GÜNCEL
Cinsel istismar ve eksen kayması
Cinsel saldırılar erkekler tarafından gerçekleştiriliyor. Erkekler kadınları öldürüyor. Bu olgunun dışındaki tüm amalar, sorunun çözümünü karartmaya yarıyor. Cinsel saldırılara karşı yapılması gerekenleri kadın örgütleri yılmadan usanmadan anlatıyor, yazıyor, pratiğe geçirmeye çalışıyor. Öncelikle bu iradenin tanınması gerekir.
Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER yurtlarında kalan çocukların cinsel istismara uğraması haftalardır gündemde. Nasıl olmasın ki? Olayın vahameti ve sadece bir olayla sınırlı olmaması, yeni yeni olayların gündeme gelmesi, cinsel istismar, taciz, tecavüz saldırılarının yaygınlığını ortaya serdi.
Kadın örgütleri, 45 çocuğun istismara uğraması karşısında tepki gösterdi, daha önce de benzer olayların yaşandığı Ensar Vakfı'nın kapatılmasını istedi. Çünkü bu ve benzeri vakıflar, cinsel saldırılar karşısında çocukları değil, vakfın ismini koruma gayreti içine giriyor.
"Dindar nesil yetiştirme" hayaliyle, eğitim sistemini İslamileştirmek için her türlü resmi veya gayrı resmi olanaklar devreye sokuldu. Rejim fiili olarak değiştirilirken, toplumsal yapı da buna uyumlu hale getirilmeliydi. Bir yandan faşizm reorganize edilirken, buna paralel olarak da sosyal, kültürel yaşamda da İslam'ın Saray versiyonunu topluma yedirme harekatı başlatıldı.
Mantar gibi çoğalan vakıflar, yurtlar, İmam Hatip Liseleri, Kur'an kursları tek din ve mezhepleştirmenin ilk durakları yapıldı. Saray'ın, AKP'li yöneticilerin, havuz medyasının, aktrollerin koro halindeki propagandasının yanı sıra bir de yoksulluğun "sadaka çözümü"yle bu mekanlar her geçen gün daha da yaygınlaştı.
Beyinlere pompalanan tek din, tek mezhep siyasetine bir de tek cinsiyet eklenince, faşizmin dayanakları sağlama alındı. Faşizmin, kendinden olmayanlara kustuğu nefret, katliam ve yıkım saldırısı çok uzun bir süredir kadınlar üzerinden uygulanır hale getirildi. Saray savaşının kadın bedeni üzerinde yürüttüğü cinsiyetçi saldırılar, erkekler eliyle de cinsler arasındaki adı konulmamış savaşta görmek mümkün. Rejim muhalifi kadınlar cenazelerinin çıplak teşhir edilmesiyle, ev baskınlarında vajinalarının hedeflenmesiyle, cezaevi veya gözaltında çıplak arama, tecavüz tehditleriyle karşı karşıya kaldı.
Kadın düşmanlığına karşı örülen tepkilerin belli kesimlerle sınırlı kalmasında görüldüğü gibi, insanlığın ruhuna sirayet eden kanserli dokunun gitgide topluma yayılmasını hep birlikte izler hale geldik. Ensar Vakfı ve KAİMDER'de ortaya çıkan 45 çocuğa cinsel istismarda sadece 10 aile davacı oldu, diğer aileler verilen sadakayla susturuldu. Ardından saldırgana 600 yıl hapis cezası istendi ve görevinden uzaklaştırıldığı açıklandı. Tepkiler dinmedi. Vakfın kapatılmasını isteyenlere karşı, "istismarı meşrulaştırma ve normalleştirme" timleri devreye girdi. AKP şurekası "bunların derdi çocuklar değil, partimize ve dinimize saldırı" manipülasyonuna oynadı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun "Bir kereden bir şey olmaz" sözü ise "İstifa et, bir kereden bir şey olmaz" tepkisine neden oldu. Rejimdeki çürümüşlüğe karşı tepki gösterenlerin tam da söylediği noktadan, "AKP'nin tek derdinin kendi iktidarını korumak" olduğu ortaya kondu.
Kadın örgütlerinin, HDP'lilerin topluma vicdanın sesini yükseltin, çocukları koruyun açıklamaları yaptığı günlerde, AKP'li dernek, vakıfların erkek yöneticilerinin dizildiği masa başında "Hepimiz Ensar'ız" aymazlığına girişti. Meclis'te HDP Kadın Grubu'nun verdiği araştırma önerisinin reddedilmesine gösterilen kamuoyu tepkisi sonrasında MHP'nin sunduğu yeni önerge kabul edildi. HDP ise Bakan Ramazanoğlu'yla ilgili gensoru önergesi sundu. Tabii ki reddedildi. "Çocuklara yönelik cinsel istismarı ve kadınlara yönelik şiddeti önlemede ihmali bulunduğu"ndan hareketle verilen gensoru önergesinin görüşüldüğü Meclis oturumu ise çürümüşlüğü sahneledi. MHP'nin daha öncesinde verdiği araştırma önergesine karşılık, söz konusu AKP'li bir bakan hakkında gensoru önergesine oylamaya sadece Grup Başkanvekili'ni göndererek, çocuk istismarına karşı tutumunun AKP faşizminin değnekliği olduğunu gösterdi. Çünkü karşısında HDP vardı. MHP bakımından ise cinsel istismara uğrayan çocukların durumu değil, devletin bekası öncelikliydi.
Cinsel istismar saldırısının ortaya çıktığı andan itibaren canhıraş 'tepki'lerden biri de CHP'den geldi. HDP'nin gensorusuna evet oyu verdi vermesine ama, CHP de cinsiyetçilikten azade olmadığını bizzat Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarıyla gösterdi. AKP'nin tecavüzcüleri korumasına tepki gösterirken Bakan Ramazanoğlu'na yönelttiği "birilerinin önüne yatmak" sözü CHP'deki cinsiyetçi aklı dışa vuruyordu.
Kamuoyunun tepkilerinin üstünü örtmek ve manipülasyon için ne yapacaklarını bilemeyen AKP'liler durur mu?AKP'lilerden yükselen seslere karşılık, "istismar olayında bu kadar ses çıkarmadılar" sözüyle, cinsiyetçiliği başka bir eksenden meşrulaştırmaya başladı.
Gelinen aşama, sorunun ekseninin kayması... Cinsel istismar, tecavüz, taciz saldırılarında durumun kendisinden çok yan unsurların öne çıkması sorunu bu olayda da yaşandı.
Erkek gericiliğinin ve saldırganlığının kadınlar, çocuklar üzerindeki cinsel saldırıları gölgelenecek şekilde, sadece AKP karşıtlığı üzerinden politika üretilmesinin ürünüdür bu eksen kayması. AKP ve Saray rejiminin ideolojisi ve politikasının tüm ezilenlere düşman olduğu açık. Ancak bu düşmanlık AKP'nin sadece İslamcı, sadece askeri, sadece sermayedar olmasıyla sınırlı değil. Şu andaki rejim aynı zamanda erkektir. Erkekliğin tüm barbarlığını bağrında taşıdığı gibi, bunu her gün her biçimde topluma da empoze etmektedir.
Ancak erkeklik tek AKP iktidarına da ait değildir. Kadın özgürlük mücadelesinin sorunlarını, gündemlerini kadınların iradesi ve inisiyatifine bırakmayan tüm siyasi çizgiler de bundan azade değil. Erkek egemen zihniyetten kopuş yaşanmadan -erkek veya kadın farketmez- gerçek bir çözüm bulunamayacağı Kılıçdaroğlu örneğinde görüldü. Bu toprakların "steril komünistlerinden" Kemal Okuyan "Solculuk adına, yobazlaşmaya 'halkın değerleri' diyenler, laikliği küçümseyenler, dincilerle ittifak yapanlar Ensar sizin de eseriniz" diyerek, eksen kaydırmada pek mahir olduğunu gösterdi.
Bu topraklarda sınıfsal, ulusal, mezhepsel çelişkinin yanında cinsel çelişki gerçekliğinin kabul edilmediği her durumda bu eksen kayması örnekleriyle karşılaşmaya devam ederiz.
Cinsel saldırılar erkekler tarafından gerçekleştiriliyor. Erkekler kadınları öldürüyor. Bu olgunun dışındaki tüm amalar, sorunun çözümünü karartmaya yarıyor.
Oysa cinsel saldırılara karşı yapılması gerekenleri kadın örgütleri yılmadan usanmadan anlatıyor, yazıyor, pratiğe geçirmeye çalışıyor. Öncelikle bu iradenin tanınması gerekir.
AKP'nin ve cümle cemaatinin kadın düşmanlığını sürgit devam etmesinin tüm maddi koşullarını ortadan kaldırma mücadelesinin daha güçlü ve birleşik hattan örülmesi gerekir.