Diyarbakır'dan çağrı: Dr. Selçuk Mızraklı derhal tahliye edilsin
Diyarbakır Büşükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'nın yarın görülecek duruşmasına dikkat çeken Diyarbakır'daki emek, meslek ve hak örgütleri, Mızraklı'nın derhal tahliye edilmesini istedi.
Diyarbakır Barosu, İHD, Diyarbakır Tabip Odası, TİHV, Hak İnisiyatifi, KESK ve TMMOB, yerine kayyum atanmasının ardından tutuklanan Diyarbakır Büşükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı'nın yarın görülecek duruşmasına ilişkin Diyarbakır Barosu Adli Yardım Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında konuşan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Şerif Demir, 31 Mart 2019 seçimlerinde yüzde 63 oy alarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen ve kanunsuz hukuksuzca, keyfi bir şekilde görevden alınan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı'nın 22 Ekim 2019'da tutuklandığını söyledi.
25 Aralık 2019 tarihinde görülen ilk duruşmasında tutukluluk halinin devamına karar verildiğini ifade eden Demir, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı'nın yarın görülecek duruşmasını hatırlattı.
Tek adam rejimi uygulamalarına hiçbir şekilde boyun eğmeyeceklerini vurgulayan Demir, "Yaşamı boyunca mesleki faaliyetlerin yanında, sağlık için barışçıl demokratik bir ortamın olmazsa olmaz olduğu bilinciyle barış, demokrasi ve insan hakları mücadelesi yürüten Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi seçilmiş Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı'nın serbest bırakılması, serbest kaldıktan sonra da hekim duyarlılığı ile yerine getireceğinden kuşku duymadığımız Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığı görevine iadesinin sağlanmasını ülkemiz demokrasisi ve adaleti için yaşamsal değerde buluyoruz" diye belirtti.
ORAN: KAYYUM SİYASAL DARBEDİR
İkinci açıklama ise aydın, yazar, akademisyen, sanatçı ve insan hakları savunucuların oluşturduğu "Düşünce suçuna karşı girişim" temsilcilerinden geldi.
Baskın Oran, akademisyen, siyasetçi, yazar, sanatçı ve insan hakları aktivistinin olduğu 70 kişinin altına imza attığı "Dr. Adnan Selçuk Mızraklı derhal serbest bırakılmalıdır" başlıklı basın metnini okudu. Bölgede 2016 yılından bu yana belediyelere uygulanan kayyum atamalarını anımsatan Oran, "'Atama', 'görevden alma', 'kayyum' gibi hukuksal kavramların arkasına saklanılarak gerçekleştirilen bu hukuk dışı siyasal tasfiye operasyonu, her şeyden önce seçme ve seçilme hakkını hedef alan, Anayasal suç niteliği taşıyan siyasal bir darbe türüdür" diye kaydetti.
Darbenin önceden planlandığını söyleyen Oran, şunları söyledi: "Birbirini takip eden iki seçim döneminde seçilen başkanların, her iki seçim sonrasında da görevden alınmaları, usul dışı ya da sahte deliller kullanılarak tutuklanmaları, belediyelerin siyasi iktidara devlet zoru kullanılarak teslim edilmeleri, seçimler yaklaşırken iktidar sözcülerinin 'kayyum atarız!' şeklinde tehditleri bu darbenin önceden planlandığını göstermiştir. Her iki seçim döneminde de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi öncelikle hedef alınmış, önceki Başkan Gültan Kışanak tutuklanarak yerine kayyum atanmıştır. Darbeyle gelen kayyumu 31 Mart'ta seçimle gönderen Başkan Dr. Adnan Selçuk Mızraklı'nın da tutuklanarak yerine yine iktidarın idari-siyasi bir memurunun atanması darbede ısrarı gösteren Anayasal suçlardır."
'OPERASYONLAR TEK MERKEZDEN YÖNETİLİYOR'
Sahte delilerle tutuklanan eşbaşkanlara yönelik operasyonun tek merkezden yapıldığını belirten Oran, şunları dile getirdi: "Kayyum atamalarıyla birlikte verilen ve sahte delillerin kullanıldığı tutuklama kararları, yasa ve hukuk dışı oldukları kadar, siyasal amaçlı tutsak alma eylemleridir. 'Tutuklama', "soruşturma, "iddianame" gibi hukuk kavramları kullanılarak yapılan işlemlerin, verilen kararların hakim-savcılara yazdırılıp imzalatılmış olmaları, her darbede yapıldığı gibi suça yasal kılıf uydurma gayretinden başka bir anlam taşımamaktadır. 'Soruşturma' ve 'tutuklama'ların peş peşe ve aynı zaman kesitine denk gelmesi, hedeflerinin aynı olması, bütün bu hukuksuzlukların tek merkezden yönetildiğini göstermektedir. Bunun nasıl yapıldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 Ocak tarihli açıklamasından görmek mümkündür: "Yargı camiamız için gerçekten çok çok üzücü bir adım olmuştur. İlginç olan şey şu; tabii bunların hepsinin talimatlarını da verdik... Düşünün müebbet hapse mahkûm olmuş bir kişiyi kalkıp hemen beraat ettirme veyahut da tahliyesini verme gibi bir yola bir mahkeme nasıl gidebiliyor? Bu anlaşılabilir bir şey değil. Ve sağ olsun Adalet Bakanlığımız ve Savcılığımız bu noktada adımlarını attılar. İçişleri Bakanlığı ile beraber yaptıkları operasyonla da yakaladılar. Bu açıklamayla artık, yargının Cumhurbaşkanı'ndan talimatlar aldığı ve alması gerektiği en net biçimde ilan edilmiştir."
'İDDİANAMEDE KANIT YOK SUÇLAMALAR KURGU'
Mızraklı'nın hazırlanan iddianamesinin kanıta dayanmadığı tamamen kurgu olduğunu sözlerine ekleyen Oran, şöyle konuştu: "Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Adnan Selçuk Mızraklı için hazırlanan soruşturma, talimatla başlatılmış bu operasyonların başında gelmektedir. 2016'ta tutuklanan ve üç yıl önce pişmanlık yasasından yararlanan H.B.A. adlı itirafçıya, seçime 11 gün kala, içeriğinin sahte olduğu kısa sürede kanıtlanan 'teşhis tutanağı' imzalatılmıştır. Oysa adı geçen itirafçı itiraflarını iki yıl önce tamamlamış ve tutuklanmıştır. Bu itiraflarda Dr. Adnan Selçuk Mızraklı'nın adı dahi geçmemektir. İki yıldır cezaevinde yatmakta olan bu itirafçı, itiraflarında yer almayan bir olayı nasıl olmuş da iki yıl sonra ve seçime 11 gün kala birdenbire hatırlayıvermiştir? İddianamedeki suçlamalar hiçbir kanıta dayanmamaktadır. Bu itirafçı tanığın tutuklandıktan yıllar sonra ve ikinci ağızdan anlattığı bir ameliyat olayına, Mızraklı'nın sosyal medya mesajlarına, katıldığı kayıtlı meslekî toplantılara, partisinin düzenlediği halka açık faaliyetlere bakıp resmen kurgulanmıştır. Teşhis usullerinin açıktan çiğnendiği bu kurgu tutanakta imzaları bulunan savcı ve iki jandarma görevlisi ile tutanak katibinin adları yazılmayarak gizli tutulmaları, işledikleri görev suçunun bir tür ikrarına işaret etmektedir."
Kayyum uygulamasının bir diğer hedefinin yerel yönetimlerin ekonomik kaynakları olduğuna dikkat çeken Oran, şu ifadeleri kullandı: "Kayyum darbesinin hedeflerinden biri de yerel yönetimlerin ekonomik kaynaklarıdır. Bu kaynakların kayyumlar tarafından lüks makam odaları dahil nasıl savurganca kullanıldığı kamuoyuna belgeleriyle açıklanmıştır. Kayyum atanan tüm yerellerde seçimi kaybeden AKP iktidarının yapılan yolsuzlukları ve diğer suçları gizlemeye devam etmek için yerel yönetimlere zor yoluyla el koymaktan başka çıkışı kalmamıştır. Biçimsel demokrasinin en temel ilkelerinin dahi açıktan ve bu kadar açık biçimde çiğnenmesi; bizzat iktidar tarafından tabulaştırılmış seçim sandıklardan çıkan istenmedik sonuçların işine gelmediği zaman çöpe atılması; sokaklarda, meydanlarda savunulamayan demokrasinin seçim sandıklarında korunamayacağını göstermektedir. Farkındayız ve susmayacağız. Seçilenler görevlerine iade edilinceye kadar kayyumlara ve tutuklamalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz."