21 Kasım 2024 Perşembe

Devrimi istemek...

Şüphesiz, risk ve olanak denklemi arasında belirleyici olan en temel faktör, öncü devrimci güçlerin örgütlülük düzeyidir. Bu düzey, devrimci özneler bakımından, -dolayısıyla işçi sınıfı ve ezilenler bakımından- bu tür dönemlerin tayin edici unsurudur. İran ve Rojhilat'ta üç ayı geride bırakan devrimci halk ayaklanması bu açıdan öğreticidir.

Faşist şeflik rejimi, 2023 seçimlerine doğru giderken İstiklal Caddesi'ndeki kontrgerilla eylemiyle startını verdiği yeni bir saldırı dalgası başlattı. Rojava'ya dönük hava saldırıları ve kara işgali hazırlığı, HDP'nin sokaktan tecrit edilmesine dönük fiziki saldırılar ve kapatma davasında sürecin hızlandırılması, yurtsever, devrimci, komünist güçlerin eylemlerinin yasaklar ve polis terörüyle engellenmesi, gözaltı ve tutuklama oranındaki belirgin artış, zindanlarda bir tür idam ve infaz rejimine dönüşen uygulamaların ağırlaştırılması, grev yasakları, 25 Kasım somutunda kadın özgürlük mücadelesine yönelik devlet şiddeti, LGBTİ+ hareketine dönük cins ayrımcı, politik islamcı ideolojik propagandanın koyulaştırılması ve anayasal düzeyde yasaklama hazırlıkları yeni dönem saldırı konseptinin işçi sınıfı ve ezilenlere dönük uygulamaları oldu. Devrimci, yurtsever ve komünist güçlerin her türlü siyasal faaliyetinin önümüzdeki dönem daha fazla baskılanacağı bir süreç bu. Halkların iradesini kırmak ve kesin sonuç almak için saraydaki faşist çete yapılanmasının çok daha sert ve kirli saldırı hazırlıkları içinde olduğunu öngörebiliriz.

Öte yandan, marketler zinciri üzerinden Erenköy cemaatine yönelik hamleler iktidar bloku içindeki çatışma, çelişki ve hegemonya alanı olurken, İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'yla gündemleşen çocuk istismarı bir yandan devlet-halk çelişkisini, diğer yandan laik-şeriatçı çelişkisini görünür kıldı. İmamoğlu'na getirilen siyasi yasak ise burjuva egemen bloklar arasındaki mücadelenin yansıması oldu.

Sandıktan çıkacak aleyhte bir sonuca kendisini bağlamayacağı açık olan, ancak yine de iktidarının meşruiyeti ve toplumsal rızanın üretimi için seçim sonuçlarını lehine çevirecek bir süreci örgütlemeyi de önemseyen faşist şef ve müttefikleri, bu amaç için tüm muarızlarına karşı harekete geçmiş görünüyor. Bu sürecin bir diğer ayağı ise uluslararası alan. Rezil bir pragmatizmle dış politikada kendisini yeniden örgütlemeye girişen faşist şef, zayıflayan uluslararası dayanaklarını güçlendirmek amacıyla İsrail'den sonra BAE, Suudi Arabistan ve Mısır gibi devletlerle yeniden ilişki kurdu. Son olarak yıkmak için her şeyi yaptığı Esad ile de görüşme arzusuna tutulan Erdoğan, bölgesel ve emperyalist güçlerde de kendi iktidarına rıza üretmek istiyor.

2023'e girmek üzere olduğumuz şu günlerde yeni mücadele yılının her bakımdan daha kaotik ve yeni sonuçlar açığa çıkarabileceğini görmek için kahin olmaya gerek yok. İşçi sınıfı ve halklarımız için süreç büyük riskler barındırıyor. Emekçi solun önemli bir bölüğünün de dahil olduğu ya Erdoğan rejimi ya da bunun karşısındaki herhangi bir burjuva rejim şeklinde cereyan eden bir tür politik düalizm, iki burjuva blok karşısında objektif olarak işçi sınıfı ve halklarımızın bağımsız iradesini zayıflatan bir rol oynuyor. Ne yazık ki, iki burjuva bloka karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin öncü bölükleri henüz bir üçüncü cephe olarak politika sahnesinde yer almış değil. Rejimin saldırı planlarıyla açığa çıkacak riskleri artıran en önemli faktör, işte bu bağımsız cephesel örgütlenme zayıflığı.

Fakat tablo tamamıyla karanlık da değil. 2023 yılı, riskler kadar olanakları da taşıyor bağrında. Burjuva egemen bloklar arasındaki gerilim, faşist şeflik rejiminin yaşadığı meşruiyet sorunu ve güç kaybı, yoksullarda biriken büyük öfke, sömürgeci işgale karşı gerillanın büyük direnişi ve açığa çıkardığı sonuçlar, devrim fikrine bağlı öncü devrimci güçlerin varlığı, İran-Rojhilat halk ayaklanmasının yarattığı umut, ezilen halklarımızın bu süreçteki dolaylı ve dolaysız güç kaynakları olarak görülmelidir.

Şüphesiz, risk ve olanak denklemi arasında belirleyici olan en temel faktör öncü devrimci güçlerin örgütlülük düzeyidir. Bu düzey, devrimci özneler bakımından -dolayısıyla işçi sınıfı ve ezilenler bakımından- bu tür dönemlerin tayin edici unsurudur. İran ve Rojhilat'ta üç ayı geride bırakan devrimci halk ayaklanması bu açıdan öğreticidir. Ayaklanmayı sonuca götürmedeki en büyük zafiyet, harekete geçen kitleleri somut bir program ve strateji etrafında toplayarak iktidara yönelecek devrimci bir önderlik boşluğudur. Bu boşluk, politik islamcı faşist molla rejiminin ayaklanan halklar karşısındaki en büyük gücü oldu.

Devrimci sosyalistlerin, ekim ayından bu yana sürdürdükleri propaganda ve örgütlenme kampanyasının süreç içindeki önemini ortaya koyulan bu perspektifte aramak gerekiyor. Faşist şeflik rejimiyle girişilen bu muharebe bağrında yenilginin soyut olasılığını taşıyor elbette ama Lenin'den söyleyecek olursak; "Bu olasılığı azaltmanın biricik yolu, örgütlü biçimde savaşıma hazırlanmaktır." 2023 seçimlerinden hangi sonuç çıkarsa çıksın, ister faşist şef arzuladığı sonucu alsın, ister burjuva muhalif cephe iktidara gelsin, ister politik çatışma, kaos ve devlet krizi derinleşsin, isterse de yumuşak geçişle bir iktidar değişimi yaşansın fark etmez. Tayin edici sonucu devrimci, demokratik güçlerin örgütlülük düzeyi, işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlü hareketi verecektir.

Devrimci sosyalistlerin seçim sürecine dair temel perspektifleri daha önce de bu köşede vurgulandı. Mesele yalnızca seçim ya da seçimle iktidarın bir burjuva bloktan başka bir burjuva bloka geçmesi değildir. Sorun, burjuva cumhuriyetin ve faşist rejimin yapısal krizini devrimci temelde çözme hedefiyle sürece hazırlanmaktır. Faşizme karşı antifaşist direnişi örgütlemek ve zafere ulaştırmaktır. Türk burjuvazisinin herhangi bir kanadının işçi sınıfı ve ezilen halklara, kadınlara demokrasi, özgürlük ve eşit haklar verme kapasitesi de kudreti de yoktur. Biriken bu sorunlar yalnızca devrimci, demokratik halk iktidarıyla çözülebilir.

Dolayısıyla devrimci sosyalistler, olası tüm sonuçları hesaba katarak sürece hazırlanıyor, programatik hedeflerine, yani devrimci iktidar perspektifine bağlı kalarak yürüyorlar. Biz 100. yılında faşist burjuva cumhuriyetin yıkıldığı, yerine işçi emekçi halk cumhuriyetleri birliğinin kurulduğu bir devrim istiyoruz. Ve biliyoruz ki, "Devrim, politikanın en yüksek edimidir ve devrim isteyen herkes aracını da istemek zorundadır." (Engels) Örgütlenme kampanyasının 1 Mayıs'a kadar uzatılmasının ve çubuğun örgütlenmeye bükülmesinin temel mantığı da buradadır. Devrimi istemek ve bunun için kendimizi, partiyi ve kitleleri örgütlemek...

Eylül ayında başlatılan bu kampanyada belirli bir deneyimin biriktirildiğini, örgütlenme çalışmalarına dair bir dizi veri elde edildiğini söyleyebiliriz. Azımsanmayacak sayıda kentten onlarca genç, devrimci sosyalistlerle temas kurdu. Dönem içinde mücadeleye dahil olmuş genç kuvvetler eğitim seminerlerinden geçti, sosyalist gençlik ve parti çalışmalarında görev omuzladı. Dağılan veya daralan kimi örgütlerin yerini yeni kuvvetlerle inşa edilen örgütler aldı. İç örgütsüzlük belirli düzeylerde aşıldı. Eylül-aralık arası dönemde etkin, başarılı bir politik ve ideolojik faaliyet örgütlendi. Faşizmin politik faaliyetleri engellemeye dönük saldırılarına rağmen örgütlülük düzeyi korundu, militan bir pratik sergilendi.

Çok sayıda kentte propaganda faaliyetleri (panel, seminer, eğitim çalışmaları, kültür-sanat faaliyeti vb.) örgütlendi, kadrolaşma düzeyinde somut, elle tutulur sonuçlar elde edildi. Dönem boyunca devrimci sosyalistler, faşizme olduğu kadar, yasalcılığa, sol liberalizme ve oportünizme karşı da etkin bir propaganda gücü açığa çıkardı. Bu tutumunu devrimci pratikle somutlayarak emekçi sol hareket içindeki ayırt edici rolünü yansıttı.

Şimdi kampanya marta kadar yürütülecek yeni bir evreye geçti. Faşist şeflik rejiminin saldırıları kadar genel olarak burjuva sınıfın ideolojik, politik çürütücü saldırıları biliniyor. Siyasal ajitasyon çalışmalarının ve propaganda faaliyetinin zorunlu olarak genişlemesi gereken bir evre bu. Bunun en önemli koşulu ise etkili siyasal teşhirdir. Birer tarikat ve cemaat konfederasyonuna dönüşmüş olan faşist şeflik rejimini olduğu kadar, milliyetçi, şoven, politik islamcı, kemalist burjuva reformcu cephe de teşhir faaliyetinin hedefinde durmalıdır. Burjuvazinin her türlü saldırısına karşı parti ile halk kitleleri arasındaki ilişkiyi güçlendirerek yanıt vermek kampanya çalışmalarının temel hedefidir. Devrimci sosyalistlerin programatik görüşleri daha çok kentte, farklı ezilen toplumsal kesimlerle ve daha fazla emekçiyle buluşturulmalıdır. Örgütçülük niteliği kesin olarak yükseltilmeli, başarılı ajitasyon-propaganda faaliyeti güçlü bir örgütlenme yeteneğiyle buluşturulmalıdır. Örgütlenme çalışmalarında derinleşmek, kadro ve örgüt sorununu çözmeyi önüne görev koyan örgütsel gelişim stratejisini başarıya ulaştırmak, bu yolla partiyi kritik mücadele dönemine hazırlamak örgütsel önderliğin dönem içindeki en acil görevidir.

Kaotik zamanlarda en küçük örgütlülüğün bile yığınlarda ilgi merkezi olma potansiyeli taşıdığı bilinciyle hareket etmeliyiz. Unutulmamalı ki, politikanın en yüksek edimi olan devrimi istiyoruz ve örgüt, bu mücadelenin en güçlü silahıdır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 23 Aralık tarihli 94. sayı başyazısı.