23 Kasım 2024 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Oğlumun kemiklerini koynuma alıp gideceğim

Bu hafta 12 Eylül karanlığında gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren için buluşan Cumartesi Anneleri, baba Kemalettin Eren'in "oğlumu aramaktan vazgeçmeyin" vasiyetini yerine getireceklerini söyledi.
Cumartesi Anneleri, gözaltına kaybedilen insanların akibetinin açıklanması, sorumluların yargılanması ve başka kayıplar olmasın diye 660. kez Galatasaray Meydanı'nda buluştu.
 
"Failler belli kayıplar nerede?" pankartı açan Cumurtesi Anneleri, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Katledilişinin 80. yılında Seyit Rıza ile Hayrettin Eren'in fotoğraflarını pankartın üzerine bırakan kayıp yakınları, "barış"ı temsil eden beyaz tülbent ve karanfil bıraktı. Cumartesi Anneleri, Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşlarının derhal mezar yerinin açıklanmasını ve maaşlarının ailelerine verilmesini istedi.
 
"Ağabeyim Fehmi Tosun, İstanbul'da metropolün merkezinde gözaltına alındığı ve kaybedildi" diyen Kıymet Tosun ilk olarak söz aldı. Tosun, "Ağabeyimi devletten istiyorum, ağabeyimin katilleri bulunsun, hesabını soracağım" dedi.
 
'İNSANLIK SUÇU İŞLEYENLER ORTALIKTA DOLAŞIYOR AMA BİZ ADALET ARIYORUZ'
 
Galatasaray Meydanı'nda bu kez "oğlumu, Hayrettin'i aramaktan vazgeçmenin" diyen baba Kemalettin Eren'in sözleri yankılandı. Eren ailesi adına seslenen İkbal Eren konuşmakta güçlük çekti. Hayrettin Eren'in bu ülke insanlarının insanca yaşaması için mücadele ettiğini kaydeden İkbal Eren, "Tıpkı bugün OHAL koşullarında olduğu gibi 80'li yıllarda da hak araması mümkün değildi. Hayrettin Eren'le ilgili tüm hukuki girişimlerimiz karşılıksız kaldı. Sevdiklerimizin kendilerini savunma hakkı, dahası yaşama hakları elinden alındı. Bu insanlık suçu işleyenler ortalıkta dolaşıyor ama biz adalet arıyoruz" diye konuştu.
 
Geçtiğimiz günlerde bir evde çıkan bir çatışma esnasında polisin annenin yanına gelerek "müjdemi isterim oğlunu öldürdük" dediğini hatırlatan Eren, bu cümleler konuşulurken haktan ve hukuktan bahsedilemeyeceğinin altını çizdi. Gözaltında kaybetmenin suç olduğunu düşünen herkese adalet aramak için birlikte mücadele çağrısı yapan Eren, annesi Elmas'ın Galatasaray Meydanı'na selamını iletti ve şu sözlerini aktardı: "Asla aramaktan vazgeçmeyeceğim. Oğlumun kemiklerini koynuma alarak gideceğim."
 
'AHMET ŞIK VE İSMİNAZ BİZİM HEP YANIMIZDAYDI ŞİMDİ TUTUKLU'
 
Hayrettin Eren'in kardeşi Faruk Eren'de 37 yıldır adalet arayışını sürdürdüklerini söyledi. Kayıp yakınlarının ilk eylemine dikkat çeken ve "Biz vardık, insan hakları savunucuları ve siz gazeteciler vardınız" diyen Eren, "İlk baştan beri yanımızda gazeteci Ahmet Şık vardı, zaman zaman bizimle dayak yedi, şimdi hapishanede. İsminaz vardı bu meydanda o da tutuklandı" diye belirtti. Eren, adalet mücadelesini kayıp yakınlarıyla birlikte sürdüren gazetecilere teşekkür etti.
 
'BEN HALKIM İÇİN MÜCADELE EDİYORUM BİR GÜN ANLAYACAKSINIZ, BİZİMLE GURUR DUYACAKSINIZ'
 
Son olarak Hayrettin Eren'in bir diğer kardeşi olan Cemile Eren söz aldı ve o dönem evlerinde yaşadıklarını anlattı. Güzel bir dünya kurmak için Hayrettin'in mücadele ettiğinin altını çizen abla Cemile Eren, baskılardan dolayı yaşadıkları semtten ayrılmak zorunda kaldıklarını söyledi. Birgün baba Kemalettin'in "ben Hayrettin'i yurtdışına göndereceğim, yoksa biz bu çocuktan olacağız" dediğini aktaran Cemile Eren, Hayrettin'in Eren'in cevabını şöyle aktardı: "'Ben halkım için mücadelemi sürdürüyorum' dedi. Annem 'oğlum o zamana kadar memleket düzelir gelirsin' dedi. Hayrettin de güldü, 'düzelecek mi memleket. Halkım için mücadele ediyorum. Birgün anlayacaksınız ve bizlerle gurur duyacaksınız."
 
Hayrettin Eren'i kaybettikten sonra uzun süre gördüğü dilencilere farkettirmeden o mu diye baktığını ifade etti.
 
'HAYRETTİN EREN'İ ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
 
660. haftanın basın açıklamasını Hayrettin Eren'in yeğeni Setenay Yarıcı okudu. Hukuktan ve vicdandan uzak bir şekilde, tanıklara, somut delillere rağmen tüm hukuk yolların denenmesine rağmen Hayrettin Eren dosyasında 37 yıldır sonuç alınamadığını söyledi. Eren, Hayrettin Eren'in 12 Eylül'ün işkence merkezi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube'de kaybedildiğini belirtti. Eren şöyle devam etti: "İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı, Siyasi Şube Müdürü Tayyar Sever, Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, Hayrettin'e işkence yapan timin şefi Fikret Işınkaralar, Hayrettin Eren'in kaybedilmesi suçunun failleridir. Başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül cuntacıları ve destekçileri Hayrettin Eren'in kaybedilmesinin sorumlularıdır."
 
Setinay Eren, "Hayrettin Eren'i aramaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
 
NE OLMUŞTU?
 
26 yaşındaki Hayrettin Eren 70'li yıllardaki gençlik hareketinin içinde yer aldı.12 Eylül askeri darbesinin ardından hakkında yakalama kararı çıkartılarak aranmaya başlandı.
 
Hayrettin Eren 21 Kasım 1980 tarihinde Saraçhane Haşim İşcan Geçidi'nde arkadaşı ile birlikte gözaltına alındı. Önce Karagümrük Karakolu'na oradan da aynı operasyonda gözaltına alınan 8 kişi ile birlikte Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube'ye götürüldü.
 
Karagümrük Karakolu'na giden ailesi gözaltı kayıt defterinde Hayrettin'in adını gördü. Karakoldakiler, Hayrettin'i Gayrettepe'deki Siyasi Şube'ye gönderdiklerini söyledi.
 
Bunun üzerine Gayrettepe'ye giden anne Elmas Eren, Hayrettin'in gözaltına alınırken kullandığı babasına ait 34 F 6798 plakalı otomobili Siyasi Şube'nin bahçesinde gördü. Ama oğlunu soran Elmas Eren'e "gözaltında böyle biri yok" cevabı verildi.
 
Oysa Hayrettin Eren, Siyasi Şube'nin alt katındaki hücredeydi. Başında Fikret Işınkaralar'ın olduğu işkence timine ifade vermeyi reddediyor, sorulan soruları cevaplamıyordu.
 
Onunla aynı operasyonda yakalanan 8 kişi mahkemeye çıkarıldıklarında, "Hayrettin Eren de bizimle birlikte gözaltındaydı." diyerek suç duyurusunda bulundu. "Hayrettin Eren'in gözaltına alındığının tanığıyım. Onu hem karakolda, hem de siyasi şubede gördüm." diye savcıya ifade verdi. Savcı aileye, "Size inanıyorum ama bu davayı açarsam meslek hayatım biter" dedi.
 
Eren Ailesi Milli Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm resmi makamlara başvurdu. "Hayrettin Eren isimli şahıs gözaltına alınmamıştır, hala aranıyor." cevabı hiç değişmedi.
 
37 yıldır devleti yönetenler Hayrettin Eren'in akıbetini gizleyerek, onu kaybedenleri cezasız bırakarak 12 Eylül zihniyetini devam ettirdi.
 
Eren Ailesi'nin ve İHD'nin sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen, devlet etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Dosya takipsizlik, zaman aşımı kararlarıyla hukuka aykırı bir şekilde kapatılmak istendi. Tüm hukuki yollar tükenince dosya 2014 yılında Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.