24 Kasım 2024 Pazar

Barolardan Şemdinli raporu: Öldürme kastıyla işkence yapıldı

Diyarbakır, Hakkari ve Van barolarının çobanlara yönelik işkence konusunda hazırladığı raporda, ?hayati tehlike yaratacak şekilde ve neticesi sebebiyle ağırlaştırıcı işkence suçu işlendiği? belirtildi. Rapora göre yaşadıklarını anlatan Nasır Taş, ?Neredeyse 30 defa başımı suya sokup çıkardılar. Boğulmamı istiyorlardı. Ellerindeki sopalarla belki 40-50 defa sırtıma vurdular? dedi. Fotoğraflar da işkenceyi gözler önüne serdi.
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Korgan köyü kırsalında askerler tarafından işkence uygulanan çobanların yaşadığı vahşet baroların hazırladığı raporla gözler önüne serildi. Özellikle 4 kişi öldüresiye dövülürken, birçok kişi de hakaret ve tehditlere maruz kaldı, darp edildi.   
 
Diyarbakır, Hakkari ve Van baro başkanlarının da içinde olduğu avukat heyeti, 31 Mayıs'ta hayvan otlatan köylülere yönelik işkenceyi incelemek için bölgeye gitti. Gözlemlerini ve değerlendirmelerini raporlaştıran heyet, Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşemediklerini belirtirken, henüz resmi makamlarca bir açıklama yapılmadığına da dikkat çekti.
 
Raporda, mağdurların anlatımları ile işkence fotoğrafları yer aldı.
 
'30 DEFA BAŞIMI SUYA SOKUP ÇIKARDILAR'
 
 
Ağır yaralanan Nasır Taş, 31 Mayıs sabah saat 07.30’da hayvanlarını otlatırken askerlerin geldiğini ve kendilerine "PKK’liler nerede" diye sorduğunu belirtti. Taş, ardından yaşananları şöyle anlattı: "Yukarıdan aniden bir asker gelerek başıma vurmaya başladı. 4-5 kişiydiler. Görsem tanırım. Elimde çoban sopam vardı, onu kırdılar, sora aniden 4-5 kişi üzerime çullandı ve vurmaya başladılar. Ben yana yakıla çoban olduğumu haykırdım ama dinlemediler ve bizden zorla bilgi istediler ama bizim bildiğimiz hiçbir şey yoktu. Sonra 2 asker gelip başımı su arkında geçen suya sokacaklarını ve boğacaklarını söylediler. Birbirlerine de eğer beni vururlarsa diğerinin konuşacağını söylediler. Ben de beni öldürseler de bir şey bilmediğimi söyledim. Ama illa bir şey söylemem gerektiğini söylediler. Sonra hatırlamadığım kadar başımı suya sokup çıkardılar. Sonra beklettiler. İlk gelen bana bir tokat, sonra gelen iki yumruk vurdu. Askerler IŞİD'lilere benziyordu. 4 kişi vurdu, komutan uzaktan bakıyordu. Askerlerden biri G3 silahıyla bana ateş etti, isabet ettirmedi ama korkmam için yaptılar. Sonra başımı suya sokup silahla belime vurdular. Yukarıdan gelen bir başka asker de 4-5 defa belime tekme attı. Neredeyse 30 defa başımı suya sokup çıkardılar. Boğulmamı istiyorlardı. Ellerindeki sopalarla belki 40-50 defa sırtıma vurdular. Sonra İranlı Muhsin’i çağırıp gel sen ifade ver bize dediler. İranlı Muhsin de Kürt’tür. Kürtçe biliyor sadece. Ben biraz Türkçe biliyorum. İranlı Muhsin’i ve beni ayrı ayrı sorgulayıp dövüyorlardı. Bana ifadelerimizin çelişkili olduğunu söyleyip yine dövüyorlardı. Arada Muhsin’in ağlama sesleri geliyordu. Onu da çok dövdüler. O şimdi Yufkalı köyünde. Sonra ben bayılmışım. Beriler (süt sağan kadın) gelmiş, beni görüp almışlar hastaneye götürdüler. Muhsin’i çok dövdüler. Ambulans gelip aldıktan sonra Muhsin aklıma geldi."
 
Nasır Taş'ın eşi Nahide Taş da olay yerine giderken araçlarının askerler tarafından durdurulduğunu, aracın yanına ateş edildiğini ve bir askerin kendisine tokat attığını anlattı. 
 
İZLER ELLERİMİ ÇİĞNEMELERİNDEN OLUŞTU
 
 
İşkenceye uğrayan Ramazan Aktaş ise yine kendisine PKK'lilerin sorulduğunu belirterek, "Bir komutan ve asker yanıma geldi. Sonra benim çeneme dipçikle vurup silahlarla belime vurdular. Başıma sağlı sollu ateş ettiler, kenardan bilerek geçirdiler. Sonra beni sopa ve botlarla dövdüler. Kuzularıma ateş etmeye kalktılar. Ben izin vermedim. Ellerimdeki izler onların ellerimi çiğnemelerinden oluştu" dedi. 
 
Ramazan Aktaş'ın annesi Gülhaç Aktaş da oğlunun gözlerinin önünde dövüldüğünü belirterek, “Bırakmadılar gidip alayım oğlumu" dedi. 
 
Nasır Taşı'ı bulan köylülerden Fahri Taş'ın "Yola yakın Durak karakoluna getirdik. Karakoldaki askerler onları dövenin TSK mensubu olmadığını söyledi. O an ambulans geldi. Durak karakolu askerleri bu durumdan rahatsızdı" şeklindeki sözleri ise dikkat çekti. 
 
AĞZINA EL BOMBASI DAYADILAR
 
 
İşkenceye uğrayan Doğu Kürdistanlı Muhsin Çavişi de yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hayvanları otlatırken sabah asker geldi. Nasır’la konuştular. Elbiselerimizi çıkarttırdılar. Buralarda kim var, gördünüz mü diye sordular. Nasır’ı başka yere götürdüler. İki kişi beni, diğerleri de Nasır’ı dövdüler 1 komutan ve 4 uzman vardı. Silah sesleri geldi, dedim Nasır’ı öldürdüler. Bıçakla boğazım ve kulaklarıma bastırdılar. El bombasını ağzıma dayadılar. Ben bayılma numarası yaptım. İşkence esnasında başta ben ve Nasır birbirimiz görüyorduk sonra uzaklaşınca seslerimizi işitiyorduk." 
 
Rapora göre, Doğu Kürdistanlı İsmail Arabi de darp edilirken, tanıkların anlatımları da raporda yer aldı. 
 
Raporda, işkence ve kötü muamelenin giriş-çıkışların serbest olduğu ve “özel güvenlik bölgesi” olmayan Korgan Köyü sakinlerinin hayvanlarını otlattığı merada yaşandığına dikkat çekilirken, işkence eden kamu görevlilerinin biri rütbeli 5 kişi olduğu ve askeri üs bölgesinden geldikleri belirtildi. 
 
ASKERLER ÖLDÜRME KASTIYLA HAREKET ETTİ
 
İşkence ve kötü muameleye maruz kalan mağdur sayısının 4 olduğu aktarılan raporda, “Nasır Taş, Ramazan Aktaş, İsmail Erebi ve Muhsin Çavişi isimli çobanların hayvan otlattıkları sırada sopa, silah dipçiği ile darp edilerek ve Nasır Taş'ın başının defalarca suya sokulup çıkartılarak işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı, tehdit edildikleri ve hakarete uğradıkları, Nasır Taş'ın ağır yaralı bir şekilde olay yerinde 'ölüme terk edildiği' ve yaralıların yakınlarının yardımı ve imkanları ile hastaneye götürüldükleri, askerlerin öldürme kastıyla hareket ettikleri (Askerlerce Nasır Taş için yakınlarına bir terörist öldürdük gidin alın denmiştir), çobanlar için olay yerine gitmeye çalışan yakınlarının ve berilerin (süt sağan kadınların) sözlü şiddete, küfür içeren ağır hakarete maruz kaldıkları, tehdit edildikleri ve üzerlerinden silahla ateş edilmek sureti ile kötü muameleye maruz kaldıkları” belirtildi. 
 
ASKERLER GÖZALTINA ALINMADI VE GÖREVLERİNİN BAŞINDA
 
Raporda, etkili bir soruşturma yürütülmediği de belirtildi. Buna göre, mağdurların ve tanıkların tamamının ifadesi alınmadı, alınanların da avukat ve yeminli tercüman eşliğinde alınmadı. Soruşturma dosyası avukatlara verilmedi. 
 
Mağdurların beyan ve teşhislerine rağmen askerler gözaltına alınmadı ve görevlerine devam ediyor. 
 
Soruşturma jandarma tarafından yürütüldüğü için etkili bir soruşturma yürütülmediği kanaati oluştuğu belirtilen raporda, askerlerin işledikleri suçun ağırlığı ve sahip oldukları nüfuz gereği delilleri karartma, tanık ile mağdurlar üzerinde baskı kurma ihtimalleri yüksek olduğundan derhal tutuklanmaları ve açığa alınmaları ve soruşturmanın jandarmadan alınarak emniyet tarafından yürütülmesi gerektiği vurgulandı. 
 
Mağdurlara ve yakınlarına psikolojik destek sunulması ve yaralılar için gerekli sağlık koşullarının sağlanması gerektiği de ifade edilen raporda, temel geçim kaynağı hayvancılık olan yöre halkının yayla ve meraları kullanması konusundaki kısıtlamalardan vazgeçilmesi istendi.
 
Raporda, “son bir yıl içerisinde başta Şemdinli olmak üzere bölgede bu tür işkence ve kötü muamele vakalarının arttığı” ifade edilirken, işlenen suçun “TCK 95. maddesi kapsamında tanımlanan hayati tehlike yaratacak şekilde ve neticesi sebebiyle ağırlaştırıcı işkence suçu olduğu” aktarıldı. 
 
TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığını ile İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarını göreve davet eden avukat heyeti, “Son zamanlarda bu ve benzeri vakıalarla bölgede geçmişte, yaygın olarak yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin tekrarlanmaya başladığını bizlere göstermektedir. Söz konusu olaya ilişkin adli ve idari soruşturmanın yanı sıra siyasal iktidara (hükümete) toplumsal kutuplaşmaya ve kırılmaya sebep verecek bu ve benzeri olayların önüne geçecek bir irade ortaya koymaları çağrısında bulunuyoruz” dedi.