜLKEMİZİ BU İKTİDARDAN KURTARMAK İÇİN SEFERBER OLMALIDIR'
"Son olarak, herhangi bir gün sadece gazeteleri tarayarak, sosyal medya hesaplarına kısaca bakarak gördüğümüz bir gerçeği; işçiye, çevreye, gençliğe, kadınlara ve sanata düşman bu iktidarın yönettiği bir ülke gerçeğini vurgulamak ve bunu kabul etmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. Tüm halkımıza, emekçilere çağrımız; ülkemizi bu iktidardan kurtarmak için seferber olmaktır. Türkiye halkları bu iktidarı hak etmiyor."