21 Kasım 2024 Perşembe

Birleşik direniş ve 1 Mayıs

Kitle hareketi sıçrama imkanlarını ne kadar içinde barındırıyorsa devrimci ve komünist hareketin de sıçrama imkanları 1 Mayıs'ın içinde saklıdır. 1 Mayıs'ı, zindanlarda ve dışarıda başta Leyla Güven olmak üzere tecride karşı direnişin, kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesine, Kürdistan'da kayyumlara ve halk iradesinin gaspına, özgürlük adalet ve toplumsal eşitlik isteyen milyonların birleşik eylemine dönüştürelim. Atılım gazetesinin 373. sayısındaki "Gündem" köşesinde; 1 Mayıs ve açlık grevleri ele alındı.
 
Atılım Gazetesi'nin Gündem yazısı şöyle:
 
31 Mart seçimlerinde halkın Saray diktatörlüğüne karşı öfkesi sandıklara yansıdı. Halkın iradesi, Saray rejimini sandıkta yendi. Faşist şef Erdoğan, yenilgisini kolay kolay hazmedemiyor. Tek adam üzerine inşa edilmeye çalışılan faşizmin politik İslamcı restorasyonu yara aldı. Saray'ın meşruiyeti zayıfladı. Saray, halktan aldığı yenilgiden sonra bir avuç mali oligarka ve emperyalistlere sırtını daha fazla dayama hattından ilerleyeceğini, soygun ve sömürü sistemini, faşist aygıtlarını böyle ayakta tutacağını gösteriyor. Seçimlerin ardından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ABD'ye giderek uluslararası mali sermayeye güvence vermeye çalıştı. Fakat yeterince  alıcısı bulunmadı. Öyle ki, bir süre önce hakkında dövizde 'manipülatif işlem’den inceleme başlatılan Amerikan bankası JP Morgan’ın düzenlediği yatırımcı toplantısında, 'reform paketi’ni anlatmak zorunda kaldı.
 
Saray'ın hazine ve maliyeyi teslim ettiği Berat Albayrak, 5 Nisan'da "Yeni Reform Programı" adı altında emekçilere karşı saldırı paketi açıkladı. Tarihin ironisi olarak Çiller de vakti zamanında 1994 yılında 5 Nisan ekonomik saldırı paketini açıklamıştı.
 
Saray'ın Hazine ve Maliye Bakanı'nın hazırladığı saldırı paketinin ana omurgasını mali sermayeye, yandaş şirketlerin ihtiyaçları için kaynak oluşturma ve bu kaynakları da işçi ve emekçilere daha fazla vergi salmak oluşturuyor. Bu kaynakların en önemli unsuru ise şimdiye kadar hemen her hükümetin gündeminde olan işçilerin kıdem tazminatı hakkını fona devrederek kapitalistlerin yağmasına sunmak.
 
Önümüzdeki sürecin iki temel unsuru giderek şekilleniyor. Biri ekonomik saldırı diğeri ise siyasal zor. Ekonomik krizle rejim krizinin üst üste bindiği, iç içe geçtiği bir süreç yaşanıyor. Rejimin, her iki krizi de çözme kapasitesi yoktur. Saray diktatörlüğü, rejim krizini faşist terörü azami artırarak, demokratik her türlü adımı bastırarak, ekonomik krizi ise işçi ve emekçileri daha fazla sömürü, vergi soygunu ile yoksulluğun dip noktasına iterek aşmaya çalışıyor. Siyasal şiddetle ekonomik şiddetin iç içe geçtiği bir süreç yaşanıyor.
 
Saray'ın meşruiyetinin içte ve dışta giderek zayıfladığı, siyasal bakımdan güçsüzleştiği, işsizlik ve yoksulluğun, kapitalist soygunun arttığı koşullarda Mart'tan Mayıs'a doğru gidiyoruz. Emekçi kitleler lüks ve ihtişam içinde yaşayan bir avuç asalak sermaye sınıfına, Saray efradına karşılık giderek daha fazla yoksullaşıyor, açlıkla yüz yüze kalıyor.
 
Mevcut koşullar halkın Saray’a karşı halkın öfkesinin sürmekte olduğunu gösteriyor. Faşist Saray rejiminin elinde çıplak zordan başka bir şey yok. Gerçekte bu durum işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'ın birleşik antifaşist mücadelenin kendisini güçlü bir biçimde alanlarda ifade etmesi için de imkanları içinde barındırıyor. Kitleler her şeyden önce bu seçim sürecinde Saray'ın her şeye muktedir olmadığını, çaresiz olduğunu, yenilebileceğini deneyimlediler. En önemlisi birleşirsek "Saray faşizmini yıkabilir" duygusunu yaşadılar. Bu, kitle psikolojisi için önemli bir faktördür.
 
Dolaysıyla 1 Mayıs, işçi sınıfı ve emekçilerin özgürlük, adalet, halkların eşitliği taleplerini yükselteceği bir gün olacaktır. Kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesine, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) dayatmasına, vergi soygununa, işsizliğe, yoksulluğa karşı mücadele ile Leyla Güven ve binlerce tutsağın sürdürdüğü süresiz açlık grevi direnişiyle birleşmesi durumunda devrimci kitle hareketinin sıçrama imkanları artacaktır.
 
1 Mayıs gücünü meşruiyetten almıştır. İşçilerin kanlarıyla kazanılmış 1 Mayıs'ın Saray uzantısı sendika patronları tarafından faşist rejimin kutsandığı bir güne, resmi geçit törenine dönüştürülmesine izin verilmemelidir. Saray'ın sendikal uzantılarına karşı da 1 Mayıs'ın meşruiyeti savunulmalıdır.
 
Sermayenin ve faşizmin saldırılarına karşı kitlesel, birleşik bir 1 Mayıs önümüzdeki sürecin hangi yönde gelişebileceğine dair önemli bir veri olacaktır. Kitle mücadelesi Mart'tan bu yana biriktirerek ilerliyor. Önce kadınların birleşik 8 Mart sokak eylemleri, Kürt halkının kayyumlara ve tecride karşı kitlesel gösteri ve direnişinden, özelde genç kadınların Şule Çet kampanyasından, gençliğin ÖDTÜ'de olduğu gibi canlanmaya yüz tutan eylemlerinden, işçilerin Flormar, Cargill, TÜPRAŞ gibi irili ufaklı grev ve direnişlerinden besleniyor. En önemlisi yoksulların öfkesinden besleniyor.
 
Kuşkusuz İstanbul'da 1 Mayıs'ın adresi Taksim'dir. Taksim, 1 Mayıs alanıdır. Çünkü 1 Mayıs '77 Taksim, '96 Kadıköy başta gelmek üzere şehitlerin kanlarıyla sulanmış, 1 Mayıs'ın meşruiyetinin beslendiği önemli kaynaktır. Bu kaynağın kurutulmasına izin vermemek, Taksim'in 1 Mayıs alanı olduğu gerçeğini haykırmak önemlidir.
 
1 Mayıs'ı güncel içeriğinden bağımsız olarak ele alamayız. Tecride karşı süren direnişle işçilerin sömürüye ve faşizme karşı direnişinin önümüzdeki süreçte sonuç alıcı bir biçime dönüştürülmesi için bir basamaktır. Her şeyden önce Rojava devrimi başta gelmek üzere bölgesel devrim imkanlarının arttığı bir süreçte 2019 1 Mayıs'ını karşılıyoruz.
 
1 Mayıs komünistler için de bir basamak olacaktır. Her şeyden önce tecride karşı direniş başta gelmek üzere, faşizme ve sömürüye karşı alternatif bir yaşamın olanaklı olduğunu kitlelere taşımak, kitlerle somut birebir ilişkiler kurmak için de önemli bir imkandır. 1 Mayıs sosyalistlerin gelişme, büyüme olanaklarını açığa çıkarmasına ve kendi örgütsel gelişimine müdahalenin de bir parçası olmalıdır. Kitle hareketi sıçrama imkanlarını ne kadar içinde barındırıyorsa devrimci ve komünist hareketin de sıçrama imkanları 1 Mayıs'ın içinde saklıdır.
 
1 Mayıs, antifaşist hareketin birleşik devrimci bir kulvara yönünü dönmesi, Kürt halkıyla Batı'da emekçilerin taleplerinin alanlarda buluşması için kaldıraca dönüştürülebilir. Fakat her şeyden önce merkezi ve yerel, her yerde yaygın 1 Mayısların kutlanması yerel dinamiklerin birleşik gücünü alanlarda göstermesi faşizme karşı direnişi yerelleştirmek bakımından değerlidir.
 
1 Mayıs'ı, zindanlarda ve dışarıda başta Leyla Güven olmak üzere tecride karşı direnişin, kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesine, Kürdistan'da kayyumlara ve halk iradesinin gaspına, özgürlük adalet ve toplumsal eşitlik isteyen milyonların birleşik eylemine dönüştürelim.