26 Nisan 2024 Cuma

Çiçek Otlu yazdı | Direniş özgürleştirir

25 Kasım'a doğru giderken kadın platformları ve örgütleri keskinleşen cins çelişkisine, faşizmin kadın politikalarına karşı kadın kitleleri arasında istenilen düzeyde ajitasyon-propaganda çalışması örgütleyemedi. 2022 yılı boyunca erkek egemen faşist rejim sokakta polis terörünü arttırdığı için bu yıl 25 Kasım'da sokağa çıkış belli oranda sınırlandı. Daha çok örgütlü kadınların ve feminist öznelerin sokakta olduğu bir tabloyla karşılaştık. Kitle katılımı sınırlı olsa da 25 Kasım'da sokağa çıkışımızla erkek-devletin yasaklarını paçavraya çevirip çöpe attık, gecelerin, sokakların, hayatımızın bizim olduğunu, erkek şiddetini, heteroseksist aile yapısını tanımadığımızı, kadınlar özgür olursa, dünyayı yerinden oynatacağımızı, erkek rejimi yıkacağımızı bir kez daha gösterdik.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe giderken AKP-MHP erkek egemen faşist rejim aileyi güçlendirme, nafaka yasası ile kadın düşmanı politikalarını tırmandırdı. Gözaltına alınan, tutuklanan sosyalist-devrimci-yurtsever kadın yoldaşlarımızın başını eğmeye çalıştı. Cinsel taciz işkencesi uyguladı. Hapishanelerde hak ihlallerini artırdı. Kadın cinayetlerine karşı erkek yargı cezasızlık politikalarını sürdürdü. 25 Kasım'ı erkek egemen devletin bizleri susturmaya ve itaat ettirmeye çalıştığı koşullarda karşıladık.

25 Kasım'dan 6 gün önce Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik yeniden başlayan işgalci saldırıların ardından İstanbul ve Kürdistan'ın neredeyse bütün kentlerinde sokak eylemleri yasaklandı. Bildiri dağıtımından, çağrı eylemlerine, yürüyüşlere erkek devletin polisi tarafından saldırılar düzenlendi. Bu saldırılarla 25 Kasım günü sokağa çıkışın engelleneceğinin ve erkek devletle kadın özgürlük mücadelesi yürüten biz kadınlar arasında geçtiğimiz yıllardan daha yüksek düzeyde bir irade savaşı yürütüleceğinin sinyalleri verildi.

Erkek devletin bu şiddeti karşısında ise kadınlar boyun eğmedi, sessiz kalmadı ve sokakları terk etmedi. 25 Kasım günü Türkiye ve Kürdistan'da yaygın eylemler örgütlendi. İzmir kitleselliği, renkliliği, coşkusu ile öne çıktı. Faşist AKP-MHP'nin kadın bedenine yönelik politikalarına, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlere yönelik nefret söylemlerine, kadın katillerinin korunmasına, giyimimize karışılmasına, işgal politikasına karşı "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Jin, jiyan, azadî" sloganları tüm Türkiye ve Kürdistan'da ortak yankılandı.

Faşist iktidar Kürdistan'da sokakta örgütlenen herhangi bir basın açıklamasına izin vermezken, gözaltı ve tutuklama saldırısı ile Kürt kadın kitlesinin iradesini bastırmaya çalıştı. Buna rağmen Ağrı, Mardin, Cizre, Van, Amed'de 25 Kasım günü kadınlar sokaklara çıktı, AKP-MHP iktidarının savaş ve işgal politikalarına karşı "Jin, jiyan, azadî" sloganını polisin barikatına, engellemelerine, yasağa rağmen haykırdı.

İktidarın 25 Kasım Taksim eylemi başta gelmek üzere Amed, Bursa, Kocaeli, Van yürüyüşüne dönük yasak kararına yanıtımız çok netti. "Müsaade istemedik, alanlarda isyanımızla olacağımız"dı. Kocaeli'den Ankara'ya, Amed'den Samsun'a, Mardin'den Eskişehir'e, Van'dan Antalya'ya, İstanbul'dan Cizre'ye sokaklar direnişimize, militanlığımıza, erkek-devletin yasaklarını tanımadığımıza, tanıklık etti.

Bu yılda gözler, yürekler yine İstanbul Taksim'deydi. Taksim ve çevresindeki polis işgali ve kuşatması son 8 Mart'ın kat kat üstündeydi. Sosyal medyadan 25 Kasım Kadın Platformu ve kadın örgütleri olarak valiliğin yasağını tanımadığımızı, her yıl olduğu gibi Taksim Tünel'de olacağımızı duyurduk. "Geliyoruz bekle bizi Taksim", "Yasak sizin, sokaklar bizim" diyen kadınların sesleri sosyal medya platformlarında yayılmaya başladı. Bir araya gelmemizi, slogan atmamızı, pankart açmamızı engellemek için faşizm Taksim'de her türlü polis terörünü, şiddetini estirdi. Saat 15.00'den itibaren Taksim'e giden metro hatları ulaşıma kapatıldı. 5-10 kişi yürüyen kadınlar Kadıköy vapur iskelesinden başlayarak polis işkencesiyle gözaltına alındı. Taksim'den Tünel'e kadar tüm kafelerde oturanlar, İstiklal Caddesinde gezenler uzaklaştırıldı. Taksim'den Kabataş'a kadar tüm ara sokakların başına bariyerlerle polis barikatları kuruldu. Onlarca TOMA getirildi.

Amaç erkeklerin kadınları katletmesine sessiz kalınmasını sağlamak, LGBTİ+'lara yönelik şiddet ve katliamları görünmez kılmak, "aile" cenderesi altında heteroseksist bir yaşam dayatması ve kadınları içinden çıkamayacakları bir kölelik, şiddet çemberinin içine hapsetmekti. Fakat sadece 2022 yılının ilk 10 ayında 269 kadın arkadaşımız katledildi, 169 kadın şüpheli şekilde öldü, 715 kadın erkek şiddeti sonucu yaralandı, binlerce kadın politik faaliyetleri ya da özsavunmasını uyguladığı için tutsak edildi. Bu 25 Kasım bütün bunları görünmez kılmaya çalışan erkek egemen heteroseksist devletle kadın özgürlük mücadelesi yürütenlerin irade çarpışmasıydı. İşte 25 Kasım günü sokaklara çıkarak bütün bu saldırılara karşı isyanımızı kuşandık. Erkek tahakkümünün bize sürekli evlenin, çocuk doğurun demesine, hayatlarımızı kontrol etmesine, hetero aile yapısını dayatmasına, kadın katliamlarını sıradanlaştırmasına, "çocuk yaşta" evliliği meşrulaştırmasına karşı isyanımızı haykırdık. Hapishanelerde, gözaltında, dağlarda, İran'da, Rojhilat'ta direnen kadınların sesini taşıdık. LGBTİ+'ların varolduğunu, onlara yönelik nefret söylemlerine karşı olduğumuzu dile getirdik. Erkek-devlet şiddetine duyduğumuz öfkeyi, isyanı polis barikatlarıyla, işkenceyle, gözaltıyla durduracağını sananlar, pankartlar-dövizler açıldığında ve sloganlar atılmaya başladığında bir kere daha yanıldığını anladı. Ama artık çok geçti!

Yüzlerine renkli simli boyasını süren, mini eteğini, şortunu giyenlerle, dövizlerimizle, pankartlarımızla, düdüklerimizle Taksim sokaklarındaydık. Her sokakta "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Kadınlar birlikte güçlü", "Jin, jiyan, azadî" sloganlarını haykırdık. Slogan atan her kadın grubu polis kalkanlarıyla çembere alındı, ters kelepçe işkencesiyle gözaltına alındı. Polis terörü sokaklardaki kararlılığımızı engelleyemedi. Haliç Köprüsüne pankartımızı astık. Bir anda her yer kadın, her yer direnişe döndü. Seslerimizle, sloganlarımızla, direnişimizle birbirimizden güç ve cesaret aldık. Gözaltı saldırısına karşı kol kola girerek, "Kadınlara değil, katillere barikat" sloganıyla birbirimize kenetlendik. "Bu hayat, bu beden, bu sokaklar bizim" diyerek cins öfkemizle, isyanımızla, birleşik gücümüzle polis barikatlarını, iktidarın yasağını tanımadığımızı bir kez daha gösterdik. 200 kadar kadın gözaltına alındı.

25 Kasım'a doğru giderken mücadeleyi örgütleyen kadın platformları ve örgütleri keskinleşen cins çelişkisine, faşizmin kadın politikalarına karşı kadın kitleleri arasında istenilen düzeyde ajitasyon-propaganda çalışması örgütleyemedi. 25 Kasım'a birkaç gün kala sadece bazı kent merkezlerinde toplu bildiri dağıtımları örgütlendi. Erkek tahakkümünü yıkmak için bunun yeterli olmadığı ortadadır. 25 Kasım mücadele günümüzde ortaya çıkan tablo bize; cins özgürlüğümüzü kazanmak için kadın kitleleri arasında ajitasyon-propaganda-örgütlenme çalışmasını sürekli ve sistematik yapmamız gerektiğini bir kez daha gösteriyor.

Politik çalışmanın zayıflığı ile birlikte 2022 yılı boyunca erkek egemen faşist rejim sokakta polis terörünü, saldırganlığını arttırdığı için bu yıl 25 Kasım'da sokağa çıkış belli oranda sınırlandı. Faşist saldırganlık nedeniyle daha çok örgütlü kadınların ve feminist öznelerin sokakta olduğu bir tabloyla karşılaştık. Bu koşullar altında kitle katılımı sınırlı olsa da 25 Kasım'da sokağa çıkışımızla erkek-devletin yasaklarını paçavraya çevirip çöpe attık, gecelerin, sokakların, hayatımızın bizim olduğunu, erkek şiddetini, heteroseksist aile yapısını tanımadığımızı, kadınlar özgür olursa, dünyayı yerinden oynatacağımızı, erkek rejimi yıkacağımızı bir kez daha gösterdik.

25 Kasım direnişin kadın rengine bir daha tanık oldu. Biz direndikçe sokaklar özgürleşti. Onlar kaybetmeye mahkum, kadınlar kazanmaya yazgılı…