21 Kasım 2024 Perşembe

Büyüyen umut güçlü bir direnişi mayalıyor

HDP seçim ittifakında güçlerini birleştirmiş antifaşist parti, örgüt ve çevreler, tırmanacak faşist saldırganlığı göğüslemeyi, hiçbir geri adım atmamayı, açılmış politik hareket sahasında tereddütsüzce yürümeyi sağlayacak bir öncü kararlılık sergilemekle yükümlüdürler. Seçim çalışmalarında kapısı çalınan her ev ve işyeri, adımlanan her sokak ve meydan, saray faşizmine karşı direniş kıvılcımlarının çakıldığı birer ocak olacaktır.
Faşist şef ve faşist politik İslamcı-ırkçı blok panik halinde.
 
Sarayın baskın seçim kararının umulan "galibiyeti" sağlamaya yetmeyeceği iyice berraklaştı. OHAL-KHK terörü, gözaltı ve tutuklama kampanyası, Efrîn'i işgal saldırısı ve faşist psikolojik savaşın en aşağılık biçimleri, önlerindeki siyasi engelleri devirip ve bekledikleri faşist politik İslamcı rüzgarla yelkenlerini şişirip onların son sürat hedefe koşmalarını sağlayamadı. Oysa kendilerinden ne kadar da emindiler! Geri çekilmiş fakat kırılmamış demokratik kitle hareketinin, bu koşullarda seçim atılımı da yapamayacağına ne kadar da güveniyorlardı!
 
Kürdistan'da tırmandırdıkları sömürgeci kirli savaşın Türk halk yığınlarındaki ırkçı-şoven yankılarına, seçim rüşveti olarak devlet kasasından ayırdıkları iş ve yardım fonlarına, dillerinden düşürmedikleri "politik ve ekonomik istikrar" vaatlerine bağladıkları umutlar da bir işe yaramadı. Anket şirketlerinden bir türlü o bekledikleri müjdeyi alamadılar. Görünüşe bakılırsa, anket şirketlerini de Demirören'e ya da Ethem Sancak'a sattırmanın en iyi çözüm olduğuna inanmanın eşiğine geldiler!
 
Filistin halkının maruz kaldığı siyonist katliama duyulan öfkeyi düzenledikleri mitinglerle oya tahvil etmeyi denediler, tutmadı. İsrail'le ekonomik, mali, askeri anlaşmaları bir tokat gibi yüzlerine çarptı. Kontrgerillacı faşist mafya şefleriyle poz verip korku salmak istediler, sökmedi. Emperyalist finans tekellerine karşı "diklenme lafazanlığı"ndan güç çıkarmayı hesapladılar, soluğu İngiltere'de almak zorunda kalarak gülünç duruma düştüler.
 
Döviz kurlarındaki büyük depremin ve iktisadi kötüleşmenin körüklediği memnuniyetsizlik karşısındaki çaresizlikleri gizlenemez hale geldi. CHP, İYİP, SP, DP blokunda bir araya gelen burjuva muhalefetin siyaseten silkinmeye başlamasının önüne geçemediler. HDP'yi tamamen tecrit edip seçim barajının altına itme planlarına karşın, halklarımızın HDP'ye büyüyen desteğini gördükçe dengelerini kaybetmeye başladılar. YSK'ya oy hırsızlığını "yasallaştırmasını" buyurdular. Hüda-Par'ın ocağına düştüler! Kendi yaptırdıkları anketlerde dahi oy oranı aydan aya azalmakta olan Erdoğan'ın birinci turda kazanma hayalinin suya düşeceğini, daha ciddi bir oy kaybı yaşamakta olan AKP-MHP-BBP blokunun meclis çoğunluğunu sağlayamayacağını gördüler.
 
Siyasi hava bir ay içinde açıkça değişti işte. Psikolojik üstünlüğü yitirdiler, karşıtlarını iradesizleştiren “Erdoğan ne yapar eder yine kazanır” kötümserliğini yeniden üretemez oldular. 24 Haziran dönemecini geçerek Erdoğan'ın tekçi faşist diktatörlüğünün kurumsallaşmasını tamamlama hedefinin, hem de bu hedefe hayli yaklaştıklarını hesap ederlerken, bugün ellerinden kayıp gidebileceğinin telaşına tutuldular. Bundan dolayıdır ki, faşist şefin deyişiyle “a, b ve c planları”nı şimdiden devreye sokmaya yöneldiler. Resmi sandık görevlilerini bizzat atamaktan Kürdistan'da sandıkları taşıyıp kuşatmaya, seçim stantlarına saldırmaktan faşist demagoji çarkının dönüşünü hızlandırmaya değin, faşist zora, provokasyona, yalana ve hileye dayalı planları doğrultusunda yeni adımlar atmaya başladılar.
 
Faşist saray iktidarının siyasi inisiyatifinin zayıfladığı ve AKP-MHP faşist blokunun telaşının arttığı bu dönemde, HDP'de birleşen halkçı demokratik seçim ittifakı siyaseten hızla etkinleşti, özgüven kazandı ve öne çıktı.
 
CHP'nin kurduğu blok nedeniyle eli böğründe kalan fakat CHP destekçiliğini sürdüren ÖDP'yi ve faşizme karşı mücadele etmeden sosyalist devrime zıplayacağı komedisiyle sosyal-şoven niteliğine şal örtmeye kalkan Güler-Okuyan TKP'sini bir yana bırakırsak, emekçi sol hareketin ezici çoğunluğu açısından 24 Haziran süreci 25 Haziran'ı hazırlayan bir antifaşist-antişovenist dinamiğe dönüştü. Antifaşist cephe böylece fiilen genişledi.
 
Halkçı demokratik seçim ittifakı, adaylarıyla, programıyla ve çalışmalarıyla, emekçilerin ve ezilenlerin ilgi odağı haline gelmeye başladı. Faşist politik İslamcı-ırkçı AKP-MHP blokunun 24 Haziran planını bozmanın şimdi ancak seçim barajını tekrar yıkıp geçecek bir HDP'yle mümkün olduğu belirginleştikçe, bu politik ilgi daha da yayılıyor. 16 Nisan referandumunda büyük şehirleri kaybeden AKP'yi buralarda daha da geriye sürmenin, Kürdistan'da onun seçim gardını bir kez daha düşürmenin pekala mümkün olduğu inancı ve umudu yükseliyor. Faşist devlet terörünün ağırlığı altında içten içe yanan ve uygun fırsatları bulduğunda kendini dışa vuran, son olarak 1 Mayıs meydanlarında ve "tamam" çıkışında yankılanan antifaşist kitle potansiyeli, bu defa da HDP seçim çalışmalarıyla buluşuyor.
 
Seçimlere bir aydan kısa bir süre kalmışken, üstelik faşist şef ile onun faşist saray koalisyonu düşüşe geçmiş ve halkçı demokratik seçim ittifakı ivme kazanmışken, bir nevi rehavete kapılmak, sürecin olağan geçeceği yanılgısına sürüklenmek ve parlamentarist hayalleri canlandırmak politik zaafların en katmerlisi olur. Zira, faşist saray iktidarının seçimleri kazanma olasılığı azaldıkça, Rojava veya Başûr Kürdistan'da başkaca kanlı işgal hamlelerine girişmekte, Peker, Çakıcı vb. adlar altında kontrgerillanın hizmetindeki faşist çeteleri saldırıya geçirmekte, halkçı demokratik seçim ittifakının çalışmalarına ve dahası burjuva muhalefetin seçim mitinglerine pervasızca saldırmakta tereddüt etmeyeceğinden şüphe duyulamaz.
Demektir ki, HDP seçim ittifakında güçlerini birleştirmiş antifaşist parti, örgüt ve çevreler, tırmanacak faşist saldırganlığı göğüslemeyi, hiçbir geri adım atmamayı, açılmış politik hareket sahasında tereddütsüzce yürümeyi sağlayacak bir öncü kararlılık sergilemekle yükümlüdürler.
 
Seçim çalışmalarında kapısı çalınan her ev ve işyeri, adımlanan her sokak ve meydan, saray faşizmine karşı direniş kıvılcımlarının çakıldığı birer ocak olacaktır. Buralarda temas edilen her emekçi, diktatörün sonunu getirecek birleşik halk direnişinin bir parçası kılınacaktır. Halklarımızın ileri kesimlerinde mayalanmış olan diktatörü alt etme umudunu diri tutup yaymak, bunu birleşik halk direnişini örgütlemenin dayanağı kılmak ancak böyle bir kararlılıkla mümkün olabilir. Seçim çalışmalarının bu son etabında tempo muhakkak yükseltilmeli, diktatörü devirme azmi ve iradesi işçiler, gençler, kadınlar başta olmak üzere ezilen, sömürülen, özgürlükten yoksunluk ve yoksulluk kıskacında tutulan tüm kesimler içinde dalga dalga yayılmalıdır.
 
Bugün HDP'ye istenecek her oy, en yüzeysel bakışın dahi görebileceği bir açıklıkla, AKP-MHP faşist koalisyonunun meclis çoğunluğunu tekrar ele geçirmesinin ve Erdoğan diktasının yerleşikleşmesinin önüne çıkarılacak en kestirme tutum oluyor. Fakat öncü devrimci bir bakışla, tabii ki bundan çok daha fazlasına, faşist diktatörün bizzat kararlaştırdığı baskın seçimde kendi aleyhine dönebilecek sonuçları tanımama oyununa karşı birleşik halk direnişi saflarının kurulmasına tekabül ediyor. Sürecin ancak böyle bir bakış açısından ele alınmasıyla, mayalanan büyük direniş imkanlarının en enerjik ve en tutkulu tarzda değerlendirilmesiyledir ki, emekçiler ve ezilenler, sandıkları savunmanın, saldırıları göğüslemenin ve faşist şeflik rejimine karşı ayaklanmanın devrimci öznesi katına yükseltilebilir.
 
24 Haziran'ı izlemesi muhtemel olaylar zincirine dair şimdiden söylenebilecek en anlamlı söz, faşist diktatöre karşı ancak birleşik halk direnişini örgütleme yolundan yürüyenlerin kazanabileceğidir. Bunun öncü gücü ve dinamosu olarak kendini ortaya koyma sorumluluğu ise elbette herkesten fazla komünistlere aittir.