16 Kasım 2024 Cumartesi

Çepni: Kızılay, Başkentgaz, Ensar AKP'nin resmi tablosudur

HDP Milletvekili Murat Çepni, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, deprem vergilerinin kim tarafından çalındığını ve deprem toplanma alanlarının kime peşkeş çekildiğini sordu. Çepni, Kızılay, Başkentgaz ve Ensar Vakfı'ndan oluşan trionun, AKP'nin 17 yıllık resmi olduğunu vurguladı ve halklara mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni, Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 8. Maddesi üzerine Meclis Genel Kurulu'nda konuşma yaptı. Çepni konuşmasında, Kızılay ve deprem için toplanan paralara ne olduğunu sordu.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan imar planı çalışmalarında kamu kurum ve kuruluşlarının görüş bildirme süresinin 15 günden 30 güne çıkarıldığını, fakat bu 30 gün içerisinde fikrini beyan etmeyenler için de olumlu görüş bildirdiğine yönelik bir madde olduğunu söyleyen Çepni, "Bu madde mutlaka geri çekilmelidir çünkü içinde bulunduğumuz süreç, daha fazla fikre ve bu fikirlerin de kapalı kapılar ardında, resmi yazışmalarla değil, tam tersine, bu sürecin doğrudan ortakları olan bilim insanları, akademisyenler, odalar, meslek örgütleri ve doğrudan muhatap olan halkın fikrinin fazlasıyla alınması gereken bir süreç. Dolayısıyla, burada fikir alınma süreçlerinin çok daha yaygınlaştırılması, çeşitlendirilmesi gerekir. Evet, bu maddenin geri çekilmesi gerekir, beklenti budur" dedi.

'KIZILAY TEK ADAM REJİMİNİN YOZLAŞTIRDIĞI BİR DERNEK HALİNDE'
Çepni, Ankara'da KESK Şubeler Platformu, Tabip Odası, TMMOB ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasının çağrısıyla Kızılay Genel Müdürlüğü önünde Başkentgaz, Kızılay ve Ensar Vakfının karıştığı yolsuzluğa ilişkin yapılan eyleme polisin saldırdığını ve 19 kişinin gözaltına alındığını hatırlattı.

KESK Ankara Şubeler Platformu dönem sözcüsü İsmet Meydan'ın saldırıdan sonar Eğitim Sen'de yaptığı açıklamada, "'Deprem vergisi' adı altında yoksul ve emekçilerden ek vergiler toplanırken, sermaye sahiplerine vergi kaçırma veya vergiden kaçınma -evet, bu da AKP'li yıllarda AKP'nin literatüre soktuğu yeni bir kelime 'vergiden kaçınma'- fırsatı verildi. Kızılay, tek adam rejiminin yozlaştırdığı, içini boşalttığı bir dernek hâline getirilmiştir. Kamuya çöreklenmiş rantçı anlayış tüm kurumları kendine bağlamıştır" dediğini aktardı. Çepni, şöyle devam etti: "Hazine ve Maliye Bakanlığına çağrıda bulunarak Kızılay üzerinden kaçırılan verginin cezalı bir şekilde geri ödenmesini, bunun gibi benzer bağış transferlerinin açıklanmasını, vergi denetimi yapılmasını, Kızılay Yönetim Kurulunun görevden alınarak yüksek maaşlı yöneticilerin hakkında soruşturma açılmasını talep etti. Ayrıca, yine Meydan, Ensar Vakfının kamuya yararlı vakıf statüsünden çıkarılmasını ve Millî Eğitim Bakanlığının bu vakıfla imzaladığı tüm protokollerin iptal edilmesini istedi."

"Deprem için toplam 70 milyar TL'yi kim çaldı" diye soran Çepni, bu soruyla yetinmeyeceklerini deprem için toplanma alanlarının kime rant için peşkeş çekildiğini de sormaya devam edeceklerini kaydetti. İktidarın,  "ne derseniz deyin biz bunu yapacağız" diyerek, Kanal İstanbul gibi rant projelerinde ısrar etmesi ve bilim insanlarının uyarılarını dikkate almamasını beka sorunu olarak tanımladı.

'EZİLEN HALKLARIMIZIN MÜCADELEYİ YÜKSELTMELERİ GEREKİR'
Çepni, şunları söyledi: "Yetmiyor onlarca çocuğa cinsel saldırıyla gündeme gelmiş bir pespaye kurum nasıl devletin temel bir kurumu haline gelmiş bunu görmüş oluyoruz. İhtiyaç sahiplerine. Evet, burada bir trio var, bir halk düşmanı trio. Birisi devletin halka hizmet, yardım için kurduğu Kızılay, birisi inşaat şirketi Torunlar'ın yönettiği doğalgaz şirketi Başkentgaz, bir diğeri de onlarca çocuğa cinsel saldırıyla suçlu bir vakıf. İşte bu tablo, 17 yıllık AKP'nin resmidir. Buna bir de askeri sanayi kompleks denilen savaş sanayisini eklediğimizde yani savaş çıkmadan ayakta kalamayacak savaş baronlarını eklediğimizde işte size AKP tablosu ve işte beka denilen tablo bu. Kendi ceplerini doldurmaktan başka hiçbir dertleri olmayanların, halka 'milli politika' diye yutturdukları politika tam olarak bu. Bu bir çürümedir. Bu çürüme karşısında biz halklarımıza, emekçi halkımıza şu çağrıyı yapıyoruz: Bu kader değil, depremin sonuçları kader değil tıpkı işçi cinayetlerinin kader olmadığı gibi. Bunlar cinayettir ve bunun karşında tüm işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halklarımızın mücadeleyi yükseltmeleri gerekir."