3 Mayıs 2024 Cuma

EHB avukatlarından Can Tombul tahliye edilmedi

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Can Tombul'un bugün görülen duruşmasında tahliye çıkmadı. Duruşma 18 Nisan 2019 tarihine erteledi.
Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHP) avukatı Can Tombul'un tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşması Çağlayan'da bulunan İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 
 
Duruşmayı Suruç Aileleri ve gazileri, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) ve Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu (ÖTSP) ve çok sayıda avukat katıldı.
 
Duruşma, avukatlar ile hakim arasında kaç avukatın konuşabileceğinin pazarlığı ile başladı. Can Tombul'un meslektaşları ve avukatları kendi aralarında belirledikleri beş avukatın savunması için izin alabildi.
 
Ardından Can Tombul savunma yaptı. Tombul, "Tekirdağ Hapishanesi'nde bulunan müvekkilim ile görüşmeye giderken üzerimden alınan evrakların örgüt evrakları olduğu iddia ediliyor. İddiaya konulan bu görüşme yalnızca müvekkil-avukat ilişkisi içindedir" dedi. Hapishanede bir gardiyanın müvekkiline evrak verirken kendisini gördüğünü iddia ettiğini ifade eden Tombul, "Böyle bir durumda gardiyanın müvekkilim ile gerçekleştirdiğim görüşmeye müdahale etmesi ve tutanak tutması gerekir. Madem bir evrak verdiğim görülmüş niçin bir müdahalede bulunmamıştır? Bu benimle beraber tüm avukatları zan altında bırakmaktadır ve avukatlık mesleğini yapılamaz hale getirmektedir" diye konuştu. Tombul, görüşmeye gittiği müvekkilin de kendisinden herhangi bir dosya ve evrak almadığını beyan ettiğinin altını çizdi.
 
Mütalaa veren savcı, Tombul'un tutukluluğunun devamını istedi. Talep üzerine söz alan Tombul, "Mütalaaya katılmıyorum. Tutukluluğumun devamı için tanığın henüz dinlenememesi gerekçe gösteriliyor. Tanığın dinlenememesi benim suçum değildir" dedi.
 
Söz konusu ifadenin gerçek dışı ve çelişkili olduğunu söyleyen Tombul, "Tanığın ifadesinin Urfa Emniyeti'nde alınmasının tasadüf olmadığını düşünüyorum. Çünkü Urfa Emniyet Müdürlüğü ile dava yollu bir husumetim mevcuttur. Çünkü Suruç davasına bakıyorum. Tanıklığın buradan yapılması tesadüf değildir" diye kaydetti.
 
Tombul, "Şahıs beyanında benim İstanbul ve İzmir'de avukatlık yaptığımı söylüyor ama ben Ankara'da avukatlık yapıyorum. Tutuklu olmasaydım bugün Suruç'ta polislerin yargılandığı davada olacaktım belki de bu yüzden tutukluyum" diye belirtti.
 
9 yıllık ceza avukatı olduğuna dikkat çeken Tombul, "Bir dosyada herhangi bir tanık ifadesi olmadan HTS kayıtlarının istendiğine rastlanmamıştır. Bu bile dosyanın kötü niyetle delil üretmeye çalıştığının kanıtıdır" dedi.
 
10 Ekim Ankara katliamının bir mağduru olduğunu belirten Tombul, kendisini kötü hissettiği için telefonlarını kapattığını ve kendisine vakit ayırmak istediğini ifade etti. Tombul, "Ben bu süreçte mecbur kaldıkça hukuki süreçlerimi de takip ettim. Ama genel olarak kendime zaman ayırmak için telefonumu kapattım. Bahsettiğiniz tarihlerde Suriye'de değil Ankara'da Adalet Bakanlığı'ndaydım. İddianemeye konu olan telefon kapalılığı tamamen kendimi kötü hissettiğimden kaynaklıdır" diye konuştu.
 
Tombul'un tutukluluğunun devamına gerekçe olarak gösterilen 'kaçma şüphesi'ne itiraz eden Tombul, "Kaçma şüphem asılsızdır. Telefonlarım dinleniyor ve fiziki olarak da takip edildim. Görüntülere ve kayıtlara bakarsanız neler yaptığımı görebilirsiniz. Avukatlık mesleğimi icra ediyordum" diye yanıt verdi.
 
Tombul, "Can uyanık isimli şahısın ne yaptığı belli değildir. Bu kişinin beyanı ile tutuklu olmam adaletli değildir" diye belirtti.
 
Ardından Tombul'un avukatları savunmalarını gerçekleştirdi. Avukat Kazım Bayraktar, Türkiye'de usulsüz delil toplamanın neredeyse bir gelenek haline geldiğini ifade ederek, "Ergenekondan 17-25 Aralık'a kadar tüm davalarda sahte delil üretildiği, uydurulduğu biliniyor. Bu durum yargıda karşılık bulduğu için emniyet bunu yapabiliyor" dedi.
 
Tanık Can Uyanık isimli şahısın teşhis için neden getirilmediği sorusunu yönelten Bayraktar, "İtirafçı bi sanık samimi olarak bir suç atımında bulunuyorsa önce eşgal tanımını yaptırmak ve benzer şahıslar ile yanyana getirip teşhisini yaptırmak gerekiyor. Neden bu yapılmıyor" diye sordu. Zorunlu teşhis kurallarında fotoğrafların numaralandırılarak teşhis ettirilmesi gerektiğini söyleyen Bayraktar, "Böyle bir uygulama var mı hayır yok" dedi.
 
Bayraktar, iddianameye ek olarak yapılan yeni suçlamaların düzenlenmesinde de usulsüzlükler olduğunu kaydetti.
 
Tombul'un bir diğer avukatı Keleş Öztürk ise Tombul'un müvekkili ile görüşme esnasında yasal olmayan bir durum yaşanmadığı aktardı. Öztürk, "Yapılan görüşme sonlandırılmamış, cezai bir işlem yapılmamış, tutanak tutulmamış ve Tombul çıkmış gitmiş. Ardından Tombul'un müvekillinin belgeleri arasında bir belge bulunmuş. Herhangi bir müdehalede bulunulmamış. Bu durumda böyle bir şey olmadığını savunabiliriz. Kanıtlı ve usulünce hiçbir şey gerçekleşmemiştir" dedi.
 
Can Uyanık'ın beyanının doğru olmadığını aktaran Öztürk, Can Tombul'un tutukluluğunun haksız olduğunu ve mağduriyete sebep yarattığını belirterek sözlerini sonlandırdı.
 
Tombul'un avukatlarından Gülhan Kaya, Tombul'un serbest bırakıldığı taktirde, belirtilen tarihlerde Suriye'de olmadığını kanıtlar nitelikte dosya sunabileceğini aktardı. Kaya, "Biz mahkemeye sunabildiğimiz delili canhıraş aramalar sonucu dosyaya yetiştirdik ve biliyorsunuz bir avukat tutuklanınca UYAP direk kapanıyor. Bu yüzden bu belgelere ulaşmak çok zor" dedi.
 
Kaya, "Can Tombul yetkisiz olmasına rağmen çok açık ki işbirliği ile tutuklanmıştır. Can Uyanık'ın beyanı açıktır, Suriye'de bir savaşçı olduğunu söylüyor ve o serbest bıraklıyor ama Can Tombul tutuklu. Kendisi Suriye'de olduğunu itiraf etmiştir kendisi neden tutuklu değildir" diye dordu.
 
Kaya, Can Tombul'un gözaltına alındığı süreçte herhangi bir delil bulunamadığı için serbest bırakıldığının altını çizdi.
 
Avukat Özgür Erol ise "Can bizim tanımaktan gurur duyduğumuz bir meslektaşımız. Burada bir avukat tutuklu yargılanıyor meselenin bu olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de hukukçuluk zor, avukatlık ise daha zordur. Politik dava avukatlığında ise durum daha da zorlaşıyor. Politik dava avukatlığı yaparken temsil ettiklerinizin haklarını güçlü ve muhalif bir noktadan savunursanız belli riskleri göze alırsınız. Suruç'ta 33 genç paramparça edildi. Can bu davayı üstlendi. Bugün tutuklu olmasının nedeni burada aranmalıdır" diye konuştu.
 
Ortada bir tanık beyanı varsa başka bir tanığın daha beyanı olduğunu aktarak Erol, "Başka bir tanık ise hayır orada değildi diyor. Buna kim nasıl karar verilecek? Eğer istenilirse Can'ın o tarihte Türkiye'de olduğu kanıtlanabilir" diye belirtti.
 
"Siz suçlama delillerinizi zaten toplamışsınız, bizim de delilleri toplayabilmemiz için Can'ın tahliye olması gerekiyor" diyen Erol, "Can'ın bir ailesi ve sevdikleri var. Mesleği var. Bırakıldığı takdirde yarın burada mahkemeye gelecektir yani kaçma şüphesi yoktur. Tahliyesini talep ediyorum" diye konuştu.
 
Son olarak Tombul'un avukatlarından Akçay Taşçı "Tutuklanmasının devamı talebi ile ilgili savcıya katılmıyorum" diyerek, "Tutuklama sebepleri içinde delillere etki etme yahut kaçma şüphesi sunulmuş. Sanığın getirmemesi bizim sorumluluğumuz değildir. Görev eksikliğidir ve meslektaşımın tutukluluğuna devam edilmesi bizim suçumuzdan kaynaklanmadığı için hukuksuzluktur. Tahliye edilmesini talep ediyorum" diye belirtti.
 
Yapılan savunmaların ardından savcı, Tombul'un tutukluluğunun devamını istedi. Mahkeme heyeti avukat Can Tombul'un tutukluluğuna karar vererek, duruşmayı 18 Nisan 2019 tarihine erteledi.