21 Kasım 2024 Perşembe

Çepni: Halkımız ve demokrasi güçleri HDP etrafında kenetlenmeli

Newroz'da alanlara çıkan milyonlar, "HDP halktır, halk burada" dedi. AKP-MHP iktidarına 'Partimizi kapatamazsınız, buna izin vermeyiz' diyerek net bir tavır ortaya koydu. Halk, HDP'ye de yürünecek yolu göstermiş oldu. HDP İzmir Milletvekili Çepni, bu gerçeklere dikkat çekerek, "Kitlemize, 'Partimizi kapattırmayacağız', demokrasi güçlerine de HDP etrafında kenetlenme çağrısı yapmalıyız" diye konuştu.

Kobanê davasının 6 yıl sonra güncellenerek MYK üyelerinin tutuklanmasını, HDP hakkında açılan kapatma davası takip etti. HDP geçtiğimiz hafta bir dizi toplantılar örgütledi. Olağanüstü MYK toplantısının ardından bu haftasonu Kadın Meclisi ve Parti Meclisi toplantıları gerçekleştirilecek. Ve bu toplantılarda HDP yol haritasını belirleyecek.

Daha önce de çok sayıda parti kapatıldı. Yerine yenileri kuruldu. Fakat bugünkü süreçle o dönem ki süreç arasında pek çok farklılık olduğu da tartışılıyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni ile, partileri hakkındaki kapatma davasını, mücadele olanaklarını, Newroz alanlarının AKP-MHP iktidarına verdiği yanıtı ve HDP'ye yüklediği sorumlulukları konuştuk.

Kobanê davası ile başlayan ve partiniz hakkında kapatma davasına varan süreci nasıl ele alıyorsunuz?
Kobanê'de IŞİD büyük bir mücadele ile yenildi. İktidar ise bu yenilgiyi kendi yenilgisi olarak ele aldı. Bir başka açıdan ifade edersek, IŞİD'in yapamadığını HDP üzerinden kendi yapmaya girişti. Böylece HDP ve MYK'sına dönük saldırının startını vermiş oldular 6 yıl sonra.

MYK üyelerimiz daha öncesinde yargılandıkları hatta beraat ettikleri davalardan tekrar yargılanmış oldular ve tekrar tutuklandılar.

Bu dava tümüyle siyasi bir davadır. 'Kobanê düştü düşecek' diye açıklama yapmıştı Tayyip Erdoğan ve Kobanê direnişi bunun üzerine başlamıştı. Yaşamını yitirenlerin çoğu HDP'li olmasına rağmen, yaşamını yitirenlerin sorumlusunun HDP olduğu kurgusu yapıldı ve davalar açıldı. Arkadaşlarımız halen cezaevindeler.

HDP uzunca zamandır sistematik bir saldırıyla karşı karşıya. Son 5 yıldır binlerce arkadaşımız tutuklandı. Tabi gözaltılar, soruşturmalar dışında söylüyorum bunu. Çok kapsamlı bir örgütsel tasfiye ve siyasi soykırım operasyonlarıyla karşı karşıya kaldık.

Bu saldırılar Saray cephesinin çoklu kriz içerisinde çıkış aradığı bir süreçte gerçekleşti.

AKP-MHP koalisyonu başta kapsamlı ekonomik kriz içerisinde. Kürt halkına karşı çöktürme planı başarısız oldu. Kürt halkının direnişi kırılamadı. Bu gerçeklik onları yeni bir saldırı konseptini devreye koymaya zorladı.

Savaş ve işgal politikaları başarısız oldu. Çöktürme planı güncellenerek tekrardan devreye konmuş oldu. Saray faşist koalisyonu kendi bekasını, HDP özelinde tüm demokrasi güçlerinin tasfiyesine bağladı. Dolayısıyla bu saldırıları sadece HDP'ye dönük saldırılar olmaktan ziyade, tüm devrim, demokrasi ve özgürlük güçlerine dönük saldırı olarak ele almak gerekir.

Peki bu saldırı durdurulabilir mi?
Bu saldırı durdurulabilir. Daha doğrusu, bu saldırı tersine çevrilebilir. Bu saldırı siyaseti yenilebilir. Türkiye'deki tüm devrim ve demokrasi güçlerinin önündeki en temel görevlerden birisi; süreci sadece analiz ve teşhir etmekten kurtulmak ve esasen hangi yol ve yöntemlerle başarının kazanılabileceğinin tartışılmasına girişmektir. Dolayısıyla burada demokratik muhalefet düzeyinden,fiili meşru, devrimci mücadele düzeyine çıkışı tartışmak gerekiyor.

İktidarın bir seçime hazırlandığı ve seçimlerde halkın yanıt vereceği söyleniyor. Bu sürecin çıkış yolu seçim mi? Sizin somut önerileriniz nelerdir?
Evet bu coğrafyada seçim diye bir realite var. Halkların Demokratik Partisi açısından baktığımız zaman da seçim süreçlerinde biz aslında burjuva partilerinden farklı olarak bir mücadele süreci yaşıyoruz. HDP olarak seçimlere olağan koşullarda girmedik. Sandık müşahitlerimizden tutun da adaylarımıza, il ve ilçe örgütlerimize kadar kelimenin gerçek anlamıyla kelle koltukta bir mücadele yürüttük seçim süreçlerinde. Aldığımız her oy faşizme yanıt niteliğinde oldu.

Durum bu iken AKP ve MHP'nin çıplak bir şiddet aracına dönüştüğü, faşizmin kendini yeni tipte örgütlemeye çalıştığı; beka diye tarif ettikleri şeyin, örgüt adına ne varsa topyekun tasfiyesi olduğu koşullarda, mücadelenin sadece seçimlerle sınırlandırılması çok büyük bir yanılgı olacaktır. 
Aslında sorduğunuz sorunun cevabını Tayyip Erdoğan defaatle verdi. Şunu söyledi; "Bu ülkede muhalefet de yerli ve milli olmak zorundadır. Yerli ve milli olmayanın bu ülkeyi yönetmeye hakkı yoktur" dedi. Şimdi Tayyip Erdoğan-AKP bunu çok net olarak ifade ettiği koşullarda, bize düşen bu gerçeğe uygun davranmaktır.

Seçimlerle bu tablonun değişebileceğini, tersine döndürülebileceğini, bu yeni tipte kendisini örgütlemeye çalışan faşizmin durdurulabileceğini ve yenilebileceğini düşünmek, ezilenlerin öfkesini, mücadele azmini yeniden ve yeniden düzen içerisine hapsetmek anlamına gelecektir.
Seçimlerde, 'Saraya gerekli cevabı vereceğiz' dediğimizde belki bir gerçeğin altını çiziyoruz, doğrudur. Fakat biz kayyum sürecini yaşamış bir partiyiz. Bu koşullarda seçimleri mutlak bir alternatif olarak ortaya koymak yaşamın gerçeklerine uymayan bir tutum olur. Bu da bizi çok ciddi zafiyete, pasifizme iter.

Newroz ne gösterdi, bu süreç bakımından?
Newroz'da halklarımız, Türkiye ve Kürdistan'da alanları özgürleştirdiler. Sözün bittiği yerde eylem konuştu. 'HDP halktır' sözünün resmini gördük.

HDP gücünü, halkların mücadelesinden almıştır. HDP sokaklarda, halkın iş, ekmek, özgürlük mücadelesinde kurulmuş, büyümüş bir harekettir. HDP sırtını bu halk gerçekliğine dayayarak mücadelesini yürütebilir ve bu saldırıları, ablukayı dağıtabilir.

Newroz alanlarına akan halkımız bize de bir söz söylemiş oldu. "Biz mücadele etmekte kararlıyız. Biz tüm baskılara rağmen ayaktayız. Bizim örgütlerimiz de bu gerçekliğe bağlı olarak mücadeleyi kararlı bir biçimde, iktidar perspektifiyle yürütmelidirler" demiş oldu. Dolayısıyla bize de umut, kararlılık aşılamış oldular.

Partiniz hakkında MHP'nin isteğiyle kapatma davası açıldığı gibi bir algı var. Buna katılıyor musunuz?
Bu işin magazin kısmıdır. Bu iktidar blokunun çok büyük, derin krizler yaşadığını biliyoruz. Hem AKP ve MHP arasında, aynı zamanda da AKP'nin kendi içinde, devlet bloku içinde çok güçlü krizlerin olduğunu biliyoruz. Bu krizi yaratan biziz. Fakat bizim iktidar blokunun içerisinde olan krizlerden medet ummak yerine, esas olarak bu krizin halklar açısından yarattığı olanaklara gözümüzü dikmemiz gerekir.

Burada Saray MHP'ye bir dizi tavizler vermiş olabilir. MHP'nin kapatma konusunda çok istekli olduğu da bir gerçektir. AKP içerisinde bir dizi kararsızlıklar olabilir. Fakat şunu görmek gerekir. Bu blok HDP'nin tasfiyesi noktasında uzlaşmıştır. Yani kapatma saldırısı bir devlet politikası haline gelmiştir.

'Bizim partilerimiz dün de kapandı. Biz yine kurduk, yürüdük, büyüdük, geliştik. Bugün de aynısını yaparız'. Böyle dediğimizde ezilenlerin, devrim ve demokrasi güçlerinin her koşulda faşizme karşı mücadele edebileceğinin altını çiziyoruz. Bu doğru bir tespittir. Fakat eksik olan yanı şudur. Bu saldırının çapı dünden çok daha büyük ve kapsamlıdır. Faşizm bugün bir bütün olarak demokrasi güçlerini felç etmeye, tasfiye etmeye çalışıyor. Eğer HDP susturulabilirse, bu coğrafyada çok koyu bir karanlık inşa edilebilir. Bu riski görmek gerekir. Dolayısıyla buradan bizim kitlemize yapmamız gereken çağrı, 'Partimizi kapattırmayacağız' olacaktır. Aynı zamanda demokrasi güçlerine de HDP etrafında kenetlenme çağrısı yapacağız. Halkımıza bu konuda misyon vermemiz gerekir. Çünkü halk görüldüğü üzere bu misyonu alabileceğini, almak istediğini Newroz'da gösterdi. Biz de bu rolü ve misyonu gerçek sahiplerine vermeliyiz ve halkımıza bu çağrıyı yapmakta tereddüt etmemeliyiz.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Sonuç olarak içinde bulunduğumuz süreç büyük olanaklar barındırıyor. Bakın en son İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın çekilmiş olması sadece kadın düşmanlığı karakterlerinden kaynaklanmıyor, bunu zaten biliyoruz. Fakat burada bir nokta daha var altını çizmek lazım.

Bu, AKP ve MHP'nin kendi güçlerini konsolide etmekten başka politikalarının olmadığının ifadesidir. Bu da politik İslamcı faşist karakterinin ve söylemlerinin daha çok öne çıkartılması anlamına geliyor.

Böylesine çaresiz bir iktidarla karşı karşıyayız ve saldırganlığın boyutu bu anlamda artabilir. Yani bisiklet misali pedalı sürekli çevirmek zorundalar.

Ama aynı zamanda, 8 Mart'ta, Newroz'da gördük, yarın 1 Mayıs'ta göreceğiz, ezilenler açısından da güçlerini koruma şu veya bu biçimde mücadelesini yürütme, sokaklardan çekilmeme halinin devam ettiğini görüyoruz.

Klasik deyimle karanlığın en koyu zamanındayız, ama kazanmaya da en yakın zamandayız. Bunun için mutlaka ve mutlaka dünden daha farklı bir söz, dünden farklı bir eylem planı kurmak zorundayız. Dünkü motivasyonumuzla, dünkü eylem planımızla, düşünüş biçimlerimizle yeni döneme yanıt olma şansımız yoktur.

Eğer kazanacaksak, eğer başaracaksak ki bu çok mümkündür. Bunun için güçlü bir hazırlık, güçlü bir söz, güçlü bir eylem inşa etmek zorundayız. Bunları yapamadığımızda bilelim ki kendiliğinden bir başarı, kendiliğinden bir çözümün gelişme şansı bu topraklarda yoktur.