26 Nisan 2024 Cuma

Diktatörün korku ecel açmazı

Faşist şeflik rejimine boyun eğmeyen, biat etmeyen milyonları, halklarımızı özsavunma hazırlığına çağırmak yetmez... "Organize küçük gruplar"ın "büyük sokak eylemlerini" hazırlaması, kitlelerin önünde, kitlelerle ilişkili, etkileşimli, birleşik halde bütün diğer biçimlerin yanı sıra fiili meşru mücadele ile faşist şeflik rejiminin üzerine üzerine yürünmesi faşist şefin uykularının kaçırtıyor, çok düşündürüyor ve ürkütüyor.

Geçen hafta Saray'da düzenlenen 'Şehir ve Güvenlik Sempozyumu'nda faşist şef Erdoğan, diktatörlüğün niyet ve planlarını ele veren bazı tespit ve açıklamalarda bulundu. Gerçi son aylarda diktatör ve avanesinin aklını büyük kentlerin meşgul etmesi de şaşırtıcı değil. Diktatör, İstanbul'da yediği seçim köteğini unutmuş olamaz, fakat kuşkusuz onun korkusu daha derinde. 

Faşist şef, "...şehirleri bekleyen başka tehditler de ortaya çıkıyor. Ülkemizde de şehirlere zarar veren kaos dalgaları yaşanmıştır. Büyük sokak eylemleri şehirlerin karşı karşıya kaldığı tehditleri ortaya koymuştur" derken bizzat kendi korkularını ele veriyor.

"Kaos dalgaları"...

"Büyük sokak eylemleri"...

Yani memleketin bütün kentlerini girdabına alan onur ve özgürlük isyanı, Gezi-Haziran ayaklanması!

Yani Kobanê 6-8 Ekim Serhildanı!

İnşaat işçilerinin 3. Havalimanı grevi ve

Sokakları terk etmeyen, boyun eğmeyen, diz çökmeyen, biat etmeyen kadınları da unutamıyor olmalı!

Yani işçileri, emekçileri, kadınları, fakirleri, sokağa çıkarak onurlu ve özgür bir yaşam için birleşenleri, kitleleri...

Yani gasp edilmiş kentlerin kurucuları ve sahipleri, kentleri var edenler, yaratanlar…

Pes yani, büyük hırsızların başı 'kentlerimiz tehdit altında' diyebiliyor, arsızlık değilse nedir bu!

Yeterince açık değil mi, diktatör halka güvenmiyor, dahası kitlelerden korkuyor!

İnsan, faşist şefin kitlelerden duyduğu ölümcül korkuya bakınca kitlelere güven eksikliği zaafıyla malul solcu akla şaşıyor!

Belli ki "kentlerin güvenliği" üzerine çok derinleşmiş diktatör.

Kitlelerden korkan faşist şef daha kötüsünü de görebiliyor, "Organize küçük grupların tüm hayatı felç edecek eylem yapabileceğini biliyoruz" diyor.

Bu da çok önemli değil mi?

Demek ki, "organize küçük gruplar"ı küçümsememek gerekirmiş!

Demek ki, "organize küçük gruplar"ın kendilerini küçümsememeleri gerekirmiş!

Diktatörün, "organize küçük gruplar" dediği bizim sokaktır, emekçi sol nitelikteki öncü parti ve örgütlerdir.

Politik İslamcı faşist şef "organize küçük gruplar" ile "kaos dalgaları"nı, "büyük sokak eylemlerini" ilişkili, etkileşimli, birleşik halde düşünüyor. Diktatörlük ve düzen için asıl tehlikeyi de burada görüyor. Hakikaten burada yanılmıyor, haklıdır! 

Ne de olsa diktatörlük kendiliğinden kitle hareketlerini bir şekilde "halledebiliyor".

Keza kitlelerle bağlanamamış, kitlelerden kopuk "organize küçük gruplar"ı tasfiye etmek, olmadı etkisizleştirmek de çok zor değildir.

Ya devrimci öncüler, "organize küçük gruplar" ve büyük kitleler sokakta birleşirse!

Kıyamet değilse bile kıyamet alametidir diktatör için bu!

Faşist şefin "kentlerin güvenliği" dediği şey iktidarın, faşist şeflik rejiminin ve burjuva sömürü düzeninin sürdürülmesi ve güvenliğidir.

Kentlerin güvenliği denen gerçeklik iktidar mücadelesinden başka bir şey değildir.

Faşist şefe göre, tehlikede olan faşist şeflik rejimidir, kendi iktidarıdır, diktatörlüktür.

Tehlikenin kaynağı kitleler ve öncülerin diktatörlüğe karşı mücadelede buluşması, birleşmesi, kenetlenerek büyük bir siyasi ordu biçiminde sokağa çıkması, düzene ve diktatörlüğe alternatif bir iktidar gücü meydana getirmesidir.

Korku, iktidarlar için aşırı tedbirlere baş vurmanın itici gücü olmuştur hep.

Ama iktidarların korkusu zayıflıklarından kaynaklanır, keza korku iktidarların saldırganlaşmasını kamçılar. 

Faşist şefi ecel korkusu almış görünüyor. İktidarını korumak için "yeni" tedbirler peşinde olduğu kesin.

Durum çok ciddi, bu gerçeği kimse atlamasın!

Belli ki sarayın karanlık dehlizlerinde faşist şefin tarif ettiği tehlikeye karşı alınacak tedbirler tasarlanıyor, hesaplanıyor, planlanıyor!

Bunlar neler olabilir?

Faşist şef Erdoğan, "Artık şehirlerimizin dış güvenliğini surlar ve hendeklerle koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücüyle sağlayamayacağımız bir yere gelmiş durumdayız. Yeni fikirler geliştirilmeli" diyor.

Demek ki, neymiş?

Kentlerin düzeninin "sadece kolluk gücüyle" sağlanamayacağı "bir yere" gelinmiş!

Kolluk güçleri, yani sayısı durmadan artan polis, jandarma, bekçiler, korucular, fiilen kolluğun uzantısı özel güvenlik aygıtları, MİT dahası, kolluğun uzantısı Osmanlı Ocakları, Ülkü Ocakları, HÖH'ler (Halk Özel Haraket), SADAT vs. hepsi yetersiz hale gelmiş! Ve son tahlilde ordu bile!

Bunlara inanalım mı?

"Kolluk" gerçekten yetersiz hale mi geldi!

Diktatörlüğün gözaltı ve tutuklama terörünün uygulayıcı birinci temel ayağı "kolluk" gayet cevval. En sıradan basın açıklamalarını bile kuşatıp boğmaya çalışıyor! Faşist şeflik rejimi aynı zamanda polis-yargı keyfiliği ve zorbalığı biçiminde işliyor… Oradan bakınca diktatörün tehlikeyi büyüttüğü, abarttığı, kasten kolluğu yetersiz göstermeye çalıştığı, gerçeği çarpıttığı apaçık görünüyor! Fakat bu bir tesadüf değil. Abartılı tespit, üzerine çalışılan "yeni fikirler"le ilgili, bağlı olmalı. Diğer bir anlatımla analizde kasıt denen gerçekliğin bir yansımasıdır bu. Analiz "yeni fikirler"i öyle gerekçelendirmeli ki, böyle bir tehlikeye uygun düşen tedbirler de bunlardır, dedirtmeli!

Diktatörlüğün ana karargahı sarayın dehlizlerinde üzerine çalışılan "yeni fikirler"in ne olduğunu bilmiyoruz. Ama "yeni fikirler" denen şeylerin faşist şeflerin, diktatörlerin köhne, kokuşmuş kanlı deneyim ve düşlerinden esinleneceğinden de kuşku duymamak gerekir. Özgür ve onurlu bir yaşam isteyen kitlelerin karşısına dikilmek üzere, faşist şeflik rejiminin paramiliter yarı-yasal, yasa dışı güçlerinin yeni tarzda örgütlenmesi ve büyütülmesi, yeni örgütlenmelerle tahkimi, koordinasyonu faşist şefin ve diktatörlüğün gündeminde. Yani Hitler'in SS'lerine benzer adi bir faşist katiller, süprüntüler topluluğu olabilir bu.

Bunun işçi sınıfı ve emekçiler için, faşist şeflik rejiminin gadrine uğrayanlar, tüm ezilenler ve halklarımız için, keza bütün öncü yapılar için çok ciddi ve büyük bir tehlike olduğundan kuşku duyulmamalıdır.

İşçi sınıfı ve ezilenler, halklarımız kendisini nasıl savunacaktır?

Nereden bakarsanız bakın, hangi başlangıç noktasından yola çıkarsanız çıkın öncülerin kendilerini örgütlemeleri ve kitlelere yönelmeleri, faşist şeflik rejimine karşı mücadeleyi olası bütün biçimleriyle örgütlemeleri, ama özellikle kitleler ile öncü yapıları buluşturan-birleştiren fiili meşru mücadele tarzını geliştirmeye odaklanmaları gerekiyor. "Kitlelere ve kitlelerle birlikte", bugün faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin önderliğini üstlenme iddiasını koruyan öncülerin kavrayacağı temel halkadır bu.

Faşist şeflik rejimine boyun eğmeyen, biat etmeyen milyonları, halklarımızı özsavunma hazırlığına çağırmak yetmez. Öncüler, ancak kitlelerle ilişkilerini geliştirme, kitlelerle buluşma-bağlanma hattında derinleşerek, bizzat halkın özsavunmasını örgütleme çalışmasını yürütebilmelidir. 

Faşist şefin korku kaynağını, öncüleri uyarıcı bir işaret gibi algılamak yanlış olmaz. "Organize küçük gruplar"ın "büyük sokak eylemlerini" hazırlaması, kitlelerin önünde, kitlelerle ilişkili, etkileşimli, birleşik halde bütün diğer biçimlerin yanı sıra fiili meşru mücadele ile faşist şeflik rejiminin üzerine üzerine yürünmesi… İşte bu gerçekçi olasılık, görünen o ki faşist şefin uykularının kaçırtıyor, çok düşündürüyor ve ürkütüyor. Faşist şefin korku ecel handikabı bu olsa gerek! Diktatör orada saltanatının sonunu ve daha fazlasını görüyor!