1 Kasım 2025 Cumartesi

Cumartesi Anneleri 1075. haftada Dargeçit kayıpları için adalet istedi

Galatasaray Meydanı'nda 30 yıldır kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, bu hafta Dargeçit'te 1995'te gözaltında katledilenler için bir araya geldi. Eylemde, "Kaç yıl geçerse geçsin, adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz" denildi.

Cumartesi Anneleri, 1075'inci hafta eyleminde bir kez daha bariyerlerle çevrili Galatasaray Meydanında yan yana geldi. Eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller taşındı.

Basın açıklamasını, gözaltında katledilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. Ocak, 1995 yılında Mardin'in Dargeçit ilçesinde gözaltında katledilenlerin hikayesini kamuoyuyla paylaştı.

29 Ekim – 8 Kasım 1995 tarihleri arasında Dargeçit'te askerler ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığını belirten Ocak, gözaltına alınanların Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldüğünü söyledi.

'SEYHAN'IN YAKILMIŞ BEDENİ BİR KUYUDA BULUNDU'
Gözaltında tutulanların bir kısmının bir süre sonra serbest bırakıldığını aktaran Ocak, şöyle devam etti: "Ancak 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan'dan bir daha haber alınamadı. Olaydan dört ay sonra, 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan'ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu. Seyhan'ın bulunmasından iki gün sonra da onun bulunduğu yer hakkında ailesine bilgi verdiği ve taburda yaşananları üst makamlara aktarma potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Taburunda görevli uzman çavuş Bilal Batırır da kaybedildi."

18 SANIK BERAAT ETTİRİLDİ
6 Mart 1996'da Süleyman Seyhan'ın işkenceyle katledilmiş bedenine ulaşıldığını ifade eden Ocak, ailelerin yıllarca yaptığı suç duyurularının takipsizlikle sonuçlandığını belirtti. Tanık beyanları sonucu özel askeri bölgedeki kuyularda yapılan kazılarda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldığını ifade eden Ocak, şu ifadeleri kullandı: "Dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ile birlikte uzman çavuş ve koruculardan oluşan 18 kişi hakkında 'taammüden öldürme' suçlamasıyla dava açıldı. Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbirleriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer aldı. Tüm bunlara rağmen mahkeme, 4 Temmuz 2022 tarihinde 'somut, kesin, inandırıcı delil elde edilemediğinden' diyerek 18 sanığın beraatine karar verdi." 

Kayıp yakınlarının istinaf talebinin ise 2024'te reddedildiğini belirten Ocak, "Kaç yıl geçerse geçsin; tüm kayıplarımız için, Davut Altunkaynak, Seyhan Doğan, Nedim Akyön, Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun, Süleyman Seyhan ve Bilal Batırır için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

DOĞAN: ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ
Ardından, gözaltında katledilen Seyhan Doğan'ın kardeşi ve Dargeçit'teki baskının tanığı Hazni Doğan'ın mektubu okundu. Mektubunda, "Abim Seyhan Doğan henüz 13 yaşında bir çocuktu ve ben abimi 18 yıl sonra, devletin güvenlik bölgesi ilan ettiği, yani askerler dışında kimsenin girmediği bir köyde, bir su kuyusunda, üstü odun ve taşla doldurulup yakılmış bir halde buldum" ifadelerini kullanan Doğan, onca kanıt ve tanığa rağmen faillerin beraat ettiğini vurguladı. Doğan, "Yıllarca bizim hukuk mücadelemizde mahkemeden de bir şey çıkmadı. İşin kötü yanı bu katiller mahkemeye gelme tenezzülünde bile bulunmadılar. Çünkü arkaları sağlam. Arkalarında devlet var. Ancak 30 yıldır mücadelemizden asla vazgeçmedik ve her ne olursa olsun asla vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

ALTUNKAYNAK: ADALETİ ÖLDÜRDÜLER
Gözaltında kaybedilen Davut Altunkaynak'ın babası Abdulaziz Altunkaynak'ın mektubunda ise, "Eşim Hayat birkaç gün sonra serbest bırakılırken onu Davut'un tutulduğu odaya götürdüklerinde, Davut'un Filistin askısında 'Anne bana su ver' sözü son duyduğumuz sesi oldu. Bir daha oğlumun sesini duyamadık" ifadeleri yer aldı. Adalet arayışlarının yıllardır sonuçsuz kaldığını dile getiren Altunkaynak, "Küçücük çocuklarımızı kaybederken vicdanı, kaybedenleri beraat ettirerek adaleti öldürdüler. Davamız şu an Yargıtay'da. Biz olmasak bile çocuklarım ve sonra torunlarım davamızın peşini bırakmayacak ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyecek" dedi.

Eylem, gözaltında kaybedilenlerin anısına meydana karanfillerin bırakılmasıyla son buldu.