Barolar: Savunma yoksa adil yargılama da yoktur
Gezi davasına ilişkin ortak açıklama yapan 12 Baro, savunmanın suç ile ilişkilendirilemeyeceğini, savunmanın olmadığı yerde adaletin de olmayacağını vurguladı. Barolar, mahkemenin akıl sağlığı tartışmalı olan tanığı kanuna aykırı dinlediğine dikkat çekti ve Gezi davasının yeniden değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu belirtti.
İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Mersin ve Antalya’nın da aralarında olduğu çok sayıda baro, Gezi davasında yaşanan hukuksuzluğa ilişkin ortak açıklama yaptı.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davada yargılamanın adil yapılmadığına işaret edilerek, umutların giderek azaldığı kaydedildi. Daha önce mahkeme heyetinin apar topar değiştirilmesiyle doğal yargıçlık ilkesinin terkedildiği ve değişen heyetin uygulamalarıyla da adil yargılanma hakkının defaatle ihlal edildiği vurgulandı.
'MAHKEME AKIL SAĞLIĞI TARTIŞMALI BİR TANIĞI KANUNU AŞARAK DİNLEMİŞTİR'
Açıklamada şunlar belirtildi: "Bu kez de, mahkeme heyeti eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile (bizzat kendisi tarafından kamuoyuna açıklandığı üzere) akıl sağlığı tartışmalı bir tanığı, kanun hükümlerinin maksadını aşarak, sanık müdafilerinden kaçırarak, (savunma avukatları olmadan) dinlemiştir. Heyetin Silivri gibi yüksek güvenlikli bir tesiste iki tanığı dinlerken, Murat Papuç adlı tanığı 'can güvenliği olmadığı' yönündeki beyanını kabul ederek dinlemesi, savunma avukatlarının da 'can güvenliğini tehdit edebilecekler' arasında görüldüğünün en açık delilidir.
"Heyetin bu anlaşılmaz davranışı, savunmanın kriminalize edilmek istenmesi, yargılamadan dışlanması ve avukatların yargılama faaliyetindeki rolünün ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu açıkça savunmaya yönelik bir saldırıdır. Avukatların yargı içerisinde güçsüzleştirilmeleri, görevlerini yerine getiremez hale getirilmeleri hele hele suç ile birlikte anılmaları, kamusal adaleti zedeler ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurur.
'GEZİ DAVASI YENİDEN DEĞERLENDİRMEYİ ZORUNLU KILMAKTADIR'
"Bu sonuç da yurttaşların adalete olan güvenini ortadan kaldırır ve giderek mahkemeler tarafından verilen kararların meşruluğunu tartışmalı hale getirir. Uzun süredir savunma görevi yapan avukatlara yönelik olarak devam eden bu çok yönlü itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve etkisiz kılma hamlelerinin Gezi davasında sınır tanımaz biçimde tekrarlanması, yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Muhalefet etmenin neredeyse her biçiminin suçla ilişkilendirilerek mahkum edilmek istenmesine karşı sanıkların adil yargılanma haklarının en büyük güvencesi olan avukatların kriminalize edilerek mahkeme salonlarında görevlerini yapamaz duruma getirilmeleri 'silahların eşitliği' ilkesine de tamamen aykırıdır.
"Oysa ki, adil yargılanma herkes için haktır. Bugün olduğu gibi, yarın da herkes için hak olmaya devam edecektir. Gezi Davasında yaşanmakta olan bu gerçeklikler karşısında, aşağıda imzası bulunan Barolar olarak vurgulamaktayız ki, ancak bağımsız mahkemeler tarafından etkin bir savunma hakkının kullanılması sonucunda adil yargılanma gerçekleşebilir. Aksi takdirde sonucu önceden belli, kanıtları savunmadan saklanarak dinlenecek tanıklarla sağlanan, keyfiyete dayalı bir yargılama düzeni asla adil olmayacaktır. Savunma suç ile ilişkilendirilemez, özdeşleştirilemez. Çünkü savunma yoksa adalet de yoktur.
'SAVUNMA HAKKI YAŞAMSAL ÖNEMDEDİR'
"Barolar olarak 28 Ocak 2020 tarihinde yapılacak celseden itibaren, yargılamanın özellikle de savunma hakkı bakımından ifade edeceği sonuçları dikkatle izleyeceğiz. Ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarımızın ihlalinin her platformda dile getirilmesi, yaşamsal önemdedir."
Metne imza atan barolar şöyle: Adana Barosu, Ankara Barosu, Antalya Barosu, Aydın Barosu, Bursa Barosu, Diyarbakır Barosu, İstanbul Barosu, İzmir Barosu, Mersin Barosu, Tunceli Baro , Urfa Barosu, Van Barosu.