23 Kasım 2024 Cumartesi

Boratav: Kapitalizmin vadesi geldi

Abstrakt Dergi'nin düzenlediği "Ekim Devrimi'nin 100. Yılında Sosyalizmin Güncelliği Sempozyumu"nda konuşan Marksist iktisatçı Korkut Boratav, kapitalizmin vadesi geldi teşhisinin yaygın olduğunu, sistemi sahiplenenlerin fikir dünyasında dahi yer edindiğini ifade etti.

Akademik, politik ve popüler yayın yapan internet dergisi Abstrakt Dergi'nin düzenlediği "Ekim Devrimi'nin 100. Yılında Sosyalizmin Güncelliği Sempozyumu" Ankara'da Tüm-Bel-Sen Genel Merkezi'nde başladı.

Derginin yayın kurulu adına konuşan Mehmet Mutlu, Abstrakt Dergi'yi "akademik, politik ve popüler" bir yayın olarak tanımladı. Daha önce iki dosya yayınladıklarını kaydeden Mutlu, Abstrakt Dergi'nin sadece yayıncılık pratiğinden ibaret olmadığını, diğer bir ayağının başlangıcının da bu sempozyum olduğunu söyledi.

"Bir devrimin ölçüsü onun tarihsel karşılığıdır" diyen Mutlu, Abstrakt Dergi'yi kurarken referans verdikleri Suphi Nejat Ağırnaslı'yı da andı.

Mutlu'dan sonra açılış konuşmasını yapmak için söz alan Marksist iktisatçı Korkut Boratav, kapitalizmin vadesi geldi teşhisinin yaygın olduğunu, sistemi sahiplenenlerin fikir dünyasında dahi yer edindiğini ifade etti. Marx'ın "Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir" dediği 11. tezine vurgu yapan Boratav, Marx ve Engels'in aynı zamanda birer eylemci olduğunu hatırlattı.

Boratav konuşmasını şöyle sürdürdü: "Engels, Marx'ın değindiği toplumsal devrim nasıl olacak sorusunu tartışır, toplumsal devrim proletaryanın iktidara el koyması ve üretim araçlarını devlet mülkiyetine dönüştürmesiyle gerçekleşecektir. Marx ve Engels başka devrimci akımlarla da uzlaşarak ve çarpışarak, eylemlere de bizzat katılarak bunları tartıştılar."

Ekim Devrimi söz konusu olduğunda Lenin'in en ilgi çekici eseri olarak devrimden hemen önce yazdığı Devlet ve İhtilal'i gördüğünü kaydeden Boratav, "Burada tarif edilen Leninist formülde topluma artık iradi bir müdahale söz konusudur" dedi.

Hareketlerin dünya çapında güçlenmekte değil zayıfladığı bir dönemde yaşandığını aktaran Boratav, bir yandan da kapitalizmin adeta bir debelenme içerisinde olduğunu, alternatiflerinden ürktüğünü ve yoketme çabası içerisinde olduğunu ifade etti. Latin Amerika'daki ilerici hareketlere yönelik saldırıları örnek gösteren Boratav şöyle konuştu: "Mesela Latin Amerika'da Ekim Devrimi'yle de yakın veya uzak akrabalık ilişkisi içinde olan akımlar iktidara geldi. Latin Amerika coğrafyası pembe ve kırmızı renge yakın bir harita çizdi. Burada ılımlı olan girişimlere dahi finans kapital, yerli burjuvaziler ve ABD emperyalizmi izin vermedi."

Ortadoğu'ya bakıldığında ise bir kısmı ilerici olan laik devlet yapılarının teker teker emperyalizm tarafından silahlı yollarla çökertildiğini söyleyen Boratav, "Halk ayaklanmaların islamlaştırılması emperyalizmin aracılığıyla gerçekleştirildi. Yani emperyalizm yıktı, engelledi ve yerine hiçbir şey oluşturamadı" diye konuştu.

Günümüzde proleterleşme sınırsızlaştığını kaydeden Boratav, Türkiye özelinde de Gezi ayaklanmasının mülkiyetin reddi ve komünizm özlemi olduğunu söyledi.

Korkut Boratav'ın açılış konuşmasından sonra sempozyumun "Kapitalizmin Bitmeyen Çoklu Bunalımı (2008-2017)" adlı ilk oturumu başladı. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünde akademisyenken ihraç edilen Özgür Müftüoğlu oturumda ilk sözü aldı. Müftüoğlu, 1960 ve 70'li yıllarda emperyalizmin Sovyetleri, sosyalizmi hedef aldığını ancak bir yandan da kendi ülkesindeki işçi sınıfını da hedef aldığını ifade etti. 2008 krizinin öncesindekilerden farkının küresel oluşu olduğunu aktaran Müftüoğlu, "70'lerde çözüm diye önümüze konan neoliberal politikalar krizi aşamıyordu. 2008 krizinden sonra benimsenen politiklar o zamana kadarki tahribatı daha da ileri taşıyacak politikalardı" diye konuştu. Türkiye'de ise AKP'nin çözümsüz olduğunu, referandumla yapmaya çalıştıkları rejim değişikliğinin başarıya ulaşamayacağını kaydeden Müftüoğlu, onu aşacak olanın sınıf temelli bir toplumsal mücadelenin olacağını söyledi.

Müftüoğlu'ndan sonra söz alan HDP MYK üyesi Beyza Üstün, Gezi ayaklanmasına değinerek, "Gezi'de bizde örgütlülük yoktu, muhaliflerin birden ortaya çıkışı ve itirazı vardı. Özellikle 15-16 Haziran gibi işçi sınıfının gücü olsaydı çok daha farklı sonuçlar elde edilebilirdi. Yine de gezi bize çok şey öğretti. istersek başarabiliyoruz, biz olabiliyoruz, bunu öğrendik" dedi.

Rojava Devrimi'ne değinen Üstün, Rojava'da feminizmin o güne kadar biriktirdiklerini de ele alarak güçlü somut bir kadın mücadelesi varolduğunu kaydetti. Üstün, konuşmasında HDP'nin tutsak eşbaşkanlarınj, vekillerini ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenleri selamladı.

2008 krizlerinden hemen önce '72 yılındaki çevre kongresinde alınan karar gereği, bütün doğal alanlar enerji gerekçesiyle sermayeye sunulduğunu ifade eden Üstün, şunları söyledi: "Tüm ormanlar, meralar, akarsular her yer şu anda sermayeye devredilmiş durumda. Savaşın ve OHAL'in yükselmesiyle bu birikim daha net ortaya çıkmaya başladı. Sur ve Cizre'de bir çok kişi yerinden edilerek sermayeye teslim ediliyor."

Yeni yaşamı kurma bilincinde devrimciler olarak birarada olduklarını vurgulayan Üstün, şöyle konuştu: "Bir gün pencerelerden birden bire Gezi'de olduğu gibi, 7 Haziran öncesinde olduğu gibi kendi sesimizle şarkılarımızı haykıracağız. Buna da halklar karar verecek. Seslerimizle, sinemalarımızla, sokak tiyatrolarıyla, halaylarımızla orada olacağız. Örgütlü olduğumuz zaman onların sonu gelecektir."

Beyza Üstün'ün konuşmasının ardından ABD'li Marksist akademisyen Bertell Ollman'ın sempozyumu selamlayan video mesajı gösterildi.

Üstün'ün ardından söz alan Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Ali Rıza Güngen, 2008-2009 krizine değindi, Güngen, 2008-2009 krizinde insanların sadece konutlarını kaybetmediklerini, işlerini de kaybettiklerini söyledi ve şöyle konuştu: "Dolayısıyla insanlar kendi geleceklerini finansal sektörün geleceğinde de görüyorlar. Kriz sonrası bu ideolojik operasyonu yapabildiler. SYRIZA'nın yaptıkları ayrı bir tartışma konusu olsa da bu kadar geç iktidara gelmesinin bir sebebi de budur. Kriz anında vaatlerin değiştirilemediğini gördük."