Ender Çelikel yazdı | Rüzgar ekenler ezilenlerin 'tufan'ını biçecek
Ezilenlerin şiddetini "mutsuz bir çocukluğun" ürettiği şiddet eğilimi, psikopatlık, fanatiklik şeklindeki psikonalizlerinizi; islam dokulu direnişçilerin eylemine burun kıvırmalarınıza sebebiyet veren burjuva modernist değerlerinizi ve seküler kaygılarınızı; ezilen hareketlerinin aklını, iradesini, cüretini, hayal gücünü besleyen özgürlük düşünü anlamaya basmayan kafalarınızın yumurtladığı beylik komplo teorilerinizi ve sivri zekanızı; haklı-haksız savaşları perdeleyen soyut ve beş para etmez oportünist barışperestliğinizi; ezen ile ezileni eşitleyen, sömürgeci askerden işgalci yerleşimcilerden, işgali destekleyenlerden masum sivil yaratan ikiyüzlü, mide bulandıran hümanizmalarınızı, timsah gözyaşlarınızı, şov kokan duyarlılığınızı ALIN BAŞINIZA ÇALIN!
Kibirle temsil ettikleri "Batı uygarlığı"nın temelini Amerika kıtasında kılıçla doğradıkları yerlilerden yağmaladıkları altınlarla; Fransızların, Belçikalıların, Hollandalıların dudaklarını yarıp ağızlarına kilit taktıkları, Almanların ellerini kestikleri, İngilizlerin boyunlarına zincir bağladıkları, Beyaz Amerikalıların çarmıha gerip baltalarla parçaladıkları "yük hayvanı" muamelesi yaptıkları Afrikalı siyahi kölelerin kanıyla ve emeğiyle attılar. Sanayilerini, servetlerini, saraylarını, yüksek refah şartlarını sömürgeleştirdikleri toprakların yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle sağladılar. Emperyalist hırsları uğruna iki dünya savaşında yüz milyon insanı kurban ettiler. Pişkindirler! Ezilen halkların kanlarıyla lekelenmiş medeniyetlerini, geçmiş ve bugünkü sömürgeci heveslerini mide bulandıran hümanizmalarıyla ve "aydınlanma"nın ikiyüzlü değerleriyle örtüyorlar. Ama nafile!
Sömürge halklarının direnişi, "uygarlığın" maskesini düşürüyor. Onun vıcık vıcık sömürgeci, soyguncu, katliamcı, ırkçı yüzünü açığa çıkartıyor. Aralarında El Kassam Tugaylarının da olduğu Filistinli 14 direnişçi örgütün işgalci sömürgeci siyonist İsrail devletine gerçekleştirdiği "Aksa Tufanı Operasyonu" da bunu yaptı.
Liberaller ve modernist sol ortada kaldı. Afalladı. İmgelemindeki "medeniyet"in altın pulları döküldü. İşgal edilen Ukrayna'ya gösterilen hukuki, özgürlükçü ve insani ilginin benzerinin işgal altındaki Filistin'e de gösterileceğine inanıyorlardı. Beklentileri kursaklarında kaldı.
2,3 milyon Filistinlinin sıkışıp yaşadığı abluka altındaki "Gazze Gettosu"nda evlerin, hastanelerin, okulların, ibadethanelerin üzerine havadan, karadan ve denizden tonlarca ağırlığında bombalar yağdırılıyor. Kadınları, çocukların, yaşlıların feryatları dünya semalarında yankılanıyor. Dünyanın gözleri önünde bir halk tehcire zorlanıyor. İnsan haklarında cömert; erdemleriyle, vicdanıyla ve ahlaki değerleriyle nam salmış "Batı uygarlığı" itiraz etmek bir yana, İsrail'in soykırıma varan ırkçı-faşist katliamlarını destekliyor. İfade özgürlüğünün sözcüsü Avrupa, soykırıma maruz kalan Filistinlilerle dayanışma eylemlerini yasaklıyor. Olacak iş mi?
Oluyor, olur. Zira sömürge halklar insan yerine konulmazlar. Fransa'nın Cezayir'i sömürgeleştirmesini ve milyonlarca Cezayirliyi katletmesini şiddetle protesto eden Jean Paul Sartre, Frantz Fanon'un "Yeryüzünün Lanetlileri" adlı şaheserine yazdığı o meşhur önsözde der ki; "İnsanın hemcinsini soyması, köleleştirmesi ya da öldürmesi suç sayıldığından, onlar (sömürgeciler- bn.) sömürge halkının insanın hemcinsi olmadığı ilkesini geçerli kılarlar... İlhak edilen toprakların sakinlerini gelişmiş maymun düzeyine indirgeyerek, sömürgecinin onlara yük hayvanı muamelesi yapmasını haklı çıkarmaları için emir verilmiştir."
Siyonist İsrail devletinin Başbakanı Netanyahu Filistinlilere ne diyor? "Vahşi yaratıklar." İsrail Savunma Bakanı Gallant daha açık konuşuyor; "İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz." (Yahudi devlet erkanının Nazi ağzıyla konuşması tarihin bir cilvesidir!)
Filistinliler insan kategorisinde değerlendirilmedikleri için insan hakları, uluslararası hukuk vb. kurallar ve "ilkeler" onları kapsamaz. İşgal altındaki sömürge halkının eylemleri direniş değil, terör sayılır. İnsanlık dışı vahşet diye resmedilir. Alt kültürden yaratıkların üst kültürün medeni-nadide!- insanlarına ve uygarlıklarına dönük barbarlığı şeklinde betimlenir. İsrail'in kendini ve temsil ettiği medeniyeti barbarlığa karşı savunma hakkı vardır. Onun için organları yakan fosfor bombaları, ateş kusan tankları ve topları, Filistinlileri çırılçıplak soyup sırtlarına sprey boyasıyla numara yazması, üzerilerine TOMA'larla lağım suyu sıkması "medeni"dir.
Sömürgeci kibirlidir. Üstünlüğünden ve kudretinden şüphe etmez. Ona göre bütün kötülüklerin müsebbibi "insansı hayvanlar" yani sömürge halkıdır. Onların "medeniyet"e direnmesini ve saldırmasını hazmedemez. Sömürge halkının barbarlığında bir sömürgeci olarak uyguladığı vahşiliği görmez. Sömürgeleştirilenin yüreğine ve belleğine işlediği düşmanlığa ve kine anlam veremez. Bombalar, silahlar kendi şehirlerinde patladığında, kendi insanlarına yöneldiğinde kıyameti koparır. Sömürge halkı hariç, herkes mağdur ve masumlaşıverir. Direnişçiler tepelerine en kıyıcı bombalar düşerken bir yandan da ayıplanırlar, hümanizma dersine maruz kalırlar.
Hümanizmanın striptizi; der Sartre. İşte çırılçıplak, güzel değil. Yalancı bir ideolojiden başka bir şey değil, yağmanın incelikli aklanması... Şiddet karşıtlarının görüntüsü hoştur; ne kurban ne işkenceci! Gelin bakalım şimdi! Oy verdiğimiz hükümet ve kardeşlerimizin hizmet ettiği ordu hiç duraksamadan ve vicdan azabı duymadan soykırım işlerken siz kurban değilseniz o zaman kesinlikle işkencecisiniz.
Sömürgeciliğin ve savaşın gerçekliğinden uzaklarda sömürge halkının direnişiyle dayanışma ve empati içerisinde görünen modernitenin solu ve aydınları, direnişçilerden "aşırı"ya kaçmamalarını rica ediyorlar. Aksi halde kendilerini destekleyemeyeceklermiş; "Bu gerillalar benimsenmek için şövalyece davranmalıdırlar; insan olduklarını kanıtlamalarının en iyi yolu budur... Yerliler onların desteğine hiç mi hiç aldırmazlar, bu desteği alıp bir taraflarına sokabilirler, değeri bu kadardır! Savaş başlar başlamaz bu sert gerçeği gördüler. Görev tek, amaç tek; her türlü araçla sömürgeciliği sürüp atmak."
KONFORLU KOLTUKLARINDA MASA BAŞINDA AHKAM KESENLER!
Ezilenlerin şiddetini "mutsuz bir çocukluğun" ürettiği şiddet eğilimi, psikopatlık, fanatiklik şeklindeki psikonalizlerinizi;
İslam dokulu direnişçilerin eylemine burun kıvırmalarınıza sebebiyet veren burjuva modernist değerlerinizi ve seküler kaygılarınızı;
Ezilen hareketlerinin aklını, iradesini, cüretini, hayal gücünü besleyen özgürlük düşünü anlamaya basmayan kafalarınızın yumurtladığı beylik komplo teorilerinizi ve sivri zekanızı;
Haklı-haksız savaşları perdeleyen soyut ve beş para etmez oportünist barışperestliğinizi;
Ezen ile ezileni eşitleyen, sömürgeci askerden işgalci yerleşimcilerden, işgali destekleyenlerden masum sivil yaratan ikiyüzlü, mide bulandıran hümanizmalarınızı, timsal gözyaşlarınızı, şov kokan duyarlılığınızı ALIN BAŞINIZA ÇALIN!
Tufan operasyonu, zincirinden boşanan bu çılgınca şiddet ve dehşet "ne bir bardak suda fırtına, ne barbar iç güdülerin yeniden ortaya çıkışı ne de hınç... Kendine gelen insandır bu..." Tufan operasyonu, satılan bir halkın unutulmaya terk edilmiş davasıdır. Toprakları peyderpey işgal edilen, yerlerinden yurtlarından sürülen, ablukalara alınıp katledilen, biteviye soyulan, zulmedilen ve aşağılanan Filistin halkının hakikatidir. Sömürgeciler bu hakikatle yüzleşmekten kaçamayacaklar.
Marksist leninist komünistler olarak yine ve yeniden altını çiziyoruz; biz ayrımlarımızı ezen-ezilen karşıtlığı üzerinden yaparız. Hamas'ın islami ideolojik dokusu onun bir ezilen hareketi olduğu ve sömürgeciliğe karşı savaştığı gerçeğini değiştirmiyor. Eleştirilerimiz baki kalsın; 14 direnişçi örgütün "Aksa Tufanı Operasyonu"nu selamlıyoruz. Sömürgeciliğin delinmez sanılan demirden kubbesine "gedik" açtılar. En üstün teknolojilere ve askeri komplekslere sahip devletlere karşı yaratıcı gerilla taktikleriyle baş edebileceğini göstererek dünya ezilen ve devrimci hareketlerine ilham verdiler.
Direniş kara savaşı/şehir gerillacılığı biçimine evrildi. İşbirlikçi-hain El Fetih hariç, FHKC'den Hamas'a bütün Filistinli direniş örgütleri birlikte hareket etme kararı aldılar. Uygarlık diye tabir edilen emperyalist kapitalist müessesi nizam sömürgeci İsrail devletinin etrafında kenetlendi.
Savaş her ne kadar Filistinliler ve siyonist İsrail devleti arasındaymış gibi görünse de bu savaş aslında ezilen halklarla sömürgeci kapitalist uygarlık arasındaki bir savaştır. Direniş bu çelişkiyi dünya halkları nezdinde bilince çıkarmış ve diplerdeki fay hatlarını tetiklemiştir. Sosyalistlerin, devrimcilerin ve komünistlerin Hamas'ın ideolojik formatına takılıp kalma lüksleri yoktur. Sömürgeci uygarlığın Filistin direnişini DAİŞ'leştirme gibi algı operasyonlarına ve burjuva hümanizmasına prim verilmemelidir. İşçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci bölükleri Filistin direnişinin ateşini, Batı metropollerine taşıma ve emperyalist kapitalist sistem tarafından sömürülen, dışlanan bütün ezilenlerin kapitalist uygarlık düşmanı duygularını körükleyip, onları marksist ideoloji içerisinde özneleştirme sorumluluğuyla yüz yüzeler. Filistin direnişinin kaderi enternasyonalist bir mücadele hattının inşasına da bağlıdır: Her yer Filistin her yer direniş!
*Bütün alıntılar Sartre'den yapılmıştır. "Yeryüzünün Lanetlileri" (Frantz Fanon- Metis Yayınları)