GÜNCEL
Barış Akademisyeni Dilek Karabulut dosyası Yargıtay'a gönderdi
İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nin barış imzacısı akademisyen Dilek Karabulut hakkında karşı yetkisizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay'a gönderdi.
"Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza attıkları için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile haklarında dava açan akademisyenlerin duruşmaları görülmeye devam ediliyor. İstanbul'daki mahkemelerin yetkisizlik kararı verdiği akademisyen Dilek Karabulut'un ilk duruşması 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
"Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanan Dilek Karabulut'un duruşmasına, imzacı akademisyenler, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezenoğlu, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri'nin temsilcileri ve HDP İzmir Milletvekilleri Serpil Kemalbay ve Murat Çepni de katıldı.
Duruşmada Karabulut'un avukatı Ercan Demir, yetki ile ilgili problemin olduğunu belirtti ve daha öncesi dosyası İzmir'e yollanan akademisyenler hakkında mahkemelerin karşı yetkisizlik kararı verdiğini ve dosyaların Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nde beklediğini belirtti. Avukat Demir, mahkemenin de benzer şekilde karar vermesini ya da yargılama için Yargıtay'dan çıkacak kararın beklenilmesini talep etti.
Duruşmaya ara veren mahkeme avukatın talebini kabul etti ve karşı yetkisizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay'a yolladı. Daha önce yerel ağır ceza mahkemeleri duruşma yapmadan imzacı akademisyenlerden Emel Yuvayapan ve Aydın Arı hakkında direk karşı yetkisizlik kararı vermişti. Metne İzmir'de imza atmış akademisyenlerin dosyalarının tek bir dosyada toplanarak İzmir'de tek bir mahkemede görülmesi isteniyor.
DURUŞMA ÖNCESİ AÇIKLAMA YAPILDI
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri duruşma öncesi Bayraklı Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. "Barıştı sözümüz vazgeçmeyeceğiz" pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal, mahkemelerin Türkiye'nin utanç tablosu içinde yer alacağını belirterek "Bugün, barış talebini yargılamak isteyenler, kendi konforları ve küçük çıkarları pahasına yaşamlarımızı küle çevirecek bir yangını körüklemektedir. Halbuki ihtiyacımız olan, silahların sustuğu, ölümün değil yaşamın değerli kılındığı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve adil bir yaşamdır. Böylesi hayati bir ihtiyaca sırtını dönenlerin, hukuk devletini, temel hak ve özgürlüklerini katledenlerin yarınlarımızı daha fazla karanlığa çevireceği unutulmamalıdır. Bu nedenle barış talep ettiği için yargılamak istenen tüm akademisyenlerin yanında olacak, yaşanılan bu hukuksuzluğu her yerde teşhir edecektir" dedi.
GEZEN: BURADA AKADEMİ YARGILANIYOR
Ardından söz alan KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen de "Burada aynı zamanda meslektaşlarım yargılanıyor. Burada aynı zamanda akademi yargılanıyor. Üniversitelerin değerlerini yok etmeye çalışıyorlar çünkü sorgulayan düşünen nesil istemiyorlar. Cehalete güvendiklerini söylediler. Böyle bir anlayışa sahip olanlar tabi ki toplumsal sorunlara çözüm üretmeye çalışan, bunların üzerine kafa yoran, düşünen akademiyi hedef alacak. Biz, bu anlayışa karşı her yerde mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler barış talebini de sonuna kadar savunacağız" dedi.
İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel de "Sabahları renklere boyayan o insanlar şimdi burada. O insanları yargılayarak koyu bir karanlık yaratmak istiyorlar ama başaramayacaklar. Biz kazanacağız" dedi.
'BARIŞ İSTEDİĞİMİZİ YİNELİYORUZ'
İmzacı akademisyenlerden Prof. Dr. Melek Göregenli de bugün olsa yine aynı imzayı atacaklarının altını çizerek "Akademisyenler olarak şiddete karşı barışı, ölüme karşı yaşamayı savunan bir metnin altına imza attık ve daha sonra soruşturmalar başladı. Bir gayrimeşrulaştırma ve suçlama akını başladı. Türkiye'nin her yerinde akademisyenler görevlerinden ihraç edilmeye başlandı. Gözaltı süreçleri ile devam etti. Süreç yalnızca İhraç edilenlerin mesleğinin elinden alınması ile sınırlı kalmadı yurt dışı çıkış yasağı koyuldu. Sağlık güvencemizi kullanamadık pek çok mağduriyet yaşadık. Biz söylemediğimiz şeyler hakkında yargılanıyoruz. Bizim söylediğimiz tek şey, barışın olması. Ve biz barış istediğimiz için yargılanıyoruz. Bu yaşadığımız süreç, yaşadığımız mağduriyetler bizim haksız olduğumuzu göstermiyor. Barışa ne kadar çok ihtiyacımızın olduğunu görüyoruz. Barış isteğimizi daha ısrarcı bir şekilde yineliyoruz.