ÇEVİRİ | Sri Lanka: Katlanılmaz koşullara karşı kitlelerin protesto patlaması
Örgütlü ve bilinçli bir devrimci önderliğin yokluğunda kitle hareketi yanma odası olmayan kızgın buhar gibi olacaktır: Birikecek ama zaman içinde herhangi bir köklü değişikliğe erişemeden sönümlenecektir. Mevcut hükümet fırtınayı aşmak için çabalayacak ve kitlelerin yorulup eve dönmesini bekleyecek ve sonra baskıya yönelecektir. Sri Lanka'daki güncel hareket yıkıma uğramış işçi sınıfı kitleleri arasında mevcut olan duygu durumuna ışık tuttu. Bu duygu hali aşağı yukarı bölgedeki tüm ülkelerde mevcut. Yeni tipte bir önderliğe ihtiyaç var: Kitle hareketine örgütlü bir yön kazandıracak devrimci bir partiye ve kapitalizmi sosyalist planı üretimle değiştirecek bir programa.
Sri Lanka şu an yakın tarihinin en kötü ekonomik krizinin sancılarıyla boğuşuyor. Kriz, dün [31 Mart'ta] protestoları başkanlık konutu önüne kadar taşıdı ve başkent Kolombo çapında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülke iflasla karşı karşıya. Kitleler durdurulamayan fiyat artışları, 13 saatlik elektrik kesintileri ve temel ilaçların, yemek pişirmek için gazın ve gıdanın yokluğu altında eziliyor. Sri Lanka'da olan şey bu ülkeye özgü değil. Bu sadece, yoksul ülkeleri darmadağın eden, kapitalizmin dünya çapındaki krizinin keskin bir yansıması. Sri Lanka'da gördüğümüz türden toplumsal huzursuzluğu önümüzdeki dönemde dünyanın dört bir yanında görmeyi bekleyebiliriz.
TOPLUMSAL PATLAMA
Son haftalarda, kendiliğinden ve herhangi bir kurumsal siyasi partinin önderliği olmaksızın enflasyon sarmalına ve 4 saatten 7 saate uzatılan ve şimdi günde 13 saate varan elektrik kesintilerinin kötüleştirdiği koşullara karşı protestolar patlak veriyor. Kitlelerin yaşam koşulları vahim bir hal alıyor.
31 Mart Perşembe günü binlerce insan başkent Kolombo'nun farklı bölgelerinde sokaklara çıktı. Kadın ve erkeklerin kimi yerlerde bebekleriyle de katıldığı, başkan Gotabaya Rajapaksa'nın istifasını talep eden el yapımı dövizler ve mumların taşındığı bu protestolar barışçıl bir şekilde başladı.
Dövizler kapitalizmin krizi tarafından çaresizliğe itilen kitleler arasında kaynayan sınıf öfkesinin bir görünümünü veriyordu: "Artık yeter", "Çocuklarımızın geleceğini çalmayı bırakın", "Bizim de çocuklarımız var!"
HIRSIZ BİR İKTİDAR KLİĞİ
Hırsız iktidar kliği kitlelerin öfkesinin özellikle odağında yer alıyor. Bir dövizde "Halkımız daha iyi bir yaşam hak ediyor, çalınan parayı onlara geri verin" diye yazarken bir diğerinde "Pandora dolarlarıyla yakıt parasını ödeyin" diye Rajapaksa ailesinin Pandora belgelerinde ortaya çıkan on milyonlarca doları off-shore hesaplarda istifleyen üyelerine gönderme yapılıyordu.
Diğer bir dövizde "Bermuda üçgeni" yazısının üç tarafında "GR", "MR", "BR" yazıyor ve ülke parasının başkan Gota Rajapaksa, kardeşi Mahinda Rajapaksa (mevcut başbakan ve 2005-2015 arası devlet başkanı) ve Basil Rajapaksa'nın (hükümetin her ihalesinden aldığı kesinti nedeniyle "Bay Yüzde 10" adıyla bilinen Maliye Bakanı) ellerinde gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasına değiniyordu.
Binlerce protestocu başkanın evi önüne bir baskın yaptı. Bu noktada işler hızla değişti ve polisin kalabalığa tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve mermi ile saldırmasıyla şiddete dönüştü. Burada bir kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.
Binden fazla insan başkan Gota'nın ikamet ettiği Mirihana banliyösüne giden Jubilee Post kavşağını "Evine dön Gota" sloganlarıyla kesti. Bu sırada binlercesi de doğrudan onun konutu dışında protesto ediyordu. Otobüsler dolusu polis kalabalığı dağıtmak üzere mahalleye gönderilirken iki özel jetin iktidardaki Rajapaksa ailesini ülke dışına çıkarmak üzere hazır beklediği (hükümet tarafından reddedildiği için) dedikoduları dolanır oldu.
Hükümet yaygın sokağa çıkma yasakları, baskı ve tutuklamalarla karşılık verdi ve "aşırılıkçı ajitatörler" sonucu çıkan protestoları kınadı. Bir bakan protestocuları "terörist" olarak bile niteledi. Mevcut hükümetteki bu acımasız klik 2009'da Tamillerin ezilmesine kadar giden kanla bulanmış bir tarihe sahip ve gayet böyle bir baskıya hazırlanıyor olabilir. Ajan provokatörler hiç şüphesiz baskıyı meşrulaştırmak için şiddeti kışkırtmak üzere kalabalığa gönderildi, ancak kitleler için artık bıçak kemikte. Yaşam giderek yaşanılmaz hale geliyor. Artan baskının yeni kitle seferberliğini durdurup durdurmayacağı net değil.
KATLANILMAZ EZİYET
Toplumsal patlama halkın koşullarının kötüleştiği ayların üzerine geldi. Ülke iflasa doğru ilerlerken yaşam katlanılmaz hale geldi. Bu yıl Sri Lanka, 1 milyar dolarının son ödemesi temmuza kadar olan 7 milyar dolarlık bir borç ve faiz geri ödemesi ile karşı karşıya. Ancak rezervlerdeki yalnızca 500 milyon dolarlık parayla hükümet borçlarını tamamen ödeyemez durumda.
Suyunu çeken yabancı para birimi rezervleri ithalata kısıtlama getirilmesine yol açtı. Yakıt, evlerde kullanılan gaz, süt, un, kağıt ve çimento dahil temel ürünlerde kıtlık baş gösterdi. Hastaneler temel ilaçların tehlikeli bir şekilde düşük miktarlara inmesiyle şimdi kritik bir duruma ulaşıyor. Ve ülkede yakıtın kalmamasının yanı sıra hidroelektrik barajlardan elde edilen elektriğin kuraklık nedeniyle azalması giderek daha uzun elektrik kesintilerine neden oluyor. Perşembe günü elektrik günün uykuda geçmeyen 15 saatinin 13'ünde kesikti!
Temel ürünlerdeki kıtlık enflasyonu tırmandırdı, resmi rakamlara göre aylık yüzde 18,7'ye ulaştı. Ancak ocak ayından bu yana petrol fiyatları ikiye katlandığından gıda enflasyonu yüzde 30,2 düzeyinde oldu. İnsanlar kelimenin gerçek anlamıyla günlerce depolarını doldurmak üzere petrol istasyonlarında kuyrukta bekliyor; onlara söylenen tek şey yakıtın olmadığı. Çoğu insan evlerini aydınlatmak için mumları bile satın alamıyor, zira elektrikler gittiğinde bir paket mumun fiyatı 500 Rs kadar yükseldi! (yaklaşık 1,7 ABD doları - ç.n.)
ADIM ADIM GELEN KRİZ
Bu, yıllardır adım adım gelen bir kriz ve gerçekten de Sri Lanka, tüm dünyada her ülkeyi yıkıma uğratan krizin en keskin yansımasını yaşıyor. Ulusal rekabet artan korumacılığa ve "küreselleşme"den bir geri çekilmeye yol açtıkça zengin ülkeler sermayeyi geri çekmeye başladı. Emperyalist ülkelerdeki merkez bankaları faiz oranı artışlarıyla enflasyonu yatıştırmaya çalışırken, yoksul ülkeler ikiz değirmen taşları enflasyon ve ödenemez borçlar arasında öğütülüyor. Bu devrimci gelişmeleri mayalıyor, sadece bir iki ülkede değil, kürenin bütün uçlarında.
Zengin ülkeler, hükümet harcamalarıyla 2020'deki krizin en kötü dönemini kendileri için bir şekilde yumuşatabildiler. Daha yoksul ülkeler için bu hiçbir zaman bir seçenek olmadı. 2020'de salgına eşlik eden kriz Sri Lanka'yı mahvetti. Ücretler ortalama yüzde 35 düştü. Dış gelirinin en önemli kaynakları turizm ve yurtdışından gönderilen havale paralar, turistler gelemediğinden ve işçiler yurtdışındaki işlerden çıkarılıp eve döndüklerinden dolayı kurudu. Turizm sektörü halihazırda 2019'da Kolombo'daki Paskalya bombalamalarının etkisiyle sendelemekteydi.
Ülkenin yabancı para rezervlerinin hızlı buharlaşması için gereken tarif buydu. Ve yine de, hükümet adeta dinsel bir inançla dış borçlarını ödemeye devam etti ve rezervleri daha da tüketti. Bu hükümet rezervlerinin tükenmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarının Sri Lanka'nın derecesini "çöp" seviyesine indirmesine neden oldu. Aniden, Sri Lanka kredi piyasalarının dışına itilmiş oldu. Suyun üzerinde kalmasının ana aracı -borçları ve faizleri yeni kredilerle geri ödemek- bu koşullarda kesilmiş oldu.
İflasın kesinliğiyle yüzleşmiş durumdayken kapitalist analizciler bile Rajapaksaların borç geri ödemelerini zamanında olacak şekilde yapmalarındaki ısrarlı gönüllülüğü karşısında afallamışlardı.
Bir yatırım bankasında uzman analizci "İnanılmaz bir heves gösteriyorlar" diyordu Financial Times'a verdiği demeçte. "Ancak neden bunu istiyorlar, biraz şaşkına dönmüş durumdayım. İflas ettiler, neredeyse... Çok kıymetli döviz rezervlerini çarçur ediyorlar. Kaçınılmaz olanı ertelemek bu sadece."
HÜKÜMET YANGINA KÖRÜKLE GİDİYOR
Başkan Gotabaya Rajapaksa'nın beceriksiz hükümeti ve onun kliği krizi kesinlikle kötüleştirdi. Mevcut hükümet 2019 ve 2020'deki seçimlerle iktidara geldi. 2019'da Kolombo'daki terör saldırılarının üstüne böyle oldu.
Sri Lanka egemen sınıfının giderek güven yitiren geleneksel partisi Ulusal Birleşik Parti'yi (UBP) "ülkeyi kurtarma", "Seylan Budist halkını savunma" ve bombalamanın suçlularını adalete hesap vermeye getirme demagojik söylemleri temelinde koltuktan indirdiler. 2009'a kadar ülkede var olan iç savaşa, kan dökülmesine ve şiddete dönüş korkusu üzerine oynadılar.
Rajapaksalar iktidara geldiklerinde Sri Lanka kapitalist sınıfının çoğunluğunun desteği arkalarındaydı ve onlar da hızla 2019'da devasa vergi kesintileriyle kapitalistleri ödüllendirdiler. Sonuç hükümet gelirlerinin bir gecede yüzde 33 düşmesi oldu. Bağımsızlıktan bu yana Sri Lanka'nın içinden geçtiği en derin krizin öngününde!
Ve Covid-19 salgınının ortaya çıkması bu hükümet sorunlarını yalnızca daha da şiddetlendirdi. Hükümet maliyesindeki boşluğu büyük miktarda para basarak kapamaya başvurdu. Sadece 2021'de 1,2 trilyon Rupi -GSYİH'nin yüzde 12-15'ine denk geliyor- bastılar ve bu yıl daha da fazla basma hedefindeler. Hükümetin gübre ithalatındaki büyük yolsuzluğu son çeltik sezonundaki hasatta ciddi sorunlara yol açtı; ve yabancı para birimi değerini yapay olarak belirleme girişimleri döviz karaborsasında bir patlamaya neden oldu.
Dünyanın farklı yerlerinde pek çok ülkede gördüğümüz üzere egemen kliğin vasıfsızlığı kapitalizmin krizinin bir ürünü. Ancak bu krizde aynı zamanda hızlandırıcı bir faktör olabiliyor, ve kitlelerin öfkesinin bu kliğe yönelmesi bu nedenle hiç de sürpriz değil. Bununla birlikte, Rajapaksalar kapı dışarı edilseler bile yürek parçalayan acılara mecbur olmayan kitleler için kapitalizm temelinde hiçbir çıkar yol yok.
EMPERYALİZM
Sri Lanka hükümeti şimdi kurtarmaya gelmesi için yüzünü uluslararası kreditörlere dönüyor. Bir tür yeniden finansman arayışında şimdi bütün bir yeni sorunlar paketiyle karşı karşıya.
Sri Lanka yabancı sermaye için bir oyun alanı. Çin, Hindistan ve Batı'ya borçlu ve borçlarını ödeyip bitirmek için ülke, adadaki farklı emperyalist oyunculara altyapısının önemli parçalarını hediye etti. 2017'de UBP hükümeti stratejik önemi olan Hambantota Uluslararası Havalimanını 99 yıllığına Çin'e verdi. Bu havalimanı Sri Lanka'nın güney kıyısı üzerinde bulunuyor ve bu nedenle Kolombo limanına göre uluslararası gemi taşımacılığına daha yakın. Çin aynı zamanda Kolombo'daki dev Port City girişiminin ve Özel Ekonomik Bölge'nin de mülkiyetini aldı.
Bu sırada 2021'de Hindistanlı Adani Grubu, Çin'in Özel Ekonomik Bölgesinin hemen yanındaki Kolombo Limanı'nın hayati bir bölümünün çoğunluk hissesini satın alırken ABD'li kapitalistler ise ülkedeki en büyük güç santrali olan Yugadanavi Güç Santrali'ne sahip oldu.
Ülkenin devletin borçlu olduğu pek çok büyük ve rekabet halindeki kapitalistin çıkarları için at koşturduğu bir oyun alanına dönüş olması gerçeği artık bir sorun teşkil ediyor. Hükümet kefaletini ödemesi için yüzünü kime dönecek? Kime dönerse dönsün yeniden inşanın ardından geri ödemelerde kendi kapitalistlerinin ilk sırada olmasını talep edecek. Bu, Sri Lanka hükümeti için bir ikileme işaret ediyor ve IMF'ye yönelmedeki tereddütlerini açıklıyor.
Sri Lanka'daki duruma atfen Financial Times'ın yaptığı yorum gibi: "Yetkililerin bir IMF kredisini garantilemek için 15 milyar dolarlık borcu yeniden yapılandırdığı Zambiya'da, süreç, tahvil sahiplerinden gelen hükümetin Çinli kreditörleri kayırdığı suçlamalarının tehdidi altında."
Ancak, onlar vahim bir darboğazda ve şimdi kurtarılmak için yüzlerini IMF'ye (yani ABD sermayesine), Hindistan'a ve Çin'e dönmüş oldu.
Bu yağmacı kapitalist çetelerin hiçbiri Sri Lanka halkının çıkarlarını umursamıyor. On yıllar boyunca farklı egemen kliklerin yardımıyla Sri Lanka'nın kanını içtiler. Şimdi ise "kurtarıcı" olarak geliyorlar, fakat daha önce de gördüğümüz üzere onlar her zaman belli ön koşullarla geliyorlar.
Yine de tüm bu kapitalist çetelerin acil kaygısı bir devrim ihtimalini baştan savmak. Sri Lanka'da var olan koşullar tüm bölge çapında aşağı yukarı aynı şekilde mevcut. Sri Lanka'daki devrimci bir patlama Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve daha geniş bir alanda kitlelere ilham olacaktır. Hindistan hükümeti çoktan 1 milyar dolarlık bir krediyle işe dahil oldu. Hesaba kattığı şeylerden biri tam olarak toplumsal bir patlamanın önüne geçmek. Bangladeş bile döviz rezervlerinden 250 milyon dolarlık kredi ile tamamen aynı nedenle bir adım attı.
SİYASİ PARTİLER SAVAŞ ŞOKUNDA
Bu toplumsal patlama tüm siyasi partileri bir şok halinde bıraktı. Hiçbiri kitlelerden bu saf öfke patlamasını beklemiyordu. Geçmişi nedeniyle sol bir parti olarak bilinen Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) son haftalarda mitinglerine devasa katılımlar örgütledi. Hiç şaşırtıcı değil; kitleler çaresizce etraflarında bir alternatif arıyorlar, ve bu şartlar altında hem soldaki hem de sağdaki oluşumlarda dalgalanmalar beklenecektir.
Ama onun odağı, 3 yıl sonra gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimleri. Kitleler sorunlarına çözüm için 3 yıl bekleyemez! İhtiyaç olan kitlelerin yaşadığı sorunlara devrimci bir çözüm üretmek.
JVP son derece ılımlı bir programa sahip. Sri Lankalıların ızdırabının kökeninde yatan kapitalizmden kopmayı amaçlamıyor. Ve mevcut krizin keskin doğası Rajapaksa klanının giderek itibarsızlaşmasıyla birlikte egemen sınıfın bazı katmanları, kitlelerin öfkesine karşı güvenli bir çıkış olarak bu partiyi görüyor.
Sendikalar da kitlelerin öfkesi karşısında yol açmakta başarısız. Mevcut durumun dayattığı görevleri üstlenmiş olsalardı hükümeti indirmek için topyekun bir genel grev çağrısı yaparlardı; fabrika ve semt komiteleri oluşturarak bir işçi hükümeti kurmak, kapitalizmi mülksüzleştirmek için hükümeti indirmeye yönelirlerdi. Sri Lanka devrimi tüm Güney Asya alt kıtası ve ötesinde acı çeken kitleler için bir işaret fişeği olabilirdi.
Ancak, örgütlü ve bilinçli bir devrimci önderliğin yokluğunda kitle hareketi yanma odası olmayan kızgın buhar gibi olacaktır: Birikecek ama zaman içinde herhangi bir köklü değişikliğe erişemeden sönümlenecektir. Fransa'da Sarı Yelekliler nihayetinde geri çekildi. Kazakistan'da hükümet hareketi bastırmak için Rusya'dan yardım çağırdı. Mevcut hükümet fırtınayı aşmak için çabalayacak ve kitlelerin yorulup eve dönmesine kadar bekleyecek ve sonra baskıya yönelecek.
Bununla birlikte kapitalizmin krizi bir yere gitmiyor. Bu harekete yol açan temel sorunlar varlığını sürdürüyor ve bu tür protesto dalgalarının tekrarını göreceğiz. Sri Lanka işçi sınıfı kitlelerin gereksindiği liderliği sağlayabilir, ancak özellikle sendikalar ve JVP gibi güçler dahil tüm kitle örgütleri durumun gerektirdiği adımların çok gerisinde kalıyor. Sonuç olarak çoğunluk nefretle siyasi partilerden uzaklaşıyor. Hiçbiri tarafından temsil edilmediklerini hissediyorlar. Ve hiçbir parti bu hareketi anlayamıyor. Böyle bir hareketin mümkün olabileceğine inanmıyorlardı. Sri Lanka'daki güncel hareket yıkıma uğramış işçi sınıfı kitleleri arasında mevcut olan duygu durumuna ışık tuttu. Bu duygu hali aşağı yukarı bölgedeki tüm ülkelerde mevcut.
Yeni tipte bir önderliğe ihtiyaç var: Kitle hareketine örgütlü bir yön kazandıracak devrimci bir partiye ve kapitalizmi sosyalist planı üretimle değiştirecek bir programa.
*Ben Curry'in La Defence Of Marxism sitesinde yayınlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için Türkçeye çevrilmiştir. Yazının aslı şuradadır.